Soru:
Cevap:
Ve aleykum selam ve rahmetullah.
Öncelikle Mumtehine 4. Ayetinde tekfir edilenler, İbrahim aleyhi's-selâm’ın
tevhid davetine icabet etmemiş olan, müslüman olmayan, aslen kâfir olanlardır.
Tekfirin şartları ve manilerinin gözetilmesi gerekenler ise aslen müslüman olup
kendisinden küfür olan eylem sadır olan kişilerdir. İslam’a girmemiş olanlarda
ise hiçbir şart gözetilmeksizin tekfir edilmeleri vaciptir. Yine dinde
bilinmesi zaruri olan konularda bu şartlar ve maniler gözetilmez. Mesele
günümüzde cemaatle namazı yasaklayan, sonra cemaatle namaza ancak maskeli ve
mesafeli şekilde gayri meşru uydurulmuş bir namaz kılmak şartıyla izin veren
zamanımız tagutları, tekfirin şartları ve manileri dikkate alınmaksızın tekfir
edilmeleri vacip olan kimselerdir.
Maide suresi 50. Ayetine gelince, İbn Kesir rahimehullah bu
ayetin tefsirinde Cengiz’in Yâsık adlı kanunnamesini söz konusu etmiştir. Her
kim aynı Cengiz’in yaptığı gibi bir kanun yaparsa kâfirdir. Çünkü Cengiz’in
Yasık adlı kanunnamesi mücerret olarak beşerî bir hükümde bulunmamıştır,
bilakis din koymuştur ve uydurduğu kanunu din edinenlere cennet vaad etmiş, bu
kanunu din edinmeyenleri de cezalandırmıştır. Allah’ın indirdiğinden başkasıyla
hükmetmek küçük küfürdür. Bu şekilde hükmeden kimse, Allah’ın indirdiğinden
başkasıyla hükmetmeyi haram görüyorsa, Allah’ın hükmünü daha üstün kabul ettiği
halde beşeri hükümde bulunuyorsa küçük küfürdür. Lakin
1- Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmeyi helal
saymak,
2- Allahın hükmüyle beşeri hükmü eşit veya beşeri hükmü daha
üstün görmek
3- Beşerî bir hükmü Allah’ın dinine nispet etmek veya dinde
tebdilde bulunmak (dinin hükmünü değiştirmek) büyük küfürdür.
Cengizin kanunu da sayılan büyük küfürleri içeriyordu.
Nitekim İbn Kesir rahimehullah şöyle demiştir: “Söz gelimi Tatarların, Cengiz Han diye bilinen krallarından alınma krallık
buyrukları vardır ve bununla hüküm verirler. Nitekim bu yasayı onlara kral
koymuştur. Bu yasalar Yahûdî, Hıristiyan ve İslâm dinine mensûb muhtelif
milletlerden iktibas yoluyla tanzim edilmiş kanunlar topluluğudur. Ancak bu
yasalar içerisinde birçoğu, Cengiz Han'ın mücerred görüş ve heveslerinden
ibarettir. O bunu, çocukları için izlenen bir hüküm haline getirmiştir ki; onlar,
Allah'ın kitabından ve Rasûlullah'ın sünnetinden önce bu yasaya uyarlar.
Onlardan böyle davrananlar kâfirdir, öldürülmeleri vâcibtir. Az veya çok
hiçbir konuda Allah'tan başkasının hükmüne müracaat edilemez. Bunun için Allah
Teâlâ; “Onlar, Allah'ın hükmünden vazgeçip câhiliyyetin hükmünü mü tercih
ediyor ve istiyorlar?” buyuruyor.”
Yine “Maske ve mesafe kurallarına uymamak haramdır” diyen
bazı hocalar da uydurdukları bu hükmü Allah’ın dinine nispet ettikleri için
kâfir olmuşlardır. Dinde re’y ve kıyasla verilen fetvalar da bu türden
küfürdürler.
Zira Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Yoksa
onların birtakım ortakları mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden
kendilerine bir şeriat kıldılar? Eğer ayırdedici söz olmasaydı, elbette
aralarında hüküm verilirdi. Gerçekten zalimler için can yakıcı bir azap vardır.” (Şura
21)
Bu ayete dikkat edilirse Allah’tan bir delil olmaksızın Allah’ın
dinine nispet edilen hükümler Allah’a ortak koşmak olarak ifade edilmiştir.
Özetle; Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmeden kimse, yaptığı
şeyin meşru olmadığını kabul ediyorsa, Allah’ın hükmünün en üstün olduğunu
itiraf ediyorsa bu kimse küçük küfürdedir. Ama beşerin hükmünü Allah’ın dinine
nispet ediyorsa, Allah’ın indirdiği dışında hükmetmeyi (re’y ve kıyasla veya
beşeri yasalarla hükmetmeyi) helal sayıyorsa yahut dinin hükümlerinde
değişiklik yapıyorsa bunlar büyük küfürdür.