Şeyh Hişam
b. Fehmi el-Arif Hafizahullah
Faziletli
şeyh Ebu Abdila’la Hâlid Muhammed Osman el-Mısrî hafizahullah “eş-Şebabu’l-Hair
ve Menhecu’l-İksa” başlıklı bir makale yazdı ve bana verdi. Allah ona hayırla karşılık
versin ve bunda bereket kılsın. Selefî talebeler için alimlerin kişilere
verdikleri hükümde ihtilaf etmeleri fitnesinden çıkış yolunu özetliyorum:
1-
Selefî talebenin sahih dînî ilmi yalnız Allah için ihlâs ile talep etmesi
gerekir.
2-
Selefî talebenin selefî davet alimlerinin, özellikle de hadis alimleri ile cerh
ve ta’dil imamlarının siyretlerini okuması gerekir.
3-
Selefî talebenin selefî davet hususunda ilhad, sapıklık ve bid’at ehline,
yoldan çıkanlara verdikleri reddiye kitaplarına bakması gerekir.
4-
Selefî talebenin sabır ve sıdk ile tabi olmaya devam etmesi, Allah Teâlâ için
mucahede etmesi gerekir.
5-
Selefî talebenin, rütbeleri ve konumları ne olursa olsun şeyhlere/hocalara
taassup göstermekten uzak olmaları, nerede olursa olsun hak ile beraber
dönmeleri gerekir.
6-
Bir âlime hak hususunda yakınlık göstermek ve onu basiret üzere savunmak ona
taassup etmek değildir!
7-
İlimde zayıf olan selefî talebenin, herhangi bir kimse hakkında hüküm vermede
ihtilaf ettikleri zaman taklid ettiği âlimlerden birini savunmaması gerekir.
Bilakis durum iyice ortaya çıkıncaya kadar geri durmalıdır. Allah’ın kendisini
isabet edeni bilecek ilimle desteklemesine kadar sahih sebeplere tutunma
konusunda gayretini artırmalıdır.
8-
Selefî
talebenin, selefî davet alimlerini, özellikle de cerh ve ta’dil alimlerini şiddet
(sertlik) ile niteleyen kimselere iştirak etmemesi gerekir. Çünkü bu sözü söyleyen
kişi, cerh ve ta’dil imamları olan uzman alimlerin başkalarında bulunmayan siyretlerini,
tavırlarını, sünneti savunmadaki kuvvetlerini, hakka basiretle destek
olmalarını bilmediği için, bu söz sahibine reddedilir.
9-
Selefî talebenin, reddedilen fiilin hangi taraftan meydana geldiğine bakmaması
gerekir. Cerh ve ta’dil hakkında hükmeden alimin hükmü hak ise, mertebesi ne
olursa olsun, şu sözler gibi şüphelerin peşinden gitmesi caiz değildir:
“Halkın genelini gözetmeli”
“İnsanların
anlayış derecelerini gözetmek lazım”
“Fitne
çıkmaması için”
“Bunun
yerine (daha üsluplu) başka bir şey diyebiliriz, mesela “bid’at çıkardığını
değil hata ettiğini söyleyelim”, “sapık/saptı demeyelim de inhiraf etti diyelim”
Bunun
gibi hakimin hükmünü önemsizleştiren ve insanları sağa sola sapmaya götüren
nice sözler ederler!
10-
Alimin herhangi bir kimse hakkında cerh ve ta’dile dair tezkiyede bulunduktan
sonra bu görüşünden dönmesi ayıp veya idrak kusuru değildir. Bilakis bu onun
cesaretinin, samimiyetinin ve hak üzerinde gayretinin delilidir.
11-
“Sana selefi davetin alimlerinin ölmüş olanlarını tavsiye ederim” sözüyle, başta
Şeyh Rebi b. Hadi el-Medhali gibi hayatta olan alimlerden uzaklaştıran
kimse, Allah’a iftira etmiş, selefi davete hakaret etmiştir.