Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

1 Mart 2021 Pazartesi

Mescidleri Kapama ve Cemaatle Namazı Yasaklamanın Küfür Oluşunun Delilleri

 

Dün verdiğim bir cevapla ilgili olarak ahmak Harici’lerden biri şöyle yazmış: “Şirk toplumunu tekfir edemeyen kalkıp içtihadla tekfir ediyor. subhanellah.  soruyu soran kişiye doyurucu cevap veremediniz.

Öncelikle ben sitedeki yazıları sığır numarası yapanlar için değil, tevhid ve sünnet ehli, akıl ve vicdan sahibi müslümanlar için yazıyorum. “Yok ben sığır numarası falan yapmıyorum, meseleyi gerçekten anlayamıyorum” diyosan, Dr. Hakim el-Mutayrî’nin “el-İslam ve Nakzu’l-Cahiliyyeti’l-Garbiyye” adlı, korona plandemisi bahanesiyle dine saldırının arka planını deşifre ettiği kitabından meseleyle ilgili bir başlığı tercüme edip aşağıda nakledeceğim. Çünkü hakkı sırf ben söylüyorum diye kibirlenip kabullenmeyen birçok zorba var!


Diyorlar ki, Mescidlerin Kapanması, Cuma ve Cemaatlerin yasaklanmasının küfür oluşunun delili nedir?

Meselenin aslını ve herhangi bir hükümde aslı konuştuğumuz zaman fâile veya şartlara bakılmaz. Yalnızca meselenin aslına bakılır. “İslam’da sarhoş edici içkilerin hükmü nedir?” denildiği zaman buna verilecek cevap asla: “İçki bazen mubah olur, bazen haram olur” şeklinde olamaz! Böyle bir soruya karşı insanın zaruret halinde içki içmeye mecbur kalarak içmesinin mubah olduğu söz konusu edilmez. Cevap ancak: kesin olarak onun haram olduğunun ifade edilmesi olmalıdır. Kasten sarhoş edici içki içen fasıktır ve ona had cezası uygulanması gerekir. Ama o te’vil mi ediyor, cahil mi, had cezası uygulamanın şartları yerine gelmiş midir, gelmemiş midir, bu başka bir konudur. Biz meselenin aslından bahsediyoruz.

Aynı şekilde mescidlerin kapanması meselesinde de şayet: “Eğer Devlet mescidleri kapatır ve insanları namazlardan engeller, “kim namaz kılmak istiyorsa evinde kılsın” diyorsa hüküm nedir?” diye sorulursa hüküm; bu fiilin dinden irtidat ve küfür olduğu hususunda icma vardır. Fakihler, bir belde halkı Cuma ve cemaatleri terk etmek üzere anlaşırsa, tekrar Cuma ve cemaatleri ikame etmelerine kadar onlarla savaşılması gerektiği hususunda icma etmişlerdir ve bu konuda bir ihtilaf yoktur.

Eğer devlet şöyle derse: “Umumi maslahat için mescidleri kapattık ve Cuma ile cemaatleri yasakladık. Mescidler için ayrılan bütçe, üniversiteler ve hastanelerin binası için harcanacak, İslam’ın da istediği budur, İslamın maksadı, insanın maslahatıdır, Yeryüzünün tamamı bize mescid ve temiz kılınmıştır, İslam ibadeti yalnızca mescide sınırlamamıştır” Bu sözlerin hükmü nedir?

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah’ın mescidlerinde O’nun isminin anılmasını engelleyenden daha zalim kimdir? (Bakara 114) Allah’ın mescidlerinde O’nun isminin anılmasını yasaklayan ve oraların harabına çalışandan daha kâfiri kimdir? Bunda daha azgın tagut var mıdır?

Allah’ın evleri olan mescidleri kapatmak hakkında kesin hüküm budur: Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Birtakım evlerdedir ki, Allah yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu tesbih ederler. Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nur 36-37)

Mescidlerde Allah’In zikrini yerine getirmeyi yasaklayanın hükmü, küfürdür:

Allah’ın mescitlerini, içlerinde O'nun adının anılmasından alıkoyan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim olabilir? İşte onlar var ya, onlara oralara korka korka girmekten başka bir şey yoktur. Onlar için dünyada rezillik vardır. Onlar için ahirette de çok büyük bir azap vardır.” (Bakara 114) Bunu yapandan daha kâfir, daha azgın bir tagut var mıdır?

Yine insanları hac yapmaktan alıkoymak ve engellemek de böyledir:

İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve yerli ya da yolcu bütün insanlara eşit kıldığımız Mescid-i Harâm'dan alıkoymaya kalkanlar! Kim orada zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.” (Hac 25)

Bunun hükmü küfür ve riddet (dinden çıkmak)tır. Ama fâilin hükmüne gelince, eğer bunu yapan bir müslüman ise mazereti nedir, cahil midir, te’vil mi ediyor, bu başka bir konudur.

Bu açık hüküm, fetva vermeye kalkışanlara bile gizli kalmışsa durum Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in sahih hadiste haber verdiği gibidir: “Muhakkak ki Allah ilmi insanların göğüslerinden çekip almak suretiyle kaldırmaz, lakin âlimlerin canlarını alır, geriye bir alim kalmaz, insanlar cahilleri önder edinirler, onlar da ilimsiz olarak görüşleriyle fetva verirler, hem kendileri sapar, hem de insanları saptırırlar.”

Müslümanların durumunun bu hale geleceğini, mescidleri kapamanın ve namazları yasaklamanın hükmünde asıl olanın ne olduğu konusunda dahi ihtilaf edeceklerini kim düşünebilirdi?!!

Bu durum, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in sahih hadiste haber verdiği şu hale düşüldüğünü gösteriyor: “Muhakkak ki İslam garip olarak başladı, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun!” 

Ali Abdurrazzak, İslam adına hilafetin tarihi bir merhale olup sona erdiğini, dinî hükümlerde önemli olanın maksatları olduğunu söyleyinceye kadar arkadaşlarımızla bugün Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek ve hilafet hakkında konuşmadık! Hatta bugün mescidler, ibadetler ve dinin rükünleri meselesine ulaştık. Devlet: “Umumun maslahatı bunu gerektirdiği için Mescidleri kapattık, Cuma ve cemaatleri engelledik” dediği zaman hüküm nedir? Bunun yalnızca büyük bir günah olduğu söylenebilir mi? Kim böyle diyorsa meselenin hükmündeki aslı ve bunun dinin esaslarıyla bağlantısını düşünmüyor!

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bizimle onlar arasındaki ahit namazdır. Kim namazı terk ederse kâfir olur.”

Diğer hadiste şöyle buyurmuştur: “Kişi ile şirk ve küfür arasında namazın terki vardır.” Diğer bir hadiste zalim yöneticilerle vuruşmak hakkında sorulduğu zaman Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Namazı ikame ettikleri sürece hayır!”,

Kadı Iyad rahimehullah namaza davet etmek namazı ikame etmektir, namaza çağrıyı terk etmek ise namazı terk etmek demektir, diye bunda icma olduğunu nakletmiştir. Bu bedihî (apaçık) bir esastır ve İslam’da otoritenin gözetmesi gereken en önemli şey dinin ve şiarlarının korunmasıdır:

Onlar ki, eğer kendilerine yeryüzünde imkân verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler.” (Hac 41)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)