Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

11 Ocak 2025 Cumartesi

Taklidci ve Tahrifci Zındıkların Zatu Envatları: Kutsanan Alimler

 İsrailoğullarından cahillik edenler bir ağacı kutsayarak Zatu Envat dedikleri ve yanında ibadet ettikleri bir ağaca silahlarını asıyorlardı. Kıssa malum ve meşhurdur. İşte âlimlere aşırı tazim edip onları taklid eden ve onların görüşlerini din edinenleri de bu zâtu envat edinenlere benzetirim. Zira taklid kelimesinin kökeni de boynuna asma anlamındadır.

(BOZUK) AKİDE VE (SAPIK) MENHEC YAYINLARI, İbn Mende rahimehullah’ın Cehmiyye’ye Reddiye kitabına yapmış olduğum tercüme ve tahkike birçok müdahaleler yapmışlardı. Kendi teslim ettiğim çalışma ile onların yayınladıkları kitap arasında detaylı karşılaştırma yapma fırsatım olmadı. Ancak bugün İbn Mende’nin kitabında yer alan problemli bir rivayet hakkında düştüğüm not aklıma geldi, ellerinden ve dillerinden emin olamadığım bu yayınevine dair içime şüphe düştü, bir bakayım dedim ve taklitçi tahrifçi taasubun süzgeçinden geçmeyen dipnotum değiştirilmiş, onun yerine bambaşka darazlanmalar eklenmiş!

Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalplerini sıkıntı basar. Ama Allah'ın dışındakiler anıldığı zaman hamen yüzleri güler” (Zumer 45)

Çünkü bu tahrifçi taklitçi zındık zihniyet, yalnızca kitap ve sahih sünnetten ibaret vahyin delili ile asla yetinemez! Bilakis hevâdan uydurulmuş akidelerini pazarlayabilmek için zayıf ve uydurma rivayetlere dayanırlar, bu zayıf ve uydurma rivayeteri de uçurdukça uçurmaya çalıştıkları âlimleri kutsayarak,

İmam Ebu Osman ed-Darimî akide kitabında zikretmiş! İmam İbn Mende akideye dair kitabında zikretmiş! Bu imamların akideye dair kitaplarda zayıf rivayet zikretmesi olacak şey mi? Onlar böyle şey yapmaktan münezzehtir, onlar kitaplarında zikrettiyse bu rivayetlerde geçenlere itikad etmek gerekir” diye süslemişlerdir. Bu tavır aynı cahil taklitçi sufilerin de tavrıdır. Necip Fazil ve Hüseyin Hilmi Işık hocanın da şeyhi olan Seyyid Abdulhakim el-Arvasi de, “Allah dostlarının kitaplarında uydurma hadis olmaz, onların zikrettikleri bütün hadisler sahihtir” şeklinde toptan kutsamacı bâtıl sözler ediyordu. Allah dostu olduğu iddia edilen çoğu sufi şeyhlerinin aslında şeytan dostu olduğu gerçeği bir yana, gerçekten Allah’ın dostu olduğuna hüsnü zan ettiğimiz Abdulkadir el-Geylani, Ahmed b. Hanbel, İmam Şafii gibi birçok şeyh ve muhaddislerin kitaplarında elbette zayıf ve uydurma rivayetler bulunmaktadır.

Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiği zaman: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız!” derler. Ya ataları bir şey akıl etmeyen ve doğru yolda olmayanlar idiyseler?” (Bakara 170)

 Onlara “Allah'ın indirdiğine uyun” dendiğinde: “Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız” derler. Ya şeytan; onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!” (Lokman 21)

 Onlara: “Allah’ın indirdiğine ve Rasûl’üne gelin!” denildiği zaman: “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter!?” dediler. Ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyse?” (Maide 104)

Rivayetlerin sıhhatini tespit işi, duygusal kutsamalarla değil ancak ve ancak Allah Azze ve Celle’nin bu ümmete lütufta bulunarak ilmi koruduğu hadis usulü, rivayet ilmi, cerh ve ta’dil ilimleri kriterleriyle olur.

Selefe uymak da, ataları körü körüne taklid ile aynı şey değildir! Önceki imamlarımızın sözlerini ancak Allah’ın kitabın ve rasulünün sahih sünnetinden delili varsa kabul ederiz. Buna ittiba denir. Ama sahih ve sabit delili olmadan bir âlimi kutsayarak onun bütün sözlerini alıp kabul etmek, işte bu ayetlerle kınanan ataları taklittir! İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın dediği gibi; Nebî sallallahu aleyhi ve sellem dışında her insanın sözünde alınıp kabul edilecek olanı ve kabul edilmeyecek olanı vardır. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ise bütün sözleri alınmak zorundadır. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem dışındaki herhangi bir beşerin de delilli veya delilsiz her sözünü kabul etmek, o şahsı Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e şirk koşmak demektir ve buna “ittiba tevhidinde şirk koşmak” denir!

Şimdi gelelim (BOZUK) AKİDE VE (SAPIK) MENHEC YAYINLARInın zikretmiş olduğum taklitçi tahriflerinden birine; bu yayınevi sahipleri anladığım kadarıyla hurafe rivayetlere ve bazı imamların zuhul eseri sözlerine dayanarak Allah Azze ve Celle’ye oturma fiili nispet eden, isim ve sıfatlar konusunda Kerramiler gibi davranan kimselerdir. Allah Azze ve Celle’ye oturma fiili nispet edebilmek için sahih ve sarih naslar gerekir, fakat bu bid’at ehli bu konuda hiçbir sahih ve sarih delil bulunmamasına rağmen, geçmişteki bazı âlimlerin müteşabih sözleri üzerinden zorlama yorum yaparak bu sıfatı Allah’a nispet etme cüretinde bulunuyorlar ve bu nispeti kabul etmeyenleri de Cehmilikle suçlama salaklığını ve andavallığını gösteriyorlar! Hatta bu gibi sebeplerle bütün Eşarileri silme tekfir ediyorlar!

Bu yayınevinin tahrifçi ve taklitçi olduğunu gördüğümden tercüme etmiş olduğum İbn Mende’nin Cehmiyyeye Reddiye kitabında Allah’a oturma fiili nispet edilen çürük bir rivayete düştüğüm dipnota tahammül edememiş olabilecekleri hakkında içime şüphe düştü ve ilgili rivayete baktım, tahmin ettiğim gibi müdahaleler buldum.

Rivayetin metni ve yaptığım tercüme şu şekilde:

أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ سَهْلٍ الدَّبَّاسُ بِمَكَّةَ ثنا مُحَمَّدُ بْنُ الْحَسَنِ الْخِرَقِيُّ الْبَغْدَادِيُّ ثنا مَحْفُوظٌ عَنْ أَبِي تَوْبَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّزَّاقِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنِ ابْنِ الْمُسَيِّبِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّ اللَّهَ جَلَّ وَعَزَّ يَنْزِلُ إلَى سَمَاءِ الدُّنْيَا وَلَهُ فِي كُلِّ سَمَاءٍ كُرْسِيٌّ فَإِذَا نَزَلَ إلَى سَمَاءِ الدُّنْيَا جَلَسَ عَلَى كُرْسِيِّهِ ثُمَّ مَدَّ سَاعِدَيْهِ فَيَقُولُ مَنْ ذَا الَّذِي يُقْرِضُ غَيْرَ عَادِمٍ وَلَا ظَلُومٍ مَنْ ذَا الَّذِي يَسْتَغْفِرُنِي فَأَغْفِرَ لَهُ مَنْ ذَا الَّذِي يَتُوبُ فَأتُوبَ عَلَيْهِ فَإِذَا كَانَ عِنْدَ الصُّبُحِ ارْتَفَعَ فَجَلَسَ عَلَى كُرْسِيِّهِ

56- Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Muhakkak ki Allah Azze ve Celle dünya semaına iner. O’nun her semada bir kürsisi vardır. Dünya semaına indiği zaman kürsisine oturur, sonra iki bileğini uzatır ve der ki:

“Kaybolmayan ve haksızlık etmeyene borç verecek kimdir? Benden bağışlanma dileyen kimdir, onu bağışlayayım. Tevbe eden kimdir onun tevbesini kabul edeyim.” Sabah olduğu zaman kalkar ve kürsisine oturur.”

İbn Mende rahimehullah bu rivayeti, Allah Azze ve Celle’nin elinin manası hakkında geçenlere delil olan diğer bir haber başlığı altında zikretmiş ve rivayetin ardından şöyle demiştir: “El-Hiraki, Mahfuz’dan, o Ebu Tevbe’den, o Abdurrazzak’tan bu şekilde rivayet etti. Said b. El-Museyyeb’den mürsel olarak bir aslı vardır.

Görüldüğü gibi İbn Mende, hadisin çürük bir rivayet olduğunun farkındadır, Allah Azze ve Celle’nin el sıfatını ispat eden delillerden sonra, isti’nas kabilinden bu rivayeti zikretmiş, ardından da rivayet zayıf olduğu için, neden zikrettiğinin mazeretini gösterir gibi bir açıklama yapmıştır.

Bu rivayet şu şekilde dipnot düşmüştüm: “Çok zayıf. Mahfuz b. Ebi Tevbe çok zayıftır. Bkz.: Mizanu’l-İtidal (7093) Mahfuz’dan önceki raviler de meçhuldür. Ayrıca rivayetin metni de münkerdir. Bkz.: el-Elbani ed-Daife (6334)

Ancak Bozuk ve Sapık Yayınevi bu kısacık dipnota bile tahammül edememiş, dipnotumu şu şekle çevirmiş: “Mahfuz b. Ebi Tevbe çok zayıftır. Bkz.: Mizanu’l-İ’tidal (7093) Mahfuz’dan önceki raviler de meçhuldür

Görüldüğü gibi hadisin sıhhati hakkında “Çok zayıf” şeklindeki hükmümü budadıkları gibi “Ayrıca rivayetin metni de münkerdir. Bkz.: el-Elbani ed-Daife (6334)” şeklinde yaptığım önemli uyarıyı da yok etmişlerdir! Asrın müceddidlerinden el-Elbani’nin de isminden tiksinirler! Çünkü dayandıkları zatu envatların çürük ağaçlar olduğunu bir bir delilleriyle ortaya koyan bir muhaddistir, onu da Cehmilikle itham etme haysiyetsizliğini göstererek, iftira ederek delillerin zulmeti kahredici ışığından korunabileceklerini zannediyorlar!

Gerçeklerin üzerini örtmeye dair bu kırpma ile yetinmemişler, sonra “Yayınevi” diyerek uzun bir açıklama eklemişler. Bu uzun açıklama arasında şu ifadelere yer vermişler: “Deriz ki: Allah’ın dünya semasına her gece inmesi sonucunda bazı kimseler yedinci kat semadaki Arşın boş kalıp her katta Allah’ın oturacağı bir kürsisi vardır demişlerdir. Bu görüşü savunanlardan birisi de Ebu Abdullah İbn Mende’dir. Lakin kendisine itibar edilen imamlarımız konu hakkında sadra şifa izahlar yaparak konuyu bizler için beyan niteliğinde açıklamışlardır…”

Hani nerede kaldı selefîlik? Bu açıklama düpedüz ataları sapıkça taklit içermektedir! İbn Mende “Allah’ın her sema katında oturacağı bir kürsisi vardır” sözünü nerede söylemiş?! Şayet böyle bir şey söylemişse ya bu sözün kitap ve sahih sünnetten bir delilini getirmesi istenmeli, bunu yapamazsa İbn Mende veya bu sözü her kim söylemişse tevbeye çağırılması gerekirdi! Ancak Bozuk (Akide) Ve Sapık (Menhec) Yayınları, selefin menhecine uymak yerine menhecden sapmış sözleri kutsama yolunu tutmaktadır!

Son olarak yukarıda geçen rivayetin isnad olarak çok çürük, metin olarak da son derece münker oluşuna dair daha ayrıntılı bilgi isteyen el-Elbani’nin ed-Daife kitabındaki açıklamalara bakmalıdır. Kısaca şöyle diyeyim: Allah Azze ve Celle’nin her gece dünya sema’ına inmesine dair rivayetler mütevatirdir, sahih yollarla sabit olmuştur. Ancak bu rivayetlerin hiçbirinde Allah’ın her semada kürsisi olduğu ve bunlara oturduğu diye bir lafız geçmez. Bu münker lafız sadece İmam Ahmedin de çok zayıf bir ravi olduğunu belirttiği Mahfuz b. Fadl Ebi Tevbe yoluyla gelmiştir. Üstelik Mahfuz’dan bunu rivayet eden ravilerin de kim oldkları belli değildir. Böylesi çürük hatta uydurma bir rivayetle Allah Azze ve Celle’ye oturma fiili nispet edilebilir mi? Fesubhanallah!

Gerçek şu ki İmam İbn Mende bu rivayete dayanarak Allah’a oturma fiili nispet etmiş değildir. Bilakis o, rivayetin zayıflığına işaret etmiş, lakin el sıfatının detayları zikredildiği için isti’nas olarak bu çürük rivayeti zikretmiştir. Lakin ilim ve usul bilmeyen cahil ayak takımı, aslında İbn Mende gibi alimlere de böylece iftira ediyorlar! Allah’a iftira etmekten çekinmeyenlerin imamlara iftira etmesi çok mu?

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)