Adil Âl-u Hamdan (el-Gâmidî) İbnu’l-Benna’nın
er-Reddu Ale’l-Mubtedia kitabında (s.207) şu dipnotu düşmüştür:
“Derim ki: “Önceki ve sonraki sünnet ehlinin
sözleri araştırıldığı zaman amelin imanın rükünlerinden bir rükün olduğu
görülür. Böylece ameli imanın rüknü görmeyen Mürcie’nin sapıklık ve hatasını
öğrenmiş olursun. Çünkü onlara göre amel imanın kemâl şartıdır. Onlara göre
kişi azalarıyla amel etmese bile kalbi ve diliyle mü’min olabilir!! Nitekim
bunu el-Beycurî, el-Kevserî ve bu görüşü benimseyen başkaları açıkça
söylemişlerdir. Yine bu asrın Mürcie’si
de bunu açıkça söyler!! Onlar imanın söz ve zahirdeki amel olduğunu söylerler,
sonra da çelişkiye düşerek ameli tamamen terk edenin kâfir olmadığını, bilakis
müslüman olduğunu, cennete gideceğini söylerler! Böylece küfrü amel dışında
yalnızca inkâr ve yalanlama ile sınırlayarak çelişkiye düşerler. Bundan daha
acısı ise Ehli Sünnet’in ameli imanın rüknü gördüklerine dair icmalarını
Haricilerin görüşü sayarlar!!”
Cevap:
1- Biz ve bütün Ehl-i Sünnet şöyle deriz: Amel
imandandır. Buna kesin olarak itikad ederiz, zahiren ve batinen bunu söyleriz,
bu konuda Allah’ın kitabından, rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in
sünnetinden ve salih selefin sözlerinden apaçık deliller ortaya koyarız.
Hariciler, Rafiziler, Mu’tezile, Mürcie, Sufiyye ve sapık gruplardan bütün
bid’at ehlini kötüleriz, onların hepsinden sakındırırız, sapıklıklarını ve
bâtıllarını delillerle ve selefin sözleriyle açıklarız.
2- Adil Al-u Hamdan diyor ki: “Böylece ameli
imanın rüknü görmeyen Mürcie’nin sapıklık ve hatasını öğrenmiş olursun. Çünkü
onlara göre amel imanın kemâl şartıdır. Onlara göre kişi azalarıyla amel etmese
bile kalbi ve diliyle mü’min olabilir!! Nitekim bunu el-Beycurî, el-Kevserî ve
bu görüşü benimseyen başkaları açıkça söylemişlerdir.”
Cevap olarak deriz ki: Mürcie’nin sınıfları
vardır:
Kimisi: “İman yalnızca kalp ile bilmektir” der.
Bunlar Cehmiyye Mürcie’sidir.
Kimisi: “İman tasdiktir” der. Bunlar Eş’arilerdir.
Kimisi: “İman dil ile söylemektir” der. Bunlar
Kerramiye’dir.
Kimisi: “İman kalp ile tasdik ve dil ile
söylemektir” der. Bunlar Fukaha Murcie’sidir.
Kimisi tehdit naslarını inkâr eder.
Kimisi büyük günahları işleyen ve farzları terk
etmekte ısrar edenin kamil iman sahibi mü’min olduğunu ve Allah ile
karşılaştığı zaman bu kimsenin cennete gireceğini söyler.
Bütün bu sınıflar ameli imandan çıkarmışlardır ve
sözleri tamamen bâtıldır. Bunların hepsi de Kitap ve sünnet naslarına muhalefet
ederek sapmışlardır.
İbn Teymiyye rahimehullah el-İman kitabında
(s.192) şöyle der: “Mürcie’nin ikinci açıdan yanlışı: kalpteki imanın kalp
amelleri olmadan sadece tasdikle olacağını zannetmeleridir. Nitekim Cehmiyye
Murcie’si hakkında geçmişti. Onların üçüncü bir zanları; kalpteki imanın
amellerden bir şey olmadan tam olabileceğini sanmalarıdır.”
Yine el-İman kitabında (s.172) şöyle demiştir: “Burada maksat şudur: Övgü ancak amelden uzak bir iman için değil,
beraberinde amel bulunan bir iman için gerçekleşmiştir. Eğer yergi ve cezanın
da, amelin terk edilmesi halinde söz konusu olacağı bilinecek olursa, artık
bundan sonra anlaşmazlıklarının bir faydası yoktur. Aksine bu kelimede hata
etmekte, kitap ve sünnete aykırı olmakla birlikte sadece söze dayalı bir
anlaşmazlık içerisinde olurlar. Eğer “Ameli terk etmesinin ona bir zararı yoktur”
diyecek olurlarsa, bu küfürden başka bir şey olmaz. Bazı insanlar bunu onlardan
nakletmekte ve onların:
"Allah kullara
birtakım şeyleri farz kılmıştır, fakat onlardan bunları işlemelerini istememiş
ve bunları terk etmenin de onlara bir zararı yoktur” dediklerini nakledenler de
vardır. Ancak bu onların aşırı gidenlerinin görüşleri olabilir. Çünkü onlar
şöyle derler:
“Tevhid ehlinden hiçbir
kimse cehenneme girmeyecektir.” Ancak böyle bir görüşün muayyen bir kimseden
nakledildiğini bilmiyorum. Bunu sadece kitaplarda naklederler ve söyleyen
kimseyi bildirmezler. Diğer taraftan bu hiçbir değeri olmayan bazı kimselerin
sözü de olabilir. Çünkü birçok fâsık ve münafık şöyle der:
“İman ile birlikte yahut tevhid ile birlikte hiçbir günahın zararı olmaz.” Şu kadar var ki, Mürcie'nin görüşünü reddeden bazı
kimseler, onları bu görüşlere sahip olmakla da nitelemiş bulunuyor.”
Derim ki: Ehl-i Sünnet ameli terk eden kimseye ve
ameli imandan çıkaranlara, imanın artıp eksileceğini kabul etmeyenlere kötüleme
ve şiddetli cezalandırmanın söz konusu olduğunu söylemekte ve pekiştirmekte,
onların gulatını da tekfir etmektedir.
Biz de diyoruz ki iman artar ve eksilir, öyle
eksilmeye devam eder ki ondan zerre ağırlığından daha az bir şey kalır.
Adil Âl-u Hamdan ise önceki ve sonraki sünnet
ehlinin cumhurunu Mürcielikle suçluyor! Peki Mürcie olmakla suçladığı sünnet
ehlini Mürcie taifelerinden hangisine katabilir?
Adil Hamdan, Mürcie’nin sözünü zikrettikten sonra
diyor ki: “Nitekim bunu el-Beycurî, el-Kevserî ve bu görüşü benimseyen
başkaları açıkça söylemişlerdir. Yine bu
asrın Mürcie’si de bunu açıkça söyler!! Onlar imanın söz ve zahirdeki amel
olduğunu söylerler, sonra da çelişkiye düşerek ameli tamamen terk edenin kâfir
olmadığını, bilakis müslüman olduğunu, cennete gideceğini söylerler!”
Cevap: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
naslarına tutunan muasır Ehl-i Sünnet’i Mürcie’den saymak elbette şiddetli bir
zulümdür!
Bu adam, “namazı terk edeni tekfir etmemeleri”
sebebiyle önceki ve sonraki sünnet ve hadis ehlinin cumhurunu ve alimlerini Mürcie’den
saymaktadır! Bunların başında da İmam ez-Zuhrî, İmam Malik, Hammad b. Zeyd,
İmam Şafii ve ashabı gelmektedir. Hatta görüşlerinden birine göre İmam Ahmed,
Berbehari, İbn Batta ve İbnu’l-Benna ameli tamamen terk edeni tekfir
etmeyenlerdendir!
İbn Kudame ve Hanbelilerden birçok kimse de namazı
terk edeni tekfir etmezler.
Bu âlimlerin tamamı ve onların görüşlerinde
olanlar Adil Hamdan’ın iddiasına göre Mürcie’dir!
Derim ki: kabul etmek zorunda olduğu şefaat
hadisleri karşısında kim namazı terk edeni tekfir edebilir? Çünkü bu hadisler
namazı ve başka amelleri terk edenin cehenneme girmelerini gerektirdiği gibi,
tevhidleri ve Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in, diğer nebilerin, mü’minlerin
şefaatleri sebebiyle oradan çıkacaklarını, sonra Erhamur-Rahimin’in rahmetiyle kalbinde
zerre ağırlığından daha az iman bulunan kimselerin çıkacaklarını ifade
etmektedir.
İmanları yanında amelleri ve namazları nerede
kalır?
Çıkacakları bildirilen bu kimseler arasında hiçbir
hayır işlememiş olan da vardır!
Bildiğimiz birçok sünnet ve hadis imamları bu
görüştedirler!
Adil Hamdan ve fırkası bu hadislere aykırı şeyler
ortaya koyuyorlar, sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in açıkça
söylediği şeye iman edip teslim olan kimselere karşı çirkin bir savaş
açıyorlar! Şefaat hadislerine tutunanların suçu nedir? Bu hadisler namazı ve
başka amelleri terk edenlerin suçlarına göre azaba uğradıktan sonra Allah’ın
onları tevhidleri, kalplerindeki iman ve ihlâsları sebebiyle cehennemden
çıkaracağını ifade etmektedir!
Kitap ve sünnet naslarına iman eden sünnet ehlinin
hata eden sapıklar ve Mürcie sayılmaları elbette en şiddetli zulümlerdendir.
Mürcie, İmam Sufyan b. Uyeyne rahimehullah’ın
dediği gibi: “İman sözden ibarettir” diyenlerdir. Biz ise: “İman söz ve
ameldir” diyoruz. Mürcie, La ilahe illallah deyip kalbiyle farzları terk
etmekte ısrar edenlerin cennetlik olduklarını söyler. Farzların terkini,
haramları işlemekle bir görüp “günah” diye adlandırır. Hâlbuki bu ikisi aynı
değildir. Çünkü helal saymadan haramları işlemek masiyettir. Cehalet ve mazeret
olmaksızın farzları kasten terk etmek ise küfürdür.” Bunu Abdullah b. Ahmed
es-Sunne’de (722) rivayet etmiştir. Bu Sufyan b. Uyeyne ve sünnet ehli
imamlardan bazılarının mezhebidir. Nitekim Adil Hamdan’ın kendisi de Sufyan rahimehullah’tan
bu sözü nakleder.
Allah önceki ve sonraki sünnet ehlini bu Mürcie
görüşlerinden uzak kılmıştır.
Ehli Sünnet hiç: “İman sözden ibarettir” der mi?
Salih amelleri imanın dışında görürler mi? Farzları ve amelleri terk edenin
cennetlik olduğunu söyler mi?
Ehli Sünnet insanların en günahkârı hakkında:
“Onun imanı Cibril’in, Mikail’in ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in
imanı gibidir” der mi?
Mürcie ise: “İkrar ettikten sonra oruç tutmayan ve
namaz kılmayan imanı kemale erdirmiş br kimsedir” der.
Adil Hamdan’ın Mürcielikle itham ettiği Sünnet
Ehli ise imanın söz ve amel olduğunu, sözün kalbin sözü ve dilin sözü, amelin
ise kalbin ameli ve azaların ameli olduğunu, dağlar gibi oluncaya kadar
artacağını, zerre ağırlığından daha az kalıncaya kadar eksileceğini söylemekte
ve itikad etmektedir. Nitekim şefaat hadislerinde aralarında namaz kılan, oruç
tutan, hac yapanların da bulunduğu günahkârların cehennemde azap göreceğine
delil vardır.
Akideleri
bu şekilde olan Sünnet ehlini Mürcie’ye katan elbette zalimdir! Böyle kimseler
karanlıkla aydınlığı, gölge ile sıcağı eşit saymaya çalışan kimse gibidir!
Adil Hamdan, muasır sünnet ehlinin: “ameller kemal
şartıdır” dediklerini iddia ediyor. Bu büyük bir iftiradır! Muasır sünnet ehli,
selefleri gibi: “Amel imandandır” der, “Kemal şartıdır” demezler.
Adil Hamdan muasır sünnet ehli hakkında diyor ki:
“Böylece küfrü amel dışında yalnızca inkâr ve yalanlama ile sınırlıyorlar.”
Cevap: Muasır sünnet ehli, selefleri gibi
davranırlar ve küfrü söz ve amel dışında yalnızca inkâr ve yalanlama ile
sınırlamazlar! Bu onlara yapılmış bir iftiradır!
Ehl-i sünnet olarak bunu iddia edene karşı
çıkarız!
Küfür kalple inkâr ve sözle inkar şeklinde
gerçekleşebilir. Mesela Allah’a, nebilere, dine sövmek, Kur’ândan bir ayeti
yalanlamak ve benzerleri gibi kişinin diliyle söylediği şey sebebiyle kâfir olabilir.
Puta secde etmek, mushafı ayağıyla çiğnemek veya
kasten kıbleden başka yöne namaz kılmak gibi azaların fiili sebebiyle kişi kâfir
olabilir.
Muasır sünnet ehline veya öncekilere bu görüşü
nispet etmek cinayettir!
Adil Hamdan diyor ki: “Bundan daha acısı ise
Ehli Sünnet’in ameli imanın rüknü gördüklerine dair icmalarını Haricilerin
görüşü sayarlar!!”
Cevap: Önceki ve sonraki sünnet ehli bütün salih
amellerin imandan olduğu hususunda ittifak ederler. Mürcie grupları ise amelin
imandan olduğuna itikad etmezler. Sünnet Ehli, Cehmiyye Mürcie’sini tekfir
ederler.
Sünnet
ehlinden hiç kimse: “Amelin imandan olduğunu söylemek Haricilerin görüşüdür”
demez. Hariciler, amelin imandan olduğu konusunda Sünnet ehline uyum
gösterseler de, büyük günah işleyenleri tekfir etmeleri ve büyük günahta ısrar
etmiş olarak ölenin cehennemde ebedi kalacak kafir olduğuna hükmetmeleri
sebebiyle Ehl-i Sünnete muhalefet ederler. Bu sebeple de müslümanların kanlarını
helal sayarlar. Sünnet Ehli onlara karşı harp ederler ve sünnet ehlinin çoğu,
Haricileri bu gibi sapıklıkları sebebiyle tekfir eder!
Hatta Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
Haricilerden sakındırmış ve onların öldürülmesini, onlarla savaşılmasını
emretmiştir. Onları okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkmakla nitelemiştir. Yine
onları mahlukatın en şerlileri olarak nitelemiştir. Sahabe onları öldürmek ve
onlarla savaşmak konusunda ittifak etmişlerdir. Onların başında da raşid
halifelerden biri olan Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh gelir.
Cuheymancılar ve Haddadiler Sünnet ehline karşı
kuvvetlenince sünnet ehlini karalamakla ve Mürcie ithamında bulunmakla meşgul
olur hale geldiler. Sünnet Ehlini karalamaktan ve hakaret etmekten bıkmadılar,
böylece Haricilere benzediler. Nitekim Selef şöyle demiştir: “Bid’at ehlinin
alameti, sünnet ehline dil uzatmaktır.”
İmam Ahmed’e İbn Ebi Kuteyle’nin: “Hadis ashabı
kötü bir kavimdir” dediği ulaşınca İmam Ahmed rahimehullah elbisesini
toplayarak kalkmış ve: “Zındık! Zındık! Zındık!” diyerek evine girmiştir. Bunu
Hakim Marife’de (s.4) rivayet etmiştir.
İşte bu gün de önceki Sünnet ehline karşı
insanların en şiddetlileri onları namazı terk edeni tekfir etmedikleri için
Mürcie olmakla itham edenlerdir!
Siz de muasır sünnet ehline iftira ediyorsunuz ey
Adil Hamdan ve takipçileri! Adil Hamdan’ın Sünnet Ehlinin akide kitaplarını
tahkik etmedeki en büyük hedefi bu kitapları tahkik maskesi altında Sünnet
ehline harp etmektir! Nitekim tahkik ettiği her kitabı bu hedefi için kullanıyor!
Bu iş, bu asrın Haricileri ve Kevseri dışındaki Mürcielerinin ve Seyyid Kutubun
takipçilerinin yapmadıkları bir iştir! Hatta onlar sünnet ehline karşı harp
konusunda bunlara yetişemezler!
Eğer samimi bir selefiyseniz önceki selefiniz olan
Sünnet ehline sonraki sünnet ehline saygı gösterin, onlara zulmettiğinizi
itiraf edin ve Allah’a samimi bir tevbe edin!
Adil Al-u Hamdan el-Gamidî'nin saptırmalarına uyarılar devam edecek inşaallah