Televizyon Hakkında
Şeyh Abdullah b. Ömer
b. Mer’î b. Berîk hafizehullah
Tercüme: Ebu Muaz
el-Çubukabadî
Soru: “Müslümanların
çoğunun evlerine “el-Mecd” kanalını
izleyip haberleri dinlemek gerekçesiyle çanak anten ve televizyon koyma
hususunda gevşek davranmaları hakkında nasihat etmenizi rica ediyoruz. Allah
hayırlı karşılık versin.
Cevap: Allah sana da
hayırlı karşılık versin. Bu konuda defalarca nasihat edildi. Nitekim daha önce,
müslümanın dininin, ailesinin ve neslinin dininin salahı için çalışması
gerektiğini de söylemiştik. Din ise, toplumdakilerin çoğunun üzerinde
bulundukları şey değildir. Hatta şer’î deliller, çoğunluğun genellikle doğru
üzerinde olmayacaklarına delalet etmektedir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Yeryüzündekilerin
çoğunluğuna itaat edecek olursan seni Allah’ın yolundan saptırırlar.” (En’am
116) “Kullarımdan şükreden azdır.” (Sebe 13) Toplumun akıntısına uyup da: “Ben
müslümanların çoğunluğu gibi bir müslümanım, onların çoğunun çanak antenleri ve
televizyonları var, ben de onlar gibiyim” dememelidir! Hayır, sakın dinin, “insanlar
iyilik işlerse ben de işlerim, kötülük ederlerse ben de yaparım” şeklinde
olmasın! Lakin tek başına olsan dahi kendini Allah’ın diniyle, Allah’ın
Kitabıyla ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetiyle ölç. Tek başına
olsan dahi ölçün, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymak olsun ki, sana
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem gönderilmiştir. O’nun dininde ne varsa,
yalnız başına olsan dahi sen de o yolu tut. Helak olanların çokluğu seni
aldatmasın.
Şer’î delillere göre,
hatta insanların durumlarından anlaşılan aklî delillere göre, insaf sahibi bir
kimsenin şüphe etmeyeceği şekilde televizyon ve çanak antenin eve sokulması, en
büyük ifsat sebeplerindendir. Evet bu, evi ifsat eden en büyük sebeplerdendir. Çünkü
uydu kanallarında sayılamayacak kadar çok, türlü kötülükler vardır. Bunda akide
ve dini hüküm konularında birçok kötülükler ve din hakkındaki sahih anlayışın
tahrifi söz konusudur. Hatta bazı insanlar dinlerini yayın araçlarından alır
hale gelmişlerdir. Üzücüdür ki daha önce bizzat kendileri, din hakkında cahil
olduklarını itiraf edip, onlardan biri: “Ben dinî ilim okumadım, ben bir
cahilim. İlmim olmadığını itiraf ediyorum, falana ve filan alime sorun” derken,
yayın araçları sebebiyle, hakikatte cahil veya düzenbaz olan kimseler İslam adı
altında bu din hakkında konuşmaya başlamışlar, Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın
dinin tahrif etmektedirler. Böylece halkın çoğunluğu dini hükümler hakkında
konuşur olmuş ve yayın araçlarından işittikleri şeylerle tartışma ve cedel
yapmaktadırlar. Yayın araçları hakikatte din öğrenme kaynaklarından olmadığı
halde, din öğrenme kaynağı edinilmiştir.
Bu televizyonlarda
çıkanların çoğu fasıklar, dinsizler veya dini eksik kimselerdir. Hepsi demiyorum,
çoğunluğu diyorum! Çoğunluk böyle
olunca, çoğunluğun aldığı şey de kötülük ve dinde ayrılık oluyor. Bu doğru
değildir. Durum böyle olunca insanların çoğuna göre bu dinin yayın araçlarından
öğrenilmesi sebebiyle İslam hakkındaki yanlış anlayışlara bak!
Tesettür meselesi dün
herkes tarafından kabullenilen, ittifak edilen bir konu iken bugün bazı
insanlara göre tartışmaya açık hale gelmiştir!
Kadın-erkek ihtilatı (bir arada bulunmalarının
yasaklığı) dün ittifak edilen bir konu iken, bugün tartışma konusu
yapılmaktadır!
Açılıp saçılma,
kadının yüzünü açması, çalgı aletleri, faiz konusu ve benzerleri, hatta büyük
günahlar dün ittifak edilen konular iken bugün, ilme nispet edilenler ve kültürlüler
bir yana, müslümanların avamı katında dahi tartışma konusu haline gelmiştir! Bunların
sebebi nedir? Bunun sebebi; dinin yayın araçlarından öğrenilmesidir ki, o
kimselerin bu yayın araçlarını kullanmaları İslam’ın yüzünü
çirkinleştirmektedir, bu doğru değildir!
Bundan da önemlisi,
müslümanların akidelerinin bozulmasıdır. Müslümanların akideleri bu yayın
araçları ile çalkalanmakta ve sallantı içindedir. Çağdaş yayın organlarında
dinler arası diyalog daveti yapılmaktadır. Bazıları bunu açıkça ilan ederek
yaparken, diğer bazıları üstü kapalı şekilde yapmaktadır. Dinler arası diyalog
davetini bu zamanda laiklerin ve dinsizlerin çoğu, insan toplumları arasındaki
ayrılığı kaldırma gerekçesiyle talep etmektedirler. Yine diğer bazı konular
daha var ki, bunlarla müslümanların akideleri değiştirilmektedir.
Sihirbazlığın da bir
kanalı olmuştur! Sihir, uydu kanalı vesilesiyle bazı müslümanlara girmiştir. İnsanların
çoğunun bu işe girişi kolaylaştırılmış, bu kanallar vasıtasıyla müslümanların
durumlarıyla dalga geçilmiştir. Rezaletlerin, ahlaksız filmlerin, çirkin
manzaraların yayınlanmasıyla müslümanların durumları ifsat edilmiştir. Yine bozuk
makaleler ve yanlış bakış açıları neşredilmiştir. Bakın size örnek vereyim;
itidal sahibi bazı uydu kanalı sahiplerinin dedikleri gibi, kışkırtılan bir
örnek vereceğim. Bu uydu kanallarının birinde erkek ve kızlardan oluşan gençler
topluluğu ile bir program düzenlenmiştir. Bunu evlerine sokan milyonlarca
müslüman erkek ve kadınlar, utanç verici bu toplantıyı alenen seyretmiştir.
Mısırlı bir kadın erkeklerde ve kadınlarda gizli adet (masturbasyon) hakkında,
bunun haram olup olmadığı üzerinde münakaşa açmıştır. Dinle alakası olmayan
açık saçık bir kadın, dinî ve tıbbî açıdan bu meseleyi tartışmıştır. Sonuçta
bunun, kimsenin engelleyemeyeceği, insanî haklardan olduğuna karar verilmiştir!
Allah için söyleyin; bu tartışmayı seyreden ailenin, bu televizyona veya bu
uydu kanalına bakan kadın, erkek, baba, anne, kız çocuğu, oğul, herkesin önünde
hayasızca ve dinsizce sergilenen bu çirkinliği izleyenlerin durumları ne olur? Her
müslümanda bulunması gereken fazilet değerleri yerle bir olmaz mı?
İşte bunun gibi, dinin
kayıtları, hayır ve fazilet değerleri bu kanallarda her gün ve her gece
boğazlanmakta, daha birçok kötülükler işlenmektedir. Bundan sonra bu gibi
cihazları hiç akıl sahibi bir kimse evine sokmaya razı olur mu?
Eğer soruda olduğu gibi
bir kimse: “Biz yalnızca el-Mecd kanalını izliyor ve yalnızca haberleri takip
ediyoruz” derse;
Cevap: Bu doğru mudur?
Doğru değildir! Yalnızca el-Mecd kanalına ve haberlere baktığını iddia
edenlerin çoğu bu konuda yalan söylemektedir. Hatta Allah’ın tevbe nasip ettiği
birçok kimse şöyle demiştir: “Haramdan harama giriyordum.” İnsanlara: “Ben
sadece harama bakmıyorum, Sudeys’i, Şureym’i dinliyoruz, dersleri dinliyoruz”
diyor, lakin haramdan harama geçiyordu. Ağlayan ve kahırdan ölen fazilet sahibi
kadınlardan bazılarına, bu kanallar sebebiyle sapmış ve ibahiyecilerin yolunu
tutmuş olan kocalarınun durumunu sorun! Nice kadın var ki mektup yazıp
kocasının halinden şikayet etmektedir. Bir diğeri evine İslami programları
izleme iddiasıyla uydu kanalı sokan kocasının halinden acı içinde şikayet
etmekte! Kocası birkaç gün sonra sabahlara kadar bu uydu kanallarının başında
halvet eder hale gelmiş ve ibahîlerin (porno) kanallarını takip etmektedir.
Eskiden mescid cemaatinden olan, bir cemaat üyesi veya İslamî bir grup üyesi
olan veya - maalesef – mescidde ders halkası bulunan kocası, bu rezil, pislik
ve ibahiyeci yola düşmüştür! Bunun sebebi nedir? Sebebi; evine bu uydu aletini
sokarak kendisini fitneye arz etmesidir! Kalpler zayıftır. Zayıf kalpler
fitneye arz edilmez! Bu nasıl olabilir ki? Sen kendine güvensen dahi ailenden
ve senden sonra neslinden nasıl güvende olabilirsin? Belki sen haklı
olabilirsin, peki ya senden sonra zürriyetin?! Senden sonra, senin olmadığın zaman bu cihazı
bulanlar için nasıl emin olursun? Nice salih babaların bu uydular sebebiyle
bozuk evlatları olmuştur. Hatta nice haşmet sahibi ailelerden sefil kadınlar
çıkmıştır, neden? Bu uydu kanalları sebebiyle. Bunun dinin ve faziletin
kaybedilip, rezilliklerin yayılmasından başka anlamı yoktur.
Şayet: “Benim elimde
sadece el-Mecd kanalını gösteren, başkasını kabul etmeyen şifrem var” dersen,
Sana denilir ki;
el-Mecd kanalı da dini sakıncalardan salim değildir. Bu kanalda bu dinin yüzünü
çirkin gösteren hizipçiler, tekfir fikrine sahip isyankarlar, bazı siyasiler ve
laikler gibi heva ehli gösterilmektedir. Yahut bazen hizipçilik, sufilik,
kabircilik ve daha başka kirli metodlar gösterilmektedir. Yine diğer açıdan
dinen sakıncalı şeyler yayınlanmaktadır. Bunda suretler yayınlanır ki, suretler
(resim ve kayıtlı video görüntüleri) haramdır. Yine müzik ve şarkılar
bulunmaktadır ki, bunlar caiz değildir. “Bunlar neredeymiş?” diyebilirsin. Deriz
ki, Şayet Tom ve Jerry dedikleri ve benzerleri gibi, çocuk programlarından başkası olmasa bu da
yeter. Bu programlarda müzik ve bazen dine aykırı birçok unsurlar vardır. Onlara
göre bu çocuklara özel filimlerdir.
Yine bundanda başka fesat unsurları da vardır.
Hem sonra, evde televizyonun varlığı bir kötülüktür. Nice babalar, televizyonda
el-Mecd kanalından başka kanallar açmaktadır. Kötülük işleyen çocuklardan biri
DVD denilen küçük bir cihaz satın alır, sonra yalnız kaldığı bir vakit
televizyonda Allah’ın bakılmasını haram kıldığı şeyler izler. Buna sebep olan kimdir?
Sensin! Bu cihazı eve sen soktun. Oğlunun işlediği bu kötülüğe sen sebep oldun!
Onun sapmasına sen yardım ettin! Allah Azze ve Celle’den korkmak lazım!
Eğer birisi: “Fazilet
sahibi şeyhlerden bazılarını bu kanallarda nasıl görüyoruz? Bazen ehl-i sünnetten
biri bu kanallara çıkıyor?” derse,
Cevap: Sen başkasından
değil, kendinden sorumlusun. İlim ehlinin bunun yasaklanmış olduğuna dair
sözünü ve alimlerden bir topluluğun fetvasını biliyorsun. Muhkem olan bu hükme
tutun. Bu dinin için ve meydana gelen olaylar hakkında senin için daha
selametlidir. Olanlar olmuştur. Senin ve ailenin dininin selameti için buna
(video ve resim türünden her suretin haramlığına dair fetvaya) tutun. Bu senin
için en selametli olanıdır. Bundan sonra bil ki, o cihazlarda (kanallarda) çıkan alimler, bu
cihazlardan razı değillerdir. Lakin içtihat etmişler ve bu kanallarda
kendilerinin çıkmalarının, insanların kendilerinin yapacakları nasihatlere
yönelmelerinin şerri hafifleteceğini zannetmişlerdir. Onların, daha büyük
kötülüğü uzaklaştırmak için, hafif olan kötülüğü işledikleri işitilmiştir. Bu
yüzden onlardan birine, televizyon kanalına çıkması hakkında sorulduğu zaman: “Ben
kimseye evine televizyon veya uydu cihazı sokmasını asla tavsiye etmem” der. Kurtulmaya
güç yetmeyen bir kötülük bulunduğu zaman, “İslami” dedikleri bir şey
kullanılarak kötülük hafifletilir. Bu kötülüğü hafifletme kaidesi hakkındadır.
Bunu yapan bir alim, müçtehit olduğundan dolayı mazur olabilir. Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in haber verdiği gibi; hükmeden kimse içtihat edip de hata
ettiğinde veya isabet ettiğinde bir ecir ile iki ecir arasındadır. Lakin seni
bunları izlemeye iten şey nedir? Bu cihazı evine sokmanı gerektiren şey nedir?
Elbette bu sana gerekmez. Hem sonra sen, maslahat ve mefsedetlere kendin bak! Bu
cihazı evine koymanda bir maslahat var mı?
Cevap: hayır, bilakis
bir çok kötülükler var. Durum böyle olduğuna göre, senin, dininin ve ailenin
selameti, bu cihazı evine koymamandadır. Müslüman, her zaman selamet ve afiyeti
talep eder. Nitekim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İyilik,
gönlünü yatıştıran şeydir. Kötülük ise gönlünü rahatsız eder, insanların bunu
bilmesini istemezsin.” Allah Azze ve Celle’den bize ve bütün müslümanlara
hidayet, başarı, doğruluk ve rüşd dileriz. Şüphesiz O buna sahip ve kadirdir.
Bununla yetiniyoruz. Alemlerin rabbine hamd, nebimiz Muhammed’e, ailesine ve
ashabına salat ve selam olsun. Allah en iyi bilendir. Allah size hayırlı
karşılık versin.