https://.coronagercegi.com sitesinden iktibas:
Bilgilenmek,
salgın korkusuna karşı en iyi ilaçtır!
İlk küresel aşılar 100 yıl önce Birinci
Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru gerçekleşti. Hemen ardından 100 milyon insanı
öldüren, şimdiye kadar bilinmeyen bir hastalık ortaya çıktı. Bu daha sonra
"İspanyol gribi" olarak tanındı. Ancak o zamana ait doktorların eski
kitaplarını okursanız, grip salgınının tamamen farklı bir resmini görürsünüz:
kitlesel ölümleri tetikleyen gerçekte AŞILARDI.
Bugün ortaya koyacağım tez şöyle:
100 yıl önce İspanyol gribi tüm Dünya'yı
kasıp kavurdu.
Bu süreçte 100 milyon insan öldü.
Resmi açıklamalara göre, sorumlusunun grip
virüsü olduğu, BİR YALANDIR !
GERÇEKTE ise buna, insanlık tarihindeki
ilk KİTLESEL AŞILAMALAR SEBEP OLMUŞTUR.
Bu karşı çıkılabilecek bir tezdir.
Fakat bu videoda bunu TÜM DAYANAKLARIYLA
temellendireceğim.
Ve göreceksiniz o dönem ile bugünkü durum
arasında kısmen ürkütücü derecede BENZERLİKLER bulunmakta.
Öncelikle sadece istatistiklere bakarak
başlamak istiyorum.
Özellikle gribal enfeksiyon yoluyla olan
ölümlere bakalım.
Kayıtlara alındığından bu yana salınım
yapan bir dalga gibidir.
Kışın daha fazla insan, yazın daha az
insan ölür ve bu hep bu şekilde devam eder.
Ve burda TEK bir istisna vardır. O da
İspanyol gribidir. Orda bir anda böyle olur.
Sonra yine gayet normal şekilde devam
eder.
Sadece istatistiksel açıdan bakıldığında
bile bu ŞÜPHE UYANDIRICIDIR !
Yani böyle bariz bir yükselişin olması.
Ve bu konunun biraz derinine
inildiğinde...
Resmi kaynakların dışında...
Bambaşka bir tablo ile karşılaşıyorsunuz.
Bunlardan biri...
Eleanor McBean
Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşamış
ABD'li birdir (araştırmacı yazar).
Kendisi, o dönem olanlarla ilgili
TAMAMİYLE FARKLI BİR TABLO ÇİZMEKTE.
Olaylar Filipinler ile başlıyor.
İlaç endüstrisinin o zamanlarki adeta
deney laboratuvarı gibiydi.
Bugünün Hindistan'ı gibi diyebiliriz.
Aşıları denemek için ilk oraya gidildi.
Ve ilk kitlesel aşılamalar orda yapıldı.
Ve büyük bir başarıydı, her şey
harikaydı...
Fakat kısa bir süre sonrasında
Flipinler'de nüfusun dörtte üçünün ölümüyle sonuçlanan bir salgın halini aldı.
"Burda olanlar zamanında Dünya'ya
duyurulmuş olsaydı, tek bir kişi bile bir daha aşılanmak istemezdi."
demiştir.
Bu salgın ile aşılama arasında resmi
birimlerce yine de bir bağlantı kurulmadı.
Filipinler de zaten oldukça uzaktaydı.
Ve sonra aşılamalarla devam edildi.
Sonrasında 1. Dünya Savaşı'nda ilk defa
ASKERLERE zorunlu aşı yapılmaya başlandı.
Herkese 10 ila 20 arasında aşılama
yapıldı.
McBean burda bir dizi ordu raporuna atıfta
bulunuyor.
Doktorun birinin yazdığına göre :
"Toplu aşılama yaptığım her sefer sonrasında askerlerin %75'ini hasta
olarak kaydetmem gerekiyordu.
Yan etkileri çok güçlü olduğu için.
Daha sonra savaşa gittiklerinde dahi
askerlerin kalıcı olarak %30'u halen askeri hastanelerde yan etkilerle mücadele
ediyorlardı.
O zamanlar askerler arasında
"Kurşundan çok, iğneden ölünüyor" diye bir söz de yaygınlaşmıştı.
Başka bir rapor daha var.
Amerikan genelkurmayından.
Orda şöyle yazmakta...
"Bu yıl askeri hastanelerde
aşılamalardan hemen sonra 63 kişi yere yığılarak ölmüştür."
İşte böyleydi o zamanlar...
Tak, bom, öldü !
Belki de o kadar iyi bir şey değil
aşılanmak !?
Bu tip durumlar askeri hastanelerde
artmaya başladı. Hatta bir kısım asker aşı olmayı reddetti.
Aşılamalar kısmen durduruldu da.
Fakat bu konunun özellikle de üst
kademelerde duyulması istenmiyordu.
Çünkü bu, düşmanın karşısında zayıflık
olurdu.
Ve bu, özellikle halk arasında da korkuya
sebep olabilir, erkekler orduya katılmak istemeyebilirdi.
O yüzden savaş sırasında bu konunun üzeri
örtüldü.
Gün geldi savaş sona erdi. Ve savaşın
hengamesinde insanlar aşıdan gördükleri zarar üzerinde duramadılar. Konu bir
şekilde gündemden düştü.
Savaş artık sona ermişti.
Çok sayıda aşı artmıştı.
"O halde şimdi sivilleri
aşılayalım" dendi.
Ve böylece başladı...
Bir doktor şöyle yazmış :
Ben durumu köyümde yakından takip
edebildim. Aşılanan herkes hasta oldu. Aşılanmayı reddedenlerin hiçbiri hasta
olmadı.
Sonrasında bu hasta olanlardan geleneksel
tıp hastanelerine gidenlerin %33'ü ölürken, alternatif şifa kliniklerine
gidenlerin ise HİÇBİRİ ölmedi.
Ve burda, gripte de aslında alışılmadık
olan, tekrar eden dalga meselesine, hani sürekli değişime uğradığı söylenen
"aynı virüsün" tekrar geliyor olmasına da açıklık getiriliyor.
Şöyle açıklanıyor : "Doktorlar
aldıkları talimatlar gereği aşıladıkları kişilerin hastalıkları geçmeyince
onları daha yüksek dozlarda tekrar aşıladılar."
Ve bu kişiler daha da hasta oldu.
Ve sonra aynı şeyi çok daha yüksek
dozlarda tekrarladılar ve daha da çok insan öldü.
Ve bu durum böylece 2 yıldan fazla devam
etti.
Doktorlar da bir yerden sonra bu durumun
farkına vardıklarından, bir çoğu bu konuda bir daha konuşmak istemediler.
Ve böylece konunun ÜZERİ ÖRTÜLDÜ çünkü
doktorların kendileri bu kitlesel ölümlerden sorumluydu.
Çok iyi başka bir kaynak ise günümüzün
"AŞI RAPORU" isimli tıp dergisi. (www.impf-report.de)
"İspanyol gribi" konusunda bir
çok özel baskısı oldu.
Bu baskılarda her şey çok daha kapsamlı
olarak ele alınmıştır.
Önce sebebin "grip" olduğuna
dair resmi teze ışık tutulmakta.
Bu tez, o döneme ait değil. Çünkü o
dönemde ya sebebin ne olduğu bilinmiyordu ya da aşının sebep olduğu
düşünülüyordu. Yani suç "gribe" atılmamıştı.
Bu sonradan ortaya atılmış bir fenomendir
(tezdir).
Çok sonradan bu şekilde (grip olarak)
adlandırılmıştır.
Bunu da "O zamana ait korunmuş doku
örneklerinin analiz edilerek bunlarda grip virüslerinin bulunduğu"
şeklinde açıklamaktadırlar.
O da hepsinde değil, sadece bir kaçında...
Fakat buna rağmen, "Demek ki
hastalığın sorumlusu grip virüsü olmalıydı" denmiştir.
Fakat bu her şeyden önce "tamamiyle
yetersiz" bir gerekçe.
Çünkü insanın kendi içinde zaten sürekli
olarak grip virüsleri bulunur. Ve birden bu hastalığın sorumlusu olması
gerektiği, hiçbir nedensel ilişkiye dayandırılmamıştır.
Ve durum, korona virüsüyle, bugün de aynen
böyle...
Bir yandan yeni bir korona virüsü... her
yıl yeni virüslerin geldiği gibi.
Diğer yandan Dünya'nın farklı yerlerinde
akciğer hastalıklarından ölenler...
Fakat buna virüsün yol açtığı, sadece BİR
TAHMİN !
Bu konu iyi kavranmalı.
"AŞI RAPORU" (dergisi) O
ZAMANLARDA BİLE bunun grip olmadığının ZATEN TAMAMEN BİLİNDİĞİNİ ortaya
koymaktadır.
Bunu dayandırdığı gerekçelerinden biri,
ÖLENLERİN YAŞ ARALIĞI 'dır.
Ölenler genelde 20 ila 40 yaş arası genç
erkeklerdi. Grip (influenza) için bu tamamen sıra dışı bir durumdu çünkü daha
çok yaşlıları, hastaları ve güçsüzleri öldürüyordu.
Ve neden genç erkeklerdi bunlar? Çünkü en
çok aşılananlar askerlerdi.
Diğer bir gerekçe ise, çok çaresiz
olduklarından hastalık bulaştırma (enfeksiyon) girişiminde bulundular.
Hapisteki esirlere cezasız olarak
salıverileceklerini, ama öncesinde askeri hastanedeki hastaların kendilerine
dokunmaları ve 10 dk boyunca yüzlerine öksürmeleri gerektiğini söylediler.
Ve bunu yüzlerce insanla yaptılar.
Fakat 1 TANESİNE BİLE hastalık bulaşmadı.
Bu nedenle griple (influenza ile) ilgili
hipotez aslında devre dışı kalmış oluyor.
İspanyol gribinin aslında İspanya ile de
hiçbir ilgisi bulunmamakta.
İspanya'dan yayılmamıştı !
Yayılmalar yavaştı. O zamanlar çok daha
yavaştı... Henüz uçaklar yoktu. Aylarca gemilerle seyahat etmek gerekiyordu.
Fakat aynı anda birkaç yerde patlak verdi.
Hep de bu ordu üslerinde. Çünkü ÖNCE askerlere aşı yapılıyordu.
Zamanla ASIL SORUMLUNUN AŞI OLDUĞUNU daha
fazla insan anladı.
Bu da, protestolara ve konunun
PARLAMENTODA tartışılmasına yol açtı.
Milletvekilleri, aşılamaların DERHAL
durdurulması gerektiğini söyledi.
Bunun ölümlere sebep olduğunu ve
sorumlularının hesap vermesi gerektiğini söyledi.
Sonra bir şey oldu mu?
Hayır...
Ve resmi açıklamalarda, gerçekleşmiş olan
tüm bu sosyo-politik karşı çıkışlardan, faaliyetlerden HİÇ BAHSEDİLMİYOR !
AŞI KONUSUNA DEĞİNİLMİYOR BİLE İspanyol
gribi araştırmalarında.
Ve neden?
Çünkü TIPKI bugün olduğu gibi o zamanlarda
da bu konunun ardında muazzam maddi çıkarlar söz konusuydu.
İlaç şirketleri o zamanlarda da çok ciddi
paralar kazanıyorlardı bu işten.
Ve bu işin ardında bazı süper zenginler
vardı.
Burda şöyle anlatılıyor :
Bir isimden sıkça bahsedilmekte burda...
John ROCKEFELLER
O dönem, Dünya'nın en zengin adamı.
Sağlık enstitülerine muazzam bağışlar
yaptı.
BU SAYEDE tıp konularında SÖZ SAHİBİ ve
herkesin aşılanması gerektiği konusunda KARAR VERİCİLERDEN olmuştur.
Ama aynı zamanda TÜM AŞI FİRMALARI da
ONUNDU !
Yoksa bugünkü durumla bazı benzerlikler mi
var?
Bugünkü yapının AYNISI söz konusu.
Detaylar farklı...
Fakat hikaye AYNI.
Ve bu, insanı düşündürtebilmeli.
Dolayısıyla olanları kabullenip sadece
izlemeyin, sorgulayıp ARAŞTIRIN !
Ve olanlara direniş gösterin.
Sonbaharda ikinci dalga oluşturulduğunda
İNTİHARDAN FARKSIZ sokağa çıkma yasakları
ve aşılarla
durum ÇOK DAHA VAHİM olabilir.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Hepinize sevgi diliyorum.
Kendinize iyi bakın...
KAYNAKLAR
:
- DIE SPANISCHE GRIPPE - IN WAHRHEIT EIN WELTWEITER IMPFSCHADEN
- FAKE-PANDEMIE SPANISCHE GRIPPE 1918 - DER TOD KAM MIT DEN
IMPFUNGEN!
- GRİP RAPORU - TIP DERGİSİ
- GRİP RAPORU - TIP DERGİSİ
- 2005
- impfkritik.de
- neue-medizin.com
- 1918 Influenza, a Puzzle
with Missing Pieces (Morens & Taubenberger)
- Miller's Review of
Critical Vaccine Studies: 400 Important Scientific Papers Summarized for
Parents and Researchers
- THE 1918 “SPANISH FLU”:
ONLY THE VACCINATED DIED
- DENEYLER 1918 İSPANYOL
GRİBİ’NİN BULAŞICILIĞINA GÖLGE DÜŞÜRÜYOR
- The Poisoned Needle
(Eleanor McBean) - Google Books
- The Poisoned Needle
(Eleanor McBean) - Amazon