Dr. Abdulaziz b. Riys er-Riys’e şöyle soruldu: “Adil Hamdan’ın itikad kitaplarına yaptığı tahkikler hakkında görüşünüz nedir?
Dedi ki: Bu soruya cevap olarak şunlar söylenir:
Adil el-Hamdan el-Gamidi, bazen kendisini Adil el-Hamdan diye, bazen Adil
el-Gamidi diye isimlendirir. Çoğunlukla Adil el-Hamdan diye ismini yazar. Bu
muhakkikin İbn Batta’nın el-İbanetu’l-Kubra, Harb el-Kirmani’nin es-Sunne gibi
sünnet ve itikad kitaplarına birçok tahkikleri vardır.
O tahkiklerinde basit ve tuhaf bir metod izler.
Söylenecek sözler çoktur. Belki Allah bu konuda kitap yazmayı nasip eder
inşaallah. Lakin burada acil olarak bazı meselelere işaret edeyim:
Birinci mesele: Selefin zikrettiği herşeyi sahih
sayıyor. Selef sahabi, tabiî veya başkalarından isnadı zikrettiğinde bunu sahih
kabul ediyor. Zira sahih olmasaydı itikad kitaplarında zikredilmezmiş!
Bu hatadır! Böyle bir onaylama doğru değildir.
Zira ilim ehli katında mukarrer olan şudur: Kim isnadı zikrederse sözü isnaddakilere
havale etmiş olur kendisi berî olur. Bunu İbn Abdilber et-Temhid’in baş
taraflarında zikretmiştir. Başka ilim ehli de zikretmiştir. Âlimler isnadı
zikrettiklerinde berî olurlar.
“Selefin itikad kitaplarında zikrettikleri
şeylerin genelinde hata yoktur, eğer hata olsaydı elbette açıklarlardı” sözüne
gelince, burada itikada aykırı olan şeyi zikretmeyi gerektiren başka bir sebep
de bulunabilir. Lakin asıl olan genelde itikad açısından hatalı olan bir şeyi
zikretmemeleridir.
Zikrettikleri şey iki durumdan birine döner: ya bu
sahihtir ve sahih bir itikada binaen söylenmiştir, ya da sabit olmamıştır. Böylesine
itikad edilmez. Lakin inkar da edilmez.
Özetle, itikad kitaplarında zikredilen herşeyin
sahih, mu’teber ve hüccet sayılması hatadır.
İkinci mesele: Adil el-Hamdan’ın tahkiklerinde
Haddâdiyye’nin aşırılığına benzer bir aşırılık vardır. İslam âlimlerini kapalı
ve muhtemel lafızlarla eleştirdiğini görürsün. Bu konuda cüz’î hata ile küllî
hata arasında ayrım da gözetmez.
Bazı İslâm âlimleri hakkında, mücmel bir hataya
düştüğü için eleştiride bulunur. Mesela onlardan biri Allah için mekan ispat
etmediğinde der ki: “Şu âlime bakın nasıl hata ediyor! Allah’a mekan ispat
etmeyerek Ehl-i Sünnet inancına muhalefet ediyor!”
Onun bu sözüne şöyle cevap verilir: Allah hakkında
mekan ispat etmekle ya Allah’ın mahlukatının üzerinde Uluvv’u kastedilir ya da
mahlukun mekanı kastedilir. Sünnî selefî bir âlim bunu nefyediyorsa, bu sahih
manaya yorumlanarak mahlukun mekanını kastediyor denilir. Lakin Uluvv’u
nefyettiğine yorumlanmaz! Özellikle bu âlimin kitaplarında veya tahkiklerinde
Allah’ın yukarıda oluşunu ispat ettiği bulunuyorsa böyle bir suçlama yapılamaz!
Bu konuda söylenecek sözler uzundur.
Üçüncü mesele: Adil el-Hamdan selefin sözlerini
uygun olmayan, alakasız yerlerde naklediyor, sonra üzerine yorumlar yapıyor. Bu
konuda ümmetin selefinden gelenleri, inançlarını, ilmî takrirlerini hatta fıkhi
meselelerdeki görüşlerini gözetmiyor
Hızlıca bir örnek zikredeyim: İmam İshak b. Rahuye
rahimehullah namazın terkinin küfür olduğunu onaylıyor, sonra diyor ki: “Asrımıza
gelene kadar sahabe ve tabiin bu görüşteydiler.”
Burada İshak b. Rahuye rahimehullah hata etmiştir.
Bu icma sabit değildir. Çünkü onun asrındaki âlimlerden İmam Ahmed, eş-Şafii,
onlardan önce Malik ve başkaları buna muhaliftir. Daha öncesinde ez-Zuhrî rahimehullah,
Mervezi’nin sahih isnadla nakline göre namazı terk edeni tekfir etmemiştir.
O halde İshak b. Rahuye’nin icma iddiası sabit
değildir. Bu gibi sözler başka âlimlerde de bulunabilir. Birçok âlim icma nakleder
ama böyle bir icmanın sabit olmadığı görülebilir.
Özetle: Adil el-Hamdan İshak b. Rahuye’nin
görüşüne binaen sabit olmayan icma iddiasına dayaranak: “Kim namazı terk edeni
tekfir etmzse o Mürciî’dir” diyor. Bu muhakkik bu hataya düşüyor! Namazı terk
edeni tekfir etmeyenin Mürciî olduğu sözünü de İshak’ın sözü üzerine
giydiriyor! İşte bu ilim ehlinin sözünü de doğru anlayamamaktan meydana gelen
bir hatadır. Zira İshak rahimehullah’ın sözüne dayanarak meseleyi icma edilmiş
bir mesele sayıyor. Şayet mesele icma edilmiş bir mesele olsaydı elbette İshak
b. Rahuyenin sözü hak olurdu. Lakin mesele icma edilmiş bir mesele değildir. Bilakis
icma iddiasından ibarettir.
Namazı terk edeni tekfir etmeyenin Mürciî olduğunu
söylemesinde de icma edilmiş bir mesele üzerine dayandığını zikrediyor! Bu
konuda söz uzundur. Umarım Allah bu konuda bir şey yazmamı nasip eder.
Hülasa: Adil Hamdan’ın tahkiklerini tavsiye
etmiyorum. Çünkü onlarda saptırmalar, mubalağalar, aşırılıklar vardır ki bu Haddadiliğin
ta kendisidir. Allah’tan bana ve size afiyet dilerim.”