Dr. Hakim el-Mutayri, el-İslam ve Nakzu'l-Cahiliyyeti'l-Garbiyye adlı kitabında şöyle demiştir:
"Soru: “Hastalık bulaşması yoktur” hadisi ile hastalığın
bulaştığını ilmî olarak ve vakâ olarak ispat eden diğer hadislerin arası nasıl
bulunur?
Cevap: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Hastalık
bulaşması yoktur, uğursuzluk yoktur” buyurduğunu zikrettik. Advâ; hastanın
diğer bir şahsa hastalığı taşımasıdır. Virüsü veya hastalık sebebini taşıması
değildir. Din koyucunun reddettiği şey şudur: kimse kimseyi hasta etmez.
Hastalığın sebebini nakledebilir. Din koyucu: “Peki ilkini hasta eden kim?”
buyurmuştur. Hastalığa ilk yakalanana virüs girmiştir ve bağışıklık sistemi ona
mukavemet edememiştir. Allah’ın insan
vücuduna koyduğu bağışıklık sistemi virüsü def edememiştir. Bu bağışıklık
sisteminin kuvveti kişiden kişiye göre değişir. Bu yüzden insan hastalanabilir
de, hastalanmayabilir de. Sebep; bağışıklık sisteminin zayıflığıdır. Hastalıklı
kimseyle temas etmesi veya vücuduna virüs girmesi değildir! Mütevatir hadisi
zikretmiştik. Bu hadisteki lafız ve illetlendirme ile Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’in sahabeye getirdiği delil geçti. Hastalığın bulaştığına şahitlik eden
kimse Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e karşı tartışmış ve Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem ona: “Peki ilkini hasta eden kim? Bu ancak kaderdir”
buyurmuştur. Böylece konu kapanmıştır.
Bize göre bu konu imanî, akidevî bir meseledir.
Dileyen buna iman eder, dileyen de tıbbı ve materyalistleri tasdik eder veya
etmez. Bu kendi meselesidir. Lakin hadisin manası budur. Şuan tabiplerin çoğu hastalığın
hasta kimseyle temasla değil, bağışıklık sisteminin zayıflığı ile alakalı olduğunu
ispat ediyor. Nitekim kişi hastayla temas ettiği halde hasta olmuyor! Bu şahit
olunan gerçektir. Hafız İbn Hacer, taun hastasını ziyaret etmekten kaçınmanın
caiz olduğunu söyleyeni reddetmiş ve şeriat sahibinin hastalık bulaşması
inancını reddetmesine dayanmıştır.
İnsan doğumundan itibaren yeryüzünde dolu olan virüs
ve mikroplara maruz kalır. Allah Azze ve Celle hastalıkları ondan, içine
yerleştirdiği savunma mekanizması ile def eder. Allah insanın hasta olmasını
diler ve takdir ederse o hasta olur.: “Hastalandığım zaman şifa veren O’dur.”
(Şuara 80) Allah onun ölmesini dilerse ölür. Herşey Allah’ın kaza ve kaderi
iledir.”
Ebu Muaz’ın notu: Bilim adamları virüs diye bir şeyin
varlığını ispat edememişlerdir. Bu yalnızca genel kabul gören bir teoriden
ibarettir. Virüsün varlığını kabul edenlerin virüs dedikleri şey hakikatte,
vücutta zehirlenmeler, stres veya başka sebeplerle hücre yapısında oluşan
tahribatların kalıntılarıdır ve bunlara exosom denir. Virüs diye birşeyin
varlığını iddia edenler, bu exosomların virüs olduğunu söylüyor ve işin
hakikatini bilmeyenleri aldatıyorlar. Bu mesele bir yana, virüs ya da exosom,
insandan insana geçebilir, lakin bu hastalığın bulaşması demek değildir. Allah
bir kimsede hastalık yaratmayı dilerse, geri zekâlı şerefsizlerin taktıkları
maskeler veya koydukları mesafeler buna mani olamaz! Nitekim İblisin maske ve
mesafe emrine en sıkı riayet edenlerin hasta olduklarına, iblise bu konuda
itaat etmeyenlerin ise hasta olmadıklarına hergün şahit olunduğu halde, korona
yalanlarına iman etmekte inat eden kimseler görmemiz, insanların kendilerini ne
kadar aşağılık bir konuma indirdiklerini göstermektedir. Evet, Allah’a ve
rasulüne iman etmek insanı şereflendirir, “bilim” iddiasıyla uyduruk teorilere
iman edip Allah’ı ve rasulünü inkar etmek ise insanı en şerefsiz mahluk haline
getirir!