DR THOMAS COWAN’IN 12 MART 2020’DE TUCSON, ARİZONA’DA SAĞLIK VE
İNSAN HAKLARI İSİMLİ KONFERANSINDA YAPTIĞI KONUŞMA
Çeviri: Ali Hakan Duman
Kendini tutamıyorum
ama tüm bu koronavirüs olayı hakkında bir şeyler söylemek istiyorum, eğer
isterseniz.
Tekrar edeyim Rudolph
Steiner'ı tanıdığınızda, cevabını almış olacaksınız, ancak ayrıntıları
anlamanız gerekir.
1918'deki büyük
salgında, insanlık tarihinde görülmüş en büyük salgındı bu, yani İspanyol gribi
salgını, hemen ardından Steiner'e tüm bu olup biten hakkında sorular soruldu ve
şöyle cevap verdi; “Evet, virüsler basitçe toksik maddelerin hücrelerden atılımıdır.
Virüsler, DNA parçalarıdır veya birkaç protein içeren RNA'dırlar, ve hücreden
dışarı atılırlar. Hücre zehirlendiğinde oluşurlar. Virüsler hastalığa sebep
olmazlar."
Ve sizi bu konuda
düşünmeye teşvik edeceğim ilk önce şununla başlayalım; ünlü bir yunus doktoru
olsaydınız diyelim, değil mi? Ve Kuzey Kutup Dairesi'ndeki yunusları yüzlerce
yıldır veya en azından uzun süredir inceliyorsunuz varsayalım ve yunuslar gayet
iyilerdi o ana kadar. ve bir gün sizi acil olarak arıyorlar: “Fred, Kuzey Kutup
Dairesi'nde pek çok yunus ölüyor. Gelip araştırabilir misin?"
Tamam ve sorman
gereken sadece bir soru hakkın olduğunu varsayalım. Ellerinizi gösterin lütfen.
Kaçınız "O yunusların genetik yapısı mı bozuldu acaba diyerek yunusları
araştırmam gerekir" derdi?
-Hiç kimse, çünkü bu aptalca.
Kaçınız "Bu
yunusun veya şu yunusun virüslü olup olmadığını görmek istiyorum çünkü bulaşıcı
olabilir ve bu yüzden tüm bu yunuslar hastalanıyor" derdi?
-Hiç Kimse.
Kaçınız “Biri buraya
1986’da olduğu gibi Exon Valdez petrol atığı gibi bir bok koydu denize?”
derdi?.
-Herkes
İşte böyle olduğu için
ve hücreler zehirlendiği için hasta oluyor yunuslar ya da insanlar. Bizim
“virüs” dediğimiz şey hücreyi temizleyip arındırmak için içindeki toksik
maddeyi kazıyıp atmaya çalışan şeydir. NIH'nin son zamanlarda virüslerin
karmaşık yapısı hakkında yaptığı konuşmaları dinlerseniz “ekzozomlar” adını
verdiği mevcut virüs teorisinin bu söylediklerimizle uyuştuğunu anlarsınız.
Bunun virüs hakkındaki mevcut düşünceyle mükemmel bir şekilde uyumlu olduğunu
göreceksiniz.
Size bir anımı
anlatayım. Küçükken evimiz hemen dışında bunun dramatik bir örneğini gördüm,
sulak bir alan vardı ve orası kurbağalarla doluydu ve kurbağalar beni bütün
gece vak vaklayarak uyutmazdı, bu yüzden pencereleri bantladığım olurdu.
Baharda birden bire seslerin kesildiğini farkettim ve kurbağalar nereye gitti
diye merak ettim.
Kaçınız kurbağaların
genetik bir hastalığa yakalandığı için bir anda yok olduğunu düşünüyor?
-Hiç kimse.
Kaçınız kurbağalara
virüs bulaşmış o nedenle yok olmuşlar diye düşünüyor?
-Hiç kimse.
Kaç kişi birisi dereye
DDT dökmüş o nedenle kurbağalar yok olmuş diye düşünüyor?
-Herkes.
Evet, çünkü mantıklı
olan ve gerçektende kurbağaların ölmesine sebep olan buydu. Hastalıklar
zehirlenme neticesinde olur.
Peki 1918'de ne oldu?
Son 150 yılda her salgın, dünyanın elektriklendirilmesi neticesinde bir kuantum
sıçraması nedeniyle olmuştur. 1917 sonbaharının sonlarında dünya çapında
yüzlerce radyo istasyonları kurulmuştu ve dünya çapında radyo dalgalarının
yayılışının başlangıç yılıydı. Herhangi bir biyolojik sistemi yeni bir
elektromanyetik alana maruz bıraktığınızda, onu zehirlersiniz ve öldürürsünüz,
ölmeyenler ise ilginç bir şekilde biraz daha uzun fakat daha hasta olarak
yaşamaya devam ederler.
Ve sonra II.Dünya
Savaşı başlamasıyla, tüm dünyayı insanların buna hiç maruz kalmadığı kadar bir
yoğunlukta radar sistemleri ve radar alanlarıyla kaplayarak, tüm dünyayı bir
sonraki salgına sebep olacak tesislerle dolduracaklardı. Ve hemen ardından
1957’deki Asya gribi başladı. 1968'de Hong Kong gribi salgını ise dünyanın ilk
kez Van Allen Kuşağı'nda güneş, ay, Jupiter v.s. den gelen kozmik alanları
bütünleştiren koruyucu bir tabakasının bozulması neticesinde gerçekleşti. Ve
altı ay içinde Van Allen Kuşağına radyoaktif frekanslar yayan uydu adı verilen
balonlar atmosferin üst tabakalarına yerleştirildi, bu nedenle yeni bir salgın
yaşadık.
İnsanlar zehirlendiği
zaman, toksin salgılarlar, bunlar virüs gibi görünürler, insanlar bunun bir
grip salgını olduğunu düşünürler.
1918'de İspanyol Grip salgını sırasında Boston Sağlık Bakanlığı
bu hastalığın ne kadar bulaşıcı olduğunu araştırmaya karar verdi, ister inanın
ister inanmayın, yüzlerce insanı gönüllü olarak kullandılar. Hastaların
burunlarından sümük, boğazlarından balgam aldılar ve bunu hasta olmayan
sağlıklı insanlara enjekte ettiler. Fakat tüm denemelerine rağmen bir hasta
kişi bir sağlıklı kişiyi hasta edemedi. Bunu defalarca yaptılar. Ve hastalığın
bulaşıcı olduğunu kanıtlayamadılar.
Hatta grip olan atlarla bile yaptıkları deneylerde sağlıklı
atları hasta etmeyi başaramadılar. Bir torbayı hapşıran atların ağzına
bağladılar ve bu torbayı bir sonraki sağlıklı ata bağladılar ve tek bir at bile
hastalanmadı. Bu konuyu anlatan Dünyanın elektrifikasyonundaki tüm adımları
inceleyen ve altı ay içinde dünyada yeni bir grip salgının nasıl başladığını
anlatan Arthur Firstenberg'in “Görünmez Gökkuşağı” adlı kitabını okumanızı
tavsiye ederim.
Araştırdığınızda, normal açıklamaları duyduğunuzda; bu salgın
nasıl olurda iki hafta içinde Kansas'tan Güney Afrika'ya gider diye düşünmeden
edemiyorsunuz, çünkü o zamanlarda ulaşım şekli karada at sırtında ya da denizde
tekneler ileydi. Böyle olmasına rağmen tüm dünyada salgının belirtileri aynı
anda başladı. Sorsanız bunun bir açıklaması yok, sadece "bunun nasıl
olduğunu bilmiyoruz" diye cevaplıyorlar. Ama bu radyo dalgaları ile
olduysa ancak mümkün olabilir. Birçoğunuzun cebinizde şu anda Japonya'ya bir
sinyal gönderdiğinizde anında ulaşacak frekansta sinyal üreten aletle
dolaşıyorsunuz. Yani saniyeler içinde dünyanın her yerinde iletişim kuran bir
elektromanyetik alan olduğuna inanmayanlarınız buna dikkat etmiyor.
Son altı ayda dünyanın
elektrifikasyonu dramatik bir şekilde ve bir kuantum sıçraması olduğunu
belirterek bitireceğim ve eminim ki birçoğunuz şu anda kulelerden yirmi bin
radyasyon üreten beş gee denen şeyin ne olduğunu biliyorsunuz. Tıpkı cebinizde
ya da bileğinizde taşıdığınız kullanılan radyasyon yayan şeyler gibi. Bu
aletler kesinlikle sağlıkla uyumlu değildir. Bunun sağlıkla bağdaşmadığını
söylediğim için üzgünüm. Bu aletler suyun yapısını değiştirebilen yani çok
tehlikeli cihazlardır. Ve bazılarınız itiraz edecek ve diyecek ki "ama biz
elektrikle işleyen varlıklar değiliz, biz sadece fiziksel maddeyiz" eğer
böyle düşünüyorsanız, o zaman bir EKG veya EEG veya sinir iletim testi yapmakla
uğraşmayın derim çünkü bizler elektriksel varlıklarız ve kimyasallar bu
elektriksel uyarıların sadece yan ürünüdür.
Ve herkesin tek bir
tahminde bulunarak bulmaya çalışacağı bir soru sorayım; dünyanın tamamen üzeri
beş gee ile örtülü olduğu şehri nerededir? Evet, Wuhan. Kesinlikle. Bunu
düşünmeye başladığınızda, insanlık olarak burada varoluşsal bir kriz içinde
olduğumuzu anlarsınız. İnsanoğlunun hiç benzerini görmediği bir şey. Size Eski
Ahit peygamberleri gibi davranmak istemiyorum, ama bu, yüz binlerce kulenin
yeryüzünü örtecek kadar eşi görülmemiş bir frekans üretmesi daha önce
görülmemiş bir şey.
Ve daha önce
söyleyecektim, bunun aşı sorusuyla da bir ilgisi var. Yaklaşık 2 yıl önce gelen
bir hastam vardı, tamamen sağlıklı, iyi bir sörfçü falan. Bir elektrikçi olarak
çalışıyor ve çok zengin insanlar için WiFi sistemlerini kuruyordu.
Elektrikçilerin ölüm oranı çok yüksektir ama o iyiydi. Ve bir gün kolunu kırdı
ve koluna metal bir plaka koydular. 3 ay sonra yatağından çıkamaz hale geldi,
kalp düzensizlikleri başladı ve tamamen çöktü resmen. Elektromanyetik alana
duyarlılığınız, vücudunuzda ne kadar metal bulunduğuyla ve hücrelerinizdeki
suyun kalitesiyle ilgilidir.
Dolayısıyla, insanlara aşılarla alüminyum enjekte etmeye
başlarsanız, artan elektromanyetik alanı emmek için alıcılar haline gelirler.
Ve bu, şu anda deneyimlediğimiz türlerin bozulması için mükemmel bir fırtına
durumudur. Rudolf Steiner'den sevdiğim bir alıntı ile bitireceğim; ve bu 1917
yılları civarında söylenmiş bir söz, yani farklı bir zaman dilimi ile ilgili
”Havanın elektriksel etkilerle dolup taşmadığı zamanlarda insan olmak daha
kolaydı.” Bu nedenle, bugün insan olabilmek için, bir asır önce gerekenden çok
daha güçlü ruhsal kapasiteli olmak gerekiyor. Yapabileceğimiz tek şey manevi
kapasitelerimizi artırmak çünkü bu günlerde insan olmak gerçekten çok zor.
Dinlediğiniz için teşekkürler.
Dr Thomas Cowan, MD