Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

26 Temmuz 2022 Salı

Namaz Kılmayana ve Namazı Sünnete Göre Kılmayan Taklitçilere İnfak Yapılmaz!

 Bazı kimseler, sırf görünüşte namaz kılıyor diye Hanefi mezhebine uyanları taklid ederek namaz kılan ve Maturidilerin küfür akidelerini benimsemiş kimselere sadaka, zekat vb. veriyor, yardımlar yapıyorlar. Yahut dünyanın çeşitli yerlerinde coğrafi bölge ve siyasi hüküm olarak Müslüman sayılan fakat hakikatte küfür ve şirk akidelerinin pisliğine batmış münafık kimselere yardım toplayan kuruluşlara bağışta bulunuluyor!

 Şüphesiz bu bilinçsiz bir davranıştır ve malı zayi edip asıl hak sahipleri olan tevhid ve sünnet ehlinin hakkını başkalarına vermektir. Allah yolunda tevhid davetinin neşri için infak edilmesi gereken malı çarçur etmektir! Akidesi hakkında hüsnüzan etmeye hiçbir yol bulunmayan, bilakis şirk akideleri ve bid'at amellerini izhar etmiş olan Suriye'lilere veya Afrikalılara yahut Asyalılara yardım toplayan kuruluşlara zekat vb. bağışında bulunmak Allah yolunda bir harcama değildir!  Duygusallık ancak heva ile hareket etmeye sebep olmaktadır. Müslümana düşen ise apaçık deliller ışığında, ilimle hareket etmektir. Her amelde ilim ve ihlas şart olduğu gibi, infakta da ilim ve ihlas şarttır. Harcamanın yalnızca ihlas üzere yapılması yeterli değildir. Bilakis infak amelinin hem ihlas üzere olması hem de kitap ve sünnetin delillerine uygun olması şarttır.

Farz olan zekâtın, fıtır sadakasının kâfirlere, namaz kılmayanlara verilmesi caiz değildir. Müslüman sayılmak için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in namaz kıldığı gibi namaz kılmak şarttır:

Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ صَلَّى صَلاَتَنَا وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا فَذَلِكَ المُسْلِمُ الَّذِي لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ فَلاَ تُخْفِرُوا اللَّهَ فِي ذِمَّتِهِ

Kim bizim namazımızla namaz kılar, kıblemize yönelir ve kestiğimizi yerse o, Allah’ın ve rasulünün zimmetinde olan Müslümandır. Allah’a zimmeti hususunda hainlik etmeyin.”[1]

Hanefiler ve onları taklid eden avam ise Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in namazından çok uzak bir namaz kılarlar. Ta’dili erkanı da vacip saymazlar:

Huzeyfe radıyallahu anh’den:

رَأَى رَجُلًا لاَ يُتِمُّ رُكُوعَهُ وَلاَ سُجُودَهُ فَلَمَّا قَضَى صَلاَتَهُ قَالَ لَهُ حُذَيْفَةُ مَا صَلَّيْتَ؟ قَالَ وَأَحْسِبُهُ قَالَ لَوْ مُتَّ مُتَّ عَلَى غَيْرِ سُنَّةِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

“Huzeyfe radıyallahu anh bir adamın rükû ve secdelerini tam yapmadığını gördü. Adam namazını bitirince ona dedi ki:

“Namaz kılmadın!” Zannederim şunu da söyledi:

“Şayet ölsen Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden başkası üzere ölürdün.”[2]

Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

Allah’ın sizin için kıyam sebebi kıldığı mallarınızı sefihlere vermeyin” (Nisa 5)

De ki: “İsteyerek veya istemeyerek infak edin; sizden asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz bir fasıklar topluluğu oldunuz.” İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah’ı ve rasulünü tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir.” (Tevbe 53-54)

“(Sadaka ve Zekat) Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.” (Bakara 273)

Katade dedi ki: “Allah yoluna bağlanmış fakirler; kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.”[3]

Yani zekatın kendilerine verilmesiyle Allah yolunda infak edilmiş olunacak fakirler; Allah yolunda mücadele eden fakirlerdir.

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَيْسَ المِسْكِينُ الَّذِي تَرُدُّهُ التَّمْرَةُ وَالتَّمْرَتَانِ وَلاَ اللُّقْمَةُ وَلاَ اللُّقْمَتَانِ، إِنَّمَا المِسْكِينُ الَّذِي يَتَعَفَّفُ

“Miskin; insanları dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir. Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken, dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.”[4]

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: “Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in ashabının yanına tepenin başından bir adam yaklaştı. Ashab:

“Ey Allah’ın rasulü! Bu adam ne kadar kuvvetli, keşke bu kuvvetini Allah yolunda kullansaydı” deyince Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

وَمَا سَبِيلُ اللَّهِ إِلَّا مِنْ قَتْلٍ؟ مَنْ سَعَى عَلَى وَالِدَيْهِ فَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَنْ سَعَى عَلَى عِيَالِهِ فَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَنْ سَعَى مُكَاثِرًا فَفِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ

“Allah yolunda olmak için illa bu yolda öldürülmek mi gerek? Anne babası için çalışan kişi Allah yolundadır. Ailesi için çalışan kişi Allah yolundadır. Malını çoğaltmak için çalışan kişi ise tagut (şeytan) yolundadır.”[5]

Tevhid ve sünnet üzere yaşayan kimse ailesi için çalışsa da Allah yolundadır. Şirk ve bid’at üzere yaşayan kimse ise görünüşte Allah’ın yolunda savaşıyor zannedilse bile tagut yolundadır.

Tevhid ve sünnet davetini reddetmemiş olup kalpleri İslam’a ısındırılan müellefeye de (Yani İslam'a zahiren girmiş olan münafıklara) infak meşrudur. Lakin Tevhid ve sünnet davetini hiç umursamayan, hatta yüz çevirip reddeden kimselere, sünnete uyanlara düşmanlık eden kimselere, maske takmayı savunanlara, sakala ve tesettüre dil uzatan kimselere infak meşru değildir!



[1] Sahih. Buhârî (391)

[2] Sahih. Buhârî (389)

[3] Sahih. Abdurrazzak Tefsir (1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)

[4] Sahih. Buhârî (4539)

[5] Sahih ligayrihi. Taberani Evsat (4/284-85) Abdurrazzak (9578) Beyhaki (9/25) Kab b. Ucre’den şahidi: Taberani (19/129) Enes b. Malik’ten şahidi: Taberani Evsat (8/278)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)