Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

13 Mayıs 2021 Perşembe

1442 Ramazan Bayramı Hutbesi

 

Müslümanın Sevinci

Bizi İslam’a hidayet eden, oruç ve kıyam ayına ulaştırıp lütfuyla tamamlamaya muvaffak kılan Allah’a hamd olsun. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ibadete layık hak ilah yoktur, O birdir, ortağı yoktur, mülk O’nundur. Yine şehadet ederim ki helal ve haramı açıklayan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve rasulüdür. 

Allahu ekber, Allahu ekber, lâ ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahi’l-hamd.

Emmâ ba’d:

Mü’minin imanı, islamı ve rabbine taâtinden dolayı sevinmesine denk bir şey yoktur. Bu büyük bir nimettir ve Allah’ın bizi kendisine hidayet ettiği yüce bir lütuftur. Kıyamet gününde kendisini kurtaracak olan İmandan ve salih amelden dolayı mü’min kul nasıl sevinmesin! Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

O gün bazı yüzler ağarır ve bazı yüzler kararır.” (Al-i İmran 106)

Muhakkak kıyamet günü ecirleriniz tamamen ödenecektir. Her kim o ateşten uzaklaştırılır ve Cennete konulursa muhakkak kurtulmuştur! Elbette ki dünya hayatı aldatıcı bir metâdan başka bir şey değildir.” (Al-i İmran 185)

İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Allah ile, rasulüyle, iman ile, sünnet ile, ilimle ve Kur’ân ile sevinmek ariflerin en yüce makamlarındandır.”

Allah Teâlâ, kendisinin rızası ve kalıcı olan ahiret yurdu ile alakalı yüce işlerden dolayı sevinmeyi mü’minlere emretmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

De ki: “Allah’ın lütfu ve rahmetiyle ve yalnız bunlar ile sevinsinler. Bu, onların toplayıp yığmakta olduklarından hayırlıdır.” (Yunus 58)

Akıl sahibi olan kimse kalıcı olanla sevinir ve sevinci Allah Teâlâ’nın rızasına tâbîdir.

Allah Teâlâ, dünya hayatının süsleri ve geçici metâı ile sevinmeyi yasaklayarak şöyle buyurmuştur:

Allah dilediğine rızkını bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.” (Ra’d 26)

Yani onlar dünya hayatı ile sevindiler ve ahiretten gafil kalıp dünya ile tatmin buldular. Bu onların akıllarının eksikliğindendir. Allah Subhanehu, haktan başkasıyla sevinmekten sakındırarak şöyle buyurmuştur:

Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür. İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin dönüp gidecekleri yer ne çirkindir!” (Mu’min 75-76)

Onlar yeryüzünde şirk ve isyan ile sevinç duyuyor, şımararak böbürleniyorlardı. Merah (yani böbürlenmek), sevinmenin şiddetli halidir.

Allahu ekber, Allahu ekber, lâ ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber, ve lillahi’l-hamd.

Ey Allah’ın kulları!

Muhakkak ki insanların birçoğu Allah tarafından çeşitli nimetlerle nimetlendiriliyorlar, lâkin sevinç halinde sekineti muhafaza etmiyor, bilakis bu konuda Allah Teâlâ’nın sevmediği şekilde sınırları aşıyorlar. Nitekim Karun’un kavmi ona şöyle demişlerdi:

Şımarma! Zira Allah şımaranları sevmez.” (Kasas 76)

Allah Teâlâ, fısk, fücur, bozgunculuk ve azgınlığa dönüşen bir sevinmeyi sevmez! Talep edilen sevinme ise ancak dinin ve aklın sınırlarında duran dengeli bir sevinmedir. İnsan, sevincinin Allah’ın buğzettiği bir hale dönüşmemesi için bu sevinç halinde sükûnete muhtaçtır.

Cabir radiyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

İki ahmak ve fâcir sesten yasaklandım: Musibet anında yüzleri tırmalamak ve yakaları yırtmak ve bir de nimet anında eğlence ve şeytanın çalgıları.” Tirmizî, Hâkim, İbn Ebî Şeybe ve Bezzar rivayet ettiler, el-Elbani hasen demiştir. Enes radiyallahu anh’den de şahidi vardır.

Kerim önderimiz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in sevinç hali, hanif dinin sınırları ile kayıtlı idi. O nefsinde aşırı gidip kahkaha atmazdı, hüzün ve kedere de gömülmezdi. Üzüntüsünde, sevincinde ve her halinde orta halli idi.

Bundan dolayı övülen sevincin, Allah Teâlâ’nın nimeti ve taate başarılı kılması sebebiyle veya bâtıla karşı hakka destek olmayı nasip etmesiyle sevinmek olduğunu bilmemiz gerekir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

O gün müminler de Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder, O el-Aziz’dir, er-Rahim’dir.” (Rum 4-5)

Bu yüzden oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisinde yönlendirdiği gibi, iftarlarıyla sevinç duyarlar:

Oruçluyu sevindiren iki sevinç vardır: İftar ettiği zaman sevinmesi ve rabbine orucuyla kavuşmasından dolayı sevinmesi.” Buhârî rivayet etmiştir. 

İlk sevinç, dünyadaki peşin sevinçtir. Çünkü Allah’a itaat olarak terk etmiş olduğu yeme, içme ve cimayı Allah iftar vaktinde ona mubah kılmıştır. Yine oruç ayı olan Ramazan’ı tamamladıkları için sevinirler. Asıl büyük sevinç ise Rabbi Tebarek ve Teâlâ ile karşılaştığı zaman olacaktır. Allah Teâlâ’dan lütfunu, rahmetini, kerem ve ihsanını dileriz.

Allahu ekber, Allahu ekber, la ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahi’l-hamd.

Mü’min yine halis bir nimete ulaştığı zaman, Allah Teâlâ’ya taat için yardıma kavuşmasından dolayı, Allah Teâlâ’nın kendisine sıhhat ve afiyet vermiş olmasından dolayı, çocuk nimetinden dolayı veya beklemediği bir yerden gelen helal bir rızka kavuşmasından dolayı da sevinir. Lakin Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği bu nimetinden dolayı olan sevincini Allah’ı zikretmekle mamur eder.

 Övülen sevincin şekillerinden birisi de mü’minin, rabbinin dini, emri ve yasağından dolayı sevinmesi, Allah Teâlâ’nın ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in önüne geçmemesidir. İşte buna daha çok sevinir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene sevinirler.” (Ra’d 36)

Allahu ekber, Allahu ekber, la ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahi’l-hamd.

Muhakkak ki müslümanı en çok sevindiren şeylerden birisi, bir kulun müslüman olduğu veya isyankârın tevbe ettiği zaman sevinmesidir. Nitekim Sahabe radiyallahu anhum, Ömer el-Faruk radiyallahu anh’ın ve diğer bir sahabenin müslüman olmasına çok sevinmişlerdir. Ebu Hureyre radiyallahu anh, annesinin müslüman olmasına çok sevinmiştir.

Kınanmış olan sevinme ise şımarıp böbürlenmektir.  Nitekim bazı kimseler mübarek ramazan bayramında bu çirkinlikleri yapmaktadırlar! Böyle bir sevinç, Allah Teâlâ’nın razı olmadığı, kınanmış bir sevinmedir. Çünkü bu sevinmelerinde taşkınlık ediyor, sahipleri için dünyada ve ahirette vebale sebep olacak olan haram ve münker işler işliyorlar. İsraf ve aşırılık ile sevinç göstermek müslümanın işlerinden değildir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Yaptıklarıyla sevinen, yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananları bir şey sanma! Onların azaptan kurtulacaklarını zannetme! Onlar için çok acıklı bir azap vardır.” (Al-i İmran 188)

Bunların en çirkini, kişinin salih ameliyle şımararak bunu insanlara duyurması ve gösteriş yapmasıdır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Kim duyurmaya çalışırsa Allah onu duyurur, kim gösteriş yaparsa Allah onu gösterir.” Muslim rivayet etmiştir. Yani o amelinin karşılığını dünyada insanlardan beklediği iltifatlarla alır, ahirette ise vebal yüklenmiş olur.

Bunun tehlikeli bir örneği de insanın Allah’a taatteki eksikliği veya istikametten geri kalması ile sevinmesidir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Allah’ın rasulüne muhalefet için geri kalanlar oturmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten hoşlanmadılar ve: 

“Bu sıcakta savaşa çıkmayın” dediler. De ki: 

“Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir.” Keşke kavrayıp anlayabilselerdi. Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler çok ağlasınlar.” (Tevbe 81-82)

Allahu ekber kebîrâ, velhamdulillahi kesîrâ, ve subhânellahi bukraten ve asîlâ.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)