Said b. El-Museyyeb rahimehullah dedi ki: “Ebu Bekra radıyallahu anh, Ziyad ile anne bir kardeş idi. Ziyad’ın yaptığı işten dolayı Ebu Bekra radıyallahu anh onunla konuşmamaya yemin etti ve ölünceye kadar onunla konuşmadı.”[1]
Bizim zamanımızda böyle yapana: “Akrabalık bağını kopardı!”
derler! Lakin bu zamanın halkının aldandığı şeyle aldanan karanlıklara girer!
Zira onlar kişiye dinini karıştırırlar!
İbn Ebi Cemre rahimehullah şöyle demiştir: “Sılayı rahim
malla olur, ihtiyaçlara yardım etmekle, zararı gidermekle, güler yüz
göstermekle ve dua ile olur. Kapsamlı mana şudur: İmkân bulunan hayrı
ulaştırmak ve güç nispetinde zararı gidermektir. Bu, eğer akrabalar istikamet
üzere iseler böyledir. Eğer akrabalar kâfir veya fâcir (günahkâr) iseler Allah
için onlardan alakayı kesmek sılayı rahimdir. Bununla beraber onlara öğüt
vermeye çaba sarfetmek, bunda ısrar ederlerse haktan geri durmaları sebebiyle
onları bildirmek gerekir. Bu durum onların arkalarından doğru yola dönmeleri
için dua ederek sılada bulunmayı terk etmeyi gerektirmez.”[2]
“Eğer kafir veya facir iseler” sözüne dikkat et! Facir;
günahkâr olan müslümandır. Yine: “Onlara sılayı rahim; Allah için onlardan
alakayı kesmek ile olur” sözüne de dikkat et! İşte bu Allah için buğzetmenin
hakikatidir! Nitekim İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın oğlu Bilal’e karşı tavrı,
İbnu’l-Museyyeb rahimehullah’ın babasına karşı tavrı, Ebu Bekra radıyallahu anh’ın
tavrı ve başkalarının tavrı bu konuda örnektir.
Bazı insanlara problemli gelen “akrabalara hecir (dargınlık)
uygulama” meselesini açıklayan hususlardan birisi de Allah Teâlâ’nın şu
ayetidir:
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kavmin, Allah’a ve rasûlüne
muhalefet eden kimselere, babaları, oğulları, kardeşleri veya aşiretleri olsa
bile sevgi beslediklerini göremezsin. Kalplerine imanı yazmış ve kendisinden
bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları, altından nehirler akan cennetlere
sokacaktır; orada süreklidirler. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan
razı olmuşlardır. İşte bunlar Allah’ın fırkasıdır. Dikkat edin şüphesiz
Allah’ın fırkası kurtuluşa erenlerin kendileridir.” (Mucadele
22)
Bu ayet kâfir akrabalara has değildir! Bilakis müslüman dahi olsalar
baba, oğul, kardeş, aşiret mensupları bu kapsamdadırlar. Zira Allah’a rasulüne
muhalefet ettikleri, Allah’ın haramlarını deldikleri takdirde bu ayetin
kapsamındadırlar.
Zamanımızdaki birçok kimse buna aldırmıyorlar günahkâr kimselerle oturup
beraber yemek yiyor ve sohbet ediyorlar! Halbuki Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Ancak bir mü’min ile arkadaşlık et ve yemeğini ancak takva sahibi
yesin.”[3]
Kadı Ebu’l-Hasen şöyle demiştir: “Bid’at ehline ve müslümanların
günahkârlarına hecir (dargınlık tavrı) uygulamanın vacip oluşu hususunda akraba
ile yabancı arasında fark yoktur. Allah’ın hakkı için bu yapılıyorsa böyledir.
Ama iftira, sövme, gıybet, malının gaspedilerek alınması gibi insanî haklar
içinse bunda farklı bir durum vardır. Eğer bunları yapan akrabası ise ona hecir
uygulaması caiz olmaz. Akrabasından başkası ise hecir uygulaması caizdir.”[4]
Bu söz, daha önce geçen İbn Ebi Cemre’nin sözlerini açıklığa
kavuşturmaktadır.
Kul, akrabalarına mudahane yaparsa (onların açıktan günahlarına karşı
tavır uygulamayıp yumuşak davranırsa), onlara rabbi için öfkelenmezse onun bu
yaptığı şey de rabbine muhalefet olur. Çünkü rabbi onlara gazaplanmıştır.
Ama rabbinin onlara öfkelenmesi sebebiyle o da onlardan alakayı keserek
rabbine uyum gösterirse ve İbn Ebi Cemre’nin zikrettiği haklarını eda ederse
yani onları hakka dönmeye davet eder, ısrar ettikleri takdirde onların
gıyabında hidayetleri için dua ederse hem Allah’ın hakkını hem de onların
haklarını eda etmiş olur.
Ölçüsü insanların övgüsü veya kötülemeleri olan kişiye Allah
için buğzetmek ve hecir uygulamak zor gelir. Malik b. Dinar rahimehullah ise
şöyle diyor:
“İnsanları tanıdığımdan beri onların övgülerine sevinmiyorum
ve onların kötülemeleri beni üzmüyor.” Dediler ki:
“Bu nasıl oluyor ey Ebu Yahya?” Dedi ki:
“Muhakkak ki ben öven kimsenin de ancak aşırılık ettiğini ve
kötüleyen kimsenin de ancak aşırılık ettiğini görüyorum.”[5]
Övgüsü zinet, yermesi leke olan Allah Teâlâ’nın razı olması
sana yeter!
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Kim insanları razı etmek için Allah’ı öfkelendirirse
Allah ona öfkelendiği gibi, razı etmeye çalıştığı insanları da kendisine
öfkelendirir. Kim de insanların öfkelenmelerine rağmen Allah Teâlâ’yı razı
ederse Allah ondan razı olduğu gibi kendisine öfkelenen insanları da razı eder.”[6]
[1]
Abdurrazzak (13564) ayrıntılı olarak: İbn Asakir Tarih (60/36) İbn Hazm
el-Muhalla (11/259)
[2]
İbn Hacer Fethu’l-Bari (10/418) Mubarekfuri Tuhfetu’l-Ahvezi (6/30) Sefarini
Gızau’l-Elbab (2/59)
[3]
Ebû Dâvûd (4832) Tirmizî (2395) Ahmed (11355) Hâkim (7169)
[4]
Bkz.: ez-Zecru Bi’l-Hecr (s.28) Gızau’l-Elbab (1/395)
[5]
Hattabi el-Uzlet (s.61)
[6]
Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (11696) benzeri: İbn Hibban (276-277)