DİNLERİNİ SATARAK KÂFİR OLAN TOPLULUKLAR
1- Hasen el-Basri rahimehullah’tan:
أَنَّ الضَّحَّاكَ بْنَ قَيْسٍ، كَتَبَ
إِلَى قَيْسِ بْنِ الْهَيْثَمِ حَيْثُ مَاتَ يَزِيدُ بْنُ مُعَاوِيَةَ: سَلَامٌ عَلَيْكَ
أَمَّا بَعْدُ، فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
يَقُولُ: «إِنَّ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ فِتَنًا كَقِطَعِ الدُّخَانِ، يَمُوتُ مِنْهَا
قَلْبُ الرَّجُلِ كَمَا يَمُوتُ بَدَنُهُ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا، وَيُمْسِي
كَافِرًا، وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا يَبِيعُ فِيهَا أَقْوَامٌ دِينَهُمْ
بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا قَلِيلٍ» وَأَنْ يَزِيدَ قَدْ مَاتَ، وَأَنْتُمْ إِخْوَانُنَا
وَأَشِقَّاؤُنَا
“ed-Dahhak b. Kays radiyallahu anh, Yezid b. Muaviye öldüğü
zaman Kays b. el-Heysem’e şöyle yazdı: “Selam üzerine olsun. Bundan sonra.
Muhakkak ki ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken
işittim:
“Muhakkak ki kıyametten önce duman parçaları gibi fitneler
olacaktır. Bu fitnelerde kişinin kalbi, bedeninin ölmesi gibi ölecektir. Kişi
mü’min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacaktır. Mü’min olarak
akşamlayacak, kafir olarak sabahlayacaktır. Bazı kavimler dinlerini az bir
dünyalık karşılığında satacaktır.” Muhakkak ki Yezid ölmüştür. Sizler ise bizim
kardeşlerimizsiniz.”
Sahih ligayrihi. Hâkim
(3/603) Ahmed (3/453) İbn Ebî Âsım el-Âhad ve'l-Mesânî (857) Taberânî
Mu'cemu'l-Kebîr (8/298) isnadında Ali b. Zeyd b. Cudan vardır.
2- İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَيُغْشِيَنَّ أُمَّتِي مِنْ بَعْدِي فِتَنٌ
كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا،
وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا، يَبِيعُ أَقْوَامٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ
الدُّنْيَا قَلِيلٍ
“Benden sonra ümmetimi karanlık gece parçası gibi
fitneler kuşatacak, kişi onda mü’min olarak sabahlayıp kafir olarak
akşamlayacak, mü’min olarak akşamlayıp kafir olarak sabahlayacaktır. Bazı
kavimler dinlerini az bir dünyalık karşılığında satacaktır.”
Hasen. Hakim
(4/485) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (13/321) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (1959)
el-Elbani es-Sahiha (1267)
3- İbn Mes’ud radiyallahu anh’den aynısı: Nuaym b. Hammad
el-Fiten (14)
4- Enes b. Malik radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ فِتَنٌ كَقِطَعِ
اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا وَيُمْسِي
مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا، يَبِيعُ أَقْوَامٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا
قَلِيلٍ
“Kıyametten önce karanlık gece parçası gibi fitneler
vardır. Kişi onda mü’min olarak sabahlayacak, kafir olarak akşamlayacak, mü’min
olarak akşamlasa kafir olarak sabahlayacaktır. Bazı kavimler az bir dünyalık
karşılığında dinlerini satacaktır.”
Sahih. Hakim
(4/485) Tirmizî (2197) Ebû Ya'lâ (7/252) Firyabi Sıfatu’l-Munafık (104) İbn
Asakir (54/406)
5- Aynısını Nu’man b. Beşir radiyallahu anh rivayet etti: Taberânî
Mu'cemu'l-Evsat (2439) Tayalisi (803) Hakim (3/611) Ahmed (4/273)
6- Aynısını Huzeyfe radiyallahu anh’den: Taberânî
Mu'cemu'l-Evsat (4583)
7- Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
بَادِرُوا بِالْأَعْمَالِ فِتَنًا كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ
يُصْبِحُ الرَّجُلُ مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا أَوْ يُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ
كَافِرًا يَبِيعُ دِينَهُ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا
“Karanlık gecenin karanlıklarına benzeyen fitneler zuhur etmeden
amellerde acele edin. Kişi mü'min olarak sabahlayacak; kâfir olarak
akşamlayacak yahut mü'min olarak akşamlayacak kâfir olarak sabahlayacak, dinini
bir dünya malı karşılığında satacaktır.”
Sahih. Muslim
(118) Tirmizî (2195) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (2370) İshak b. Rahuye (441)
8- Ebu’d-Derda radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَيَكْفُرَنَّ أَقْوَامٌ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ»
، فَبَلَغَ ذَلِكَ أَبَا الدَّرْدَاءِ فَأَتَاهُ فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ بَلَغَنِي
أَنَّكَ قُلْتَ: «لَيَكْفُرَنَّ أَقْوَامٌ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ قَالَ: «نَعَمْ وَلَسْتَ
مِنْهُمْ
“Muhakkak ki bazı kavimler imanlarından sonra kafir
olacaklar.” Bu Ebu’d-Derda radiyallahu anh’e ulaşınca Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’e gidip dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Senin: “Muhakkak ki bazı kavimler
imanlarından sonra kafir olacaklar” dediğin bana ulaştı.” Buyurdu ki:
“Evet, sen onlardan değilsin.”
Sahih. Firyabi
Sıfatu’n-Nifak (107)
9- Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma dedi ki:
لَيَأْتِيَنَّ عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ
يَجْتَمِعُونَ فِي الْمَسَاجِدِ وَمَا فِيهِمْ مُؤْمِنٌ
“İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, mescidlerde cemaat
olacaklar ama aralarında bir mü’min bulunmayacak.”
Buhârî
ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Ebî Şeybe el-İman (101) İbn Ebî Şeybe Musannef (6/163, 7/505) Vekî
Zuhd (271) Hâkim (4/489) Firyabi Sıfatu’n-Nifak (101-103) Acurri eş-Şeria
(260-262) Hallal es-Sunne (1308) Tahavî Şerhu Muşkili’l-Asar (691)
10- Abdullah b.
Mes’ud radıyallahu anh’den:
أَوَّلُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْ دِينِكُمُ
الْأَمَانَةَ وَآخَرُ مَا يَبْقَى الصَّلَاةُ وَلَيُصَلِّيَنَّ قَوْمٌ لَا إِيمَانَ
لَهُمْ
“Dininizden ilk
kaybedeceğiniz şey emanettir. Dinden son kalan şey ise namaz olacak, dini
(diğer rivayette imanları) olmayan bir topluluk namaz kılacaktır.”
Hasen. Taberani (9/141, 312) Hâkim (4/549) Said
b. Mansur Tefsir (97) Abdurrazzak (3/362) İbn Ebî Şeybe (8/337) Hatib Tarih
(12/79) İbn Batta el-İbane (5/365) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (176) Hallal
es-Sunne (1391) Nuaym b. Hammad el-Fiten (1685) İbn Ebi’d-Dunya
Mekarimu’l-Ahlak (267, 274) Beyhakî Şuab (2/356)
11- Hayseme
rahimehullah’tan: “İbn Ömer radiyallahu anhuma dedi ki:
وَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ
يَجْتَمِعُونَ فِي مَسَاجِدِهِمْ يَقْرَأُونَ الْقُرْآنَ لَيْسَ فِيهِمْ مُؤْمِنٌ
“İnsanlar
üzerine bir zaman gelir, mescidlerde toplanıp Kur’ân okurlar, aralarında mü’min
bulunmaz.”
Buhârî ve Muslim'in
şartlarına göre sahih. Hallal, es-Sunne (1609)
12- Kays b.
es-Seken rahimehullah’tan: “Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:
يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَوْ رَمَيْتَ
بِسَهْمٍ يَوْمَ الْجُمُعَةِ لَمْ يُصِبْ إِلَّا كَافِرًا أَوْ مُنَافِقًا
“İnsanlar
üzerine bir zaman gelecek, şayet Cuma günü bir ok atsan, ancak bir kâfire veya
münafığa isabet edecektir.”
Muslim'in şartına göre sahih.
İbn Batta el-İbane (1/175)
13- Ebu Muleyke ez-Zimari radiyallahu anh’den:
إِنَّ الرَّجُلَ لَيَدْخُلُ عَلَى الْإِمَامِ
فَمَا يَخْرُجُ إِلَّا مُشْرِكًا أَوْ مُنَافِقًا إِنْ أَعْطَاهُ نَسِيَ الَّذِي أَعْطَاهُ
وَحَمِدَهُ وَإِنْ مَنَعَهُ خَرَجَ يَذُمُّهُ وَيَعِيبُهُ فَإِذَا فَعَلَ هَذَا بِالْإِمَامِ
فَقَدْ نَافَقَ وَأَشْرَكَ وَإِنَّمَا يَمْنَعُ وَيُعْطِي اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ
“Muhakkak ki kişi yöneticinin yanına girer de onun yanından
ancak bir müşrik veya bir münafık olarak çıkar. Yönetici kendisine bağışta
bulunduğundan asıl bağışta bulunanı (Allah’ı) unutur ve yöneticiyi över. Yönetici
bağışta bulunmazsa onu kınayarak ve kötüleyerek çıkar. Yöneticiye bunu yaptığı
zaman münafıklık yapmış veya şirk koşmuş olur. Hâlbuki veren de vermeyen de
Allah Azze ve Celle’dir.”
Sahih mevkuf. Firyabi
Sıfatu’n-Nifak (105)
14- Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh şöyle demiştir:
إِنَّ الرَّجُلَ لَيَخْرُجُ
مِنْ بَيْتِهِ وَمَعَهُ دِينُهُ، فَيَلْقَى الرَّجُلَ لَهُ إِلَيْهِ الْحَاجَةُ فَيَقُولُ:
إِنَّكَ لَذَيْتَ وَذَيْتَ، يُثْنِي عَلَيْهِ، وَعَسَى أَنْ لا يُخَلِّيَ مِنْ حَاجَتِهِ
بِشَيْءٍ فَيَرْجِعُ وَقَدْ أَسَخْطَ اللَّهُ عَلَيْهِ، وَمَا مَعَهُ مِنْ دِينِهِ
شَيْءٌ
“Muhakkak ki kişi evinden diniyle çıkar, kendisine muhtaç
olduğu biriyle karşılaşır ve ona: “Sen şöylesin, sen böylesin” diyerek över.
Belki de ihtiyacından bir şeyi de alamaz ve Allah’ı gazaplandırmış olarak
döner, yanında dininden de bir şey kalmaz.”
Buhârî ve Muslim'in
şartlarına göre sahih. Mervezi Ahbaru’ş-Şuyuh (212) Hâkim (4/483)
el-Hallal es-Sunne (1487) Hennad b. es-Seri Zuhd (1153) Firyabi Sıfatu’n-Nifak
(106) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (11842) İbnu’l-Mubarek Zühd (382) Taberânî
Mu'cemu'l-Kebîr (9/107) İbn Batta el-İbane (2/748) Hallal es-Sunne (1487)
15- Ummu’d-Derda radiyallahu anha’dan:
أَنَّ أَبَا الدَّرْدَاءِ، كَانَ إِذَا
رَأَى الْمَيِّتَ قَدْ مَاتَ عَلَى حَالٍ صَالِحَةٍ قَالَ: هَنِيئًا لَهُ لَيْتَنِي
بِذَلِكَ فَقَالَتْ لَهُ أُمُّ الدَّرْدَاءِ: لِمَ تَقُولُ ذَلِكَ؟ فَقَالَ: هَلْ تَعْلَمِينَ
يَا حَمْقَاءُ أَنَّ الرَّجُلَ يُصْبِحُ مُؤْمِنًا وَيُمْسِي مُنَافِقًا؟ قَالَتْ:
وَكَيْفَ؟ قَالَ: يُسْلَبُ إِيمَانَهُ وَلَا يَشْعُرُ لَأَنَا
لِهَذَا بِالْمَوْتِ أَغْبَطُ مِنِّي لِهَذَا بِالْبَقَاءِ فِي الصَّلَاةِ وَالصِّيَامِ
“Ebu’d-Derda radiyallahu anh iyi bir hal üzere ölen birinbi
gördüğü zaman: “Ona kutlu olsun. Keşke ben de öyle olsam” derdi. Ummu’d-Derda
ona dedi ki: “Neden böyle söylüyorsun?” O da dedi ki:
“Ey ahmak! Bilmiyor musun kişi mü’min olarak sabahlar,
münafık olarak akşamlar.” Ummu’d-Derda: “Nasıl?” dedi. Dedi ki:
“Kişi farkında olmadan imanı kendisinden sıyrılıp alınır.
Elbette benim için şu adam gibi (iman üzere) ölmek, namazla ve oruçla kalmaktan
daha sevimlidir.”
Sahih mevkuf. Firyabi
Sıfatu’n-Nifak (114-115)
16- Sevban radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
إِنِّي لَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي إِلَّا
الْأَئِمَّةَ الْمُضِلِّينَ وَلَنْ تَقُومَ السَّاعَةُ حَتَّى تَلْحَقَ قَبَائِلُ مِنْ
أُمَّتِي بِالْمُشْرِكِينَ وَحَتَّى تَعْبُدَ قَبَائِلُ مِنْ أُمَّتِي الْأَوْثَانَ
وَإِذَا وُضِعَ السَّيْفُ فِي أُمَّتِي لَمْ يُرْفَعْ عَنْهَا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ
“Muhakkak ki ben ümmetim için kendilerini
yoldan çıkaracak olan yöneticilerden endişe ediyorum. Ümmetimden bazı kabileler
müşriklere katılmadıkça ve ümmetimden bazı kabileler putlara tapmadıkça kıyamet
kopmaz. Ümmetimin arasına kılıç girdi mi de artık bu kılıç, kıyamet gününe
kadar bir daha aradan çıkmaz.”
Muslim'in şartına göre sahih. Hâkim (4/496) Ahmed (5/278, 284) Tayalisi
(1084) Tirmizî (2219) Ebû Dâvûd (4252) İbn Mâce (3952) Abdurrazzak Tefsir (2/210)
İbn Hibbân (16/223) Bezzar (8/413) Temmam Fevaid (1657) Taberânî Evsat (8/201)
İbn Ebî Âsım el-Âhad ve'l-Mesânî (457) İsmail b. İshak el-Kadı Hadisu Ebi Eyyub
es-Sahtiyani (19) Beyhakî (9/181) Beyhakî Delail (6/527)
17- Ebu Hureyre radiyallahu
anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Nasr suresini okudu ve şöyle
buyurdu:
لَيُخْرِجَنَّ مِنْهُ أفْوَاجا كَمَا دَخَلُوا
فِيهِ أفْوَاجا
“İnsanlar bu dine bölük bölük
girdikleri gibi, bölük bölük dinden çıkacaklardır.”
Sahih.
Hâkim (4/496) Dârimî (91) Ebu Amr ed-Dani Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (417)
18- Ebu Ammar rahimehullah’tan:
“Cabir b. Abdillah radiyallahu anhuma’nın komşusu dedi ki:
“Cabir b. Abdillah radiyallahu
anhuma bana geldi ve selam verdi. Ona insanların fırkalaşmalarından ve
çıkardıkları şeylerden bahsetmeye başladım. Cabir radiyallahu anh ağladı ve
sonra dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
إِنَّ النَّاسَ دَخَلُوا فِي دِينِ اللِّه أفْوَاجا
وَسَيَخْرُجُونَ مِنْهُ أفْوَاجا
“İnsanlar bu dine bölük bölük girdiler ve bölük bölük de çıkacaklardır.”
Hasen ligayrihi. Ahmed (3/343) İbn Batta
el-İbane (137)
19- Abdurrahman
b. Avf radiyallahu anh dedi ki:
دَخَلْتُ عَلَى عُمَرَ فَقَالَ:يَا
عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ أَتَخْشَى أَنْ يَتْرُكَ النَّاسُ الْإِسْلَامَ
وَيَخْرُجُونَ مِنْهُ؟ قُلْتُ لَا إِنْ شَاءَ اللَّهُ وَكَيْفَ يَتْرُكُونَهُ
وَفِيهِمْ كِتَابُ اللَّهِ وَسُنَنُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ؟ فَقَالَ لَئِنْ كَانَ مِنْ ذَلِكَ شَيْءٌ لَيَكُونَنَّ بَنُو فُلَانٍ
“Ömer
radiyallahu anh’ın yanına girdim. Dedi ki: “Ey Abdurrahman b. Avf! İnsanların
İslam’ı terk edip ondan çıkacaklarından korkuyor musun?” Ben dedim ki:
“Hayır, Allah
dilerse. Allah’ın kitabı ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti
aralarında iken nasıl onu terk ederler?” Ömer radiyallahu anh dedi ki: “Eğer
böyle bir şey olursa mutlaka falan oğullarında olacaktır.”
Muslim'in şartına göre sahih.
Taberânî Evsat (2/303)
SÜNNETE SARILAN GARİPLERİN TUTUMU
20- İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا، وَسَيَعُودُ
غَرِيبًا، فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ، وَإِنَّ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ فِتَنًا كَقِطَعِ
اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُمْسِي الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا، وَيُصْبِحُ كَافِرًا،
وَيُصْبِحُ مُؤْمِنًا، وَيُمْسِي كَافِرًا، يَبِيعُ أَقْوَامٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ
الدُّنْيَا
“Muhakkak İslam garip başladı, tekrar garipliğine
dönecektir. Gariplere müjdeler olsun. Muhakkak ki kıyametin önünde karanlık
gece parçası gibi fitneler vardır. Kişi onda mü’min olarak akşamlar, kafir
olarak sabahlar. Mü’min olarak sabahlar, kafir olarak akşamlar. Bazı kavimler
dinlerini dünyalık karşılığında satacaktır.”
Sahih ligayrihi. Taberânî
Mu'cemu'l-Evsat (5806) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (11/70) isnadında Leys b. Ebi
Suleym vardır.
21- Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
وَيْلٌ لِلْعَرَبِ مِنْ شَرٍّ
قَدِ اقْتَرَبَ، فِتَنًا كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ مُؤْمِنًا، وَيُمْسِي كَافِرًا، يَبِيعُ قَوْمٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ
الدُّنْيَا قَلِيلٍ، الْمُتَمَسِّكُ يَوْمَئِذٍ بِدِينِهِ كَالْقَابِضِ عَلَى الْجَمْرِ
- أَوْ قَالَ: عَلَى الشَّوْكِ
“Yaklaşan şerden ve karanlık gece parçası gibi
fitnelerden dolayı Araba yazık! Kişi mü’min olarak sabahlar, kafir olarak
akşamlar. Bazı kavimler dinlerini az bir dünyalığa satarlar. O günlerde dinine
tutunan tıpkı bir kor parçası veya diken üzerinde tutunuyor gibidir.”
Hasen. Ahmed
(2/390) Firyabi Sıfatu’n-Nifak (94)
22- Abdullah b. el-Mubarek rahimehullah şöyle demiştir:
اعْلَمْ أَخِي أَنَّ الْمَوْتَ الْيَوْمَ
كَرَامَةٌ لِكُلِّ مُسْلِمٍ لَقِيَ اللَّهَ عَلَى السُّنَّةِ؛ فَإِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا
إِلَيْهِ رَاجِعُونَ , فَإِلَى اللَّهِ نَشْكُو وَحْشَتَنَا , وَذَهَابَ الْإِخْوَانِ
, وَقِلَّةَ الْأَعْوَانِ , وَظُهُورَ الْبِدَعِ , وَإِلَى اللَّهِ نَشْكُو عَظِيمَ
مَا حَلَّ بِهَذِهِ الْأُمَّةِ مِنْ ذَهَابِ الْعُلَمَاءِ أَهْلِ السُّنَّةِ , وَظُهُورِ
الْبِدَعِ , وَقَدْ أَصْبَحْنَا فِي زَمَانٍ شَدِيدٍ وَهَرْجٍ عَظِيمٍ , إِنَّ رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَخَوَّفَ عَلَيْنَا مَا قَدْ أَضَلَّنَا
, وَمَا قَدْ أَصْبَحْنَا فِيهِ , فَحَذَّرَنَا وَتَقَدَّمَ إِلَيْنَا فِيهِ بِقَوْلِ
أَبِي هُرَيْرَةَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «أَتَتْكُمْ
فِتَنٌ كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ , يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي
كَافِرًا , وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا , يَبِيعُ فِيهَا أَقْوَامٌ دِينَهُمْ
بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا
“Bil ki ey kardeş! Muhakkak ki bugün ölmek ve Allahın
huzuruna sünnet üzere çıkmak her müslüman için bir ikramdır. Muhakkak biz Allah’a
aidiz ve O’na dönücüleriz. Yalnızlığımızı Allah’a şikayet ediyoruz. Kardeşler
gitti, yardımcılar azaldı, bid’atler galip geldi, Ümmetin başına gelenler,
alimlerin ve sünnet ehlinin gidişi ve bidatlerin galip gelmesinden dolayı Allah’a
şikayetimiz büyüktür. Nitekim şiddetli bir zamanı ve büyük kargaşayı yaşıyoruz.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bizi saptıracak olan şeylerden korkusunu
bildirmiştir. Biz şimdi onun içindeyiz. Bizi sakındırmış ve bu durumu
sunmuştur. Ebu Hureyre radiyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
“Size karanlık gece parçası gibi fitneler gelecek, o
fitnelerde kişi mü’min olarak sabahlayacak, kafir olarak akşamlayacak, mü’min
olarak akşamlasa kafir olarak sabahlayacaklar. Bazı kavimler dinlerini dünya
için satacaktır.”
Sahih maktu. İbn
Vaddah el-Bid’a (234)
23- İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ نَاسًا مِنْ أُمَّتِي
سَيَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ وَيَتَعَمَّقُونَ فِي الدِّينِ يَأْتِيهِمُ الشَّيْطَانُ،
فَيَقُولُ: لَوْ مَا أَتَيْتُمُ الْمُلُوكَ فَأَصَبْتُمْ مِنْ دُنْيَاهُمْ وَاعْتَزَلْتُمُوهُمْ
بِدِينِكُمْ إِلا وَلا يَكُونُ ذَلِكَ إِلا كَمَا لَا يَجْتَنِي مِنَ الْقَتَادِ إِلا الشَّوْكَ، كَذَلِكَ لَا يَجْتَنِي مِنْ قُرْبِهِمْ إِلا الْخَطَايَا
“Muhakkak ki ümmetimden bazı insanlar Kur’an’ı
okuyacaklar, dinde derinleşecekler, şeytan onlara gelerek diyecek ki: “Keşke
yöneticilere gitseniz de onların dünyalıklarından nasibinizi alsanız, dininizle
de onlardan uzak durursunuz.” Dikkat edin! Böyle bir şey olamaz! Geven
ağacından dikenden başka şey toplanmadığı gibi onlara yakınlıktan da günahlardan
başka bir şey elde edilmez.”
Sahih ligayrihi. Ziyâu'l-Makdisî el-Muhtâre (11/167) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat
(8236) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (2556) İbn Mâce (255) Ebu Bekr el-Mervezi
Ahbaru’ş-Şuyuh (213) Ahi Mimi ed-Dekkak Fevaid (361) İbn Asakir Tarih (64/314) Burhanuddin
el-Halebi Ucaletu’l-İmla (1/38) el-Elbani ed-Daife (1250, 2625)
İbn Mace şu lafızla rivayet etti:
إِنَّ أُنَاسًا مِنْ أُمَّتِي سَيَتَفَقَّهُونَ
فِي الدِّينِ، وَيَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ، وَيَقُولُونَ: نَأْتِي الْأُمَرَاءَ فَنُصِيبُ
مِنْ دُنْيَاهُمْ، وَنَعْتَزِلُهُمْ بِدِينِنَا، وَلَا يَكُونُ ذَلِكَ، كَمَا لَا يُجْتَنَى
مِنَ الْقَتَادِ إِلَّا الشَّوْكُ، كَذَلِكَ لَا يُجْتَنَى مِنْ قُرْبِهِمْ إِلَّا
الْخَطَايَا
“Muhakkak ki
ümmetimden bazı insanlar dinde fıkıh öğrenecek ve Kur’ân öğrenecekler,
diyecekler ki: “İdarecilere gidelim ve dünyalıklarından nasip alalım, dinimizle
de onlardan uzak dururuz.” Bu olamaz! Geven ağacağından dikenden başka bir şey
toplanamadığı gibi onlara yakınlıktan da günahlardan başka bir şey elde edilmez.”
Munziri: ravileri güvenilir dedi. Busayri dedi ki: “İsnadında
(Ebu’l-Mugira) Ubeydullah b. (el-Mugira b.) Ebi Burde tanınmıyor” el-Elbani ve
Şuayb arnaut zayıf dedi. Ziyau’l-Makdisi’nin
bu hadisi tahric etmesi onun indinde Ebu’l-Mugira’nın sika olduğunu gösteriyor.
Ancak Ziyau’l-Makdisi tevsikte mutesahillerden olduğu olduğu için bu kabul
görmemiştir. Sonuç olarak bu hadis bu isnadla zayıftır. Ancak şahit ve mutabaat
getirilmeye musaittir. Hadisin içeriğini mana olarak destekleyen bazı
rivayetler vardır:
* İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
مَنْ سَكَنَ الْبَادِيَةَ
جَفَا وَمَنِ اتَّبَعَ الصَّيْدَ غَفَلَ وَمَنْ أَتَى السُّلْطَانَ افْتُتِنَ
“Badiye’de (kırsalda) yerleşen kabalaşır. Avın peşini takip eden
gafil olur. İdarecilere giden fitneye düşer.”
Sahih.
Ahmed (1/357) Ebû Dâvûd (2859) Tirmizî (2256) Nesâî (4309) Taberânî
Mu'cemu'l-Evsat (556) Beyhakî (10/101) Beyhakî Şuabu’l-İman (9402)
* Ebu Hureyre radiyallahu anh’den rivayet ediyorlar: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ سَكَنَ الْبَادِيَةَ
جَفَا، وَمَنِ اتَّبَعَ الصَّيْدَ غَفَلَ، وَمَنْ أَتَى السُّلْطَانَ افْتُتِنَ وَمَا ازْدَادَ عَبْدٌ مِنَ السُّلْطَانِ دُنُوًّا إِلَّا ازْدَادَ
مِنَ اللَّهِ بُعْدًا
“Badiyede (kırsalda) yerleşen kabalaşır. Avın peşini takip eden gafil
olur. Yöneticilerin kapısına giden fitneye düşer. Kişi yöneticiye yakınlaştıkça
Allah’tan uzaklaşır.”
Sahih. Ebû Dâvûd
(2860) Ahmed (2/371, 441) İshak b. Rahuye (429) Beyhakî (10/101) Beyhakî
Şuabu’l-İman (9403) Deylemi (5732)
* Hadisin daha başka birçok şahitleri zayıf yollarla
gelmiştir. Bu rivayetler için İmam Suyuti’nin Ma Ravahu’l-Esatin adlı
risalesine bakılabilir.
24- Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ مِنْ بَعْدِي أَيَّامَ الصَّبْرِ
الْمُتَمَسِّكُ فِيهِنَّ بِمِثْلِ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ لَهُ كَأَجْرِ خَمْسِينَ عَامِلا
“Muhakkak ki benden sonra sabır günleri vardır. O günlerde sizin
üzerinde bulunduğunuz esaslara tutunanlara amel eden elli kişinin ecri gibi
ecir vardır.”
Muslim'in
şartına göre sahih. Ebu İshak el-Muzekkî el-Muzekkiyyat (88) Şecerî
Emali (2170, 2363) el-Hasen b. Ahmed el-Attar, Futya ve Cevabuha (el yazma
no:24)
25- İbn Mes’ud radiyallahu anh’den:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ الْمُتَمَسِّكُ
فِيهِ بِسُنَّتِي عِنْدَ اخْتِلافِ أُمَّتِي كَالْقَابِضِ عَلَى الْجَمْرِ
“İnsanlar üzerine bir zaman gelir,
ümmetimin ihtilafı halinde sünnetime tutunan, kor üzerine tutunmuş gibi olur.”
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebu
Tahir es-Silefî Meşyehatu’l-Bağdadiye (el yazma, no:11) Hakîm et-Tirmizî
Nevadiru’l-Usul (87, 1010) Kelabazi Meaniyu’l-Ahbar (1/374) Ziyau’l-Makdisi
el-Munteka Min Mesmuati Merv (591) el-Elbani es-Sahiha (2/646)
26 Aynısını Enes b. Malik radiyallahu anh
rivayet etmiştir.
Sahih.
Tirmizî (2260) İbn Batta el-İbane (1/196) İbn Cemaa el-Ahadisi’t-Tisaiyye
(s.239) Ebu Bekr el-Meragi Meşyeha (s.328) İbn Asakir Mu’cem (710) İbnu’l-Adim
Bugyetu’t-Taleb (4/1832) Lisanuddin İbnu’l-Hatib el-İhata Fi Ahbari Girnata
(2/145)
27- Utbe b. Gazvan radiyallahu anhden: “Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ وَرَاءَكُمْ أَيَّامَ الصَّبْرِ
الْمُتَمَسِّكُ فِيهِنَّ يَوْمَئِذٍ بِمِثْلِ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ لَهُ كَأَجْرِ
خَمْسِينَ مِنْكُمْ قَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَوَمِنْهُمْ؟ قَالَ لَا بَلْ مِنْكُمْ
قَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَوَمِنْهُمْ؟ قَالَ لَا بَلْ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ
أَوْ أَرْبَعًا
“Muhakkak ki sizin arkanızda sabır günleri vardır.
O günlerde sizin üzerinde bulunduğunuz şeye tutunana sizden elli kişinin ecri
gibi ecir vardır.” Dediler ki: “Ey Allah’ın nebîsi! Kendilerinden elli kişi
mi?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Hayır, bilakis sizden elli kişi” buyurdu.
Dediler ki: “Ey Allah’ın nebisi! Kendilerinden elli kişi mi?” Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem:
“Hayır, bilakis sizden elli kişi” buyurdu. Bunu
üç veya dört defa tekrar etti.”
Sahih.
Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (3121) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (17/117) Taberani
Musnedu’ş-Şamiyyin (17) el-Elbani es-Sahiha (494) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin
(17)
28- Aynısını Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh
rivayet etmiştir.
Sahih.
Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (10/182) Bezzar (5/178) el-Elbani es-Sahiha (494)
29- Ebu
Umeyye eş-Şa’bânî rahimehullah’tan:
أَتَيْتُ أَبَا ثَعْلَبَةَ الخُشَنِيَّ
فَقُلْتُ لَهُ كَيْفَ تَصْنَعُ بِهَذِهِ الآيَةِ؟ قَالَ أَيَّةُ آيَةٍ؟ قُلْتُ قَوْلُهُ
تَعَالَى {يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ
مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ} قَالَ أَمَا وَاللَّهِ لَقَدْ سَأَلْتَ عَنْهَا خَبِيرًا
سَأَلْتُ عَنْهَا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ بَلْ
ائْتَمِرُوا بِالمَعْرُوفِ وَتَنَاهَوْا عَنِ المُنْكَرِ حَتَّى إِذَا رَأَيْتَ شُحًّا
مُطَاعًا وَهَوًى مُتَّبَعًا وَدُنْيَا مُؤْثَرَةً وَإِعْجَابَ كُلِّ ذِي رَأْيٍ بِرَأْيِهِ
فَعَلَيْكَ بِخَاصَّةِ نَفْسِكَ وَدَعِ العَوَامَّ فَإِنَّ مِنْ وَرَائِكُمْ أَيَّامًا
الصَّبْرُ فِيهِنَّ مِثْلُ القَبْضِ عَلَى الجَمْرِ لِلْعَامِلِ فِيهِنَّ مِثْلُ أَجْرِ
خَمْسِينَ رَجُلًا يَعْمَلُونَ مِثْلَ عَمَلِكُمْ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ المُبَارَكِ
وَزَادَنِي غَيْرُ عُتْبَةَ قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَجْرُ خَمْسِينَ رَجُلًا مِنَّا
أَوْ مِنْهُمْ قَالَ بَلْ أَجْرُ خَمْسِينَ رَجُلًا مِنْكُمْ
“Ebu
Sa’lebe el-Huşenî radıyallahu anh’ın yanına gidip: “Şu ayetle nasıl amel
ediyorsun?” dedim. O: “Hangi ayet?” dedi. Ben dedim ki:
“Allah
Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz takdirde
o sapanlar size zarar vermez.” (Maide 105) Dedi ki:
“Vallahi
bu soruyu bu ayetten haberdar olan birine sordun. Bunu Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’e sorduğumda şöyle buyurdu:
“Siz
iyiliği emredip kötülükten yasaklayın. Ancak cimriliğe boyun eğildiğini, hevâya
tabi olunduğunu, dünyanın ahirete tercih edildiğini ve her görüş sahibinin
kendi görüşünü beğendiğini gördüğün zaman kendi nefsine bak ve toplumun
sorumluluğunu üzerinden at. Şüphesiz arkanızda sabır gerektirecek günler
vardır. O gün sabreden kişi ellerinde kor tutmuş gibi olacaktır. O zaman salih
amel işleyenlerin ecri, sizin gibi amel işleyen elli kişinin ecri kadardır.”
Denildi ki:
“Ey
Allah’ın rasulü! Bizden elli kişinin ecri mi, yoksa onlardan elli kişi mi?”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Bilakis
sizden elli kişinin ecri.”
Hasen.
Tirmizî (3058) İbn Mâce (4014) Taberî (9/48) İbn Ebî Hâtim (6915) Taberânî
(22/220) Hâkim (4/332) İbn Hibbân (2/108) Taberî Tefsir (9/48)
30- Enes radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
أَنْتُمُ الْيَوْمَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ
رَبِّكُمْ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُجَاهِدُونَ
فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَنْتُمُ الْآنَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ لَمْ تَظْهَرْ
فِيكُمُ السَّكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْجَهْلِ وَسَكْرَةُ الْعَيْشِ الْعَامِلُونَ يَوْمَئِذٍ
بِالْكِتَابِ سِرًّا وَعَلَانِيَةً فَالتَّابِعُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ
وَالْأَنْصَارِ لَهُمْ أَجْرُ الْمُحْسِنِينَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مِنَّا أَوْ
مِنْهُمْ؟ قَالَ بَلْ مِنْكُمْ
“Sizler bugün rabbinizin açık delili üzeresiniz. İyiliği emreder ve
münkerden yasaklarsınız. Allah yolunda cihad edersiniz. Sizler aranızda iki
sarhoşluk ortaya çıkıncaya kadar şuan rabbinizin açık delili üzeresiniz:
Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi sarhoşluğu! O gün gizlide ve açıkta kitap
ve sünnet ile amel edenlere ve ilk muhacirlerle ensara tabi olanlara
muhsinlerin (iyi amellerde bulunanların) ecri vardır.” Dediler ki: “Ey
Allah’ın rasulü! Bizden mi onlardan mı?” Buyurdu ki:
“Bilakis sizden” Ebu’ş-Şeyh’in rivayetinde lafzı şu şekildedir:
وَسَتُحَوَّلُونَ
عَنْ ذَلِكَ فَلَا تَأْمُرُونَ بِمَعْرُوفٍ وَلَا تَنْهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ وَلَا تُجَاهِدُونَ
فِي اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ الْقَائِمُونَ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ لَهُ
أَجْرُ خَمْسِينَ صِدِّيقًا قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مِنَّا أَوْ مِنْهُمْ؟ قَالَ
بَلْ مِنْكُمْ
“…Sonra durumunuz değişir, iyiliği emretmez, münkeri yasaklamaz ve Allah
Azze ve Celle’nin yolunda cihad etmez olursunuz. O gün Kitap ve sünneti ikame
edenlere elli sıddıkın ecri vardır.” Dediler ki: “Ey Allah’ın rasulü!
Bizden mi, onlardan mı elli sıddık?” Buyurdu ki:
“Bilakis sizden.”
Sahih. İbn
Ebi'd-Dunyâ ez-Zuhd (533) Ebu’ş-Şeyh el-Emsal (233) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ
(8/49)
31- Said b.
Ebi’l-Hasen rahimehullah’tan mürsel olarak aynısı: İbn Vaddah el-Bid’a (190)
İbn Ebi'd-Dunyâ el-Emru bi’l-Ma’ruf (30)
32- Mu’âz b. Cebel radıyallahu anh’den: Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
إِنَّكُمْ عَلَى
بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ مَا لَمْ تَظْهَرْ فِيكُمْ سَكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْجَهْلِ
وَسَكْرَةُ حُبِّ الْعَيْشِ وَأَنْتُمْ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ
الْمُنْكَرِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَإِذَا ظَهَرَ فِيكُمْ حُبُّ الدُّنْيَا
فَلَا تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَلَا تَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَلَا تُجَاهِدُونَ
فِي سَبِيلِ اللَّهِ الْقَائِلُونَ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ كَالسَّابِقِينَ
الْأَوَّلِينَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ
“Şüphesiz sizler aranızda iki sarhoşluk ortaya çıkmadığı sürece Rabbinizin
açık delili üzere olacaksınız; Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi sarhoşluğu!
Sizler iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarsınız. Allah yolunda da cihad
edersiniz. Aranızda dünya sevgisi ortaya çıkarsa ne iyiliği emredip kötülükten
yasaklarsınız ve ne de Allah yolunda cihad edersiniz! İşte o gün Kitap ve
Sünnet ile konuşanlar, Ensâr ve Muhacirlerden öne geçenler gibidirler!”
Hasen. Bezzâr (7/80) İbn
Vaddah el-Bid’a (220) el-Esbehani et-Tergib (290) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ
(8/49) Mizzî Tehzîbu’l-Kemâl (3/221)
33- es-Salt b. Tarif – Medain’li bir şeyh yoluyla aynısı:
İbn Ebi'd-Dunyâ el-Emru bi’l-Ma’ruf (94) Hakîm et-Tirmizî Nevadiru’l-Usul
(1016) Abdulgani el-Makdisi el-Emru Bi’l-Ma’ruf (85) Salt b. Tarif hakkında
Darekutni: “Sakıncasız” demiştir. Diğer ravileri güvenilirdir. Eğer Medain’li
şeyh sahabe ise isnadı hasendir.
34- Aişe radiyallahu anha’dan şahidi: Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (8/48) Deylemi (4293) isnadında İbrahim b. Şuayb el-Havlani
meçhuldür.
35- Urve b. ez-Zubeyr rahimehullah’tan mürsel olarak aynısı:
İbn Ebi'd-Dunyâ el-Ukubat (79) İbn Ebi'd-Dunyâ el-Emru bi’l-Ma’ruf (33) Ebû
Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/48) isnadında Yusuf b. Şuayb meçhuldür.
37- Abdullah b. Amr b. el As radıyallahu anhuma’dan: “Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
طُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قُلْنَا وَمَا الْغُرَبَاءُ؟
قَالَ قَوْمٌ صَالِحُونَ قَلِيلٌ فِي نَاسِ سَوْءٍ كَثِيرٍ مَنْ يَعْصِيهِمْ أَكْثَرُ
مِمَّنْ يُطِيعُهُمْ
"Gariplere müjdeler olsun." Denildi ki: “Garipler
kimlerdir?” Şöyle buyurdu:
"Kötü insanlar içindeki Salih insanlardır. Onlara isyan edenler,
itaat edenlerden fazladır.”
Sahih ligayrihi. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (8986) Taberânî
Mu'cemu'l-Kebîr (13/363, 17/16) Ahmed (2/177, 222) İbn Mubarek Zühd (s.267) İbnu’l-Mubarek
Musned (23) İbn Vaddah el-Bid’a (168) Fesevi Marife (2/297) Acurri el-Guraba
(6) Hatib el-Muttefak el-Mufterak (354) Deylemi (3937) Iraki el-Muğni (108) el-Elbani es-Sahiha
(1619)
38- Abdullah b.
Mes’ud radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا
وَسَيَعُودُ كَمَا بَدَأَ غَرِيبًا فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قِيلَ وَمَنْ هُمْ يَا
رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ الَّذِينَ يُصْلِحُونَ إِذَا فَسَدَ النَّاسُ
“Muhakkak ki
İslam garip başlamıştır, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir.
Gariplere müjdeler olsun.” Denildi ki: “Onlar kimlerdir ey Allah’ın
rasulü!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanlar
bozulduğu zaman düzeltip ıslah edenlerdir.”
Muslim'in şartına göre sahih.
el-Acurri el-Guraba (s.15) Ebu Amr ed-Dânî Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (228)
el-Elbani es-Sahiha (1273)
39- Ebu Hureyre
radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا
وَسَيَعُودُ كَمَا بَدَأَ فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قِيلَ يا رسول الله! وما
الْغُرَبَاءُ؟ قَالَ النُّزَّاعُ مِنَ الْقَبَائِلِ
“Muhakkak ki
İslam garip başlamıştır, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir.
Gariplere müjdeler olsun.” Denildi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Garipler nedir”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kabilelerinden
ayrılanlardır.”
Buhârî ve Muslim'in
şartlarına göre sahih. Herevi Zemmu’l-Kelam (1470) Muslim muhtasar
olarak (145)
40- Aişe
radıyallahu anha’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَا يَذْهَبُ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ حَتَّى تُعْبَدَ
اللَّاتُ وَالْعُزَّى فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللهِ إِنْ كُنْتُ لَأَظُنُّ حِينَ
أَنْزَلَ اللهُ {هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ
لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ} أَنَّ ذَلِكَ
تَامًّا قَالَ إِنَّهُ سَيَكُونُ مِنْ ذَلِكَ مَا شَاءَ اللهُ ثُمَّ يَبْعَثُ
اللهُ رِيحًا طَيِّبَةً فَتَوَفَّى كُلَّ مَنْ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةِ
خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ فَيَبْقَى مَنْ لَا خَيْرَ فِيهِ فَيَرْجِعُونَ إِلَى
دِينِ آبَائِهِمْ
“Lat
ve Uzza’ya ibadet edilmeden gece ve gündüz bitmez.” Kendisine:
“Ey
Allah’ın rasulü! Allah Teâlâ: “Müşrikler istemese de o dini bütün dinlere
üstün kılmak için rasulünü hidayetle ve hak dinle gönderen O’dur” (Tevbe
33) ayetini indirince İslam dininin tamamen hâkim olacağını düşünmüştüm”
dediğimde şu karşılığı verdi:
“Bir
süre dediğin şekilde olacaktır. Ancak daha sonra Allah Teâlâ hoş kokulu bir
esinti yollayacak ve kalbinde hardal tanesi kadar dahi hayır bulunanların
ruhunu alacaktır. Sonrasında geriye hayırsız kişiler kalacak ve tekrar
atalarının dinine döneceklerdir.”
Sahih. Muslim
(2907) Hâkim (4/446)
41- Ebu'l-Esved ed-Dîlî rahimehullah dedi ki:
انْطَلَقْتُ أَنَا وَزُرْعَةُ بْنُ
ضَمْرَةَ مَعَ الْأَشْعَرِيِّ إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ، فلقيت عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو قَالَ يُوشِكُ أَنْ لَا يَبْقَى فِي أَرْضِ الْعَجَمِ مِنَ
الْعَرَبِ إِلَّا قَتِيلٌ أَوْ أَسِيرٌ يُحْكَمُ فِي دَمِهِ فَقَالَ لَهُ زُرْعَةُ
أَيَظْهَرُ الْمُشْرِكُونَ عَلَى أَهْلِ الْإِسْلَامِ؟ فَقَالَ مِمَّنْ أَنْتَ؟
فَقَالَ مِنْ بَنِي عَامِرِ ابن صَعْصَعَةَ فَقَالَ لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى
تَدَافَعَ مَنَاكِبُ نِسَاءِ بَنِي عَامِرِ بْنِ صَعْصَعَةَ عَلَى ذِي الْخَلَصَةِ
وَثَنٌ
كَانَ
مِنْ أَوْثَانِ الْجَاهِلِيَّةِ قَالَ فَذَكَرْنَا لِعُمَرَ قَوْلَ عَبْدِ اللَّهِ
بْنِ عمرو فقال عبد اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ إِنَّ
عُمَرَ خَطَبَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي عَلَى الْحَقِّ
مَنْصُورَةٌ حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللَّهِ قَالَ فَذَكَرْنَا لِعَبْدِ اللَّهِ
بْنِ عَمْرٍو قَوْلَ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو
صَدَقَ نَبِيُّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَتَى أمر الله
عز وجل كَانَ الَّذِي قُلْتُ
“Ben, Zur'a b. Damra ve el-Eş'arî ile beraber Ömer b. el-Hattâb radiyallahu
anh'ın yanına gitmek için yola çıktım. Ancak yolda Abdullah b. Amr radiyallahu
anhuma ile karşılaştık. Şöyle dedi:
“Neredeyse Acem toprağında öldürülmüş veya esir edilmiş veya kanına
girilmiş Arab'ın bulunmayacağı yer kalmayacak!” Zur'a:
“Müşrikler müslümanlara galip mi gelecekler?” dedi. Abdullah b. Amr radiyallahu
anhuma: “Sen kimlerdensin?” diye sordu. Zur'a: “Âmir b. Sa'saa oğullarındanım”
dedi. Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma:
“Amir oğullarının kadınları (cahiliyye putlarından olan) Zu’l-Halasa'yı
savunmadıkça kıyamet kopmaz” dedi. Biz, Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma'nın
bu sözünü Ömer b. el-Hattâb radiyallahu anh'e söyledik. Ömer radiyallahu anh:
“Abdullah ne söylediğini daha iyi bilir” dedi ve bu sözünü üç defa
tekrarladı. Sonra Ömer radiyallahu anh Cuma günü hutbe okudu ve şöyle dedi:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah'ın emri (kıyamet) gelinceye kadar ümmetimden bir taife hak üzere
bulunacak ve onlara yardım edilecektir.” Sonra biz, Ömer radiyallahu anh'ın
bu sözünü Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma'ya söyledik. Abdullah b. Amr
radiyallahu anhuma dedi ki:
“Allah'ın nebisi sallallahu aleyhi ve sellem doğru söyledi. Allah Azze ve
Celle’nin emri gelince benim bahsettiğim şey olur.”
Buhârî ve Muslim'in
şartlarına göre sahih. İshak b. Rahuye’nin Musned’inden naklen: İbn
Hacer Metalibu’l-Aliye (4352) Busayri İthaf (7413) Hâkim (4/522, 593)
Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (1/251) Taberî Tehzibu’l-Asar (920) el-Elbani
es-Sahiha (4/598)