Plandemi sebebiyle dünyanın genelinde bir dinde çıkış
olduğunu ve Cemaatle namazı yasaklayanlar ile bu yasağı onaylayan, kalben dahi
bundan buğzetmeyen kimselerin kafir olduklarına dair yazılar yayınlamıştım. İman-küfür
meselelerinde ilmi yetersiz bazı kimseler Ehl-i Sünnet’in tekfirden sakınma
konusundaki tutarlı menhecinden dolayı söz konusu kimselerin tekfiri hususunda haklı
olarak şüphe etmektedirler. Sanki şöyle der gibidirler:
“Kıble ehlini tekfirden sakındırdınız durdunuz, şimdi de
kıble ehlinden birçok kimseyi tekfir etmenin dini bir zorunluluk olduğunu
söylüyorsunuz. Kafamız karışıyor! Çünkü her ne kadar bu kimseler cemaatle
namazın yasaklanmasına kalben dahi karşı çıkmamış olsalar da, mesafeli ve
maskeli namaz uydurmuş olsalar da, namaz kılıyorlar. Namaz kılan tekfir edilir
mi?”
Bahsettiğim yazılarda kıble ehli olmanın ne demek olduğunu
da açıklamıştım. Link: http://www.ebumuaz.blogspot.com/
دار السنة: Kıble Ehliyle Kastedilen Nedir?
Hatta namaz kılmanın da ne demek olduğunu açıklamıştım. Link:
http://www.ebumuaz.blogspot.com/
دار السنة: Namaz Kılmayana ve Namazı Sünnete Göre
Kılmayan Taklitçilere İnfak Yapılmaz!
Zamanımızda namaz diye gelişi güzel eğilip kalkan bu
kimselerin aslında namaz kılıyor olmadıklarını da rivayetlerle açıklamıştım.
Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kıblemize yönelen, kıldığımız
namazı kılan…” diye buyurmuştur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem mescide
gelen bir bedeviye tadili erkânı yerine getirmediği için: “Sen namaz kılmış olmadın”
buyurmuştur. Sahabelerden de rükû’unu, tadili erkanı düzgün yapmamış kimselerin
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in dininden başkası üzere olduklarını
söyleyerek uyardıklarına dair rivayetler de meşhurdur.
Demek ki her kıbleye yönelip eğilen kalkan namaz kılıyor
değildir!
Bu bir.
İkincisi Museylemetu’l-Kezzab ve ona tabi olan Hanife oğulları
da namaz kılıyorlardı. Tevhide şehadet kelimelerini de söylüyorlardı. Ama “Museyleme
de Allah’ın rasulüdür” deyip müslümanların cemaatinden ayrıldıkları için
kendileriyle savaşılmıştır. Bunların uzantıları zekatı vermeyi kabul
etmedikleri için Ebu Bekr radıyallahu anh onlarla savaşmıştır. İşte tekfir
edilen bu topluluklar La ilahe illallah, Muhammedun Rasulullah diyen, namaz
kılan topluluklar idi. Ama dinde bilinmesi zorunlu olan esaslara aykırı
davrandıkları için tekfir edilip kendileriyle savaşılmıştır.
Bu ümmetin de ahir zamanda topluluklar halinde dinden çıkacaklarına dair hadisleri aktarmış ve plandemi ile bunun gerçekleştiğini söylemiştim.
Link: http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Dinlerini Satarak Kafir Olan Topluluklar (40 Hadis)
http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Deccale Zemin Hazırlamak İçin Düğmeye Bastılar!
Evet, cemaatle namazlara artık müsaade ediliyor, lakin Türkiye’de,
Arap ülkelerinde, dünya genelinde müslümanlık iddia edenlerin kahir ekseriyeti belki
% 99’u hala kâfirdir! Çünkü söz kounusu küfürden tevbe ettiklerini izhar eden
görmedik.
Bu kimselerin sözde namaz kılmalarına rağmen kâfir
olduklarına işaret eden naslar da sabittir:
İbn Ebî Şeybe,
Musannef’te (7/505) Ebu’l-Ahvas’tan, o Abdulaziz b. Rufey’den, o Şeddad
b. Ma’kil el-Esedî’den şöyle rivayet etti: “İbn Mes’ud radıyallahu anh’ı şöyle
derken işittim:
أَوَّلُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْ دِينِكُمُ
الْأَمَانَةُ وَآخِرُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْهُ الصَّلَاةُ وَسَيُصَلِّي قَوْمٌ وَلَا
دِينَ لَهُمْ
“Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanet, son
kaybedeceğiniz şey namazdır. Dinleri olmayan bir topluluk namaz kılacak.”
Bu isnad güneş gibi sahihtir. Bu söz İbn Mes’ud radıyallahu
anh’ın şahsi görüşle söyleyemeyeceği bir söz olduğundan hükmen merfudur. Yani
ancak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittiği için bunu
söylemiştir.
İbn Batta el-İbane’de (1/175 no 9)
rivayet ediyor: Huzeyfe radıyallahu anh şöyle demiştir:
يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ
لَوْ رَمَيْتَ بِسَهْمٍ يَوْمَ الْجُمُعَةِ لَمْ يُصِبْ إِلَّا كَافِرًا أَوْ مُنَافِقًا
“İnsanlar üzerine bir zaman
gelecek, şayet Cuma günü bir ok atsan, ancak bir kâfire veya münafığa isabet
edecektir.”
Bu rivayet de Muslim’in şartına
göre sahihtir.
İbn Ebi Şeybe'nin (7/474) Muslimin şartına göre sahih isnadla rivayetinde ise lafzı şu şekildedir:
يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَوِ اعْتَرَضَتْهُمْ فِي الْجُمُعَةِ نُبَيْلٌ مَا أَصَابَتْ إِلَّا كَافِرًا
"İnsanlar üzerine bir zaman gelecek şayet Cuma günü onlara bir ok atılsa ancak bir kâfire isabet edecektir."
İbn
Amr ve İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan bu manada gelen rivayetleri zikretmedim.
Çünkü o rivayetlerde imanı olmayan kimselerin namaz kılacaklarından bahsedilir
ki, bununla kâfirler değil, münafıklar kastediliyor diye itiraz edilebilirdi.
Ek:
Yazıda işaret ettiğim bazı rivayetlerin metinleri
Cundub b. Abdillah radıyallahu anh’den:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
مَنْ
صَلَّى صَلاتَنَا وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا فَذَلِك الْمُسلم
لَهُ ذمَّة الله وَذمَّة رَسُولِهِ
“Kim bizim namazımızla namazı kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse o Müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasulünün
zimmeti onun üzerindedir.” Sahih. Taberani
(1669) Ru’yani (954) el-Muhlisiyyat (1393) İbn Adiy (2/454) El-Esbehani
el-Hucce (442)
Enes b. Malik radıyallahu anh’den:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ صَلَّى صَلاَتَنَا وَاسْتَقْبَلَ
قِبْلَتَنَا، وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا فَذَلِكَ المُسْلِمُ الَّذِي لَهُ ذِمَّةُ
اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ، فَلاَ تُخْفِرُوا اللَّهَ فِي ذِمَّتِهِ
“Kim bizim namazımıla (sünnete göre) namazı kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse o
müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasulünün zimmeti onun üzerinedir. Allah’ın
zimmetini gözetmemezlik etmeyin.” Sahih. Buhari (391) Nesâî (4997) İbn Mende el-İman (195)
el-Muhallisiyyat (1825) Beyhakî (2/3)
Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem el-Munzir b. Sâvâ’ya şöyle yazdı:
مَنْ صَلَّى صَلَاتَنَا، وَاسْتَقْبَلَ
قِبْلَتَنَا، وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا، فَذَاكُمُ الْمُسْلِمُ، لَهُ ذِمَّةُ اللهِ
وَذِمَّةُ الرَّسُولِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
“Kim bizim namazımızla namaz kılar, kıblemize yönelir ve kestğimizi yerse
işte o müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasul sallallahu aleyhi ve sellem’in
zimmeti onun üzerinedir.” Hasen. Taberânî (10/152, 20/355) Ebu Nuaym
Ma’rife (6100) Bkz.: Ebu Ubeyd el-Emval (51) Ebu Yusuf el-Harac (268)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ صَلَّى صَلَاتَنَا، وَاسْتَقْبَلَ
قِبْلَتَنَا وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا، وَصَامَ شَهْرَنَا، فَذَلِكَ الْمُسْلِمُ،
لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ
“Kim bizim namazımızla namaz kılar, kıblemize yönelir ve (Ramazan)
ayımızın orucunu tutarsa o müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasulünün zimmeti
onun üzerinedir.” Hasen ligayrihi. İshak b. Rahuye (407) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (2363) Ebu Yusuf
el-Harac (270) isnadında Kulsum b. Muhammed vardır. “Ramazan ayımızın orucunu
tutarsa” kısmı sadece onun tarikinden geldiği için bu kısım zayıftır
Enes radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
أُمِرْتُ
أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ
وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَأَنْ يَسْتَقْبِلُوا قِبْلَتَنَا
وَأَنْ يَأْكُلُوا ذَبِيحَتَنَا وَأَنْ يُصَلُّوا صَلَاتَنَا فَإِذَا فَعَلُوا
ذَلِكَ حَرُمَتْ عَلَيْنَا دِمَاؤُهُمْ وَأَمْوَالُهُمْ إِلَّا بِحَقِّهَا لَهُمْ
مَا لِلْمُسْلِمِينَ وَعَلَيْهِمْ مَا عَلَى الْمُسْلِمِينَ
“İnsanlarla Allah’tan başka ibadete layık hak ilah olmadığına ve
Muhammed’in O’nun kulu ve rasulü olduğuna şahitlik edinceye, kıblemize yönelip
kestiğimizden yeyinceye ve bizim namazımızla namaz kılıncaya
kadar savaşmakla emrolundum. Bunları yaptıkları zaman hak karşılığı olması
dışında bize onların kanları ve malları haram olur. Müslümanların lehine olan
onların da lehinedir, Müslümanların aleyhine olan, onların da aleyhinedir.” Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Ebû Dâvûd (2641-42) Buhârî (392) Ahmed (3/199, 225) İbn Hibbân (13/216) Tirmizî
(2608) Nesâî (3966, 3967) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/173) Tahavî Şerhu
Meani’l-Asar (3/215) Beyhaki (3/92) el-Elbani es-Sahiha (303)
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den:
أَنَّ
النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ المَسْجِدَ فَدَخَلَ رَجُلٌ فَصَلَّى
ثُمَّ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلَى النَّبِيِّ صلّى الله عليه وسلم فَرَدَّ النَّبِيُّ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَيْهِ السَّلاَمَ فَقَالَ ارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ
تُصَلِّ فَصَلَّى ثُمَّ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَقَالَ ارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ ثَلاَثًا فَقَالَ وَالَّذِي بَعَثَكَ
بِالحَقِّ فَمَا أُحْسِنُ غَيْرَهُ فَعَلِّمْنِي قَالَ إِذَا قُمْتَ إِلَى الصَّلاَةِ
فَكَبِّرْ ثُمَّ اقْرَأْ مَا تَيَسَّرَ مَعَكَ مِنَ القُرْآنِ ثُمَّ ارْكَعْ حَتَّى
تَطْمَئِنَّ رَاكِعًا ثُمَّ ارْفَعْ حَتَّى تَعْتَدِلَ قَائِمًا ثُمَّ اسْجُدْ حَتَّى
تَطْمَئِنَّ سَاجِدًا ثُمَّ ارْفَعْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ جَالِسًا ثُمَّ اسْجُدْ حَتَّى
تَطْمَئِنَّ سَاجِدًا ثُمَّ افْعَلْ ذَلِكَ فِي صَلاَتِكَ كُلِّهَا
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem mescide girdi. Bir adam mescide girip
namaz kıldı. Sonra gelip Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e selam verdi. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem onun selamını cevapladı ve dedi ki:
“Dön, namaz kıl! Zira sen namaz kılmadın.” Adam namaz kılıp
geldi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e selam verdi. Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Dön, namaz kıl! Zira sen namaz kılmadın.” Bu durum üç defa
tekrar etti. Adam dedi ki:
“Seni hak ile gönderene yemin ederim bundan iyisini yapamıyorum. Bana
öğret.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Namaza kalktığın zaman tekbir al, sonra Kur’ân’dan kolayına geleni
oku. Sonra rükûda itminan buluncaya kadar rükû et. Sonra doğrulup ayakta dur.
Sonra secdeye git ve itminan buluncaya kadar secdede kal. Sonra başını kaldır
ve itminan buluncaya kadar otur. Sonra secde et ve itminan buluncaya kadar
secdede kal. Sonra namazının tamamında bunu yap.” Sahih. Buhârî (793, 757) Muslim (397)
Rifâ’a b. Râfî’ radıyallahu
anh şöyle dedi:
جَاءَ
رَجُلٌ وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَالِسٌ فِي الْمَسْجِدِ
فَصَلَّى قَرِيبًا مِنْهُ ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعِدْ صَلَاتَكَ
فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ فَرَجَعَ فَصَلَّى كَنَحْوِ مَا صَلَّى ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى
رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَهُ أَعِدْ صَلَاتَكَ
فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ فَرَجَعَ فَصَلَّى كَنَحْوِ مَا صَلَّى ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى
رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَهُ أَعِدْ صَلَاتَكَ
فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّي فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ عَلِّمْنِي قَالَ إِذَا اسْتَقْبَلْتَ
الْقِبْلَةَ فَكَبِّرْ ثُمَّ اقْرَأْ بِأُمِّ الْقُرْآنِ ثُمَّ اقْرَأْ بِمَا شِئْتَ
فَإِذَا رَكَعْتَ فَاجْعَلْ رَاحَتَيْكَ عَلَى رُكْبَتَيْكَ وَامْدُدْ ظَهْرَكَ وَمَكِّنْ
لِرُكُوعِكَ فَإِذَا رَفَعْتَ رَأْسِكَ فَأَقِمْ صُلْبَكَ حَتَّى تَرْجِعَ الْعِظَامُ
إِلَى مَفَاصِلِهَا فَإِذَا سَجَدْتَ فَمَكِّنْ لِسُجُودِكَ فَإِذَا رَفَعْتَ رَأْسِكَ
فَاجْلِسْ عَلَى فَخِذِكَ الْيُسْرَى ثُمَّ اصْنَعْ ذَلِكَ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ وَسَجْدَةٍ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mescidde oturuyorken bir adam
geldi ve ona yakın bir yerde namaz kıldı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e doğru yöneldi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
“Namazını iade et. Zira sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam döndü
ve aynı şekilde namaz kıldı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e
doğru geldi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
“Namazını iade et, zira sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam döndü
ve yine aynı şekilde namaz kıldı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e doğru geldi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
“Namazını iade et. Sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam dedi ki: “Ey
Allah’ın rasulü! Bana öğret!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
ki:
“Namaza kalktığın zaman
kıbleye dön, tekbir al, sonra Ummu’l-Kur’ân’ı (Fatiha suresini) ve dilediğini
oku. Rüku ettiğinde ellerini dizlerine koy ve sırtını uzat. Rüku’unda
mutemekkin ol (azaların iyice yerleşsin). Başını kaldırdığın zaman kemiklerin
eklemlerine yerleşinceye kadar sırtını doğrult. Secde yaptığın vakit, secdende mütemekkin ol
(azaların iyice yerleşsin). Başını secdeden kaldırdığın zaman da sol baldırının
üzerine otur. Sonra bunu her rekatte ve her secdede yap.” Buhârî'nin şartına göre sahih. Ebû Dâvud
(859) Ahmed (4/340) İbn Mâce (893) Tayalisi (1372) İbn Hibbân (5/89) Taberânî
Mu'cemu'l-Kebîr (5/40) Beyhakî (2/373)
Ebû Abdillah el-Eş’ârî
radıyallahu anh şöyle dedi:
صَلَّى
رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِأَصْحَابِهِ ثُمَّ جَلَسَ فِي
طَائِفَةٍ مِنْهُمْ فَدَخَلَ رَجُلٌ فَقَامَ يُصَلِّي فَجَعَلَ يَرْكَعُ وَيَنْقُرُ
فِي سُجُودِهِ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَتَرَوْنَ هَذَا
مَنْ مَاتَ عَلَى هَذَا مَاتَ عَلَى غَيْرِ مِلَّةِ مُحَمَّدٍ يَنْقُرُ صَلَاتَهُ كَمَا
يَنْقُرُ الْغُرَابُ الدَّمَ إِنَّمَا مَثَلُ الَّذِي يَرْكَعُ وَيَنْقُرُ فِي سُجُودِهِ
كَالْجَائِعِ لَا يَأْكُلُ إِلَّا التَّمْرَةَ وَالتَّمْرَتَيْنِ فَمَاذَا تُغْنِيَانِ
عَنْهُ؟ فَأَسْبِغُوا الْوُضُوءَ وَيْلٌ لِلْأَعْقَابِ مِنَ النَّارِ أَتِمُّوا الرُّكُوعَ
وَالسُّجُودَ
قَالَ
أَبُو صَالِحٍ فَقُلْتُ لِأَبِي عَبْدِ اللَّهِ الْأَشْعَرِيِّ مَنْ حَدَّثَكَ بِهَذَا
الْحَدِيثِ؟ فَقَالَ أُمَرَاءُ الْأَجْنَادِ عَمْرُو بْنُ الْعَاصِ وَخَالِدُ بْنُ
الْوَلِيدِ وَيَزِيدُ بْنُ أَبِي سُفْيَانَ وَشُرَحْبِيلُ بْنُ حَسَنَةَ كُلُّ هَؤُلَاءِ
سَمِعُوهُ مِنَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
“Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem ashabına namazı kıldırdı, sonra onlardan bir grupla oturdu.
Bir adam gelip namaza durdu. Rükû ve secdelerini tavuğun mısır tanelemesi gibi
yaptı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Şunu görüyor musunuz? Kim
bu adamın şu hali (yâni namaz kılışı) üzere ölürse, Muhammed (sallallahu aleyhi
ve sellem)’in dininden başka bir din üzere ölür. Rükû’unu tam yapmayan,
secdelerini karganın gagalaması gibi yapanın misali, bir veya iki hurmadan
başka bir şey yiyeyemeyen aç birisinin misali gibidir. Bu onu doyurur mu?
Abdesti de tam alın. Ateşten yana vay o topuklardan haline! Rüku ve secdeleri
tam yapın!” Hasen. İbn
Huzeyme (665) Ebu Ya’lâ (13/139) Taberani (4/115) Beyhakî (2/89)