Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

16 Aralık 2020 Çarşamba

Maske Takmak Meşru Bir Tedbir midir?

 Soru: Selamun aleykum hocam.

Hocam anladığım kadarıyla maske takmanın şirk olduğunu söylüyorsunuz, peki  hocam baret takmak, eldiven takmak, iş ayakkabısı giymekte, emniyet kemeri takmakta maske takmak ile aynı değilmi? cevap verirseniz sevinirim.

Cevap: Aleykum selam.

Maske takmak değil, hastalık bulaşmaması için maske takmak küçük şirktir. Zira hadiste “hastalık bulaşması yoktur” buyrulmuştur. Bu hadisi bazı alimler “Hastalığın kendi etkisiyle bulaşma yoktur, hastalığın bulaşması ancak Allah’ın takdiriyledir” şeklinde te’vil etmiş olsalar dahi, maskenin hastalığın bulaşmasına mani olduğuna dair şahitliğine itibar edilecek müslüman tabiplerin bir beyanı yoktur. Hatta Paganist Dünya Sağlık Örgütünün satın alamadığı tıp uzmanları maske takmanın zararlı olduğunu söylemektedirler. Sebeplere sarılmanın meşru olması için tutunulacak sebebin ya dinde meşru bir sebep olduğuna dair nas bulunmalı yahut dinde yasaklanmamış bir sebep hakkında tecrübe ehlinin şahitliği bulunmalıdır.  Mesela toz, kıvılcım vb. gibi bizzat zararlı olabileceğine şahit olunan tehlikelere karşı maske, gözlük gibi eşyaları kullanmaya din mani olmaz. Lakin nazar değmesinden korunmak gibi bir kuruntu sebebiyle nazarlık takmak ise dinde nas ile yasak sabit olmuştur. Aynı kuruntu sebebiyle nazarlık dışında başka şeyler asmak da tedbir değil, temime’dir. Küçük şiktendir. Hastalık meydana geldikten sonra ise, şahitliğine itibar edilen müslüman tabiplerin (tıp fakültelerinde bilim diye uydurulmuş şeylerin diplomasını alan taklitçileri kastetmiyorum) tedavide faydalı olacağına şahitlik ettikleri şeyleri asmak, takmak ise temimeden değildir. Nitekim bu konuda Aişe radiyallahu anha’dan gelen rivayet hakkında daha önce (11 sene önce) bir yazı ve açıklama yayınlamıştım. Bkz.: http://www.darussunne.com/ دار السنة: Muska Asmak ve Koruyucu Tedavide Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar (ebumuaz.blogspot.com)

Bu husus anlaşıldıysa hastalık bulaşmaması gayesiyle maske takmak ne dinen, ne de tıbben meşru olan bir vesile değildir ve kuruntuya dayalı bir sebebe bağlanmaktır, Allah’ın takdirine güvenmemektir, asla meşru bir tedbir değildir.  Diğer taraftan maske takmak, satanizmin ibadet amaçlı kullandıkları bir malzemedir. Korona yalanını uyduran paganistler de, insanları maskeye mecbur ederek şeytana ibadete zorlamaktadırlar. Bu bakımdan maskenin ikinci tehlikesi kafirlere ve şeytana teslim olanlara benzemeyi ifade etmektedir. Maske takmanın üçüncü ve en büyük tehlikesi ise küfür boyutudur. Şöyle ki, din düşmanları korona yalanını uydurunca cemaatle namazları yasaklattılar, sonra uyduruk, şeytanın arzuladığı bir namaz şeklini din olarak uydurdular. Cemaatle namazı yasaklamak veya bu yasağı onaylamak hiçkimse için bir te’vil yahut mazeretin söz konusu olmayacağı şekilde net bir dinden çıkıştır. Mevcut şartlarda maske takmayı kabul etmek, dinden irtidat etmek anlamına gelen cemaatle namazın yasaklanması ve dinde emredilen namaz yerine maskeli ve mesafeli namaz uydurmanın ikrarını da sembolize etmektedir.

Bütün bu hususları topluca değerlendirdiğimizde soruda belirtilen baret, iş ayakkabısı, iş eldiveni, emniyet kemeri gibi unsurlarla paganistlerin emrettiği maskenin hiçbir illiyet bağının olmadığı anlaşılır. Maske tamamen vehmî bir kuruntu yüzünden takılmaktadır, öyle ki Allah’ın kaderini inkar edenler, namazda ağzı örtmek ve safları açmak şiddetle yasaklanmış olmasına rağmen bu yasakları ihlal ederek dinde emredilen namazı yasak kabul etmişlerdir. Tagutlara yalakalık eden din adamları da dinin naslarını tahrif ederek küfür dolu fetvalar yayınlamışlardır. Müslümanlara düşen, bu şeytanca komplolara karşı tevhidî duruşu sergilemektir.    

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)