Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

10 Ağustos 2017 Perşembe

Seferde Namazı Kısaltmak Farz Değil, Ruhsattır

Seferde Namazı Kısaltmak Farz Değil, Ruhsattır
Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî
Hafız İbn Hacer, Metalibu’l-Aliye’de (no:727) naklediyor: Musedded (b. Muserhed); Abdulvahid – el-Mugira b. Ziyad – Atâ – Aişe radiyallahu anha isnadıyla rivayet ediyor:
كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُتِمُّ الصَّلَاةَ، وَيُقْصِرُ يَعْنِي فِي السَّفَرِ
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem seferde namazı bazen tam kılar, bazen kısaltırdı.”
Yine Hafız İbn Hacer’in Metalibu’l-Aliye’de naklettiğine göre Ebû Ya'lâ: Abdu’l-A’lâ – Abdullah b. Davud – el-Mugira yoluyla ve şu ziyade ile rivayet etmiştir:
وَيُؤَخِّرُ الظُّهْرَ وَيُعَجِّلُ الْعَصْرَ، وَيُؤَخِّرُ الْمَغْرِبَ وَيُعَجِّلُ العشاء
Öğleyi geciktirir, ikindiyi öne alırdı ve akşamı geciktirir, yatsıyı öne alırdı.”
Saduk ve hadisleri hasen olan el-Mugira b. Ziyad dışındaki ravileri sikadırlar. Lakin Mugira bazı münker rivayetlerde (tek kaldığı rivayetlerde) bulunmuştur. Nitekim İmam Ahmed rahimehullah bu hadisi onun münker rivayetlerinden saymıştır.
Bu hadisi Tahavi Şerhu Meani’l-Asar’da (1/415), İbn Ebî Şeybe (2/452) Bezzar (Keşfu’l-Estar 1/329) Darekutni (2/189) Beyhakî (3/141-142) Mugira yoluyla rivayet etmişlerdir.
Abdullah b. Ahmed, el-Mesail’de (s.107) babasına bu hadisin sıhhatini sorunca şöyle demiştir:
“Onun (yani Mugira’nın) münker hadisleri vardır.” Böylece bu hadisi de münker gördü.”
Hakim Nisaburi:  “Mugira, özellikle Ata b. Ebi Rabah’tan rivayet ederse hadisi münkerdir” demiştir. Mugira bu hadisi Ata’dan rivayet etmiştir.
Ancak el-Mugira b. Ziyad tek kalmamış, ona Talha b. Amr mutabaat etmiştir. Bunu İmam Şafii, el-Umm’de (1/183) ve Musned’inde (1/114); onun rivayet yoluyla: Begavi Şerhu’s-Sunne’de (4/166) rivayet etmiştir. Yine Haris b. Ebi Usame Musned'inde (189) Darekutni (2/189) ve Beyhaki (3/142) Talha b. Amr yoluyla rivayet etmişlerdir.
Bu çok zayıf bir mutabaattır. Zira Ahmed b. Hanbel ve Nesâî, Talha b. Amr hakkında: “Metruku’l-hadis” demişlerdir. İbn Hibban ise: “Sika kimselerden onların rivayeti olmayan şeyler rivayet ederdi. Taaccub için olması dışında ondan hadis yazmak ve rivayet etmek helal olmaz” demiştir. Bkz.: et-Tehzib (5/23) et-Takrib (283, 3030)
Ömer b. Zerr el-Murhibî ise Mugira ve Talha’ya muhalefet ederek bu hadiste anlatılanı Aişe radiyallahu anha’nın kendi fiili (mevkuf) olarak şu şekilde rivayet etmiştir: Ata b. Ebi Rabah bize haber verip dedi ki:
إِنَّ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا كَانَتْ تُصَلِّي في السفر المكتوبة أربعًا
“Aişe radiyallahu anha seferde iken farz namazları dört rekât olarak kılardı.”
 Bunu Beyhaki (3/142) rivayet etti ve dedi ki: “Ömer b. Zer Kufe’lidir, sikadır.”
El-Elbani, el-İrva’da (3/6) dedi ki: “Ömer b. Zer’in rivayeti daha evladır ve bu, seferde namazı tamamlamanın Aişe radiyallahu anha’dan mevkuf, kendi fiili olduğunu göstermektedir. Zaten bu husus, Aişe radiyallahu anha’dan Sahihayn’da ve başka eserlerde başka rivayet yollarıyla da sabit olmuştur. Merfu olarak rivayeti ise sahih bir yoldan sabit olmamıştır.”
Bu hadisi Şafii, Musned’inde (1/182) Darekutni (2/189), onun rivayet yoluyla Beyhakî (3/142) ve İbnu’l-Cevzi et-Tahkik’te (1/153); Said b. Muhammed b. Sevvab – Ebu Asım – Ömer b. Said – Ata b. Ebi Rabah – Aişe radiyallahu anha youyla şu lafızla rivayet etmişlerdir:
أَنَّ النَّبِيَّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وسلم-كان يقصر في السفر ويتم، ويفطر ويصوم
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem seferde namazı bazen kısaltır, bazen tamamlardı. Bazen oruç tutmaz, bazen tutardı.”
Darekutni’nin rivayetinde: Ömer b. Said yerine Amr b. Said şeklindedir ve bu bir tashiftir. Bu ravinin hal tercemesi için bkz.: İbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve’t-Ta’dil (6/110)
El-Elbani, el-İrva’da (3/6) dedi ki: “İbn Sevvab dışında bütün ravileri güvenilirdir. İbn Sevvab’ın hal tercemesini sadece Tarihu Bağdad’da, cerh ve ta’dil zikredilmeksizin buldum. O meçhulu’l-hâldir. Gönül bu hadisin sahih olduğuna tatmin olmaz.”
Derim ki: Tarihu Bağdad’da (9/49) cerh ve ta’dil zikredilmeksizin hal tercemesi verilmiştir, lakin İbn Hibban es-Sikat’ta (8/272) tevsik etmiş ve: “Mustakimu’l-hadis” demiştir. Darekutni ve Beyhakî de bu isnadın sahih olduğunu söylemişlerdir.
İbn Hacer, ed-Diraye’de (214) bu isnad hakkında: “Ravileri güvenilirdir. İbn Hibban’ın tevsiki, bu iki imamın hadisi sahih saymalarını sağlamlaştırmıştır.”
İbn Hacer’in bu isnadı tevsik etmesi, açıkça anlaşılacağı üzere; İbn Sevvab’ı güvenilir gördüğünü gösterir. Ravi meçhulu’l-hal olduğunda, onun bu durumu muteber bir imamın tevsiki ile ortadan kalkar. İbn Sevvab’a gelince, İbn Hibban’ın sarih bir şekilde tevsik etmesi, Darekutni’nin onun hadisini sahih sayması, Beyhakî’nin ona tabi olması ve Hafız İbn Hacer’in isnaddaki ravilerin tümünü sika diye nitelemesi sebebiyle meçhullüğü ortadan kalkmıştır.
* Uyarı: İbn Hibban, meçhulu'l-hal olan ravileri es-Sikat adlı eserinde zikrettiğinden dolayı gevşeklikle eleştirilmektedir. Ancak kendisinin bir ravi hakkında, sikalarına dair kitabında mücerret zikretmekle kalmayıp, sika oluşunu açıkça ifade etmesi makbul bir ta'dildir. 
Özetle: Bu hadis, bu isnadlar ile hasen derecesinden aşağı düşmez. Lakin Ömer b. Zer el-Murhibi’nin bunu Aişe radiyallahu anha’dan mevkuf olarak rivayet etmesi, buna muaraza etmektedir. Ömer b. Zer’in mevkuf rivayeti daha sahihtir.
Diğer taraftan, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den, Aişe radiyallahu anha’nın bu yaptığını ikrar ettiği sabit olmuştur:
el-Alâ b. Züheyr - Abdurrahman b. el-Esved yoluyla (bir tarikte de Abdurrahman b. Esved – Babası yoluyla) rivayet edilmiştir:
خَرَجْتُ مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي عُمْرَةٍ فِي رَمَضَانَ، فَأَفْطَرَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَصمْتُ وَقَصَرَ وَأَتْمَمْتُ فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ بِأَبِي أَنْتَ وَأُمِّي أَفْطَرْتَ وَصُمْتُ وَقَصَرْتَ وَأَتْمَمْتُ فَقَالَ " أَحْسَنْتِ يَا عَائِشَةُ
“Âişe radiyallahu anha, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber ramazdanda umre yapmak için yola çıktım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem oruç tutmadı, ben tuttum. O namazı kısalttı, ben tamamladım. Dedim ki:
“Ey Allah'ın Rasûlü! Anam, babam sana feda olsun! Sen oruç tutmadın, ben tuttum, sen namazı kısalttın, ben tam kıldım" deyince Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
İyi etmişsin, ey Âişededi.
Bunu Nesâî (1456) Beyhakî, (3/142) ve Dârekutnî (2/188) rivayet etmişlerdir. Beyhaki dedi ki: “Senedi sahihtir”. Darekutni “bu isnad hasendir, muttasıldır” demiştir. Abdurrahman b. Esved’in Aişe radiyallahu anha’dan işittiği sabit olmuştur. Bkz. Nasbur-Râye (2/191)
Bu hadise karşı mezhep taassubuyla itiraz edenler “münker” demişler, “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ramazanda umre yaptığının belirtilmesi sebebiyle lafzında münkerlik var” diye iddia etmişlerdir. Ancak İbn Abbas ve Enes radiyallahu anhum’den de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ramazan umresi yaptığına dair rivayetler gelmiştir. Yine İbn Ömer radiyallahu anhuma da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in biri ramazanda olmak üzere üç umre yaptığını söylemiştir.
Yine İbn Hazm da taassup göstererek ravilerinden el-A’la b. Zuheyr’in meçhul olduğunu iddia etmiştir. Hafız Abdulhak el-İşbilî rahimehullah onun bu sözünü şöyle reddetmiştir:
“Bu hadis sahihtir. Sika’nın sikadan nakliyle gelmiş olup bütün ravileri sikadır. Her biri diğerinden işitmiştir. İbn Hazm’ın “Bu hadiste hayır yoktur” sözü kendisinin rivayetler konusundaki cehaletidir. El-A’la’nın meçhul olduğunu söylemesi galattır. Bilakis o meşhur bir sikadır. Meşhur kimseler ondan rivayette bulunmuş, İbn Main onun sika olduğunu söylemiştir.” (Bkz.: İbn Mulakkin, Bedru’l-Munir 4/528)
Diğer bir itiraz, Aişe radiyallahu anha’nın şu sözüyledir:
فرضت الصلاة ركعتين، ثم هاجر رسول الله -صلى الله عليه وسلم-، ففرضت أربعًا، وتركت صلاة السفر على الفريضة الأولى
Namazlar iki rekât olarak farz kılındı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hicret edince dört rekât olarak farz kılındı. Seferdeki namaz da ilk farz kılındığı şekliyle kaldı.”
Zührî, Âişe'nin böyle yaptığını kendisine anlatan Urve'ye:
“Namazı neden tam kılardı?” diye sorunca Urve:  
“O da Osman radiyallahu anh gibi te'vîl yoluna gitmişti” diye karşılık verdi. (Bunu Buhârî rivayet etmiştir. Bkz.: Fethu’l-Bari 2/470) Muslim (1/685)
Aişe radiyallahu anha’dan bu rivayetler daha sahihtir. Bu durumda Said b. Muhammed b. Sevvab’ın rivayeti illetli duruma düşmüyor mu? Çünkü Aişe radiyallahu anha, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yolculukta namazı bazen tam kıldığını bilseydi, Osman radiyallahu anh’ın tevil ettiği gibi te’vil etmezdi.
Yine, İbn Kayyım İbn Teymiyye’nin bu hadise karşı yaptığı şu yorumunu aktarır:
“Şeyhülislâm İbn Teymiye'nin şöyle dediğini işittim: Bu hadis, Aişe'ye atfedilen bir yalandır. Âişe, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve diğer sahabîlerin kılma­sının aksine namaz kılacak biri değildi. Onların kısalttıklarını görsün, sonra kalkıp sebepsiz yere tek başına namazı tam kılsın! Nasıl olur?! Oysa “Na­maz ikişer rekât farz kılınmıştı. Yolculuk namazı olduğu gibi bırakıldı da, ikamet halindeki namaza ilâve edildi." diyen odur. O halde Allah'ın farz ettiğine ilâve edip Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve arkadaşlarına muhalefet etmesi nasıl düşünülebilir?" Şayet Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onun davranışını güzel bulmuş ve bunu tasvîb etmişse o halde yoruma gerek kalmaz. Bu takdirde onun namazı tam kılmasını yoruma bağlamak doğru olmaz. İbn Ömer haber vermektedir ki:  "Yolculukta ne Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ne Ebu Bekr, ne de Ömer radiyallahu anhuma iki rekâttan fazla kıldırırdı.” Onların kısalttıklarını gördüğü halde mü'minlerin annesi Âişe radiyallahu anha'nın onlara muhalefeti düşünü­lebilir mi?”
İbn Kayyım’ın İbn Teymiyye’den naklettiği taassuba dayalı olan bu yorumlar çöptür.  İsnadının sıhhati hakkında yukarıda açıklama aktardım.
Metniyle ilgili olarak, Aişe radiyallahu anha’nın namazların iki rekât farz kılındığı, sonra dörde çıkarılıp seferde iki rekât kaldığı ile ilgili sözünü burada bu hadise aykırı görmesine gelince, burada da aykırılık yoktur. Zira seferde dileyen kimseye ruhsat olarak iki rekât olarak kalmıştır. Dileyen de bazen tam kılar. Aişe radiyallahu anha’nın te’vili de işte bu noktadadır. Yani yolculukta namazı tam kılmayı tercih etmesiyle ilgilidir. Zira Hişâm b. Urve, babası Urve'nin şöyle dediğini rivayet eder:
“Âişe radiyallahu anha, yolculukta namazı dört rekât kılardı. Ona:
“İki rekât kılsana” dedim. O da cevaben:
“Ey yeğenim!  Bana zor gelecek değil ya!” dedi.” (Beyhakî (3/143) rivayet etmiştir. Senedi sahihtir. Zeylaî ve İbn Hacer sahih oldu­ğunu söylemişlerdir)
Hafız İbn Kayyım rahimehullah, Zadu’l-Mead’de (1/465) şöyle demiştir: “Âişe radiyallahu anha adına da mazeret olarak, onun, mü'minlerin annesi duru­munda olması ve bu sebeple konakladığı yerin onun vatanı olacağı göste­rilmişse de bu gösterilen mazeret çürüktür. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de mü'minlerin babasıdır; hanımlarının anneliği, O'nun babalığının bir da­lıdır. O, bu sebepten dolayı namazını tam kılmış değildir.”
Sonra İbn Kayyım şöyle devam etti:
“Ancak Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatından sonra Aişe radiyallahu anha da, Osman radiyallahu anh gibi namazı tam kıldı. Her ikisi de bir te'vîl yolu tutmuştur. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yolculukta sürekli olarak namazı kısaltırdı. Ravilerden biri iki hadisi bir hadis kılmış, hadisin aslı:
فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- يقصر وتتم هي
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kısaltır, Aişe radiyallahu anh ise tam kılardı” şeklinde iken ravilenden biri hata ederek:
كان يقصر ويتم، أي هو
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bazen kısaltır, bazen tamamlardı” şeklinde rivayet etmiştir. Delil, onların (sahabenin Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den) rivayetidir; yoksa onlardan birinin, başka­larının muhalefeti yanında yaptığı yorum delil olmaz. En iyi bilen Allah'tır.”

Yine Beyhaki (3/145); Zeyd el-Ammî’nın bulunduğu bir isnadla Enes radıyallahu anh’den rivayet ediyor:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabeleri olarak biz yolculuk yaptığımızda kimimiz tam kılar, kimimiz kısaltırdı… Hiçbirimiz diğerini kınamazdı." Zeyd el-Ammî zayıftır.

Ebu Kılabe rahimehullah dedi ki: “Seferde namazı iki rekat kılsan da sünnettir, dört rekat kılsan da sünnettir.” İbn Ebi Şeybe (8273)
Meymun b. Mihran, Said b. el-Museyyeb'e seferde namazı sorunca:
إِنْ شِئْتَ رَكْعَتَيْنِ وَإِنْ شِئْتَ فَأَرْبَع
"Dilersen iki rekat, dilersen dört rekat kılarsın" demiştir. Bunu İbn Ebi Şeybe (2/452), Muslim'in şartına göre olan bir isnad ile rivayet etmiştir.
İbn Ebi Şeybe, Musannef'inde tabiin imamlarından pek çoğundan da bu görüşü rivayet etmiştir.
Neticede Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in seferde namazı tam kıldığı sabit olmamıştır. Ancak Aişe radiyallahu anha’nın tam kılmasını ikrar ettiğine dair hadisin isnadı sahihtir. Hadis sabit olduktan sonra hiçkimsenin buna aykırı re’yinin bir kıymeti yoktur. Buna göre bazen kişi seferde namazı tam kılabilir. Nitekim İbn Ömer radiyallahu anhuma’nın bir millik mesafede namazı kısalttığı sabit olmuş, buna rağmen bir milden daha uzak bir mesafeye gittiği başka bir yolculuğunda namazı kısaltmamıştır.
Burada tahkik edilen durum, bazı sahabelerin seferde namazı kısaltmayı farz değil, ruhsat olarak görmelerinin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından onaylandığını, seferde namazı kısaltmanın azimet ve farz olduğu görüşünde olan Ebu Hanife, Hanbeliler, İbn Hazm ve Zahirî’lerin isabet etmediğini göstermektedir. Allah en iyi bilendir.
Bu konudaki hadisin sıhhati hakkındaki bu tahkike ulaşmadan önce, "Sahih İlmihal" ve "Abdest ve Namaz Ahkamı" adlı kitaplarımda, bu hadisin zayıf olduğuna dair bazı alimlerin kanaatine dayanarak yazmış olduğum  "seferde namazın kısaltılmasının farz olduğu" şeklindeki kanaatten, sabit olan bu hadiste geçen hükme rücu ettiğimi de buradan ilan ediyorum. Muvaffak kılan ancak Allah'tır.  

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)