Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

6 Ağustos 2017 Pazar

Tahiyyetu'l-Mescid Namazının Farz Olmadığına Delil

El-Elbani rahimehullah, es-Sahiha’da (no:3219) şöyle demiştir:
أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، كَانَ يَخْرُجُ بَعْدَ النِّدَاءِ إِلَى الْمَسْجِدِ، فَإِذَا رَأَى أَهْلَ الْمَسْجِدِ قَلِيلًا جَلَسَ حَتَّى يَرَى مِنْهُمْ جَمَاعَةً، ثُمَّ يُصَلِّي، وَكَانَ إِذَا خَرَجَ فَرَأَى جَمَاعَةً أَقَامَ الصَّلَاةَ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ezandan sonra mescide çıkar, mesciddekilerin az olduğunu görünce cemaatin toplandığını görünceye kadar oturur, sonra namazı kıldırırdı. Mescide çıktığında cemaati görürse namazı kıldırırdı.”
Bunu Beyhaki es-Sunen’de (2/19-20); el-Fakihi – Ebu Yahya Abdullah b. Ahmed b. Zekeriya b. el-Haris b. Ebi Meysera – babası – Abdulmecid b. Abdilaziz – İbn Curayc – Musa b. Ukbe – Salim Ebu’n-Nadr – Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yoluyla rivayet etmiştir.
Derim ki bu isnad mürseldir. Lakin aşağıda geçeceği gibi mevsul olarak da gelmiştir. Hafız (ibn Hacer) Fethu’l-Bari’de (2/100): “İsnadı mürsel olmasına rağmen kuvvetlidir” dedi.
Ben diyorum ki; sanki Beyhaki’nin bu rivayetin ardından söylediği şu söze ayıkmamış gibidir: “İbn Cureyc; Musa b. Ukbe – Nafi b. Cubeyr – Mes’ud b. el-Hakem ez-Zuraki – Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh yoluyla aynısını rivayet etti.”
Derim ki: bu isnad ceyyid, muttasıldır. Hafız (İbn Hacer) ancak mürsel olan tarikini kuvvetli gördü. Halbuki onun isnadında, hakkında eleştiri bulunan Abdulmecid b. Abdilaziz İbn Ebi Ravvad vardır. Lakin onun özellikle İbn Curayc’den yaptığı rivayetler kuvvetlidir. İbn Main şöyle demiştir: “İbn Cureyc’in rivayetleri konusunda insanların en bilgilisi idi.”
Darekutni de şöyle demiştir: “İbn Curayc’den rivayet konusunda insanların en sağlamı idi.”
Diğer ravileri sika kimselerdir. Sadece Ahmed b. Zekeriyya b. el-Haris b. Ebi Meysera’nın elimdeki rical kitaplarında hal tercemesini bulamadım. Ancak el-Fakihî Ahbaru Mekke’de (2/348) onun Mekke’de fetva verdiğini, kendisinden sonra da oğlu Abdullah’ın fetva verdiğini zikretmiştir. İbn Hibban es-Sikat’ta (8/369) tevsik etmiş, İbn Ebi Hatim: “Mahalluhu’s-Sıdk” demiş, Zehebi de es-Siyer’de (12/632): “İmam, muhaddis, musnid” diyerek nitelemiştir.
Nitekim rivayetin isnadında ve metninde Abdulmecid’e Ebu Asım en-Nebil (ed-Dahhak b. Mahled) muhalefet etmiştir. İsnada gelince o; Mes’ud b. el-Hakem ez-Zuraki yerine; Ebu Mes’ud ez-Zurakî demiştir.
Ebû Dâvûd (no: 546); Abdullah b. İshak el-Cevherî – Ebu Asım – İbn Curayc – Musa b. Ukbe – Nafi b. Cubeyr – Ebu Mes’ud ez-Zuraki – Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh isnadıyla rivayet etmiştir.
Derim ki: Ebu Mes’ud ez-Zuraki ancak bu rivayetle bilinmektedir. Sanki Ebu Asım yanılmış, iyi ezberleyememiş gibidir. Nitekim rivayetin isnadında ızdırap yapması, karar kılamaması, hatta arada ravi düşürüp mürsel olarak rivayet etmesi bunu göstermektedir.
Ebû Dâvûd (no: 545) aynı isnad ile; Musa b. Ukbe – Salim Ebu’n-Nadr yoluyla mürsel olarak şöyle rivayet etmiştir:
كان رسولُ الله - صلى الله عليه وسلم - حين تُقامُ الصلاةُ في المسجد، إذا رآهم قليلاً جلس لم يُصَلّ، وإذا رآهم جماعةً صلَّى
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mescide namaz için kamet okunduğu zaman cemaati az görürse oturur, namazı kıldırmazdı. Cemaati gördüğünde ise namazı kıldırırdı.”
Mustalah ilminden bilindiği gibi, muzdarip hadis, zayıf hadislerin kısmındadır. Bu, ancak ravinin isnadı veya metni iyi ezberleyememiş olmasından dolayıdır. Herhangi bir sebepten yahut ezberi veya zaptı ile ilgili bir durumdan dolayı bunu iyi yapamamıştır. Bizim üzerinde olduğumuz konu da bu türdendir. Sanki bu yüzden Hafız İbn Hacer, Ebu Mes’ud ez-Zuraki’nin hal tercemesinde, et-Tehzib’de: doğrusu: Mes’ud b. el-Hakem’dir demiştir.
Bunu iyi anladıysan, onun Ebu Mes’ud ez-Zuraki diye künyelendiğinin, künyelere dair kitaplarda, ki bunların en kapsamlısı Zehebi’nin el-Muktena Fi’l-Kuna kitabıdır, neden varid olmadığını anlarsın.
Metindeki muhalefete gelince; “Namaz için kamet okunduğu zaman” sözüdür. Doğrusu Abdulmecid’in rivayetindeki: “Nidadan” yani “Ezandan sonra” lafzıdır. Zira rivayetin sonunda kametin, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mescide çıkmasından ve mescidde cemaatin toplanmış olduğunu görmesinden sonra olduğu açıklanmaktaır.
Bu muhalefetten dolayı Ebu Asım’ın rivayetini Daifu Ebi Davud’da (87-88) kaydetmiştim. Şimdi ise, bu münasebetle durumu pekiştiriyor, sahih ve mahfuz olan lafzı burada neşrediyorum. Başarılı kılacak olan Allah’tır.”
Ebu Muaz’ın notu: el-Elbani rahimehullah’ın es-Sahiha’da 3219 numarada tahric ettiği bu hadisi ayrıca: İbn Bişran Emali’de (948) ve Ebu Muhammed el-Fakihi Fevaid’de (114-115) rivayet etmişlerdir.
Bu hadis, Tahiyyetu’l-Mescid namazının farz olmayıp müstehap olduğuna da delalet etmektedir. Ancak bu namazın vacip olmadığını söyleyen alimlerden birinin bu hadisi delil getirdiklerine vakıf olmadım. Yine bu konuda tahiyyetu'l-mescid namazı hakkındaki emrin Cum'a gününe has olması ihtimali de vardır. Allah en iyi bilendir. 

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)