Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur kaset no: 671
El-Elbani rahimehullah dedi ki: “Sahihu’l-Buhârî’deki uzun bir hadiste Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in yenleri dar olan Rumî bir cübbe giydiği
geçmektedir. “İşte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kâfir elbisesi, yenleri
dar olan Rum işi cübbe giymiştir. O halde siz neden şiddetli davranıyorsunuz ve
kafir elbisesi giymeye karşı çıkıyorsunuz? Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem sahih hadiste kâfir elbisesi giymiştir.” Bunu söyleyende fıkıh yoktur.
Zannediyor ki kitap ve sünnete ve salih selefin menhecine davet eden bizler,
sanki küfür ülkelerinden gelen elbiseleri giymenin caiz olmadığını söylüyoruz!
Bazılarında şöyle bir ahmaklık vardır: “Sizler de kafir ülkelerinden gelen
arabalar kullanıyorsunuz” vb. sözler söylüyorlar. Onların bu durumu, üstadın
Cuma hutbesinde işaret ettiği şeydir. Onlar dînî bid’at ile dünyevî bidatı
ayırmıyorlar. Bu ayrımı yapamadıkları için, dünyevi yenilikler caiz olduğuna
göre dindeki yenilikler de caizdir diyerek dinde bid’atlerin kapısını
açıyorlar.
Kafirlere benzeme ile ilgili konuda da onların durumu böyledir. Kafirlerin yaptığı
veya kafirlerin ürettikleri herşeyin müslümanlara caiz olmadığını zannediyorlar.
Burada kayıtlar vardır. Ben diyorum ki, burada iki kayıt vardır ki biri
diğerinden daha önemlidir: İnancıma göre en azından ilim talebelerinin bu iki
kaydı bilmeleri gerekir.
Birincisi: Kafirlerin amelinden olan şeyler ya onların şiarı (özel
alameti)dir ki müslümanın bunu yapması, kullanması caiz değildir. Bu, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Kim kendisini bir kavme benzetirse
onlardandır” hadisinin genel kapsamına giren bir sakıncadır.
İkincisi: Kafirler bir şeyi yaparlar da bu onların şiarı değilse, onlara muhalefet
imkanımız varsa muhalefet etmemiz gerekir. Bu muhalefet onlara benzeşmemek
babından değildir. Çünkü şu an bu fiilin onların şiarı olmadığını varsayıyoruz.
Şayet onların şiarı ise onu yaparsa onlara benzeşmiş oluruz. Lakin şu an konu
onların yaptığı bir fiilde onlara muhalefet etmemiz gerektiğidir. Burada çok
önemli bir hadis geliyor. İlim talebelerinin çoğu ve bazen ilim ehlinden
olanlar dahi sadedinde olduğumuz bu konuyla ilgili olan bu hadisin önemine
uyarmıyorlar. Dikkat edin, bu hadis şudur:
“Yahudiler ve Hristiyanlar (ağaran saç ve sakallarını) boyamazlar. Siz
onlara muhalefet edin.”
Onlara muhalefet edin! Muhalefet bir şey, benzeşmeyi terk etmek ise başka
bir şeydir. Birlikte bu hadisi düşünelim:
“Muhakkak ki Yahudiler ve Hristiyanlar (ağaran saç ve sakallarını)
boyamazlar.” Ağaran saç ve sakalları boyamazlar. Saç ve sakallarının
ağarması kendi fiilleri değil, yaratıcılarının fiilidir. Yaşlılık çağına
gelenlerde müslüman ya da kâfir bu konuda fark yoktur. Müslümanın da, kâfirin
de saçı sakalı ağarıyor. Bununla beraber bu aklık, Allah’ın kâfire musallat
ettiği şeydir. Kendi fiili değildir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de
bize onlara muhalefet edip saç ve sakallarımızı boyamamızı söylüyor. Ağardıkları
halde boyanmayan Yahudilere ve Hristiyalara muhalefet edin diyor! Burada
muhalefeti amaçlamak büyük bir dinî hedeftir. Müslümanlar veya onlardan bir
taife İslam’ı doğru şekilde anlarlarsa, bunu tüm yönleriyle tatbik etmenin en
önemli şey olan akideye dahil olduğunu, en azından müstehap veya mendup bir
emir olduğunu kavradıkları zaman mü’minler Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir.
Mesela iddia ettikleri gibi hürriyet ve gerçek demokrasi söz konusu ise,
herkesin akidesinin sınırlarında tasarrufta bulunma özgürlüğü olur ve kimse
kimseye görüşünü dayatamaz. Bu şekilde iddia ettikleri gibi olsaydı, elbette
küfür ve sapıklık şiarlarına aykırı olan İslâmî şiarlar üstün halde bulunurdu.
Hatta en basitinden, az önceki sahih hadiste geçen, işaret ettiğim muhalefet
gerçekleştirilmiş olurdu.
Şimdi birisini herkesin kolayca anlayabileceği, diğerini ancak halk üzerinde
yetki sahibi olan yöneticinin kolay anlayacağı iki misal vereceğim:
Şu kol saatleri konusu kolaydır. Şüphesiz bunu kâfirler yapıyorlar. Lakin
onlar sol kollarına takıyorlar, biz ise sağ kolumuza takıyoruz, neden? Onlara
muhalefet etmek için. Biz saatten istifade etmeyi yasaklamıyoruz. Fakat
takacaksak sağ elimize takarız. Çünkü onun önemi vardır. Lakin mesela arabaya gelince,
onu ülkede istediğimiz gibi yapamıyoruz ve mesela üzerine İslam alameti koyma
hürriyetimiz yok!