Seferde Namazı Kısaltmak Farz Değil, Ruhsattır
Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî
Hafız İbn Hacer, Metalibu’l-Aliye’de (no:727) naklediyor: Musedded
(b. Muserhed); Abdulvahid – el-Mugira b. Ziyad – Atâ – Aişe radiyallahu anha
isnadıyla rivayet ediyor:
كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُتِمُّ
الصَّلَاةَ، وَيُقْصِرُ يَعْنِي فِي السَّفَرِ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem seferde namazı
bazen tam kılar, bazen kısaltırdı.”
Yine Hafız İbn Hacer’in Metalibu’l-Aliye’de naklettiğine
göre Ebû Ya'lâ: Abdu’l-A’lâ – Abdullah b. Davud – el-Mugira yoluyla ve şu
ziyade ile rivayet etmiştir:
وَيُؤَخِّرُ الظُّهْرَ وَيُعَجِّلُ الْعَصْرَ، وَيُؤَخِّرُ
الْمَغْرِبَ وَيُعَجِّلُ العشاء
“Öğleyi geciktirir, ikindiyi öne alırdı ve akşamı
geciktirir, yatsıyı öne alırdı.”
Saduk ve hadisleri hasen olan el-Mugira b. Ziyad dışındaki ravileri
sikadırlar. Lakin Mugira bazı münker rivayetlerde (tek kaldığı rivayetlerde)
bulunmuştur. Nitekim İmam Ahmed rahimehullah bu hadisi onun münker
rivayetlerinden saymıştır.
Bu hadisi Tahavi Şerhu Meani’l-Asar’da (1/415), İbn Ebî
Şeybe (2/452) Bezzar (Keşfu’l-Estar 1/329) Darekutni (2/189) Beyhakî
(3/141-142) Mugira yoluyla rivayet etmişlerdir.
Abdullah b. Ahmed, el-Mesail’de (s.107) babasına bu hadisin
sıhhatini sorunca şöyle demiştir:
“Onun (yani Mugira’nın) münker hadisleri vardır.” Böylece bu
hadisi de münker gördü.”
Hakim Nisaburi:
“Mugira, özellikle Ata b. Ebi Rabah’tan rivayet ederse hadisi münkerdir”
demiştir. Mugira bu hadisi Ata’dan rivayet etmiştir.
Ancak el-Mugira b. Ziyad tek kalmamış, ona Talha b. Amr
mutabaat etmiştir. Bunu İmam Şafii, el-Umm’de (1/183) ve Musned’inde (1/114);
onun rivayet yoluyla: Begavi Şerhu’s-Sunne’de (4/166) rivayet etmiştir. Yine
Haris b. Ebi Usame Musned'inde (189) Darekutni (2/189) ve Beyhaki (3/142) Talha b. Amr yoluyla rivayet etmişlerdir.
Bu çok zayıf bir mutabaattır. Zira Ahmed b. Hanbel ve
Nesâî, Talha b. Amr hakkında: “Metruku’l-hadis” demişlerdir. İbn Hibban ise: “Sika
kimselerden onların rivayeti olmayan şeyler rivayet ederdi. Taaccub için olması
dışında ondan hadis yazmak ve rivayet etmek helal olmaz” demiştir. Bkz.:
et-Tehzib (5/23) et-Takrib (283, 3030)
Ömer b. Zerr el-Murhibî ise Mugira ve Talha’ya muhalefet
ederek bu hadiste anlatılanı Aişe radiyallahu anha’nın kendi fiili (mevkuf) olarak
şu şekilde rivayet etmiştir: Ata b. Ebi Rabah bize haber verip dedi ki:
إِنَّ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا كَانَتْ تُصَلِّي في السفر
المكتوبة أربعًا
“Aişe radiyallahu anha seferde iken farz namazları dört rekât
olarak kılardı.”
Bunu Beyhaki (3/142)
rivayet etti ve dedi ki: “Ömer b. Zer Kufe’lidir, sikadır.”
El-Elbani, el-İrva’da (3/6) dedi ki: “Ömer b. Zer’in
rivayeti daha evladır ve bu, seferde namazı tamamlamanın Aişe radiyallahu anha’dan
mevkuf, kendi fiili olduğunu göstermektedir. Zaten bu husus, Aişe radiyallahu
anha’dan Sahihayn’da ve başka eserlerde başka rivayet yollarıyla da sabit olmuştur.
Merfu olarak rivayeti ise sahih bir yoldan sabit olmamıştır.”
Bu hadisi Şafii, Musned’inde (1/182) Darekutni (2/189), onun
rivayet yoluyla Beyhakî (3/142) ve İbnu’l-Cevzi et-Tahkik’te (1/153); Said b. Muhammed
b. Sevvab – Ebu Asım – Ömer b. Said – Ata b. Ebi Rabah – Aişe radiyallahu anha
youyla şu lafızla rivayet etmişlerdir:
أَنَّ النَّبِيَّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وسلم-كان يقصر في السفر
ويتم، ويفطر ويصوم
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem seferde namazı bazen
kısaltır, bazen tamamlardı. Bazen oruç tutmaz, bazen tutardı.”
Darekutni’nin rivayetinde: Ömer b. Said yerine Amr b. Said
şeklindedir ve bu bir tashiftir. Bu ravinin hal tercemesi için bkz.: İbn Ebî
Hâtim, el-Cerh ve’t-Ta’dil (6/110)
El-Elbani, el-İrva’da (3/6) dedi ki: “İbn Sevvab dışında bütün
ravileri güvenilirdir. İbn Sevvab’ın hal tercemesini sadece Tarihu Bağdad’da,
cerh ve ta’dil zikredilmeksizin buldum. O meçhulu’l-hâldir. Gönül bu hadisin
sahih olduğuna tatmin olmaz.”
Derim ki: Tarihu Bağdad’da (9/49) cerh ve ta’dil
zikredilmeksizin hal tercemesi verilmiştir, lakin İbn Hibban es-Sikat’ta
(8/272) tevsik etmiş ve: “Mustakimu’l-hadis” demiştir. Darekutni ve Beyhakî de
bu isnadın sahih olduğunu söylemişlerdir.
İbn Hacer, ed-Diraye’de (214) bu isnad hakkında: “Ravileri
güvenilirdir. İbn Hibban’ın tevsiki, bu iki imamın hadisi sahih saymalarını sağlamlaştırmıştır.”
İbn Hacer’in bu isnadı tevsik etmesi, açıkça anlaşılacağı
üzere; İbn Sevvab’ı güvenilir gördüğünü gösterir. Ravi meçhulu’l-hal olduğunda,
onun bu durumu muteber bir imamın tevsiki ile ortadan kalkar. İbn Sevvab’a
gelince, İbn Hibban’ın sarih bir şekilde tevsik etmesi, Darekutni’nin onun
hadisini sahih sayması, Beyhakî’nin ona tabi olması ve Hafız İbn Hacer’in
isnaddaki ravilerin tümünü sika diye nitelemesi sebebiyle meçhullüğü ortadan
kalkmıştır.
* Uyarı: İbn Hibban, meçhulu'l-hal olan ravileri es-Sikat adlı eserinde zikrettiğinden dolayı gevşeklikle eleştirilmektedir. Ancak kendisinin bir ravi hakkında, sikalarına dair kitabında mücerret zikretmekle kalmayıp, sika oluşunu açıkça ifade etmesi makbul bir ta'dildir.
Özetle: Bu hadis, bu isnadlar ile hasen derecesinden
aşağı düşmez. Lakin Ömer b. Zer el-Murhibi’nin bunu Aişe radiyallahu anha’dan mevkuf
olarak rivayet etmesi, buna muaraza etmektedir. Ömer b. Zer’in mevkuf rivayeti
daha sahihtir.
Diğer taraftan, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den,
Aişe radiyallahu anha’nın bu yaptığını ikrar ettiği sabit olmuştur:
el-Alâ b. Züheyr -
Abdurrahman b. el-Esved yoluyla (bir tarikte de Abdurrahman b. Esved – Babası yoluyla)
rivayet edilmiştir:
خَرَجْتُ
مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي عُمْرَةٍ فِي رَمَضَانَ،
فَأَفْطَرَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَصمْتُ وَقَصَرَ
وَأَتْمَمْتُ فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ بِأَبِي أَنْتَ وَأُمِّي أَفْطَرْتَ
وَصُمْتُ وَقَصَرْتَ وَأَتْمَمْتُ فَقَالَ " أَحْسَنْتِ يَا عَائِشَةُ
“Âişe radiyallahu anha,
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber ramazdanda umre yapmak için yola çıktım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem oruç tutmadı, ben tuttum. O namazı kısalttı, ben tamamladım. Dedim ki:
“Ey Allah'ın Rasûlü!
Anam, babam sana feda olsun! Sen oruç tutmadın, ben tuttum, sen namazı kısalttın, ben tam kıldım" deyince Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
“İyi etmişsin, ey
Âişe” dedi.
Bunu Nesâî (1456) Beyhakî, (3/142) ve Dârekutnî (2/188) rivayet
etmişlerdir. Beyhaki dedi ki: “Senedi sahihtir”. Darekutni “bu isnad hasendir,
muttasıldır” demiştir. Abdurrahman b. Esved’in Aişe radiyallahu anha’dan
işittiği sabit olmuştur. Bkz. Nasbur-Râye (2/191)
Bu hadise karşı mezhep taassubuyla itiraz edenler “münker”
demişler, “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ramazanda umre yaptığının
belirtilmesi sebebiyle lafzında münkerlik var” diye iddia etmişlerdir.
Ancak İbn Abbas ve Enes radiyallahu anhum’den de Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem’in ramazan umresi yaptığına dair rivayetler gelmiştir. Yine İbn Ömer radiyallahu
anhuma da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in biri ramazanda olmak üzere
üç umre yaptığını söylemiştir.
Yine İbn Hazm da taassup göstererek ravilerinden el-A’la b.
Zuheyr’in meçhul olduğunu iddia etmiştir. Hafız Abdulhak el-İşbilî rahimehullah
onun bu sözünü şöyle reddetmiştir:
“Bu hadis sahihtir. Sika’nın sikadan nakliyle gelmiş olup
bütün ravileri sikadır. Her biri diğerinden işitmiştir. İbn Hazm’ın “Bu hadiste
hayır yoktur” sözü kendisinin rivayetler konusundaki cehaletidir. El-A’la’nın
meçhul olduğunu söylemesi galattır. Bilakis o meşhur bir sikadır. Meşhur
kimseler ondan rivayette bulunmuş, İbn Main onun sika olduğunu söylemiştir.”
(Bkz.: İbn Mulakkin, Bedru’l-Munir 4/528)
Diğer bir itiraz, Aişe radiyallahu anha’nın şu sözüyledir:
فرضت الصلاة ركعتين، ثم هاجر رسول الله -صلى الله عليه وسلم-، ففرضت
أربعًا، وتركت صلاة السفر على الفريضة الأولى
“Namazlar iki rekât olarak farz kılındı. Sonra Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem hicret edince dört rekât olarak farz kılındı. Seferdeki
namaz da ilk farz kılındığı şekliyle kaldı.”
Zührî, Âişe'nin böyle
yaptığını kendisine anlatan Urve'ye:
“Namazı neden tam
kılardı?” diye sorunca Urve:
“O da Osman radiyallahu
anh gibi te'vîl yoluna gitmişti” diye karşılık verdi. (Bunu Buhârî
rivayet etmiştir. Bkz.: Fethu’l-Bari 2/470) Muslim (1/685)
Aişe radiyallahu anha’dan bu rivayetler daha sahihtir. Bu
durumda Said b. Muhammed b. Sevvab’ın rivayeti illetli duruma düşmüyor mu? Çünkü
Aişe radiyallahu anha, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yolculukta
namazı bazen tam kıldığını bilseydi, Osman radiyallahu anh’ın tevil ettiği gibi
te’vil etmezdi.
Yine, İbn Kayyım İbn Teymiyye’nin bu hadise karşı yaptığı şu
yorumunu aktarır:
“Şeyhülislâm İbn
Teymiye'nin şöyle dediğini işittim: Bu hadis, Aişe'ye atfedilen bir yalandır.
Âişe, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve diğer sahabîlerin kılmasının
aksine namaz kılacak biri değildi. Onların kısalttıklarını görsün, sonra kalkıp
sebepsiz yere tek başına namazı tam kılsın! Nasıl olur?! Oysa “Namaz ikişer
rekât farz kılınmıştı. Yolculuk namazı olduğu gibi bırakıldı da, ikamet
halindeki namaza ilâve edildi." diyen odur. O halde Allah'ın farz ettiğine
ilâve edip Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve arkadaşlarına muhalefet
etmesi nasıl düşünülebilir?" Şayet Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem onun davranışını güzel bulmuş ve bunu tasvîb
etmişse o halde yoruma gerek kalmaz. Bu takdirde onun namazı tam kılmasını
yoruma bağlamak doğru olmaz. İbn Ömer haber vermektedir ki: "Yolculukta ne Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem, ne Ebu Bekr, ne de Ömer radiyallahu anhuma iki rekâttan fazla
kıldırırdı.” Onların kısalttıklarını gördüğü halde mü'minlerin annesi Âişe radiyallahu
anha'nın onlara muhalefeti düşünülebilir mi?”
İbn Kayyım’ın İbn Teymiyye’den naklettiği taassuba dayalı
olan bu yorumlar çöptür. İsnadının
sıhhati hakkında yukarıda açıklama aktardım.
Metniyle ilgili olarak, Aişe radiyallahu anha’nın namazların
iki rekât farz kılındığı, sonra dörde çıkarılıp seferde iki rekât kaldığı ile
ilgili sözünü burada bu hadise aykırı görmesine gelince, burada da aykırılık
yoktur. Zira seferde dileyen kimseye ruhsat olarak iki rekât olarak kalmıştır. Dileyen
de bazen tam kılar. Aişe radiyallahu anha’nın te’vili de işte bu noktadadır.
Yani yolculukta namazı tam kılmayı tercih etmesiyle ilgilidir. Zira Hişâm b.
Urve, babası Urve'nin şöyle dediğini rivayet eder:
“Âişe radiyallahu anha, yolculukta namazı dört rekât
kılardı. Ona:
“İki rekât kılsana” dedim. O da cevaben:
“Ey yeğenim! Bana zor
gelecek değil ya!” dedi.” (Beyhakî (3/143) rivayet etmiştir. Senedi sahihtir.
Zeylaî ve İbn Hacer sahih olduğunu söylemişlerdir)
Hafız İbn Kayyım rahimehullah, Zadu’l-Mead’de (1/465) şöyle
demiştir: “Âişe radiyallahu anha adına da mazeret olarak, onun, mü'minlerin
annesi durumunda olması ve bu sebeple konakladığı yerin onun vatanı olacağı
gösterilmişse de bu gösterilen mazeret çürüktür. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem de mü'minlerin babasıdır; hanımlarının anneliği, O'nun babalığının
bir dalıdır. O, bu sebepten dolayı namazını tam kılmış değildir.”
Sonra İbn Kayyım şöyle devam etti:
“Ancak Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in vefatından sonra Aişe radiyallahu anha da, Osman radiyallahu
anh gibi namazı tam kıldı. Her ikisi de bir te'vîl yolu tutmuştur. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem yolculukta sürekli olarak namazı kısaltırdı.
Ravilerden biri iki hadisi bir hadis kılmış, hadisin aslı:
فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- يقصر
وتتم هي
“Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem kısaltır, Aişe radiyallahu anh ise tam kılardı” şeklinde iken
ravilenden biri hata ederek:
كان يقصر ويتم، أي هو
“Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem bazen kısaltır, bazen tamamlardı” şeklinde rivayet etmiştir. Delil,
onların (sahabenin Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den) rivayetidir; yoksa
onlardan birinin, başkalarının muhalefeti yanında yaptığı yorum delil olmaz.
En iyi bilen Allah'tır.”
Yine Beyhaki (3/145); Zeyd el-Ammî’nın bulunduğu bir isnadla Enes
radıyallahu anh’den rivayet ediyor:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabeleri
olarak biz yolculuk yaptığımızda kimimiz tam kılar, kimimiz kısaltırdı…
Hiçbirimiz diğerini kınamazdı." Zeyd el-Ammî zayıftır.
Ebu Kılabe rahimehullah dedi ki: “Seferde namazı
iki rekat kılsan da sünnettir, dört rekat kılsan da sünnettir.” İbn Ebi Şeybe (8273)
Meymun b. Mihran, Said b. el-Museyyeb'e seferde namazı sorunca:
إِنْ شِئْتَ رَكْعَتَيْنِ وَإِنْ شِئْتَ فَأَرْبَع
"Dilersen iki rekat, dilersen dört rekat kılarsın" demiştir. Bunu İbn Ebi Şeybe (2/452), Muslim'in şartına göre olan bir isnad ile rivayet etmiştir.
İbn Ebi Şeybe, Musannef'inde tabiin imamlarından pek çoğundan da bu görüşü rivayet etmiştir.
Neticede Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in seferde
namazı tam kıldığı sabit olmamıştır. Ancak Aişe radiyallahu anha’nın tam
kılmasını ikrar ettiğine dair hadisin isnadı sahihtir. Hadis sabit olduktan
sonra hiçkimsenin buna aykırı re’yinin bir kıymeti yoktur. Buna göre bazen kişi
seferde namazı tam kılabilir. Nitekim İbn Ömer radiyallahu anhuma’nın bir
millik mesafede namazı kısalttığı sabit olmuş, buna rağmen bir milden daha uzak
bir mesafeye gittiği başka bir yolculuğunda namazı kısaltmamıştır.
Burada tahkik edilen durum, bazı sahabelerin seferde namazı
kısaltmayı farz değil, ruhsat olarak görmelerinin Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem tarafından onaylandığını, seferde namazı kısaltmanın azimet ve farz
olduğu görüşünde olan Ebu Hanife, Hanbeliler, İbn Hazm ve Zahirî’lerin isabet
etmediğini göstermektedir. Allah en iyi bilendir.
Bu konudaki hadisin sıhhati hakkındaki bu tahkike ulaşmadan önce, "Sahih İlmihal" ve "Abdest ve Namaz Ahkamı" adlı kitaplarımda, bu hadisin zayıf olduğuna dair bazı alimlerin kanaatine dayanarak yazmış olduğum "seferde namazın kısaltılmasının farz olduğu" şeklindeki kanaatten, sabit olan bu hadiste geçen hükme rücu ettiğimi de buradan ilan ediyorum. Muvaffak kılan ancak Allah'tır.