Adil Al-u Hamdan İbnu’l-Benna’nın er-Reddu Ale’l-Mubtedia kitabına tahkikinde (s.210) dipnotta şöyle diyor:
“Derim ki: Bazı
sünnet imamları namazı terk edeni tekfir etmemeyi Mürcie’nin kavlinden saymıştır:
İbn Main rahimehullah dedi ki: “Abdullah b. el-Mubarek’e denildi ki: “Şunlar
(yani Murcie) diyorlar ki: “İkrar ettikten sonra oruç tutmayan ve namaz
kılmayan kimsenin imanı kâmildir.” Abdullah b. el-Mubarek dedi ki: “Biz onların
söylediği gibi söylemeyiz. Kim namazı bir illet olmaksızın kasten diğer namaz
vakti girene kadar terk ederse o kâfirdir.” Taz’imu Kadri’s-Salat (982)”
Cevap: İbnu’l-Mubarek rahimehullah’tan bu sabit
değildir. İsnadında Ahmed b. Hakîm meçhuldür. Hafız İbn Hacer Lisanu’l-Mizan’da
(no:519) onun meçhul olduğunu söylemiştir.
Adil Hamdan bu isnadın zayıf olduğunu anlamış
olduğundan olsa gerek, şu şekilde aktarıyor: “Yahya b. Main dedi ki: İbnu’l-Mubarek’e
denildi ki…”
İbnu’l-Mubarek rahimehullah’tan bu sözün isnadı
sahih olsaydı bile bu sözden namazı terk edeni tekfir etmeyen sünnet ehli ile Mürcie
arasında doğu ile batı arası kadar fark vardır. Eğer bu rivayet İbnu’l-Mubarek’ten
sahihse kastettiği ancak şudur: “İkrar ettikten sonra oruç tutmayan ve namaz
kılmayanın imanı kâmildir diyen Mürciedir.” Ehl-i sünnet ise bu bâtıl sözden berîdir.
Zira onlar: “İman söz, amel ve itikaddır, artar ve eksilir” derler.
Murcie’nin sözleri ise Kitap ve Sünnetin açık
delillerine, sahabe ve tabiin ile onlara güzelce tabi olanların üzerinde
bulundukları şeye aykırıdır. Böylece anlaşılmaktadır ki Adil Hamdan sözü
yerinden çarpıtıyor, her fırsatta Sünnet ve Hadis ehline saldırmaya kalkışıyor!
Mürcie: “İmsan sözden ibarettir” der ve farzları
terk edenlerin cennete gireceklerini söyler.
Suveyd b. Said el-Herevî dedi ki: “Sufyan b.
Uyeyne’ye İrcâ hakkında sorduk. Dedi ki: “İman sözden ibarettir” derler. Biz
ise: “İman söz ve ameldir” diyoruz. Mürcie, La ilahe illallah deyip kalbiyle
farzları terk etmekte ısrar edenlerin cennetlik olduklarını söyler. Farzların
terkini, haramları işlemekle bir görüp “günah” diye adlandırır. Hâlbuki bu
ikisi aynı değildir. Çünkü helal saymadan haramları işlemek masiyettir. Cehalet
ve mazeret olmaksızın farzları kasten terk etmek ise küfürdür.” Bunu Abdullah
b. Ahmed es-Sunne’de (722) rivayet etmiştir.
Adil Hamdan bu sözü er-Reddu Ale’l-Mubtedia
kitabına düştüğü dipnotta (s.208) zikreder.
Adil’e soruyoruz: Ehl-i Sünnet kalbiyle farzları
terk etmede ısrar edenin cennetlik olduğunu mu söylüyor?
Abdullah b. Ahmed es-Sunne’de (710) dedi ki: “Bana
Suveyd b. Said el-Herevî tahdis etti, dedi ki: bize el-Velid b. Muslim tahdis
etti, o el-Evzai’den, o Yezid er-Rakaşi’den şöyle dediğini rivayet etti: Enes
b. Malik radıyallahu anh’e sordum, dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Kul ile şirk arasında namazın terki vardır. Onu
terk ettiği zaman şirk koşmuş olur.”
Adil Hamdan bu rivayete şu dipnotu düşüyor: “Bunu İbn Mace (1080) Mervezi Tazimu Kadri’s-Salat
(897-898) rivayet etmişlerdir. Benzerini Muslim (160) Cabir radıyallahu anh’den
rivayet etmiştir. İleride (no:744) gelecektir. Ehl-i Sünnet bu hadisi namazın terkini dinden
çıkaran bir küfür görmeyen, böylece Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in
hadislerine ve sahabe ile tabiinin icmaına muhalefet eden Mürcie’ye red
bablarında zikretmişlerdir… (Burada Yahya b. Main’in İbnu’l-Mubarek’ten
naklettiği az önce geçen rivayeti zikrediyor)… Muhammed
b. Nasr rahimehullah Ta’zimu Kadri’s-Salat’ta (2/925) dedi ki: “… Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet edilen namazı terk edenin kafir
olduğuna ve dinden çıktığına, namaz kılmaktan yüz çevirenin öldürülmesinin
mubah olduğuna dair haberleri, sonra sahabe radıyallahu anhum’den aynı konuda
rivayetleri zikrettik. Onlardan hiç biri buna muhalefet etmemiştir. Ebu’z-Zubeyr’den: “Cabir rahimehullah’den işittim. Bir
adam ona: “Günahı şirk sayar mıydınız?” O da: “Hayır” dedi. “Kul ile küfür
arasında ne vardır?” diye sordu. Dedi ki: “Namazın terki vardır.” Bir
rivayette: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında size göre küfür
ile iman arasında amellerden ne fark vardı?” Dedi ki: Namaz.” Ta’zimu Kadri’s-Salat
(947) Hallal (1379) el-Lalekai (1527)”
Cevap: Bu dipnot birçok yönden sıkıntılıdr:
1- Buradaki Enes radıyallahu anh hadisi çok
zayıftır. İsnadında Yezid er-Rakaşî vardır. Onun hakkında Nesâî ve başkaları: “Metruk”
demişlerdir. İmam Ahmed: “Munkeru’l-Hadistir, Said ona yüklenirdi” demiştir. El-Fellas:
“Kuvvetli değil” dedi. Diğer bazı eleştiriler için bkz.: Mizanu’l-İtidal
(4/418)
Yine isnadında el-Velid b. Muslim vardır. O
tesviye tedlisi ile meşhurdur ki bu tedlisin en şiddetlisi ve en şerlisidir.
Nitekim bu rivayette de an’ane yapmıştır. Ancak hadisin metni şahitleriyle
sahihtir.
2- Adil diyor ki: “Ehl-i
Sünnet bu hadisi namazın terkini dinden çıkaran bir küfür görmeyen, böylece Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine ve sahabe ile tabiinin icmaına
muhalefet eden Mürcie’ye red bablarında zikretmişlerdir…”
Derim ki:
A- Adil Hamdan bu sözleriyle Ehl-i Sünnet’in ve
sünnet imamlarının cumhurunu bid’ate nispet ediyor! Sünnet ehlini de sadece
namazı terk edeni tekfir edenlerle sınırlıyor! Daha da kötüsü, Ehl-i Sünnetin
hadislere ve icmaya muhalefet ettiklerine hükmediyor! Bu ise çok daha
tehlikelidir!
Onlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
sünnetine ta’zim eden ve onunla amel eden, ince bir fıkıhla vaad ve tehdit
naslarının aralarını bularak telif eden, herhangi bir icmaya muhalefet etmeyen
kimselerdir. Adil’in iddia ettiği icma ise sabit olmamıştır.
B- Adil Hamdan nasıl olur da namazı terk edeni
tekfir etmeyen sünnet ehlini ve imamlarını Murcie sayar?
Onlar farzlardan bir farzın terkinin cehenneme girmeyi
hak ettirdiğine, çeşitli günah sahipleri hakkında gelen bütün tehdit naslarına
iman ederler. Yine birçok günahkârın cehnemme gireceğine delalet eden şefaat hadislerine
iman ederler. Cehenneme girenlerden kimisinin imanı zerre ağırlığıncadır,
kimisinin imanı bundan daha azdır. Mürcie ise imanın artmasına ve eksilmesine
inanmazlar, kitap ve sünnet naslarına muhalefet ederler ve tehdit naslarına
aldırmazlar.
Sünnet ehli, namaz kılmamakta direnenlerin
öldürülmesine hükmeder, namazı terk edene buğzederler ve onlarda bir küfür
bulunduğuna hükmederler, namazı terk edenin sapıklığı ve fıskı hakkında varid
olan hadislerle delil getirirler.
Mürcie ise ne boyuta ulaşırsa ulaşsın günahkârların
imanının Cibril, Mikail ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in imanı gibi
olduğuna itikad ederler!
C- Adil Hamdan’ın saptırmalarından bir diğeri şu
sözüdür: Ehl-i Sünnet bu hadisi namazın terkini dinden
çıkaran bir küfür görmeyen, böylece Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in
hadislerine ve sahabe ile tabiinin icmaına muhalefet eden Mürcie’ye red
bablarında zikretmişlerdir…”
Derim ki: Adil’e soruyorum: “Buhârî, Muslim, Ebû
Dâvûd, Tirmizî bu hadisi nerede tahric etmişlerdir? Namazı terk edeni tekfir
etmeyenin Mürcie olduğunu ifade ettikleri bir başlık getirebilir misin?
İbn Mace zayıf ve metruk kimselerden rivayette
bulunma konusunda gevşek birisidir. Nitekim Enes radıyallahu anh’den bu hadisi
rivayet konusunda tek kalmıştır. Bununla beraber bu hadisi zikrettiği bölümün
başlığı: “Namazı terk eden hakkında gelenler babı” şeklindedir. “Namazı terk
edeni tekfir etmeyen Mürciî’dir” şeklinde değildir!
Abdullah b. Ahmed b. Hanbel: “İmam Ahmed’e İman
Hakkında Sorulanlar ve Mürcie’ye Reddiye” başlığı altında bu hadisle alakası
olmayan konular zikretmiş ve “Namazı terk edeni tekfir etmeyenin Mürciî
oluşunun beyanı” diye bir başlık açmamıştır!
Sünnet ehli ve imamlarına karşı yapılan bu
saptırmalar neyin nesidir o halde?
Ey Adil Hamdan! Sünnet ve Akide kitaplarına yaptığın
dipnotlara bakanlar senin önceki sonraki sünnet ehline şiddetle saldırdığını,
onların aleyhinde zalimce hükmettiğini, onların sahabe ve tabiinin icmaına ve Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine muhalefet ettiğini iddia etmendeki
yalanlarını görüyorlar!
İcma iddiası da sahih değildir! Onlar Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine de muhalet etmemektedirler. Bilakis
hadislere tazim edip yüceltirler ve fıkh ederler. Çelişki gibi görünen
hususları dikkatle giderirler. Aynı zamanda onlar, Ehl-i Sünnetten olup
kendilerine muhalif olanlara saygı gösterir, onların değerini tanır, görüşlerinin
münakaşasını cehalet ve hevadan uzak durarak, ancak apaçık delillerle yaparlar.
Adil Hamdan ve benzerlerinin Sünnete tazim edip
sünnete sımsıkı tutunan, sünnete muhalefet edip hevasına tabi olan Mürcie, Hariciler,
Rafiziler, Sufiler, kabirciler, vahdeti vücutcular, dinler arası diyaloğa
çağıranlar ve Allah’ın hak menhecinden sapan her bid’at ehline karşı harp eden
sünnet ehline bu zalimce saldırılarının sebebi nedir?
3- Diyor ki: “İbn Main
rahimehullah dedi ki: Abdullah b. el-Mubarek’e denildi ki:…”
Yukarıda bu rivayetin zayıf oluşuna ve sahih
olduğu varsayılsa bile Adil Hamdan’ın iddia ettiği maksatla alakası olmadığına
dair açıklama geçti.
4- Adil diyor ki: “Muhammed
b. Nasr rahimehullah Ta’zimu Kadri’s-Salat’ta (2/925) dedi ki: “… Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet edilen namazı terk edenin kâfir
olduğuna ve dinden çıktığına, namaz kılmaktan yüz çevirenin öldürülmesinin
mubah olduğuna dair haberleri, sonra sahabe radıyallahu anhum’den aynı konuda
rivayetleri zikrettik. Onlardan hiç biri buna muhalefet etmemiştir…”
Derim ki: Belki de Adil İmam Muhammed b. Nasr’ın
bu sözünün Sahabe’nin icma ettiğine delil olduğunu düşünüyor. İbn Nasr, icma
iddiasında Abdullah b. Şakik rahimehullah’ın sözüne dayanmaktadır.
Gerçek şu ki bu icma iddiası sabit olmamıştır.
Çünkü Abdullah b. Şakik rahimehullah çok az sahabe görmüştür. Hatta Ali b.
el-Medinî Abdullah b. Şakik rahimehullah’ın sadece iki sahabeyi gördüğünü açıkça
ifade etmiştir. Bkz.: el-Marife ve’t-Tarih (2/128-129)
Adil’in Ebu’z-Zubeyr yoluyla Cabir radıyallahu anh’den
yaptığı rivayete gelince, isnadı sahihtir. Cabir radıyallahu anh’den bu rivayet
şunları ifade eder:
1- Sahabe katında günahkârlar tekfir edilmezler.
2- Cabir radıyallahu anh’ın kendisi namazı terk
etmeyi küfür olarak görmektedir ve bu sözünü başka bir sahabeye nispet
etmemiştir.
Bilmiyorum Adil bu rivayetin insadını neden
zikretmiyor? Sahabenin namazı terk edeni tekfir ettiğini ifade etmediği için
mi? Çünkü Adil, sahabenin namazı terk edeni tekfir etmede icma ettiklerini iddia
ediyor! Yoksa isnadı yazmaktan aciz olduğu için mi?
Adil diyor ki: “Bir
rivayette: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında size göre küfür
ile iman arasında amellerden ne fark vardı?” Dedi ki: Namaz.” Ta’zimu Kadri’s-Salat
(947) Hallal (1379) el-Lalekai (1527)”
Derim ki: Adil bu rivayeti Sahabenin namazı terk
edeni kafir görmede icma ettiklerine delil görüyor. Bu rivayet onun iddia
ettiği şeye delil olmaz.
A- İsnadında megazi sahibi Muhammed b. İshak b.
Yesar vardır. Onun hakkında ihtilaf edilmiştir. Saduk olduğunu söyleyen de
yalanla itham eden de vardır. Onun hakkında en âdil söz İmam Ahmed’in şu
sözüdür: “Megazi ve benzeri konularda ondan hadis yazılır. Ama helal ve haram
konusunda şunun gibisine ihtiyaç vardır.” Bu sırada elini uzatıp parmaklarını
yumdu” İmam Ahmed rahimehullah bu sözüyle Muhammed b. İshak’ın rivayetinin
helal ve haram konusunda hüccet olmadığını kastetmiştir. Çünkü o kuvvetli bir
ravi değildir. Aynı şekilde akide meselelerinde de delil olmaz.
İbn Main, İbn İshak hakkında dedi ki: “Saduktur,
hüccet değildir.” Bir defasında da: “O kadar kuvvetli değildir, zayıftır”
demiştir. Bkz.: İbn Ebî Hâtim el-Cerh ve’t-Ta’dil (7/191-194)
B- Bu rivayetin zayıf oluşunu gösteren
hususulardan birisi de İbn İshak’ın bu rivayeti kendisinden daha iyi
ezberleyenlere muhalefet etmiş olmasıdır.
Muhammed b. Nasr el-Mervezî Ta’zimu Kadri’s-Salat
kitabında (947) dedi ki: “Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, dedi ki: Ebu Hayseme
haber verdi, o Ebu’z-Zubeyr’den şöyle dediğini rivayet etti:
“Cabir radıyallahu anh’den işittim: Bir adam ona
dedi ki: “Siz aranızda günahı şirk sayar mıydınız?” Dedi ki: “Hayır.” Adam dedi
ki: “Kul ile küfür arasında ne vardır?” Dedi ki: “Namazın terki”
Görüldüğü gibi Cabir radıyallahu anh, namazı terk edenin
hükmünü sahabeden nakletmemiştir. Sadece kendisi bunun küfür olduğunu
söylemiştir. İki şey arasındaki fark açıktır. Adil ise Cabir’in kendi başına
söylediği sözle icma iddia ediyor!
İnanıyorum ki Adil Cabir’in bu sözünü biliyor ve
kasten görmezden geliyor. Çünkü hevasına uymaktadır.
- Devam edecek inşaallah -