Milli marş esnasında saygı duruşu yapmak bayrağa tahiyyedir ve bunun manası ta’zimdir. Böyle bir ta’zim ise yalnızca Allah Teâlâ için olabilir.
Tahiyyenin caiz olanı
ve olmayanı vardır. Selam vermek manasındaki tahiyye, kullar hakkında caiz
iken, ta’zim (saygı duruşu) şeklindeki tahiyye ancak Allah Azze ve Celle için
yapılabilir.
Kullar arasında selamlaşma
manasındaki tahiyyenin meşrûluğu hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ
بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا
“Bir selamla (tahiyyeyle) selamlandığınız
zaman ondan daha güzeliyle selamlayın veya onunla karşılık verin.” (Nisa 86)
Sahih hadiste, namazda
teşehhüdde okunması için:
التحيات لله
“Bütün tahiyyeler
Allah içindir” lafzı gelmiştir. Bunun manası ta’zim manasındaki tahiyyeler
yalnız Allah içindir demektir.
Cabir radıyallahu anh’den: “Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem rahatsızlanınca namazı oturarak kıldı, biz de
arkasında namaz kıldık. Ebu Bekr radıyallahu anh insanlara tekbiri
işittiriyordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize dönünce ayakta namaz
kıldığımızı gördü ve bize oturmamızı işaret etti. Biz de oturarak namazı
kıldık. Selam verince şöyle buyurdu:
“Az önce neredeyse Faris ve Rum’ların,
kralları otururken, kendilerinin ayakta duruşları gibi yapacaktınız. Böyle
yapmayın. İmamınıza uyun. Eğer imamınız ayakta kıldırırsa siz de ayakta kılın.
Oturarak kılarsa, siz de oturarak namaz kılın.” (Muslim no:413)
Bu hadis, kıyamın ibadet türlerinden olmasının
delillerindendir. Liderlere, ölülere, bayrağa vb. karşı ayakta durmak veya
onlar için ayağa kalkmak, kâfirlere ait ta’zim ve saygı gösterme
şekillerindendir.
Milli marş esnasında
selam durmanın veya bayrağa saygı duruşu yapmanın hükmüne gelince;
Birincisi: Müzik
aletleri eşliğinde okunan marşları dinlemek haramdır. Bunun milli marş olması
veya başka bir şarkı olması arasında bir fark yoktur.
İkincisi: Zillet
göstererek ve ta’zim ederek kıyam etmek yalnızca Allah Teâlâ için yapılabilir. Allah
Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَقُومُوا لِلَّهِ قَانِتِينَ
“Kânitler olarak
(huşû içinde) Allah için kıyam durun.” (Bakara 238)
Allah Teâlâ, bunun
kendisinin azamet ve celalinden olduğunu haber vermiştir. Kıyamet günü en yüce mahlûklar
olan melekler Allah için kıyama duracaklar, Allah Teâlâ izin vermeden kimse
konuşamayacaktır. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ
صَفًّا لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَنُ وَقَالَ صَوَابًا
“Rûh (Cebrail) ve meleklerin saf saf durdukları gün,
Rahmân'ın izin verdiği kimselerden başkası konuşamaz; konuşunca da doğru söyler.”
(Nebe 38)
Tahir b. Aşur, et-Tahrir ve’t-Tenvir adlı tefsirinde (30/51)
bu ayet hakkında şöyle demiştir: “Kıyam; ciddî bir işe hazır bir halde saygıyla
durmaktır ve bu yalnızca Allah Teâlâ’nın hakkı olan kulluk haklarındandır…”
Her kim kendisi için saygı duruşu yapılacak bir mahlûk
olduğunu iddia ederse Allah Teâlâ’nın haklarından birini o mahlûka vermiş olur.
Bu yüzden Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Muaviye b. Ebi Sufyan radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
“Kim insanların kendisi için kıyama durmalarına sevinirse cehennemde
oturacağı yeri hazırlasın.” (Tirmizî no:2755) el-Elbani sahih olduğunu
söylemiştir.
Ebu Umame radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
asasına dayanmış olarak yanımıza çıkageldi. Biz de hemen ona ayağa kalktık.
Şöyle buyurdu:
“Acemlerin saygı için birbirlerine kalktıkları gibi yapmayın.”
(Ahmed 5/253) Ebû Dâvûd (5230) İbn Mâce (3836)
Enes radıyallahu anh’den: “(Sahabelere)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den daha sevgili bir şahıs yoktu.
Bununla beraber O’nu gördükleri zaman, bundan hoşlanmadığını bildikleri için
ayağa kalkmazlardı.” (Ahmed (3/250) Tirmizî (2754) Ziyâu'l-Makdisî el-Muhtâre
(6/14) İbn Ebî Şeybe (8/586) Buhârî Edebu’l-Mufred (946)
Halife el-Mehdî Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
mescidine girince imam olan İbn Ebi Zi’b dışında herkes kıyama kalktılar. İbn
Ebi Zi’b’e: “Kalk, bu mü’minlerin emiridir” denilince dedi ki:
“İnsanlar ancak âlemlerin rabbi için kıyama kalkarlar” Bunun
üzerine el-Mehdî dedi ki:
“Onu bırakın. Başımdaki bütün tüyler kalktı!” (Zehebi,
Siyeru A’lami’n-Nubelâ (7/144)
Dâimî Fetva Komisyonu âlimlerine şöyle soruldu: “Müslümanın
milli bayrak için saygı duruşu yapması caiz midir?” Şöyle cevap verdiler:
“Müslümanın milli bayrak için saygı duruşu yapması caiz
değildir. Bilakis bu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve ondan sonraki
raşid halifelerin (radiyallahu anhum) zamanında mevcut olmayan çirkin bir bid’attir.
Bu aynı zamanda tevhidin farz olan kemâline, yalnızca Allah için tazimin halis
kılınmasına da aykırıdır. Şirke bir vesiledir. Yine bunda kâfirlere benzeme söz
konusudur ve onların çirkin âdetlerini taklit etmektir. Bu, onların
merasimlerinde liderlerine tazimde aşırılık yapmalarına uymaktır. Nitekim Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem onlara benzeşmekten yasakşamıştır. Başarı Allah’tandır.
Allah’ın salatı ve selamı nebimiz Muhammed’e, ailesine ve ashabının üzerine
olsun.” (Şeyh Abdulaziz b. Baz, Şeyh Abdurrazzak Afifî, Şeyh Abdullah Gudeyyan,
Fetava’l-Lecneti’d-Daime 1/235)
Şeyh el-Elbânî rahimehullah’a sorulan bir soru ve cevabı şu şekildedir:
Soru: Bayrak önünde saygı duruşunun hükmü nedir? Milli marş esnasında
bayrak dikip önünde hareketsiz durmanın hükmü nedir?
Cevap: Şüphesiz bu kâfir
Avrupa’lıları takliddendir. Nitekim onları taklid etmekten genel olarak ve özel
olarak yasaklanmış bulunuyoruz. Herhangi bir müslüman devletin kâfirleri taklid
etmesi caiz değildir. Lakin mesele ileri gelenlerin buna müsaade etmemelerine
dönmektedir.
Şüphe yok ki bu taklitçiliği ve kâfirlerin adetlerini İslamî adetlere
çevirebilecek olan; dünyada kendisinin üzerinde yönetici bulunmayan müslüman
yöneticidir. Memur veya askerlere gelince, İslam’dan sapmış olan bu kanunlara
uymaktan başkasını yapamaz. İnsanların mertebelerinde Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şu hadisine göre, görünen durum budur:
مَنْ رَأَى مِنْكُمْ
مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ
لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ
“Bir münker göreniniz eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle,
buna da gücü yetmezse kalbiyle. Bu ise imanın en zayıfıdır.” (Muslim no:49)
Bizler biliyoruz ki İslamî beldelerin çoğunda bu gibi problemler –
söylediğimiz gibi – yabancıları taklid etmek sebebiyledir.
Mesela; Bazı İslâmî arap devletleri askerlerin sakal bırakmasına müsaade
etmiyorlar. İnsanlar bu konuda hadiste zikredilen mertebelere göre hareket
ederler. İnsanların çoğu bugün askere gittiklerinde sakallarını kesiyorlar.
Kanun böyledir. Bazıları da kesmiyorlar. Buna rağmen onların sakallarını zorla
kesiyorlar. Bunu yapan gerçekten azdır. Burada – Ürdün’de ve Suriye’de – bunun
örnekleri çoktur. Onlara baskı ve işkence yapılıyor, hapse atılıyorlar… Sonra
Allah Azze ve Celle yardım ediyor da, sakallı askerin binlerce sakalsızın önüne
çıktığını görüyorsun.
Öyleyse mesele, mükellef kulun iman kuvvetiyle ilgilidir. Bu tutum,
İslam’a uygun olmayan bir selamlama ile bayrağa saygı gösterme teklifidir.
Şüphesiz bunu yapmamaya güç yeter. Lakin önünde hapis ve işkence olduğunu
bilmelidir. Bazen bilmediğimiz daha başka şeyler de yapabilirler. İmanı
kuvvetli olan mümin sabreder. Allah Azze ve Celle’nin müminlere vaad ettiği
gibi, sabırdan sonra ancak zafer vardır. Bu şekilde sabredemeyen diğerleri ise
kalpleri bu selama karşı çıktıkları halde selamlarlar.
Böylece bunun bir münker olduğunu bilmemiz gerekir. Kıyamda durmak
zorunda kalan kimse en azından kalbiyle inkâr etmelidir. Çünkü sahih
rivayetlerden birinde geldiği gibi bundan öte zerre kadar iman yoktur.
Soru sahibi: “Bayrağın önünde sadece bir duruş tevhidi bozar mı?”
Cevap: Evet. İslâm’ı, dini ve İslamî edebi bozar. Allah Azze ve Celle
şöyle buyurmuştur:
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ
لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
“O gün insanlar âlemlerin rabbi için kıyama dururlar.”
(Mutaffifin 6)
Bu saygı duruşu, putlara yapılan saygı duruşuna benzemektedir. Zira
bayrak, kumaş parçasından ibarettir. Lakin bu, maalesef, Avrupa’lıları körce
taklid etmektir.”