Şeyh el-Elbanî rahimehullah’a şöyle soruldu: “Marangozluk ve benzerleri gibi işlerde şart koşulan pantolon giymenin hükmü nedir?”
Cevap: Pantolun giymek zaruret midir?”
Soru sahibi: “Ben bir şirkette çalışıyorum ve pantolon giymeyi
şart koşuyorlar.”
El-Elbani: Müslümana Allah’ın dinine muhalif olan şeyi şart
koşan böyle bir şirkette mi çalışıyorsun? Burada çalışman zaruret midir? Ne mecburiyetin
var?
Zaruret; kendini helâk olma riskinden kurtarmak için yapmak
zorunda kaldığın şeydir. Sen şirkette çalışıyorsun ve şirket sana dine aykırı
davranmanı emrediyor! Bu şirkette çalışmayı terk etsen helak mı olursun? Açıkça
söyle, hayır de!
O halde şuan insanların zaruret dedikleri şey aslında
hâciyyat denilen bir ihtiyaçtır. Hâlbuki bu olmadan da olur.
“Zaruretler mahzurları mubah kılar” kaidesine uydurmak için
buna “zaruret” adını veriyorlar!
Ey kardeşim! Zaruret falan yok! Nerede zaruret?
Kardeşlerimizden biri şirketlerden birinde bir işe girdi.
Sonuçta evraklar imzaladı, onlara has diplomasiyle:
“Elbise yerine pantolon giysen” denildi. O da onlara
“Neden” dedi. Dediler ki:
“Kanun böyledir.” Elhamdulillah adam - kimseyi Allah’a karşı
temize çekemeyiz ama zannımıza göre - Allah’tan korkan ve sakınan biriydi. Öncelikle
rızkın Allah’ın elinde olduğunu biliyor ve Allah Teâlâ’nın:
“Kim Allah’tan
sakınırsa ona bir çıkış kılar ve ummadığı yerden onu rızıklandırır” (Talak
2-3) ayetlerine iman ediyordu. İşini dönüşü olmayan üç talakla boşadı ve
şirkete kul olmaktansa daha üstünü olan hürriyetle yaşadı. Öyleyse bazı şeyleri
zaruret diye isimlendirmek bir hata, bu yanlış isimlendirme üzerine mahzurları
mubah kılmak ise hata üstüne hatadır.”
(Silsiletu’l-Hedy ve’n-Nur kaset no: 342)