Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

1 Mart 2025 Cumartesi

Hilalin Görülmesi Konusunda Hakikatlerin Aydınlatılması

 

Soru: Tirmizi ve Ebu Davud da geçen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin hilalin görülmesiyle ilgili hadiste bedevinin şahitliğini kabul etmesi ve oruç için emretmesinden dolayı bu günde hilali gördüğünü söyleyenlerin şahitliğine binanen oruca başlamakta sünnete uygun düşmez mi? Diğer sorum biz Şaban’ı 30’a tamamladık, Martın 2 si. Şevval hilali, 
Şaban’ı 29 sayıp cumartesi oruca başlayanlara göre Şaban ayının 29unda görülürse ve bize göre 28. gün olursa. Bizde aynı gün iftar mı edeceğiz yoksa hilal görülse dahi bir gün daha oruca devam mı edeceğiz? Malumunuz ay ya 29 yada 30 olduğu için bunu soruyorum.

Cevap: Hilalin rü’yetine dair 2 şahidin şahitliğine itibar edilir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şahitliğine itibar ettiği bedevi hadisi (Tirmizî 691, Ebû Dâvûd 2340 Hakim 1/586) sarih de değildir, sahih de değildir.

Sahih olmaması isnadında Simak’ın İkrime’den rivayetinin mudtarib olması sebebiyledir. El-Elbani de Daifu’t-Tirmizî’de (108) zayıf demiştir.

Nitekim Tirmizî rivayetin ardından şöyle demiştir: “İbn Abbas hadisinin rivayetinde ihtilaf vardır. Sufyan es-Sevri ve başkaları Simak – İkrime – Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şeklinde mürsel olarak rivayet ettiler. Simak’ın ashabının çoğu; Simak – İkrime – Nebî sallallahu aleyhi ve sellem diye mürsel olarak rivayet ettiler. İlim ehlinden bir çok kimse bu hadisle amel ettiler ve: “Oruç konusunda tek kişinin şahitliği kabul edilir” dediler. İbnu’l-Mubarek, Şafii, Ahmed ve Kufe ehli bu görüştedir. İshak (b. Rahuye) ise dedi ki: “Ancak iki kişinin şahitliği ile oruca başlanır” dedi. İftar (Bayram yapma) konusunda ise ancak iki şahidin şahitliğinin kabul edileceği konusunda ilim ehli ihtilaf etmemiştir.”

Görüldüğü gibi cumhurun delili zayıftır, İshak b. Rahuye ise, aşağıda detaylı delillerle açıklanacağı üzere hakka isabet etmiştir.

Rivayetin sarih olmaması ise, hilale dair öncesinde bir kimsenin şahitliği mevcut olup, bedevinin şahitliğiyle ikinci şahidin şahitliği gerçekleşmiş olması ihtimalidir.

Bedevi hadisinin sahih olmaması sebebiyle, rastgele birinin hilali gördüğüne dair şahitliğini kabul etme görüşünde olanların görüşünün bâtıl olduğu anlaşılmış oldu.

Bunun benzeri İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın şu rivayetidir:

Nafi rahimehullah’tan: “İbn Ömer radiyallahu anhuma dedi ki:

تَرَاءَى النَّاسُ الْهِلَالَ فَأَخْبَرْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنِّي رَأَيْتُهُ فَصَامَ وَأَمَرَ النَّاسَ بِالصِّيَامِ

“İnsanlar hilâli gözlüyorlardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e hilali gördüğümü söyledim. Bunun üzerine oruca başladı ve insanlara oruç tutmalarını emretti.”[1]

Bedevi hadisi zayıf olsa da, İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın bu hadisi sahihtir. Ancak bu da sarih değildir. Çünkü İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın şahitliği ile ikinci şahitlik tamamlanmış olabilir.

Bu gibi ihtimal taşıyan (muteşabih) deliller sebebiyle sarih olan delil terk edilemez. Rü’yete 2 şahidi şart koşan rivayetler şu şekildedir:

Huseyn b. el-Haris el-Cedelî rahimehullah’tan: Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattab rahimehullah hakkında şekke düşülen gün hakkında şöyle hutbe verdi:

أَلَا إِنِّي جَالَسْتُ أَصْحَابَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَسَاءَلْتُهُمْ وَإِنَّهُمْ حَدَّثُونِي أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ وَانْسُكُوا لَهَا فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا ثَلَاثِينَ فَإِنْ شَهِدَ شَاهِدَانِ فَصُومُوا وَأَفْطِرُوا

“Dikkat edin! Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı ile oturdum ve onlara sordum. Bana Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu naklettiler:

Hilali görünce oruca başlayın, hilali görünce bayram edin ve nüsüklerinizi yapın. Eğer hava kapalı olur da hilali göremezseniz ayı otuza tamamlayın. Eğer iki müslüman şahit şahitlik ederlerse, oruç tutun, iftar edin.”[2]

Huseyn b. el-Haris el-Cedelî rahimehullah dedi ki:

أَنَّ أَمِيرَ مَكَّةَ خَطَبَ ثُمَّ قَالَ عَهِدَ إِلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ نَنْسُكَ لِلرُّؤْيَةِ فَإِنْ لَمْ نَرَهُ وَشَهِدَ شَاهِدَا عَدْلٍ نَسَكْنَا بِشَهَادَتِهِمَا فَسَأَلْتُ الْحُسَيْنَ بْنَ الْحَارِثِ مَنْ أَمِيرُ مَكَّةَ قَالَ لَا أَدْرِي ثُمَّ لَقِيَنِي بَعْدُ فَقَالَ هُوَ الْحَارِثُ بْنُ حَاطِبٍ أَخُو مُحَمَّدِ بْنِ حَاطِبٍ ثُمَّ قَالَ الْأَمِيرُ إِنَّ فِيكُمْ مَنْ هُوَ أَعْلَمُ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ مِنِّي وَشَهِدَ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَوْمَأَ بِيَدِهِ إِلَى رَجُلٍ قَالَ الْحُسَيْنُ فَقُلْتُ لِشَيْخٍ إِلَى جَنْبِي مَنْ هَذَا الَّذِي أَوْمَأَ إِلَيْهِ الْأَمِيرُ؟ قَالَ هَذَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ وَصَدَقَ كَانَ أَعْلَمَ بِاللَّهِ مِنْهُ فَقَالَ بِذَلِكَ أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

“Mekke emîri hutbe verdi ve sonra şöyle dedi: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize hilali görünce nüsukleri yerine getirmemizi, hilali göremezsek iki âdil şâhid gördükleri hususunda şehâdet ederlerse, onların şehâdetlerine uymamızı ahdetti.” Ravi Ebu Malik el-Eşcaî rahimehullah dedi ki: “el-Huseyn b. el-Haris’e Mekke emirinin kim olduğunu sordum. “Bilmiyorum” dedi. Sonra karşılaştığımda da dedi ki: “O Muhammed b. Hatıb’ın kardeşi el-Haris b. Hâtıb radiyallahu anh’dır. Sonra emir dedi ki:

“Aranızda Allah ve rasulünü benden iyi bilen kimse vardır. O da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bu söze şahitlik eder.” Bunu söylerken bir adama işaret etti. el-Huseyn dedi ki:

“Yanımdaki bir şeyhe, emirin işaret ettiği o adamın kim olduğunu sordum. Dedi ki: “O Abdullah b. Ömer radiyallahu anhuma’dır ve Allah’ı ondan daha iyi bildiğini söylerken doğru söylemiştir.” İbn Ömer radiyallahu anhuma da:

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize böyle emretti” dedi. [3]

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra raşid halifelerin uygulaması da rü’yete 2 şahit şart koşmaları şeklinde devam etmiştir:

Ebu Vail (Şakik b. Seleme) rahimehullah dedi ki:

أَتَانَا كِتَابُ عُمَرَ وَنَحْنُ بِخَانِقِينَ إِنَّ الْأَهِلَّةَ بَعْضُهَا أَكْبَرُ مِنْ بَعْضٍ فَإِذَا رَأَيْتُمُ الْهِلَالَ نَهَارًا فَلَا تُفْطِرُوا حَتَّى يَشْهَدَ رَجُلَانِ مُسْلِمَانِ أَنَّهُمَا أَهَّلَاهُ بِالْأَمْسِ

“Biz Hanikayn’de iken Ömer radiyallahu anh’ın mektubu geldi. Diyordu ki:

“Hilallerin bazısı bazısından büyüktür. Hilali gündüz görürseniz, önceki akşamdan iki müslüman onu gördüklerine şahitlik etmedikçe iftar etmeyin.”[4]

Said b. el-Museyyeb rahimehullah’tan:

أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ أَجَازَ شَهَادَةَ رَجُلَيْنِ عَلَى رُؤْيَةِ هِلَالِ رَمَضَانَ

“Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh Ramazan hilalinin görülmesinde iki kişinin şahitliğini geçerli görürdü.”[5]

Rü’yet konusunda 2 şahidin şahitliğinin gerekli olduğu hususunda sarih ve sahih deliller bu şekildedir.

Şimdi gelelim, günümüzdeki şahitliklere… Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisinden sonra yalanın alabildiğine yayılacağına dikkat çekmiş, ahir zamanda ise sadık kimselerin yalanlanıp yalancıların tasdik edilir olacağına uyarmıştır:

İmran b. Husayn radiyallahu anhuma’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

خَيْرُكُمْ قَرْنِي ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ - قَالَ عِمْرَانُ لاَ أَدْرِي أَذَكَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعْدُ قَرْنَيْنِ أَوْ ثَلاَثَةً - قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ بَعْدَكُمْ قَوْمًا يَخُونُونَ وَلاَ يُؤْتَمَنُونَ وَيَشْهَدُونَ وَلاَ يُسْتَشْهَدُونَ وَيَنْذِرُونَ وَلاَ يَفُونَ وَيَظْهَرُ فِيهِمُ السِّمَنُ

En hayırlılarınız benim asrımda olanlar, sonra onlardan sonra gelenler, sonra onlardan sonra gelenlerdir.” İmran radiyallahu anh dedi ki:

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kendi asrından sonra iki asır mı, yoksa üç asır mı saydı bilmiyorum. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Muhakkak ki sizden sonra ihanet eden, güvenilmeyen, şahitlikleri istenmediği halde şahitlik eden, adakta bulunup yerine getirmeyen bir kavim olacak, aralarında şişmanlık ortaya çıkacaktır.”[6]

Umm Seleme radiyallahu anha’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَيَأْتِيَنَّ عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ يُكَذَّبُ فِيهِ الصَّادِقُ وَيُصَدِّقُ فِيهِ الْكَاذِبُ وَيُخَوَّنُ فِيهِ الْأَمِينُ وَيُؤَمَّنُ فِيهِ الْخَئُونُ وَيَشْهَدُ فِيهِ الْمَرْءُ وَإِنْ لَمْ يُسْتَشْهَدْ وَيَحْلِفُ الْمَرْءُ وَإِنْ لَمْ يُسْتَحْلَفْ وَيَكُونُ أَسْعَدُ النَّاسِ بِالدُّنْيَا لُكَعَ بْنَ لُكَعٍ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ

İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, onda doğru kimse yalanlanacak, yalancı kimse tasdik edilecek. Güvenilir kimse hain sayılacak, hainlere güvenilecek. Kişi kendisinden şahitlik istenmediği halde şahitlik edecek, yemin etmesi istenmediği halde yemin edecek. Allah’a ve rasulüne iman etmeyen alçak oğlu alçak, dünya bakımından insanların en mutlusu olacak.”[7]

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

وَالَّذِي بَعَثَنِي بِالْحَقِّ لَا تَنْقَضِي الدُّنْيَا حَتَّى يَقَعَ بِهِمُ الْخَسْفُ وَالْمَسْخُ وَالْقَذْفُ قَالُوا وَمَتَى ذَاكَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ؟ قَالَ إِذَا رَأَيْتَ النِّسَاءَ رَكِبْنَ السُّرُوجَ وَكَثُرَتِ الْقَيْنَاتُ وَشُهِدَ بِشَهَادَاتِ الزُّورِ وَشَرِبَ الْمُصَلُّونَ فِي آنِيَةِ أَهْلِ الشِّرْكِ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَاسْتَغْنَى الرِّجَالُ بِالرِّجَالِ وَالنِّسَاءُ بِالنِّسَاءِ فَاسْتَدْفِرُوا وَاسْتَعِدُّوا وَأَوْمَأَ بِيَدِهِ فَوَضَعَهَا عَلَى جَبْهَتِهِ يَسْتُرُ وَجْهَهُ

Beni hak ile gönderene yemin ederim ki yere batma, taşlanma ve suretlerin değişmesi meydana gelmeden dünya yok olmaz.” Dediler ki: “Bu ne zaman olur ey Allah’ın nebisi?” şöyle buyurdu:

Kadınların eğerlere bindiğini, şarkıcı kadınların çoğaldığını, yalancı şahitliğin bâtıl şahitliklerle yapıldığını, namaz kılanların şirk ehlinin kapları olan altın ve gümüş kaplardan içtiklerini, erkeklerin erkeklerle yetindiğini ve kadınların kadınlarla yetindiklerini – elini alnı üzerine koyup yüzünü örterek işaret etti – birbirlerini bu işe kışkırtıp yardımlaştıklarını gördüğün zaman.”[8]

Enes radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ سِنِينَ خَوَادِعَةً يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيَتَكَلَّمُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ قَالَ الْفُوَيْسِقُ يَتَكَلَّمُ فِي أَمْرِ الْعَامَّةِ

Kıyamet öncesi aldatıcı yıllar gelecektir ki, doğru söyleyenler yalanlanacak, yalan söyleyenler de doğrulanacaktır. Hain olana güvenilecek, emin olan kişi ise hain görülecektir. O yıllarda “Ruveybida” söz sahibi olacaktır.” Denildi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Ruveybida nedir?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Geneli ilgilendiren konularda konuşan fasıklardır.”[9]

Aynısını Ebu Hureyre[10] ve Avf b. Malik[11] radiyallahu anhuma da rivayet ettiler.

İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا بُدَّ لِلنَّاسِ مِنْ إِمَارَةٍ بَرَّةٍ أَوْ فَاجِرَةٍ فَأَمَّا الْبَرَّةُ فَتَعْدِلُ فِي الْقَسْمِ وَيُقْسَمُ بَيْنَكُمْ فَيْؤُكُمْ بِالسَّوِيَّةِ وَأَمَّا الْفَاجِرَةُ فَيُبْتَلَى فِيهَا الْمُؤْمِنُ وَالْإِمَارَةُ الْفَاجِرَةُ خَيْرٌ مِنَ الْهَرْجِ قِيلَ يَا رَسُولَ اللهِ وَمَا الْهَرْجُ؟ قَالَ الْقَتْلُ وَالْكَذِبُ

İyi ya da günahkâr olsun insanların yöneticisi bulunmak zorundadır. İyi olursa aranızda adaletli taksimat yapar ve düzgün yöneticilik yapar. Ama günahkâr ise mümin bu konuda müptela olur/belaya uğrar. Günahkâr yöneticiler, hercden hayırlıdır.” Denildi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Herc nedir?” Buyurdu ki:

Adam öldürmeler ve yalan(ın yayılması)dır.”[12]

Özellikle hilalin görülmesi konusunda yalancılık son yıllarda alabildiğine yayılmıştır. Günümüzde hilalin hangi gün nerelerde görülebileceğine dair tespitler gelişmiş cihazlar sayesinde kolaylıkla yapılabilmekte ve günlük olarak ayın hareketlerine dair haritalar çıkarılabilmektedir. Bu haritalarda hangi bölgelerde hilalin görülemeyeceği, hangi bölgelerde sadece optik cihazlarla görülebileceği ve hangi bölgelerde çıplak gözle görülebileceği kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Lakin hilalin herhangi bir şekilde görülemeyeceği tespit edilen bölgelerden dahi hilali gördüğünü iddia eden yalancılar çıkabilmektedir.

Rü’yet konusunda yalnızca çıplak gözle görülmesi esastır. Optik cihazla veya gelişmiş kameralarla tespit yapan kimselerin çekmiş oldukları hilal resimlerine de doğrudan itibar etmiyoruz.

Bütün bu açıklamalardan sonra uygulamamız şu şekildedir:

1- Hilal’in görülmesine dair haberin hilalin çıplak gözle görülmesinin mümkün olduğu bir bölgeden gelmesi şarttır.

2- Hilalin resmi veya videosu çekilmiş olsa bile, çıplak gözle görülmüş olduğuna dair iki güvenilir şahit istiyoruz.

3- İnsanlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanındaki bedevi kadar hem bu işin ilmini bilmiyorlar hem de, güvenilir değiller. Çünkü yalan yayılmıştır. Hatta bazen yalan hilal şahitliği yapmakla hayır işlediğini zanneden ahmaklar çıkabilmektedir. Bazı tekfirci cahillerin 3 günlük hilal resmini yayınlayıp hilali gördük diye şahitlik ettiklerine de şahit olduk! Diğer yandan özellikle Arap yarımadası, Yemen, Hindistan bölgelerinde, hilalin teleskopla dahi görülmesinin imkansız olduğu günlerde, başka bir gezegenin ışığını hilal zannedip hilali gördük diye şahitlik ettiklerini de gördük.

4- Şayet kendi bölgemizde hilali göremezsek ve rüyete dair iki şahidin haberi sabit olmazsa, bizim bölgemizin ilerisinde hilalin semada kalma süresi olan (yaklaşık 45-50 dk.) zaman dilimi içerisinde bizden sonraki, daha batıdaki bölgelerden hilal haberi bekliyoruz. Bu bölgeler de Fas, İspanya gibi bölgelerdir. Bu bölgelerden sonrasında, mesela Amerika kıtasından rü’yete dair haber gelse bunu bağlayıcı görmüyoruz. Zira bizim için artık o ertesi güne ait bir rü’yet haberi olmaktadır.

Katade rahimehullah’tan: “Enes radiyallahu anh dedi ki:

أَنَّ عُمُومَةً لَهُ شَهِدُوا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى رُؤْيَةِ الْهِلالِ فَأَمَرَ النَّاسَ أَنْ يُفْطِرُوا وَأَنْ يَخْرُجُوا إِلَى عِيدِهِمُ الْغَدَ

“Amcalarım Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında hilali gördüklerine şahitlik ettiler. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem insanlara oruçlarını açmalarını ve ertesi gün bayram namazına çıkmalarını emretti.”[13]

Ebu Umeyr b. Enes rahimehullah şöyle demiştir: Ensar’dan olan amcalarım bana şöyle rivayet ettiler:

أُغِمَّ عَلَيْنَا هِلَالُ شَوَّالٍ فَأَصْبَحْنَا صُوَّامًا فَجَاءَ رَكْبٌ آخِرَ النَّهَارِ فَشَهِدُوا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُمْ رَأَوَا الْهِلَالَ بِالْأَمْسِ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ النَّاسَ أَنْ يُفْطِرُوا وَيَخْرُجُوا إِلَى عِيدِهِمْ مِنَ الْغَدِ

“Havanın kapalı olması sebebiyle Şevval hilalini göremedik ve oruçlu olarak sabahladık. Gündüzün sonunda binekliler geldiler ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında dün akşam hilali gördüklerine şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanlara oruçlarını açmalarını ve ertesi gün bayrama çıkmalarını emretti.”[14]

Rib’î b. Hiraş rahimehullah’tan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri (diğer rivayette: Ebu Mes’ud radiyallahu anh) dedi ki:

أَصْبَحَ النَّاسُ لِتَمَامِ ثَلَاثِينَ يَوْمًا فَجَاءَ أَعْرَابِيَّانِ فَشَهِدَا أَنَّهُمَا أَهَلَّاهُ بِالْأَمْسِ عَشِيَّةً فَأَمَرَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ النَّاسَ أَنْ يُفْطِرُوا

“İnsanlar otuza tamamlamış olarak sabahladılar. İki bedevi gelip önceki akşam  hilali gördüklerine şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanlara oruçlarını açmalarını emretti.”[15]

 

İkinci soruya gelince, soruda bir karışıklık veya yanlış ifade var, anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla şayet bid’at ehli bize göre Ramazan’ın 28’i olan, onlara göre 29’u olan günde Şevval hilalini görürse ne olacak demek istiyorsunuz.

Cevap; hilalin rüyetinde ilk gündeki görme esastır, kalan günler de buna göre devam eder. Nitekim havanın kapalı olduğu günde hakikatte bulutların arkasında hilal bulunuyor olabilir. Ama biz hilali göremediğimiz için o günü önceki aydan sayarak tamamlarız. Ertesi gün 2 günlük hilal görülse bile buna itibar edilmez.

Bu yüzdendir ki, Ömer radıyallahu anh, önceki akşam hilali gördüklerine dair şahitlik edecek 2 şahit şart koşmuştur. Yoksa kendisi de akşam semada gördüğü 2 günlük hilali baz alarak düzeltme yapabilirdi. Ama rüyetin beklendiği akşamda hilali görmek esas alınır.

Salim b. Abdillah rahimehullah dedi ki:

أَنَّ أُنَاسًا رَأَوْا هِلَالَ الْفِطْرِ نَهَارًا فَأَتَمَّ عَبْدُ اللهِ بْنُ عُمَرَ صِيَامَهُ إِلَى اللَّيْلِ وَقَالَ لَا حَتَّى يُرَى مِنْ حَيْثُ يُرَى بِاللَّيْلِ

“İnsanlar Şevval hilalini gündüz gördüler. Abdullah b. Ömer radiyallahu anhuma ise orucunu akşama kadar tamamladı ve dedi ki:

“Gece görüldüğü yerde görülmedikçe olmaz.”[16]

Abdurrahman b. Harmele rahimehullah’tan:

أَنَّ النَّاسَ رَأَوْا هِلَالَ الْفِطْرِ حِينَ زَاغَتِ الشَّمْسُ فَأَفْطَرَ بَعْضُهُمْ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لِسَعِيدِ بْنِ الْمُسَيِّبِ فَقَالَ رَآهُ النَّاسُ فِي زَمَنِ عُثْمَانَ فَأَفْطَرَ بَعْضُهُمْ فَقَالَ عُثْمَانُ أَمَّا أَنَا فَمُتِمٌّ صِيَامِي إِلَى اللَّيْلِ قَالَ وَرُئِيَ فِي زَمَنِ مَرْوَانَ فَتَوَعَّدَ مَرْوَانُ مَنْ أَفْطَرَ قَالَ سَعِيدٌ فَأَصَابَ مَرْوَانُ

“İnsanlar (öğlen) güneş meyledince Şevval hilalini gördüler ve bazıları oruçlarını bozdular. Bunu Said b. el-Museyyeb rahimehullah’a anlattım. Dedi ki:

“İnsanlar Osman radiyallahu anh’ın zamanında hilali bu şekilde gördüler ve bazıları oruçlarını açtılar. Osman radiyallahu anh kalktı ve dedi ki:

“Ben orucumu geceye (akşama) kadar tamamlayacağım.” Mervan’ın zamanında da hilal aynı şekilde görülünce Mervan orucunu bozanları tehdit etti. Said b. el-Museyyeb rahimehullah dedi ki: “Mervan isabet etti.”[17]

Buna göre tamamlanan güne göre hesap edilerek sonraki ayın rüyeti için gözlem yapılmak üzere 29. Günde hilale bakılır.

Ayrıca biten ayın son hilali görüldükten sonra yani kameri ayın 28. Gününde asla hilal görülmez.



[1] Muslim'in şartına göre sahih. Dârimî (1691) Ebû Dâvûd (2342) Hâkim (1/585) İbn Hibbân (8/231) Darekutni (2/156) Beyhaki (4/212) Beyhaki Ma’rife (8613) İbn Hazm el-Muhalla (6/236) el-Elbani İrvau’l-Galil (908) Mukbil b. Hadi Camiu’s-Sahih (1452) Beyhaki’nin el-Ma’rife’deki rivayetinde Mervan b. Muhammed, Abdullah b. Vehb’den işittiğini tasrih etmiştir.

[2] Hasen. Ahmed (4/321) Nesai (2116) Darekutni (2/167) Beyhaki (2/167) el-Elbani el-İrva (909)

[3] Sahih. Ebû Dâvud (2338) Ziyâu'l-Makdisî el-Muhtâre (13/169) Darekutni (2/167) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (13/179) Ebu Zur’â Tarih (s.577) İbn Kani Mu’cem (1/177) İbn Ebi Hayseme Tarih (1/164) İbn Hazm el-Muhalla (6/237) Beyhakî (4/248)

[4] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Ebî Şeybe (2/319, 321) Abdurrazzak (4/162) Sahnun Mudevvene (1/267) İbnu’l-Ca’d Musned (2694) Taberî Tehzibu’l-Asar (2325) İbnu’l-Munzir el-Evsat (6521) Ebu Bekr eş-Şafii el-Gaylaniyyat (197) Darekutni (2/168) Beyhakî el-Hilafiyyat (3515) Beyhakî (4/213)

[5] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Sahnun Mudevvene (1/267)

[6] Sahih. Buhârî (2651) Muslim (2535)

[7] Sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (8643) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (23/314) Buhârî Tarih (7/96) İbn Ebî Hâtim el-Cerh ve’t-Ta’dil (7/44) Ebu Bekr ez-Zekvani Emali (128) Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (4/151)

[8] Hasen ligayrihi. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (5061) Hâkim (4/483) İbn Hibbân (6759) Bezzar (15/220) Şeceri Emali (2742, 2776) İbn Ebi'd-Dunyâ Zemmu’l-Melahi (8) Ebu Nuaym Ahbaru İsbehan (1/125) Beyhakî Şuab (4/376) Deylemi (7103) isnadında Suleyman b. Davud el-Yemami zayıftır.

[9] Muslim'in şartına göre sahih. Bezzar (7/174) Ahmed (3/220) Ebû Ya'lâ (6/378) Taberânî Evsat (3/313) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (465-66) Ru’yani (593) el-Muhallisiyyat (1168) İbn Ahi Mimi ed-Dekkak Fevaid (539) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (33)

* Abdullah b. Dinar’dan mürsel olarak: Ma’mer Cami (1422)

[10] Sahih. Ahmed (2/291, 338) Hâkim (4/512, 557) İbn Mâce (4036) Ebu Bekr eş-Şafii el-Gaylaniyyat (331) Deylemi (3444) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (183) Abdulmelik b. Habib Eşratu’s-Saa (3) Nuaym b. Hammad el-Fiten (1470) Şeceri Emali (2731, 2777, 2818) el-Elbani es-Sahiha (1887) Mukbil b. Hadi Delailu’n-Nubuvve (s.467)

[11] Hasen. Bezzar (7/174) Taberânî (18/67) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (464) Ru’yani (588) Ebu Ahmed el-Hâkim el-Esami ve’l-Kuna (5/394) İbn Asakir Tarih (58/47) Ebu Tahir es-Silefi Mu’cemu’s-Sefer (562) el-Elbani es-Sahiha (2253)

[12] Buhârî'nin şartına göre sahih. Taberani (10/132) İbn Asakir, Tarihu Dımeşk (63/242) Hafız Iraki Tahricu’l-İhya (5/455)

[13] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (7/104) İbn Hibbân (8/238) Ahmed (3/279) İbn Ebî Şeybe (8/385) Abdurrazzak (4/165) Beyhaki (3/317)

[14] Sahih. İbn Ebî Şeybe (2/319, 7/291) Abdurrazzak (4/165) Ebû Dâvud (1157) Nesâî (1557) İbn Mâce (1653) Ahmed (5/58) İbnu’l-Carud el-Munteka (266) Darekutni (2/170) Tahavi Ahkamu’l-Kur’ân (1006) Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (1/387) İbn Hazm el-Muhalla (5/92) Beyhakî (4/249) el-Elbani el-İrvâ (634)

[15] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ahmed (4/314, 5/363) Taberî Tehzibu’l-Asar (2332-33) Taberânî (17/239) Ebu Nuaym Marife (7207) Beyhakî (4/248)

[16] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Vehb Muvatta (298) Sahnun, el-Mudevvene (1/267) Beyhakî (7986)

[17] Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebî Şeybe (2/319)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)