Havle bt. Sa’lebe radiyallahu anha’dan: “Vallahi Allah, Mücadele suresinin başını ben ve Evs b. es-Samit hakkında indirdi. Ben onun eşi idim, o yaşlanmış ve kötü huylu olmuştu. Bir gün yanıma girdi ve ona bir şey danıştım. Bunun üzerine o öfkelenerek: “Sen bana annemin sırtı gibisin” dedi. Sonra çıkıp gitti ve kavmi arasında bir süre oturdu. Sonra tekrar yanıma geldi. Kendisiyle beraber olmamı istiyordu. Ona:
“Hayır, Huveyle’nin canı elinde olana yemin olsun ki sen bu
dediklerinden sonra, Allah ve rasulü bu konuda hüküm verinceye kadar benimle
olamazsın” dedim. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek ona bu
durumu anlattım. Daha oradan ayrılmamıştım ki hakkımda Kur’ân indi. Yine
önceden olduğu gibi vahiy geldiğinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i
bürüyen şey bürüdü, sonra onu bıraktı. Bunun üzerine bana:
يَا خُوَيْلَةُ قَدْ أَنْزَلَ اللهُ فِيكِ
وَفِي صَاحِبِكِ ثُمَّ قَرَأَ عَلَيَّ {قَدْ سَمِعَ اللهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ
فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللهِ وَاللهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا إِنَّ اللهَ
سَمِيعٌ بَصِيرٌ} إِلَى قَوْلِهِ {وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ}
“Ey Havle! Allah senin ve eşin hakkında ayet indirdi”
buyurdu ve: “Eşi hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunanın
sözünü Allah elbette duydu. Allah konuşmanızı duyuyordu. Şüphesiz Allah
Semî’dir, Basîr’dir” (Mucadele 1) âyetinden “…Kâfirlere ise can
yakıcı bir azap vardır. ” (Mücadele 4) âyetine kadar okudu…”[1]
Bu kıssanın
detaylarında şu bilgi gelmiştir: Abdurrazzak Tefsir’de, Ma’mer’den, o Ebu İshak’tan
şöyle dediğini rivayet etti:
فِي قَوْلِهِ تَعَالَى {قَدْ سَمِعَ
اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا} قَالَ أُنْزِلَتْ فِي امْرَأَةٍ اسْمُهَا
خُوَيْلَةُ… فَقَالَ جَاءَتْ إِلَى النَّبِيِّ
صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ إِنَّ زَوْجَهَا جَعَلَهَا عَلَيْهِ كَظَهْرِ
أُمِّهِ فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم مَا أَرَاكِ إِلَّا وَقَدْ حُرِّمْتِ
عَلَيْهِ وَهُوَ حِينَئِذٍ يَغْسِلُ رَأْسَهُ فَقَالَتِ انْظُرْ جَعَلَنِي اللَّهُ
فِدَاكَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ فقَالَ مَا أَرَاكِ إِلَّا قَدْ حُرِّمْتِ عَلَيْهِ
قَالَتِ انْظُرْ فِي شَأْنِي فَجَعَلَتْ تُجَادِلُهُ…
“Eşi hakkında seninle tartışanın sözünü Allah elbette
duydu.” (Mucadele 1) ayeti İsmi Huveyle
olan bir kadın hakkında indirildi… Bu kadın Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e
geldi ve kocasının kendisini annesinin sırtına benzettiğini söyledi. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Senin ona ancak haram olduğun görüşündeyim.” O
sırada Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem başını yıkıyordu. Kadın dedi ki:
“Allah beni sana feda kılsın ey Allah’ın nebisi! Duruma bir
baksan!” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Senin ona ancak haram olduğun görüşündeyim” buyurdu.
Kadın: “Durumumu yeniden düşün” diyerek tartışmaya başladı...”[2]
Bu kıssada delil olan yön şudur: Cahiliyye’de zıhar yani
kişinin hanımına: “Annemin sırtı gibisin” demesi bir boşama sayılıyordu
ve kadın kocasına artık haram oluyordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
de buna göre hükmederek önce kadının kocasına haram olduğunu bildirdi. Allah Azze
ve Celle rasulünün bu hükmünü cahiliyye hükmüyle hükmetmek olarak nitelemedi
veya helali haram kılmakla suçlamadı, bilakis cahiliyyede de yürürlükte olan
hükme hafifletme getirerek, zıhar yapan kimseler için kefaret cezası belirledi
ve bu kefareti yerine getirmeleri halinde hanımlarıyla ilişkiye devam
edebileceklerini bildirdi.
Şayet Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Kur’ân
dışında helal ve haram koyma yetkisi olmasaydı, Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem Kur’ân dışında vermiş olduğu hükümden dolayı kınanırdı. Ancak burada
böyle bir durum söz konusu olmamıştır. Bu da gösterir ki, Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in kendisine vahiy gelmeksizin verdiği hükümler şayet Allah Azze
ve Celle tarafından düzeltilmezse, o hüküm Allah’ın onayından geçmiş demektir
ve hükmen vahiydir.
[1]
Sahih. Ahmed (6/410) Ebû Dâvûd
(2214-15) Taberî Tefsir (22/453) Taberânî (24/247, 248) Beyhaki (7/391)
[2]
Sahih ligayrihi. Abdurrazzak Tefsir
(3165) Taberî Tefsir (22/452) Bkz.: Vahidi el-Veciz (s.987) Sa’lebi el-Keşfu ve’l-Beyan
(9/253)
* Ebu’l-Aliye - Aişe radıyallahu anha’dan: Taberî
Tefsir (22/446) Beyhakî (7/384) Abd b. Humeyd ve İbn Merduye’den naklen: Suyuti
ed-Durru’l-Mensur (8/77)
* İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Taberi Tefsir (22/448) İbn Merduye’den
naklen: Suyuti ed-Durru’l-Mensur (8/72)
* Muhammed b. Ka’b el-Kurazi’den: Taberî Tefsir
(22/451)