Sünnet Ehlinin Bazı Alametleri
Şeyh Abdulhamid el-Hacurî Hafazahullah
Tercüme: Ebu Muaz
Rivayetlere tabi olan sünnet ehli selefîlerin pekçok
özellikleri vardır. Bunlardan bazıları örnek olarak şu şekildedir:
1- Allah Azze ve Celle’nin kitabı ve Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in sünnetinden delillere özen gösterip bunlarla amel etmek.
2- Ders, öğretim ve hutbelerde tevhide önem vermek, şirkten,
büyücülerden, hokkabazlardan, kâhinlerden, arrâflardan, salih kimseler hakkında
aşırılıktan, kabirler etrafında tavaftan, Allah Azze ve Celle’den başkası adına
kurban kesmekten ve rasullerin gönderiliş ve kitapların indiriliş sebebi olan
tevhide aykırı olan diğer meselelerden sakındırmak.
3- Allah Azze ve Celle’nin kitabının ve Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in sünnetinin ilmine ezber, derleme, öğretim ve amel olarak ve
ilmin diğer konularında özen göstermek. Zemmu’l-Kelam ve Ehlihi kitabında
(s.337) nakledildiğine göre Vekî rahimehullah şöyle demiştir: “Kim hadisi
geldiği gibi taleb ederse o sünnet ehlidir.”
El-Berbehari, Şerhu’s-Sunne’de (s.102) şöyle demiştir: “Allah
sana rahmet etsin, bil ki ilim çok rivayet ve kitaplarla değildir. İlmi ve
kitapları az olsa dahi âlim ancak ilme ve sünnetlere tâbi olandır. İlmi ve
kitapları çok olsa dahi kitap ve sünnete muhalefet eden ise bid’at sahibidir.”
4- Sünnet ile ameli; giyiminde, inançlarında ve
ibadetlerinde araştırmak. Onlar izar ve gömleklerinin eteğini baldırlarının
yarısına kadar çekerler. Eğer daha uzatacak olurlarsa ancak ayak bileklerinin
üzerine kadar salarlar. Sakallarını traş etmez ve kısaltmazlar. Pantolon
giymezler. Ancak bazıları delili olmayan bazı fetvalara aldanmakta veya maaş
için memur olmayı sünnete tercih etmektedirler. Onlara itibar edilmez.
El-Hasen b. Ali el-Berbeharî rahimehullah, Şerhu’s-Sunne (s.108)
şöyle demiştir: “Bid’at sahiplerinin terk ettikleri sünnetleri ve onların
ayrıldıkları hususları bilip o sünnetlere tutunan sünnet ashabından ve
cemaattendir. Gerçekte o tabi olunmaya, yardım edilmeye ve korunmaya layık
olandır ve Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in vasiyet ettiği şeylerdendir.”
5- İyiliği emretme ve kötülükten yasaklama konusunda
ciddiyetle hareket eder ve Allah Teâlâ’nın şu kavliyle amel ederler: “İçinizden
hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten yasaklayan bir ümmet bulunsun. İşte
onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran 104)
Onlar üç kısımda münkere karşı çıkarlar. Çocuklarına karşı
ve fitne bulunmayan konularda elleriyle karşı çıkarlar. Şirk olan eylemler, demokrasi,
seçimlere katılma, hizipçilik, zina, livata, sarhoş edici içkiler içme gibi
fiillere dilleriyle sakındırarak karşı çıkarlar. El ve dil ile karşı çıkmaya
güçleri yetmeyen hususlarda ise kalp ile karşı çıkarlar. Onlar Ebu Said
el-Hudrî radiyallahu anh’ın Muslim’de (no:49) gelen şu hadisiyle amel ederler: Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “İçinizden her kim bir münker
görürse eliyle karşı çıksın. Eğer buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü
yetmezse kalbiyle karşı çıksın ki, bu imanın en zayıfıdır.”
Onların münkere karşı çıkmadaki hırsları ve bu hususta kötülüğe
meydan vermemeleri hakkında birisi şöyle bir beyit söylemiştir:
“Kim bir kötülüğe ondan daha kötüsüyle karşı çıkarsa, hayız
kanını idrar ile yıkayan gibidir.”
Kötülük, zıddı ile değiştirilebiliyorsa bu en iyisidir. Eğer
kötülük ancak ondan daha hafif bir kötülük ile değiştirilebiliyorsa bu da
meşrudur. Eğer kötülük ancak kendisiyle eşit seviyede olan diğer bir kötülükle
değiştirilebiliyorsa, bunun bir faydası yoktur. Bu kısım içtihada dayalı bir
konudur. Ama eğer kötülük, ancak ondan daha kötü olan bir şeyle
değiştirilebiliyorsa, bunu yapmak haramdır.
6- Küçük ya da büyük
her meselede Allah Azze ve Celle’nin kitabına ve Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem’in sünnetine muhakeme olurlar. Bu konuda Allah Azze ve Celle’nin şu
ayeti ile amel ederler: “Rabbine yemin olsun ki, aralarında geçen
meselelerde seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı gönüllerinde
sıkıntı hissetmeden tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”
(Nisa 65)
(Şeyh Abdulhamid el-Hacuri dedi ki) Bu kısmı şeyhimiz Ebu
Abdirrahman Yahya el-Hacuri’nin 14.2.1427 gecesi yaptığı dersten alarak bazı
eklemeler yaptım.
7- Hiziplerden (gruplaşanlardan), ayrılıklardan,
derneklerden ve dine aykırı olan herkesten sakındırırlar. El-Lâlekâî, (no:53)
naklediyor: Ebu Bekr b. Ayyaş rahimehullah’a sünnet ehli kimdir diye sorulduğu
zaman şöyle cevap verdi: “Hevâlar (kitap ve sünnete aykırı görüşler)
zikredildiği zaman onlardan hiçbir şeye taassup göstermeyen kimsedir.”
8- Söz, fiil ve inançlarında kâfirlere benzemekten
sakındırırlar. Bunun giyim, demokrasi, seçimlere katılmak, onların üzerinde bulundukları
şeylere yakınlık ve sevgi göstermek gibi hususlarda olması fark etmez.
9- İster doğuda olsunlar, ister batıda, onlar ittifak halindedirler.
Ebu’l-Kasım el-Esbehanî, el-Mahacce’de (2/226) şöyle demiştir: “Ehlu Hadis dini
kitap ve sünnetten nakil yoluyla alırlar. Bunun neticesi olarak da ittifak ve
uyum içindedirler.”
10- Ahmed, El-Evzaî, Malik, Şeyhulislam (İbn Teymiyye),
eş-Şevkanî, Baz, Useymin, şeyhimiz Mukbil, el-Elbânî rahimehumullah gibi sünnet
imamlarına sevgi beslerler ve kitap ile sünneti anlamada onların yolunda
giderler. Cehm, Ma’bed el-Cuhenî, Bişr el-Merisî, Rafıziler, Hariciler,
Sufiler, İhvanu’l-Muslimin, Sururîler ve Tebliğ cemaati gibi bid’at ehline de
buğz ederler.
Ebu Osman es-Sabunî rahimehullah, Akidetu’s-Selefi Ehli’l-Hadis’te
(171) şöyle demiştir: “Sünnet ehlinin alametlerinden birisi de sünnet
imamlarını ve âlimlerini, sünnetin destekçilerini ve dostlarını sevmeleri, cehenneme
davet eden ve ashablarına ateş yurdunu gösteren bid’at önderlerinden buğz etmeleridir.
Nitekim Allah, lütfuyla, sünnet ehlinin kalplerini sünnet âlimlerinin sevgisi
ile süslemiş ve nurlandırmıştır.”
11- Onlar cerh ve ta’dil menhecini ihya ederek hizipçiler ve
diğer bâtıl ehlini cerh ederler, hak ehlini de ta’dil ederler. Böylece her
mecruha karşı çıkan bu menhec, bu zamanlarda da onlardan alınır. Birincisi;
Allah Azze ve Celle’nin dini hususunda cehalet sebebiyle o mecruh kimselere
benzeyenler, ikincisi bâtıl ehline yakınlık gösterenler, üçüncü olarak da dine
ve davete tuzak kuranlar ortaya çıkar.
12- Müslümanların yöneticilerine karşı ayaklanmazlar. Onlara
karşı ister kışkırtmalar yoluyla, ister inkılaplar yoluyla olsun, her türlü ayaklananlara
da karşı çıkarlar. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler!
Allah’a itaat edin, rasule itaat edin ve sizden olan yetki sahiplerine de.”
Nisa 59)
Sehl et-Tusterî’ye şöyle denildi: “Kişinin Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatten
oluşu ne zaman bilinir?” Dedi ki: “Kendisinde on haslet bulunduğu zaman…”
bunlar arasında ümmete karşı kılıçla ayaklanmamasını da zikretmiştir. Bunu
el-Lâlekâî (344) rivayet etmiştir.
Bu konuda delilleri Huzeyfe radiyallahu anh’ın Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet ettiği ve Buharî ve Muslim’de gelen şu
hadistir: “Müslümanların cemaatinden ve imamlarından ayrılma.” Ali radiyallahu
anh’den gelen rivayete göre de, günahı emretmedikleri sürece onlara itaat
edilir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İtaat
ancak meşrû olan konudadır.”
İbn Ebi Şeybe, el-Musannef’te (12/543) sahih bir sened ile
Suveyd b. Gafele’den rivayet ediyor: “Ömer radiyallahu anh bana dedi ki: “Ey
Ebâ Umeyye! Ben şu yılımdan sonra belki de seninle karşılaşmam. Başına toy bir
habeşli köle dahi yönetici olsa dinle ve itaat et. Seni darb etse de sabret. Seni
mahrum etse de sabret. Eğer dinini eksiltmeyi kastederse de ki: “dinleme ve
itaat dinim hakkında değil, canım hakkındadır.” Sakın cemaatten ayrılma.”
13- Ehl-i Sünnet ruh taşıyan canlıların resimlerine karşı
çıkarlar ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bu konuda gelen
delillerden dolayı bunu haram görürler. İçerdiği fesat, tasvir ve müzik gibi
kötülükler sebebiyle televizyonu haram sayarlar.
14- İlmi Allah Azze ve Celle’nin evleri olan mescidlerde
yaymaları onların alametlerindendir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Allah’ın,
kendisinin yüceltilmesine ve içinde isminin zikredilmedine izin verdiği evlerde
O’nu sabah akşam tesbih ederler.” (Nur 36)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mescidde öğretirdi.
Selef de öyle. Ali radiyallahu anh şöyle demiştir: “Mescidler nebilerin
meclisleridir ve şeytana karşı korunaktır.” (Camiu’l-Ahlaki’r-Ravi 1181)
İkrime b. Ammar şöyle demiştir: “Ömer b. Abdilaziz’in
mektubunda şöyle dediğini işittim: “Bundan sonra. İlim ehline ilmi
mescidlerinde yaymalarını emret. Zira sünnet öldürülmüştür.” (Ramehurmuzi,
Muhaddisu’l-Fâsıl 601, el-Camiu’l-Ahlâki’r-Ravi (1183)
Eğer mescidlerde ilim öğretme imkânı olmazsa Allah’ın nasip
ettiği şekilde ilmi yayarlar.
15- Taklidi terk ederler. İster kendi hocaları olsun, ister
başkaları olsun herşeyi delili ile alırlar.
Özetle; sünnet ehli, Allah Azze ve Celle’nin şu ayetinde
emrettiği gibi dine tüm olarak girmişlerdir: “Ey iman edenler! İslamâ tüm
olarak girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Zira o sizin için apaçık bir
düşmandır.” (Bakara 208) Bu konuyu el-Vesaili’l-Celiyye Linasri’d-Da’veti’s-Selefiyye
adlı kitabımda açıkladım. Hamd ve minnet Allah’adır.