İbn Ömer radiyallahu anhuma dedi ki:
جَاءَ
رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ أَوْصِنِي فَقَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تُشْرِكْ بِاللهِ عَزَّ وَجَلَّ
شَيْئًا وَتُقِيمُ الصَّلَاةَ وَتُؤْتِي الزَّكَاةَ وَتَحُجُّ وَتَعْتَمِرُ وَتَسْمَعُ
وَتُطِيعُ وَعَلَيْكَ بِالْعَلَانِيَةِ وَإِيَّاكَ وَالسِّرَّ
“Bir adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
“Bana tavsiyede bulun” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Allah Azze ve Celle’ye hiçbir şeyi ortak koşma,
namazı kıl, zekâtı ver, hac ve umre yap, (yöneticilerini) dinle ve itaat et.
Görünen hallerinden sorumlusun, iç âlemin hakkında da sakınmalısın.”
Bu hadis Muslim'in şartına göre sahihtir. Tahavî Şerhu
Muşkili'l-Âsâr (2658) Buhârî Tarihu’l-Evsat (646) İbn Ebi Asım es-Sunne (1070)
Esbehani el-Hucce (253) Hatib Muvaddahu Evham (218) Beyhakî Şuab (3690) rivayet
etmişlerdir.
Hadiste geçen “Görünen hallerinden sorumlusun” kavli,
zahiren kılık kıyafette müslümanların şeklinde girme mecburiyetini de ifade
etmektedir.
Bu kavlin benzerini, raşid halife Ömer radıyallahu
anh, Medine’den uzakta yaşayan bedevilere de emretmiştir:
El-Hasen el-Basrî rahimehullah dedi ki: “Bir bedevî Ömer radiyallahu anh’e dedi ki: “Ey
insanların en hayırlısı! Ey insanların en hayırlısı!” Ömer radiyallahu anh: “Ne
diyor?” dedi. Denildi ki: “Ey insanların en hayırlısı diyor.” Ömer radiyallahu
anh dedi ki:
“Size yazıklar olsun! Ben insanların en
hayırlısı değilim.” Adam dedi ki: “Ey Mü’minlerin emiri, vallahi ben senin
insanların en hayırlısı olduğunu sanıyordum.” Ömer radiyallahu anh dedi ki:
“Sana insanların en hayırlısını haber vereyim
mi?” o da: “Evet” dedi. Ömer radiyallahu anh dedi ki:
“İnsanların en hayırlısı evinde ailesinin ve
malının başında iken İslam kendisine ulaşınca develerinden bir kısmına dönüp
onları hicret edilecek yurtlardan bir yere indirip satan ve karşılığıyla Allah
Azze ve Celle yolunda hazırlık yapan, sabah akşam müslümanlarla onların
düşmanları arasında bulunan adamdır. İşte bu insanların en hayırlısıdır.” Adam
dedi ki: “Ey müminlerin emiri! Ben bâdiye halkından bir adamım. Meşguliyetlerim
ve bir sürü işlerim var. Bana dayanacağım kendisiyle amacıma ulaşacağım bir iş
emret.” Ömer radiyallahu anh:
“Elini bana göster” dedi. Adam elini ona verdi.
Ömer radiyallahu anh dedi ki:
“Allah Azze ve Celle’ye hiçbir şeyi ortak
koşmadan ibadet et, namazı kıl, zekâtı ver, ramazan orucunu tut, hac ve umre
yap. Dinleyip itaat et. Görünen hallerinden sorumlusun ve iç âlemin hakkında
da sakınmalısın. Sana söylendiği ve yayıldığı zaman utanmayacağın ve seni
rezil etmeyecek herşeyi tavsiye ederim.” Adam dedi ki:
“Ey mü’minlerin emiri! Bunlarla amel edeceğim.
Rabbim ile karşılaştığım zaman Ömer b. el-Hattab bana böyle emretti derim.”
Ömer radiyallahu anh dedi ki:
“Ey Allah’ın kulu! Bunları yap, Allah Teâlâ ile
karşılaştığında da söyleyeceğini söyle.” Bunu İbnu’l-Mubarek el-Cihad
(164) Hâkim (1/116) el-Lalekai İtikad (333) Beyhakî Şuab (3691) sahih isnadla
rivayet etmişlerdir.
Nitekim İbn Teymiyye
İktizau’s-Sirati’l-Mustakim’de (1/123) müslümanların giyimde kâfirlere
muhalefet etmesinin vacip olduğu hususunda icma zikretmiştir. Bu konuda
seleften zikrettiği rivayetler arasında şu vardır:
Ma’mer b. Raşid rahimehullah
dedi ki: Ömer b. Abdilaziz rahimehullah valilerinden birine şöyle yazdı
امْنَعْ مَنْ قِبَلَكَ فَلَا
يَلْبَسُ نَصْرَانِيٌّ قَبَاءً وَلَا ثَوْبَ خَزٍّ وَلَا عَصَبٍ وَتَقَدَّمَ فِي
ذَلِكَ أَشَدَّ التَّقَدُّمِ حَتَّى لَا يَخْفَى عَلَى أَحَدٍ نَهْيٌ عَنْهُ وَقَدْ
ذُكِرَ لِي أَنَّ كَثِيرًا مِمَّنْ قِبَلَكَ مِنَ النَّصَارَى قَدْ رَاجَعُوا لُبْسَ
الْعَمَائِمِ وَتَرَكُوا الْمَنَاطِقَ عَلَى أَوْسَاطِهِمْ وَاتَّخَذُوا
الْوَفْرَ وَالْجُمَمَ وَلَعَمْرِي إِنْ كَانَ يُصْنَعُ ذَلِكَ فِيمَا قِبَلَكَ إِنَّ
ذَلِكَ بِكَ ضَعْفٌ وَعَجْزٌ فَانْظُرْ كُلَّ شَيْءٍ نُهِيتَ عَنْهُ وَتَقَدَّمْتَ
فِيهِ فَلَا تُرَخِّصْ فِيهِ وَلَا تُغَيِّرْ مِنْهُ شَيْئًا
"Bölgendeki aykırı
davranışlara engel ol. Hiçbir Hrıstiyan, aba, ipekli giymesin ve başına sarık
bağlamasın. Bu söylediklerimin üzerine önemle dur ve bunları herkese bildir
ki, hiç kimse kendisini ilgilendiren yasaklardan habersiz kalmasın. Bana
anlatıldığına göre sorumluluk bölgende yaşayan çok sayıda Hristiyan yeniden
sarık sarmaya başlamış, bellerine kuşak bağlamaz olmuş ve perçemlerini de
kısaltmayarak favori ve uzun saç bırakmaya koyulmuş. Yeminle söylüyorum ki,
eğer gerçekten bunlar sorumluluk bölgende yapılıyorsa, bu durum senin
zayıflığını ve yetersizliğini gösterir. Sana yasak olduğunu bildirip üzerinde
durduğum hususlara bağlı kalıp onları yürütüp yürütmediğini gözden geçir,
bunları ihmal etme ve hiç birinde eskiye dönüşe meydan verme”
Bunu Ebu’ş-Şeyh’in
isnadıyla: İbn Kayyım Ahkamu Ehli’z-Zimme (3/1273) isnadı sahihtir. Ebu Yusuf
el-Harac’da (s.140) Abdurrahman b. Sabit b. Sevban – babası yoluyla rivayet
etmiştir.
İbn Kayyım rahimehullah,
Ahkamu Ehli’z-Zimme kitabında (3/1267 vd.) müslümanların diyarında yaşayan
Kitap Ehli Zımmî kâfirlerin sarık saramayacakları ve sarıkların ucunu sarkıtamayacaklarına
dair başlıklar altında, sarığın Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve
müslümanların İslam için ayırıcı bir alamet olan kıyafeti olduğu, müslümanlarla
kâfirlerin arasını ayıran önemli alametlerden olduğuna dair nakillerde
bulunmuştur.
Dolayısıyla sarık sarmadan
başı açık gezen, pantolon, kıravat gibi kâfirlere has elbiseler giyerek yahut
hastalık bulaşacağı korkusuyla maske takarak dolaşan kimseler zahiren İslam’a
girmemiş kimselerdir. Baş açık gezen kadınlar da böyledir. Kalplerinde iman
varsa buna ahirette Allah hükmedecektir. Fakat dünya hükmü bakımından bu kimselerin
müslüman olduklarını söylemeye bir yol bulamıyoruz. Mütevatir hadiste geldiği
gibi: “Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır.” Bu kimselerin de
kendilerini Müslümanlara benzetmedikleri ortadadır!
Bu konuda zikredilecek
deliller çoktur, bunlardan birçoğunu Bizden Olmayanlar kitabında zikretmiş
bulunuyorum. Oraya bakın.