Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

26 Kasım 2023 Pazar

Adil Hamdan’ın Tahkiklerinde Sünnet Ehline Saldırması – 4 -

 Dr. Abdulaziz b. Riys er-Riys’e şöyle soruldu: “Adil Hamdan’ın itikad kitaplarına yaptığı tahkikler hakkında görüşünüz nedir?

Dedi ki: Bu soruya cevap olarak şunlar söylenir: Adil el-Hamdan el-Gamidi, bazen kendisini Adil el-Hamdan diye, bazen Adil el-Gamidi diye isimlendirir. Çoğunlukla Adil el-Hamdan diye ismini yazar. Bu muhakkikin İbn Batta’nın el-İbanetu’l-Kubra, Harb el-Kirmani’nin es-Sunne gibi sünnet ve itikad kitaplarına birçok tahkikleri vardır.

O tahkiklerinde basit ve tuhaf bir metod izler. Söylenecek sözler çoktur. Belki Allah bu konuda kitap yazmayı nasip eder inşaallah. Lakin burada acil olarak bazı meselelere işaret edeyim:

Birinci mesele: Selefin zikrettiği herşeyi sahih sayıyor. Selef sahabi, tabiî veya başkalarından isnadı zikrettiğinde bunu sahih kabul ediyor. Zira sahih olmasaydı itikad kitaplarında zikredilmezmiş!

Bu hatadır! Böyle bir onaylama doğru değildir. Zira ilim ehli katında mukarrer olan şudur: Kim isnadı zikrederse sözü isnaddakilere havale etmiş olur kendisi berî olur. Bunu İbn Abdilber et-Temhid’in baş taraflarında zikretmiştir. Başka ilim ehli de zikretmiştir. Âlimler isnadı zikrettiklerinde berî olurlar.

“Selefin itikad kitaplarında zikrettikleri şeylerin genelinde hata yoktur, eğer hata olsaydı elbette açıklarlardı” sözüne gelince, burada itikada aykırı olan şeyi zikretmeyi gerektiren başka bir sebep de bulunabilir. Lakin asıl olan genelde itikad açısından hatalı olan bir şeyi zikretmemeleridir.

Zikrettikleri şey iki durumdan birine döner: ya bu sahihtir ve sahih bir itikada binaen söylenmiştir, ya da sabit olmamıştır. Böylesine itikad edilmez. Lakin inkar da edilmez.

Özetle, itikad kitaplarında zikredilen herşeyin sahih, mu’teber ve hüccet sayılması hatadır.

İkinci mesele: Adil el-Hamdan’ın tahkiklerinde Haddâdiyye’nin aşırılığına benzer bir aşırılık vardır. İslam âlimlerini kapalı ve muhtemel lafızlarla eleştirdiğini görürsün. Bu konuda cüz’î hata ile küllî hata arasında ayrım da gözetmez.

Bazı İslâm âlimleri hakkında, mücmel bir hataya düştüğü için eleştiride bulunur. Mesela onlardan biri Allah için mekan ispat etmediğinde der ki: “Şu âlime bakın nasıl hata ediyor! Allah’a mekan ispat etmeyerek Ehl-i Sünnet inancına muhalefet ediyor!”

Onun bu sözüne şöyle cevap verilir: Allah hakkında mekan ispat etmekle ya Allah’ın mahlukatının üzerinde Uluvv’u kastedilir ya da mahlukun mekanı kastedilir. Sünnî selefî bir âlim bunu nefyediyorsa, bu sahih manaya yorumlanarak mahlukun mekanını kastediyor denilir. Lakin Uluvv’u nefyettiğine yorumlanmaz! Özellikle bu âlimin kitaplarında veya tahkiklerinde Allah’ın yukarıda oluşunu ispat ettiği bulunuyorsa böyle bir suçlama yapılamaz! Bu konuda söylenecek sözler uzundur.

Üçüncü mesele: Adil el-Hamdan selefin sözlerini uygun olmayan, alakasız yerlerde naklediyor, sonra üzerine yorumlar yapıyor. Bu konuda ümmetin selefinden gelenleri, inançlarını, ilmî takrirlerini hatta fıkhi meselelerdeki görüşlerini gözetmiyor

Hızlıca bir örnek zikredeyim: İmam İshak b. Rahuye rahimehullah namazın terkinin küfür olduğunu onaylıyor, sonra diyor ki: “Asrımıza gelene kadar sahabe ve tabiin bu görüşteydiler.”

Burada İshak b. Rahuye rahimehullah hata etmiştir. Bu icma sabit değildir. Çünkü onun asrındaki âlimlerden İmam Ahmed, eş-Şafii, onlardan önce Malik ve başkaları buna muhaliftir. Daha öncesinde ez-Zuhrî rahimehullah, Mervezi’nin sahih isnadla nakline göre namazı terk edeni tekfir etmemiştir.

O halde İshak b. Rahuye’nin icma iddiası sabit değildir. Bu gibi sözler başka âlimlerde de bulunabilir. Birçok âlim icma nakleder ama böyle bir icmanın sabit olmadığı görülebilir.

Özetle: Adil el-Hamdan İshak b. Rahuye’nin görüşüne binaen sabit olmayan icma iddiasına dayaranak: “Kim namazı terk edeni tekfir etmzse o Mürciî’dir” diyor. Bu muhakkik bu hataya düşüyor! Namazı terk edeni tekfir etmeyenin Mürciî olduğu sözünü de İshak’ın sözü üzerine giydiriyor! İşte bu ilim ehlinin sözünü de doğru anlayamamaktan meydana gelen bir hatadır. Zira İshak rahimehullah’ın sözüne dayanarak meseleyi icma edilmiş bir mesele sayıyor. Şayet mesele icma edilmiş bir mesele olsaydı elbette İshak b. Rahuyenin sözü hak olurdu. Lakin mesele icma edilmiş bir mesele değildir. Bilakis icma iddiasından ibarettir.

Namazı terk edeni tekfir etmeyenin Mürciî olduğunu söylemesinde de icma edilmiş bir mesele üzerine dayandığını zikrediyor! Bu konuda söz uzundur. Umarım Allah bu konuda bir şey yazmamı nasip eder.

Hülasa: Adil Hamdan’ın tahkiklerini tavsiye etmiyorum. Çünkü onlarda saptırmalar, mubalağalar, aşırılıklar vardır ki bu Haddadiliğin ta kendisidir. Allah’tan bana ve size afiyet dilerim.”


Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)