Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

7 Mart 2025 Cuma

Mushafa Abdestsiz Dokunmanın Hükmü Hakkında İcma İddiasının Butlânı -4-

 

Sonuç

Abdurrahman b. Avf ve İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan nakillerde diğer sahabeden buna karşı çıkan yoktur. Hatta İbn Teymiyye diğer sahabelerin de hristiyanlara ve kâfirlere ücretle mushaf yazdırdıklarını düşündürecek şekilde ifade etmiş, “Çünkü sahabe Hire halkına mushafları yazdırırlardı” demiştir. Sahabe ve tabiinden nakledinlerde bahsedilen şartlar zikredilmemektedir.[1]

İmam Ahmed ve diğer fakihlerin mushafa dokunmamayı ve taşımamayı şart koşmalarına gelince, bu da şu beş sebepten ötürü kabul edilemez:

1- Hanbeliler kâfire ücretle mushaf yazdırmak konusunda sahabenin fiiline dayanmışlardır. Ama sahabe ve tabiin bunu şart koşmamışlardır! Sahabenin fiilini geldiği gibi, şart koşmadan ve tahsis etmeden almaları gerekir!

2- İmam Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam, Alkame rahimehullah’ın mushaf edinmek istediği zaman onu bir hristiyana verip yazdırdığını delil getirmiştir.[2]

Alkame rahimehullah ise müşriğin ve temiz olmayan müslümanın mushafa dokunmasını caiz görmekteydi. Çünkü “Mushafa müşriğin ve tahir olmayan müslümanın dokunması babı” başlığı altında, yasaklayanların delillerini zikrettikten sonra Alkame rahimehullah’ın bu rivayetini zikretmiş ve “Âlimlerden bazı insanlar buna ruhsat vermiştir” başlığı koymuş, sonra Alkame rahimehullah’ın “Onu bir hristiyana verirdi” sözünü açıklayarak: “Yazdırma dokunmayı ve taşımayı gerektirir” demiştir.

3- Hanbelilerin mushafa dokunmak için tahareti şart koşmaları tamamen onların fıkhi görüşlerine dayalı bir durumdur. Bu görüş ise bu yazımızdan anlaşıldığı üzere zayıf bir görüştür.

4- Kâfirlerden mushaf yazmasını talep edip de ona dokunmamalarını, sayfalarını elleriyle çevirmemelerini, taşımamalarını istemek zorlama ve meşakkatlendirme demektir. Hatta imkânsızı istemektir. Anlaşılacağı üzere bu düşünülemeyecek bir durumdur.

5- Cumhurun görüşü ki İmam Ahmed’den de rivayet edilen görüştür, kâfirlerin mushaf yazdırmak üzere ücretle tutulmalarını men etmektir. Bu konuda üç illet öne sürülmüştür:

Birincisi: Bunda müşrikten yardım istemek söz konusudur ki bu caiz değildir.

İkincisi: Mushaf yazmak Allah’a bir yakınlık sebebidir. Kâfirde bu durum gerçekleşmez.

Üçüncüsü: Yazmak, yazılan şeye dokunmak demektir. Bu da taharet üzere olmayı gerektirir.

Eğer bir kimse; “İmam Ahmed “Mushaf yazan az olduğu için Hire hristiyanları mushaf yazıyorlardı” demiştir” derse, bu konuda ihtiyaç ve maslahat bulunması haliyle illetlendirilir. Sahabenin muhdis kimsenin mushafa dokunmasını caiz gördüklerine delil getirilmez.”

Buna iki açıdan cevap verilir:

1- Sahabenin bunu ihtiyaç ve maslahattan dolayı yaptıklarını ispat etmeleri istenir.

2- İhtiyaç ve maslahat bulunduğu kabul edilecek olursa, bu durumda bize delil olur. Çünkü ihtiyaç ve maslahat halince kâfirlerin mushafa dokunmaları caiz oluyorsa, abdesti olmayan veya cünüp müslümanın mushafa dokunması da ihtiyaç ve maslahat sebebiyle mubah olur.

Yine İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen rivayette cima edilen yatağa mushaf koymayı caiz görmüştür. Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam rahimehullah bunu müşrik ve tahir olmayan müslümanın mushafa dokunmasının cevazına delil getirmiştir.

Yine Aişe radıyallahu anha’nın çarşaf üzerine mushaf koymayı caiz görmesi de böyledir. Hafız el-Mustagfiri rahimehullah muhdis kimsenin Kur’ân’a dokunmasında ruhsat görüşünü İbn Abbas radıyallahu anhuma’ya nispet etmiş ve bu konudaki rivayeti delil getirmiştir.[3]

Sahabeden ve tabiin âlimlerinden; Said b. Cubeyr, eş-Şa’bi, Alkame, İbn Ebi Leyla, el-Hasen el-Basri, Muhammed b. Sirin, İbrahim en-Nehai, Ebu Rezin, el-Hakem, Hammad, ed-Dahhak, Davud, Ebu Sevr rahimehumullah’tan, bir de sapıkların imamı Ebu Hanife’den nakledilen bütün bu sözlere rağmen nasıl olur da mushafa abdestsiz dokunmanın caiz olmadığında icma olduğunu iddia edebiliyorlar?

Bu durum bütün mezhep taklitçiliklerinin birbirinden kokuşmuş cahiliye olduğunu göstermiyor mu?

Helal ve haram koyma yetkisi sadece Allah’a ve bunu beyan yetkisi sadece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ait olduğu halde, sırf “dört mezhep ittifak etmiştir”  iddialarıyla nice haram helal kılınıp, nice helal haram kılınmıyor mu?

Allah İmam Ahmed’e rahmet etsin şöyle demişti: “Hakkında icma iddia edilen şey bir yalandır. İcma iddia edenler yalancıdır. Belki insanlar ihtilaf etmişlerdir de ona ulaşmamıştır, o da: “İnsanların ihtilaf ettiklerini bilmiyoruz” der.”[4]

Taklitçi olmayan muhakkik imam İbn Teymiyye rahimehullah ise şöyle der: “Bir kimsenin ihtilaflı meselelerde bir kimsenin görüşünü delil getirme hakkı yoktur. Hüccet ancak nas, icma ve şer’î delillerle sunularak istinbat edilmiş delildir. Bazı âlimlerin sözleri delil değildir! Zira âlimlerin görüşleri de şer’î delillere muhtaçtır. Şer’i deliller ise âlimlerin görüşlerine muhtaç değildir. Belli bir mezhep üzere yetişen ona alışır ve o mezhepte bulunanlara itikad eder. Bu kimse şer’i delilleri güzel beceremez, rasul sallallahu aleyhi ve sellem’den gelip ümmetin kabul ile karşıladığı, iman edilmesi gereken şeyler ile âlimlerden bazısının görüşleri arasında farkı göremez. Bu kimseye hüccet de ikame edilemez. Bu ayrımı yapamayan kimseler, âlimlerin sözleri hakkında da ilimle konuşamaz. O sadece başkalarının sözlerini nakledenlerin taklitçisinden ibarettir!”[5]



[1] Bkz.: İbn Ebi Davud el-Mesahif (s.300)

[2] Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’ân (s.401) İbn Hazm el-Muhalla (1/99)

[3] Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (1/217)

[4] Abdullah b. Ahmed Mesail (1578) bk.: İbn Kayyım İ’lamu’l-Muvakkiin (2/54)

[5] Mecmuu’l-Fetava (26/202)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)