Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

2 Ocak 2025 Perşembe

Taklid, Taassup ve Nasların Tahrifi

 Herhangi bir mezhebe taassup eden kimselerden bazıları bu taassup işini ayet ve hadisleri takip ettikleri mezhebe uydurmak için Allah Teâlâ’nın ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in kastettikleri anlamların dışına çıkaracak şekilde tahrif etmeye kadar götürmüşlerdir. Bu, taklitçilerin kitap ve sünnete karşı işledikleri suçlardan biridir. Çünkü onlar önce bir görüş veya hükmü benimserler, sonra buna delil ararlar. Hâlbuki doğru olanı, delili önceleyip bu delilin gereğine göre hükmetmektir.

Hadislerin tahrifi iki şekilde olmaktadır: Mânâların tahrifi ve lafızların tahrifi.

Mânâların Tahrifine Örnek:

Bazıları şek gününde (yani Ramazan ayının girip girmediği konusunda tereddüt olan günde) oruç tutmanın müstehap olduğuna inanırlar. Çünkü bu mezhep imamının görüşüdür!

Ammar b. Yasir radıyallahu anhuma şöyle demiştir:

مَنْ صَامَ الْيَوْمَ الَّذِى يَشُكُّ فِيهِ النَّاسُ؛ فَقَدْ عَصَى أَبَا الْقَاسِمِ صلى الله عليه وسلم

“Kim insanların şekke düştüğü günde oruç tutarsa Ebu’l-Kasım sallallahu aleyhi ve sellem’e isyan etmiş olur.”[1]

İmam Tirmizî rahimehullah bu hadis hakkında şöyle demiştir: “Ammar radıyallahu anh hadisi hasen sahihtir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından ve onlardan sonra tabiinden ilim ehlinden çoğunluğu katında uygulama buna göredir… Onlar kişinin şekke düşülen günde oruç tutmasını çirkin görmüşlerdir. Onlardan çoğunluğunun görüşü şöyledir: Kişi şek günü oruç tutar sonradan o günün Ramazan’dan olduğu ortaya çıkarsa, o gün yerine bir gün oruç tutması gerekir.”[2]

Bu hadisin anlamı şu şekilde tahrif edilmiştir: “Burada Ebu’l-Kasım ile kastedilen Ammar radıyallahu anh’ın kendisidir” demişler ve böylece hadisin manasını değiştirmişlerdir. Halbuki ilim ehli, Ammar radıyallahu anh’ın künyesinin Ebu’l-Yakzan olduğunda ittifak etmişlerdir.[3]

Aslında şer’î nasları tahrif etmek Bâtinî fırkaların âdetidir. Mutaassıplar da bu tahrifleriyle Bâtinîlere benzemektedirler. Dinin naslarını kendi itikadı veya mezhebine göre tahrif eden kimselerin Allah tarafından kalplerinin ters döndürülmesinden korkulur. Bundan sonra da böyle bir kimse hakka isabet edememekle cezalandırılır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَنُقَلِّبُ أَفْئِدَتَهُمْ وَأَبْصَارَهُمْ كَمَا لَمْ يُؤْمِنُوا بِهِ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَنَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ 

Biz onların kalplerini ve gözlerini ilkinde iman etmedikleri gibi tersine çeviririz de onları azgınlıkları içinde kör ve şaşkın bırakırız.” (En’âm 110)

Şayet taklitçilerin yaptıkları tahrifleri derleyecek olsak hacimli bir cilt meydana gelirdi. Nitekim Mezhep Mutaassıplarının Hadis Metinlerini Tahrif Etmeleri adlı risalemde birçok örnekler zikretmiştim. (Bu risale Multeka’l-Bahrayn adlı çalışmamın 5. Cildinin son bölümünde ek olarak yayınlanmıştır.) Bu yazıyı da sadece tahrif örneklerine işaret etme amacıyla yazdığım için kısa tutuyorum.

Lafızların Tahrifine Örnek:

1- El-Hasen rahimehullah şöyle demiştir:

أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ رضي الله عنه جَمَعَ النَّاسَ عَلَى أُبَيِّ بْنِ كَعْبٍ فَكَانَ يُصَلِّي لَهُمْ عِشْرِينَ لَيْلَةً وَلاَ يَقْنُتُ بِهِمْ إِلاَّ فِي النِّصْفِ الْبَاقِي فَإِذَا كَانَتِ الْعَشْرُ الأَوَاخِرُ تَخَلَّفَ فَصَلَّى فِى بَيْتِهِ فَكَانُوا يَقُولُونَ أَبَقَ أُبَيٌّ

“Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh insanları Ubey b. Ka’b radıyallahu anh’ın arkasında topladı, o da onlara yirmi gece namaz kıldırdı. Onlara sadece son yarısında kunut yaptı. Son on gece olunca Ubey radıyallahu anh namazı evinde kıldı. İnsanlar: “Ubey kaçtı” diyorlardı.”[4]

Alimler bu rivayetin isnadının zayıf olduğunu belirtmelerine rağmen, bu rivayet de tahriften kurtulamamıştır! Rivayette geçen “Leyle/gece” lafzı, Ebû Dâvûd’un Sünen’inin Hindistan baskılarından bazısında “rekat” şeklinde tahrif edilmiştir! Bu tahrif edilmiş lafzı bazı Hanefî mezhebi mutaassıpları yayarak hadis ehlini, - iddialarına göre - bu rivayette tasrih edilen “20 rekat teravihten” gaflet etmekle itham etmişlerdir!

  Tarih boyunca alimler Sünenu Ebi Davud’da bu hadisi “Yirmi gece” lafzıyla nakletmişler, ne rivayetlerde ne de nüshalarda ihtilaf etmemişlerdir. “Yirmi gece” yerine “Yirmi rekat” lafzı ise Sunenu Ebi Davud’un sadece Hindistan baskılarından birinde bulunmaktadır! Belli ki bu baskıya taassubun gölgesi düşmüştür![5]

2- İbn Ebî Şeybe rahimehullah şöyle demiştir: Bize Veki tahdis etti, o Musa b. Umeyr’den, o Alkame b. Vail b. Hucr’den, o babasından şöyle dediğini rivayet etti:

رَأَيْتُ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم وَضَعَ يَمِينَهُ عَلَى شِمَالِهِ فِي الصَّلاَةِ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in namazda sağ elini, sol eli üzerine koyduğunu gördüm.”[6]

İbn Ebî Şeybe bu rivayetin ardından şöyle dedi: Bize Veki tahdis etti, o Rebi’den, o Ebu Ma’şer’den, o İbrahim (en-Nehai)’den şöyle dediğini rivayet etti:

يَضَعُ يَمِينَهُ عَلَى شِمَالِهِ فِي الصَّلاَةِ تَحْتَ السُّرَّةِ

“Namazda sağ elini sol eli üzerine, göbeğin altında koydu.”[7]

Bu rivayetteki: “Göbeğin altında” ziyadesi İbrahim en-Nehai’den rivayettir, Vail b. Hucr radıyallahu anh hadisinde bu ziyade geçmemektedir. Nitekim İbn Ebî Şeybe’nin Musannef’inin Haydarabad’da 1386 hicri/1966 miladi tarihli ilk baskında ve Bombay’da 1389 hicri/1979 miladi tarihli ikinci baskısında böyledir.

Pakistan’ın Karaçi şehrindeki İdaretu’l-Kur’ân ve’l-Ulumu’l-İslamiyye Kurumu, İbn Ebî Şeybe’nin Musannef’ini basarken kasıtlı olarak “göbek altından” lafzını Vail b. Hücr radıyallahu anh’ın rivayetinin metnine katmışlardır![8]

Bahsi geçen Pakistan baskısı olan Musannef’te rivayet şu şekilde geçmektedir:

 “Bize Veki tahdis etti, o Musa b. Umeyr’den, o Alkame b. Vail b. Hucr’den, o babasından şöyle dediğini rivayet etti:

:رَأَيْتُ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم وَضَعَ يَمِينَهُ عَلَى شِمَالِهِ فِي الصَّلاَةِ تَحْتَ السُّرَّةِ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in namazda sağ elini, sol eli üzerine, göbeğinin altında koyduğunu gördüm.”

Bunu yayınlayanlar “Göbeğinin altında” şeklindeki ziyadenin hangi nüshada bulunduğunu belirtmemişlerdir! Çünkü hiçbir orijinal nüshada bu ziyade yoktur! Vail b. Hücr radıyallahu anh’ın bu rivayetinin diğer hadis kitaplarındaki rivayetlerinin hiçbirinde de böyle bir ziyade bulunmamaktadır!

İdaretu’l-Kur’an ve’l-Ulumu’l-İslamiyye kurumu, Hanefî mezhebini destekleme taassupları sebebiyle, “Sünnete hizmet” adı altında, hadis metnine bu tahrifi yapmışlardır![9]



[1] Tirmizî (686) el-Elbani sahih demiştir.

[2] Sunenu’t-Tirmizî (1/193)

[3] Bkz.: İrşadu’n-Nukkad İla Teysiri’l-İctihad (s.163) Zevabi Fi Vechi’s-Sunne (s.320)

[4] Ebû Dâvûd (1431) Beyhakî (2/498) Elbani Hasen el-Basri ile Ömer radıyallahu anh arasında inkıta olması sebebiyle zayıf dedi. Nevevi ve Zeylai de zayıf demişlerdir.

[5] Bkz.: Zevabi Fi Vechi’s-Sunne (s.328)

[6] İbn Ebî Şeybe (1/390 no:3959)

[7] İbn Ebî Şeybe (1/390 no:3960)

[8] Bk. İbn Ebî Şeybe Musannef, ilk üç baskı: (1/390)

[9] Bkz.: Zevabi Fi Vechi’s-Sunne (s.332-333) İrşadulhak el-Eseri, Ceridetu’l-İ’tisam, 20/6/1407 tarihli “Tahrifu’l-Hadis Tahte Sitari Hidmeti’l-Hadis başlıklı makalesi (s.9-14)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)