Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

4 Aralık 2023 Pazartesi

Kâfirlere Benzemenin Kayıtları – el-Elbani

 Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur kaset no: 671

El-Elbani rahimehullah dedi ki: “Sahihu’l-Buhârî’deki uzun bir hadiste Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yenleri dar olan Rumî bir cübbe giydiği geçmektedir. “İşte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kâfir elbisesi, yenleri dar olan Rum işi cübbe giymiştir. O halde siz neden şiddetli davranıyorsunuz ve kafir elbisesi giymeye karşı çıkıyorsunuz? Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahih hadiste kâfir elbisesi giymiştir.” Bunu söyleyende fıkıh yoktur. Zannediyor ki kitap ve sünnete ve salih selefin menhecine davet eden bizler, sanki küfür ülkelerinden gelen elbiseleri giymenin caiz olmadığını söylüyoruz! Bazılarında şöyle bir ahmaklık vardır: “Sizler de kafir ülkelerinden gelen arabalar kullanıyorsunuz” vb. sözler söylüyorlar. Onların bu durumu, üstadın Cuma hutbesinde işaret ettiği şeydir. Onlar dînî bid’at ile dünyevî bidatı ayırmıyorlar. Bu ayrımı yapamadıkları için, dünyevi yenilikler caiz olduğuna göre dindeki yenilikler de caizdir diyerek dinde bid’atlerin kapısını açıyorlar.  

Kafirlere benzeme ile ilgili konuda da onların durumu böyledir. Kafirlerin yaptığı veya kafirlerin ürettikleri herşeyin müslümanlara caiz olmadığını zannediyorlar. Burada kayıtlar vardır. Ben diyorum ki, burada iki kayıt vardır ki biri diğerinden daha önemlidir: İnancıma göre en azından ilim talebelerinin bu iki kaydı bilmeleri gerekir.

Birincisi: Kafirlerin amelinden olan şeyler ya onların şiarı (özel alameti)dir ki müslümanın bunu yapması, kullanması caiz değildir. Bu, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” hadisinin genel kapsamına giren bir sakıncadır.

İkincisi: Kafirler bir şeyi yaparlar da bu onların şiarı değilse, onlara muhalefet imkanımız varsa muhalefet etmemiz gerekir. Bu muhalefet onlara benzeşmemek babından değildir. Çünkü şu an bu fiilin onların şiarı olmadığını varsayıyoruz. Şayet onların şiarı ise onu yaparsa onlara benzeşmiş oluruz. Lakin şu an konu onların yaptığı bir fiilde onlara muhalefet etmemiz gerektiğidir. Burada çok önemli bir hadis geliyor. İlim talebelerinin çoğu ve bazen ilim ehlinden olanlar dahi sadedinde olduğumuz bu konuyla ilgili olan bu hadisin önemine uyarmıyorlar. Dikkat edin, bu hadis şudur:

Yahudiler ve Hristiyanlar (ağaran saç ve sakallarını) boyamazlar. Siz onlara muhalefet edin.”  

Onlara muhalefet edin! Muhalefet bir şey, benzeşmeyi terk etmek ise başka bir şeydir. Birlikte bu hadisi düşünelim:

Muhakkak ki Yahudiler ve Hristiyanlar (ağaran saç ve sakallarını) boyamazlar.” Ağaran saç ve sakalları boyamazlar. Saç ve sakallarının ağarması kendi fiilleri değil, yaratıcılarının fiilidir. Yaşlılık çağına gelenlerde müslüman ya da kâfir bu konuda fark yoktur. Müslümanın da, kâfirin de saçı sakalı ağarıyor. Bununla beraber bu aklık, Allah’ın kâfire musallat ettiği şeydir. Kendi fiili değildir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de bize onlara muhalefet edip saç ve sakallarımızı boyamamızı söylüyor. Ağardıkları halde boyanmayan Yahudilere ve Hristiyalara muhalefet edin diyor! Burada muhalefeti amaçlamak büyük bir dinî hedeftir. Müslümanlar veya onlardan bir taife İslam’ı doğru şekilde anlarlarsa, bunu tüm yönleriyle tatbik etmenin en önemli şey olan akideye dahil olduğunu, en azından müstehap veya mendup bir emir olduğunu kavradıkları zaman mü’minler Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir.

Mesela iddia ettikleri gibi hürriyet ve gerçek demokrasi söz konusu ise, herkesin akidesinin sınırlarında tasarrufta bulunma özgürlüğü olur ve kimse kimseye görüşünü dayatamaz. Bu şekilde iddia ettikleri gibi olsaydı, elbette küfür ve sapıklık şiarlarına aykırı olan İslâmî şiarlar üstün halde bulunurdu. Hatta en basitinden, az önceki sahih hadiste geçen, işaret ettiğim muhalefet gerçekleştirilmiş olurdu.

Şimdi birisini herkesin kolayca anlayabileceği, diğerini ancak halk üzerinde yetki sahibi olan yöneticinin kolay anlayacağı iki misal vereceğim:

Şu kol saatleri konusu kolaydır. Şüphesiz bunu kâfirler yapıyorlar. Lakin onlar sol kollarına takıyorlar, biz ise sağ kolumuza takıyoruz, neden? Onlara muhalefet etmek için. Biz saatten istifade etmeyi yasaklamıyoruz. Fakat takacaksak sağ elimize takarız. Çünkü onun önemi vardır. Lakin mesela arabaya gelince, onu ülkede istediğimiz gibi yapamıyoruz ve mesela üzerine İslam alameti koyma hürriyetimiz yok!

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)