İbn Kayyım Medaricu’s-Salikin’de (3/165) Herevî’nin: “İkinci
alamet: “Herhangi bir isme nispet edilmezler” kavlini açıklarken şöyle der:
"Yani onlar insanlar katında meşhur olan ve tarikat ehlinin alameti
haline gelen isimlerle bilinmezler. Yine onlar, onunla isimlenecek derecede
tek bir amel ile kayıtlanmazlar. Hem o amelle, hem de diğer amellerle
bilinirler. Şüphesiz bu, kullukta bir afettir. Bu kayıtlı kulluktur.
Ama mutlak kulluğa gelince; onun sahibi isimlerin manalarından belli bir isimle tanınmaz. Zira o türlerin farklılığına davetçidir. Onun her kulluk ehliyle beraber bir payı vardır. Herhangi bir rusum, alamet, şekil veya işaret ile kayıtlanmaz. Onun ıstılahı sonradan konulmuş bir tarikati de yoktur.
Ama mutlak kulluğa gelince; onun sahibi isimlerin manalarından belli bir isimle tanınmaz. Zira o türlerin farklılığına davetçidir. Onun her kulluk ehliyle beraber bir payı vardır. Herhangi bir rusum, alamet, şekil veya işaret ile kayıtlanmaz. Onun ıstılahı sonradan konulmuş bir tarikati de yoktur.
Bilakis eğer şeyhi sorulursa: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’dir” der.
Tarikati sorulursa: “İttiba” der.
Hangi (tarikatın) hırkasını giydiği sorulursa: “Takva libası” der.
Mezhebi sorulursa: “Sünnete muhakeme olmak” der.
Maksadın ve talebin nedir denilirse: “O’nun vechini isterler” (En’am
52) der.
Ribat ve dergâhı sorulursa: “İçinde Allah’ın yüceltilmesine ve sabah
akşam tesbih edilerek Allah’ın isminin zikredilmesine izin verdiği evler” (Nur
36) der.
Nesebi sorulursa: “Eğer Kays ve Temim kabileleriyle övünürlerse, babam
İslam’dır, başka babam yok” der…”
Tercüme: Ebu Muaz