Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

27 Aralık 2020 Pazar

Beşerî Hükümde Bulunmak ve Tekfir Meselesi

 Soru:

Hocam selamun aleyküm. Uzun zamandır sizi takip ederek tekfir ahkâmı  hakkında takındığım tavır değişmişti sunduğunuz deliller ışığında. Fakat  karşıma yeni çıkan Mumtehine 4. Ayette İbrâhim’de ve ona uyanlarda size  güzel bir örneklik vardır; onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Bilin ki  bizim sizinle ve Allah’ı bırakıp da taptıklarınızla bir ilişiğimiz yoktur.  
Sizi (ve değerlerinizi) reddediyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz bir tek  Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret açıkça  ortaya çıkmıştır. Bu ayette İbrahim aleyhi's-selâm ve beraberindekiler şirk amelini gördükleri kişilere bu ithamda bulunuyorlar. Şart olmaksızın sadece amele bağlı bu ithamda bulunuyorlar. Bir diğer ayet ise Maide süresi 50. Ayetin tefsirini ibn  Kesir yaparken Allah’ın hükmüyle hükmetmeyeni tekfir ediyor. Bizim için hüccet olmasa da ilim ehlinden olması sebebiyle bir bağlayıcılığı vardır. Bunu nasıl anlamamız gerekiyor Esselamu aleyküm ve rahmetullah

Cevap

Ve aleykum selam ve rahmetullah.

Öncelikle Mumtehine 4. Ayetinde tekfir edilenler, İbrahim aleyhi's-selâm’ın tevhid davetine icabet etmemiş olan, müslüman olmayan, aslen kâfir olanlardır. Tekfirin şartları ve manilerinin gözetilmesi gerekenler ise aslen müslüman olup kendisinden küfür olan eylem sadır olan kişilerdir. İslam’a girmemiş olanlarda ise hiçbir şart gözetilmeksizin tekfir edilmeleri vaciptir. Yine dinde bilinmesi zaruri olan konularda bu şartlar ve maniler gözetilmez. Mesele günümüzde cemaatle namazı yasaklayan, sonra cemaatle namaza ancak maskeli ve mesafeli şekilde gayri meşru uydurulmuş bir namaz kılmak şartıyla izin veren zamanımız tagutları, tekfirin şartları ve manileri dikkate alınmaksızın tekfir edilmeleri vacip olan kimselerdir.

Maide suresi 50. Ayetine gelince, İbn Kesir rahimehullah bu ayetin tefsirinde Cengiz’in Yâsık adlı kanunnamesini söz konusu etmiştir. Her kim aynı Cengiz’in yaptığı gibi bir kanun yaparsa kâfirdir. Çünkü Cengiz’in Yasık adlı kanunnamesi mücerret olarak beşerî bir hükümde bulunmamıştır, bilakis din koymuştur ve uydurduğu kanunu din edinenlere cennet vaad etmiş, bu kanunu din edinmeyenleri de cezalandırmıştır. Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmek küçük küfürdür. Bu şekilde hükmeden kimse, Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmeyi haram görüyorsa, Allah’ın hükmünü daha üstün kabul ettiği halde beşeri hükümde bulunuyorsa küçük küfürdür. Lakin

1- Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmeyi helal saymak,

2- Allahın hükmüyle beşeri hükmü eşit veya beşeri hükmü daha üstün görmek

3- Beşerî bir hükmü Allah’ın dinine nispet etmek veya dinde tebdilde bulunmak (dinin hükmünü değiştirmek) büyük küfürdür.

Cengizin kanunu da sayılan büyük küfürleri içeriyordu. Nitekim İbn Kesir rahimehullah şöyle demiştir: “Söz gelimi Tatarların, Cengiz Han diye bilinen kral­larından alınma krallık buyrukları vardır ve bununla hüküm verirler. Nitekim bu yasayı onlara kral koymuştur. Bu yasalar Yahûdî, Hıristiyan ve İslâm di­nine mensûb muhtelif milletlerden iktibas yoluyla tanzim edilmiş ka­nunlar topluluğudur. Ancak bu yasalar içerisinde birçoğu, Cengiz Han'ın mücerred görüş ve heveslerinden ibarettir. O bunu, çocukları için izle­nen bir hüküm haline getirmiştir ki; onlar, Allah'ın kitabından ve Rasûlullah'ın sünnetinden önce bu yasaya uyarlar. Onlardan böyle davra­nanlar kâfirdir, öldürülmeleri vâcibtir. Az veya çok hiçbir konuda Allah'tan başkasının hükmüne müracaat edilemez. Bunun için Allah Teâlâ; “Onlar, Allah'ın hükmünden vazgeçip câhiliyyetin hükmünü mü tercih ediyor ve istiyorlar?” buyuruyor.”

Yine “Maske ve mesafe kurallarına uymamak haramdır” diyen bazı hocalar da uydurdukları bu hükmü Allah’ın dinine nispet ettikleri için kâfir olmuşlardır. Dinde re’y ve kıyasla verilen fetvalar da bu türden küfürdürler.

Zira Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine bir şeriat kıldılar? Eğer ayırdedici söz olmasaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Gerçekten zalimler için can yakıcı bir azap vardır.” (Şura 21)

Bu ayete dikkat edilirse Allah’tan bir delil olmaksızın Allah’ın dinine nispet edilen hükümler Allah’a ortak koşmak olarak ifade edilmiştir.

Özetle; Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmeden kimse, yaptığı şeyin meşru olmadığını kabul ediyorsa, Allah’ın hükmünün en üstün olduğunu itiraf ediyorsa bu kimse küçük küfürdedir. Ama beşerin hükmünü Allah’ın dinine nispet ediyorsa, Allah’ın indirdiği dışında hükmetmeyi (re’y ve kıyasla veya beşeri yasalarla hükmetmeyi) helal sayıyorsa yahut dinin hükümlerinde değişiklik yapıyorsa bunlar büyük küfürdür.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)