Ebu Ya’la, Musned’inde (no:4022) dedi ki: “Bize İbrahim tahdis etti, dedi ki: bize Ebu Usame tahdis etti, dedi ki: bize el-A’meş tahdis etti: dedi ki:
أَنَّ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ قَرَأَ هَذِهِ
الْآيَةَ: (إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْأً وَأَصْوَبُ قِيلًا)، فَقَالَ
لَهُ رَجُلٌ إِنَّمَا نَقْرَؤُهَا {وَأَقْوَمُ قِيلًا} فَقَالَ: إِنَّ أَقْوَمَ، وَأَصْوَبَ،
وَأَهْيَأَ، وَأَشْبَاهَ هَذَا وَاحِدٌ.
“Enes b. Malik radıyallahu
anh şu ayeti okudu: “Doğrusu gece kalkışı, etki bakımından daha
kuvvetli, okumak bakımından daha doğrudur.”
(Muzzemmil 6) (Enes radıyallahu anh bu ayeti: “asvebu” diye okudu) Bir adam ona dedi ki: “Sen onu ancak “ve aqvemu qîlâ
(daha sağlamdır)” diye okuyordun.” Enes radıyallahu anh dedi ki:
“Aqvem; asveb, ehye’ ve
benzerleri aynı anlamdadır.”
Bu münker bir rivayettir. Bunu Taberî Tefsir’inde (12/282); Yahya b. Davud el-Vasitî
yoluyla Ebu Usame Hammad b. Usame’den, o el-A’meş’ten, o Enes radıyallahu anh’den
rivayet etmiştir.
Bu isnad inkıtadan dolayı
zayıftır. Çünkü el-Ameş rahimehullah’ın Enes radıyallahu anh’den işitmesi sahih
değildir.
El-Hatib el-Bağdadî, Tarih’inde
(9/4) sahih isnad ile Yahya b. Main’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: “el-A’meş’in
Enes radıyallahu anh’den bütün rivayetleri mürseldir.” Yahya b. Main’in bu sözü
ed-Devrî’nin rivayet ettiği Tarihu İbn Main’de (3/328) de geçmektedir.
İbnu’l-Medinî ve bir topluluk
bunu kesin olarak belirtmişlerdir. Hatta el-A’meş’in kendisinden de sahih
olarak şöyle dediği gelmiştir: “Enes b. Malik radıyallahu anh’ı gördüm. Ondan
işitmeme engel olan şey ise ancak arkadaşlarımla yetinmem olmuştur.”
Ebu Bekr el-Enbarî de bu
illeti gerekçe göstermiştir. Kurtubi’nin Tefsir’inde (19/38) ondan rivayetine
göre şöyle demiştir: “Hadis, ilim ehlinden hiçbirinden sahih olarak
gelmemiştir. Çünkü el-A’meş’in Enes radıyallahu anh’den rivayetine dayalıdır.
Bu ise maktû’dur, muttasıl değildir.”
El-Enbarî, “maktû” sözünü,
öncekilerin munkatı’yı bu kelimeyle karşılamaları sebebiyle kullanıyor, yani
isnadda kopukluk olduğunu kastetmiştir.
Lakin Ca’fer b. İmran es-Sa’lebî,
Abdulhamid el-Himmanî’den bir rivayet getirmiş, bu inkıtayı bozmuştur. Dedi ki:
“Bize Ebu Yahya el-Himmanî tahdis etti, o el-A’meş’ten şöyle dediğini rivayet
etti: “Enes radıyallahu anh’ın şöyle dediğini işittim…” Böylece hadisin
benzerini zikretti. Böylece Sa’lebî bu isnadı iyi bulmuş ve el-A’meş’in Enes radıyallahu
anh’den işittiğini tasrih etmiştir.
Hatib el-Bağdadî, Tarih’inde
(9/4) Ca’fer es-Sa’lebî’ye ulaşan sahih isnadla bunu rivayet etmiştir. Es-Sa’lebî:
Ca’fer b. Muhammed b. İmran el-Kufî’dir. Dedesine nispet edilmiştir. İbn Hibban
onu tevsik etmiştir. Nesâî ve Tirmizî’nin ricalindendir. El-Himmanî’den bu
rivayette de kendisi tek kalmamıştır. Rızkullah b. Musa da es-Sa’lebî’ye
mutabaat ederek şöyle demiştir:
“Bize Abdulhamid b.
Abdirrahman el-Himmanî tahdis etti, o el-A’meş’ten şöyle dediğini rivayet etti:
Enes b. Malik radıyallahu anh’ın şöyle dediğini işittim:…” Böylece benzerini
zikretti. Bezzar da Musned’inde (Keşfu’l-Estar no: 2139) böylece Rızkullah b.
Musa’dan rivayet etmiştir.
Bezzar dedi ki: “el-A’meş’ten
bunu sadece el-Himmanî rivayet etmiştir. Bunu ancak el-A’meş’in Enes radıyallahu
anh’den işittiğini beyan etmiş olması sebebiyle zikrettim.”
Bezzar’ın bu sözünde
eleştirilecek noktalar vardır:
1- el-Himmanî, el-A’meş’ten
bu rivayette tek kalmamıştır. Bilakis Ebu Ya’la ve Taberi’nin rivayetlerinde ona
Ebu Usame mutabaat etmiştir. Evet, Bezzar burada el-Himmani’nin, el-A’meş’in
Enes’ten işitmesi konusundaki rivayetinde tek kaldığını kastediyorsa, durum
dediği gibidir. Lakin geriye bu rivayetin el-Himmanî’den sabit olup olmadığı
meselesi kalıyor.
2- el-Himmani’den bunu
rivayet edenlerden biri olan Rızkullah b. Musa, saduk ve hata eden bir ravidir.
Diğeri de Ca’fer b. Muhammed b. İmran es-Sa’lebî’dir. Bu iki ravi, el-Himmani’den
yaptıkları rivayette, el-A’meş’in, Enes radıyallahu anh’den işittiğini
belirtmesi konusunda birbirlerine muhalefet etmişlerdir.
Yine hafız ve mutkin olan
Abbas ed-Devrî de bu ikisine muhalefet etmiştir. Abbas ed-Devrî, İbn Main’den
rivayet ettiği Tarih’inde (3/238) Abdulhamid el-Himmani’den, o el-A’meş’ten, o
da Enes radıyallahu anh’den benzerini rivayet etmiş fakat bu rivayette el-A’meş’in
Enes radıyallahu anh’den işittiğine dair bir ifade zikretmemiştir.
Aynı şekilde onun bu
rivayetine sika ve saduk bir ravi olan Musa b. Abdirrahman el-Mesrukî mutabaat
etmiş ve şöyle demiştir: “Bize Abdulhamid el-Himmanî tahdis etti, o el-A’meş’ten
şöyle dediğini rivayet etti: “Enes radıyallahu anh şu ayeti okudu…” böylece
zikretti ve Enes radıyallahu anh’den işittiğine dair bir söz zikretmedi. Bunu Taberî
Tefsir’inde (12/282) rivayet etmiştir.
Tercih durumunda bu rivayet
daha sahihtir. Çünkü Rızkullah b. Musa ve es-Sa’lebî, zabt ve itkan konusunda
Abbas ed-Devrî’den de, el-Mesrukî’den de daha aşağı seviyededirler.
Hem sonra, Abdulhamid
el-Himmanî hakkında da ihtilaf vardır. Bir topluluk onu sika saymış diğerleri
zayıf görmüşlerdir. El-Himmanî sanki burada vehm yapmış /yanılmış gibidir.
Şayet sadece el-A’meş’in Enes radıyallahu anh’den işittiğinin ifade edildiği
ilk tarikten başkası el-Himmanî’den sabit olmasaydı yine kabul edilmezdi. Nitekim
Himmani’den çok daha sağlam bir hafız imam olan Hammad b. Usame, bu hadisi el-A’meş’ten
rivayet etmiş, onun rivayetinde Enes radıyallahu anh’den işittiğine dair bir
ifade gelmemiştir.
Hammad b. Usame, el-A’meş’in
sohbetinde el-Himmani’den daha fazla bulunmuş olup zapt ve itkan konusunda da
ondan çok daha üstündür. Hammad b. Usame’nin el-Ameş’ten bu rivayetinde ise
Enes radıyallahu anh’den işittiğine dair bir ifade yoktur. Bir cemaatin zayıf
bulduğu el-Himmanî ise yanılgıya düşmüş, an’aneli rivayeti, işitme ifade eden
rivayete dönüştürmüştür. Bu durum, zayıf olan ve zabtında zayıflık bulunan
ravilerde sık karşılaşılan bir durumdur. Hatta sika ve sebt raviler dahi
böylesi bir yanılgıya düşebilmektedir. El-Himmani’den de bu, beklenen bir durumdur.
Daha sağlam bir ravi olan Hammad b. Usame, bu haberi aktarırken el-Ameş’in: “Enes’ten
işittim” şeklinde bir sözünü zikretmemiştir!
3- Bezzar’ın: “Bunu ancak
el-A’meş’in Enes radıyallahu anh’den işittiğini beyan etmiş olması sebebiyle
zikrettim” şeklindeki sözüne gelince, eğer bu konuda bu rivayete dayanıyorsa,
bu sözü reddedilir. Çünkü bizzat el-Himmani’den gelen rivayetlerde el-A’meş’in Enes
radıyallahu anh’den işitip işitmediği konusunda ihtilaf vardır. İşitmediğini
gösteren Hammad b. Usame’nin rivayetine de muhaliftir. Şayet el-Himmani’nin
rivayetinde, el-A’meş’in Enes radıyallahu anh’den işittiğini ifade ettiği lafız
sabit olsa bu ancak el-Himmani’nin veya ondan rivayet eden kimsenin yanılgısı
sayılırdı.
Üstelik el-A’meş’in kendisi
yukarıda geçtiği üzere, Enes radıyallahu anh’den işitmediğini belirmiştir.
Sahih olanı; el-A’meş’in Enes
radıyallahu anh’den bir şey işitmediğine dair bizzat kendisinin de şahitlik
etmiş olmasıdır. İbnu’l-Medini, İbn Main, İbnu’l-Munadi ve başka uzman münekkidler
de bu hususu belirtmişlerdir. Hatta Bezzar dışında önceki imamlardan bu konuda muhalefet
eden yoktur. İbn Hibban ise es-Sikat’ta (4/302) ve Meşahiru Ulemai’l-Emsar adlı
kitabında (s.111) şöyle demiştir: “el-A’meş,
Enes b. Malik radıyallahu anh’ı görmüştür… Ondan sayılı birkaç kelime dışında
bir şey işitmemiştir. Müdellis idi.” Sonra şöyle demiştir: “el-Ameş’in Enes radıyallahu
anh’den müsned bir rivayet işittiği sahih değildir.”
İbn Hibban’ın el-A’meş’in
Enes’ten işitmesini mutlak nefyine dair sözü daha isabetlidir. “Sayılı birkaç
kelime” işittiğine dair ifadeye ise itibar edilmez. Bu sayılı kelimeler, Enes radıyallahu
anh’ı Allah’ı zikrederken görmesinden ibarettir. Nitekim el-A’meş rahimehullah’ın,
Enes radıyallahu anh’ı Ka’be’nin yanında namaz kılarken gördüğü sahih olarak
gelmiştir. Bunu İbn Ebî Şeybe (2972), Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ’da (5/55),
Hatib Tarih’te (2/95) ve Abbas ed-Devri Tarihu İbn Main’de (3/328) rivayet
etmişlerdir.
Belki de namazın kıyamında, rükûunda
veya secdesinde söylemiş olduğu kelimeleri işitmiştir. Bundan dolayı İbn Hibban
böyle söylemiş olabilir.
Şayet Bezzar’ın el-Ameş’in
Enes radıyallahu anh’den işittiğine dair başka bir dayanağı varsa nerededir? Hem
sonra el-A’meş bizzat kendisi, Enes radıyallahu anh’den işitmediğini söylemiş
ve tenkid uzmanı imamlar bunda muvafakat etmişlerdir. İmamların reddettikleri
bu işitme bilgisini, sırf isnadların zahirlerine dayanarak ispat etmek isabetli
olmaz. Bu mesele dikkatli olunması gereken bir konudur. Tenkid imamlarının “Falan,
filandan işitmemiştir” diye kesin olarak ifade ettikleri nice haller vardır ki,
sika veya zayıf bir raviden, falanın filandan işittiğini tasrih ettiği bir
hadis gelir, bu konuda tenkid uzmanı buna aldırmaz ve falanın filandan işitmediği
konusunda ısrar eder. İşitmeyi ifade eden bu rivayetin bir yanılgı olduğunu
zikrder. Bunun örnekleri çoktur. Mesela İsmail b. Abdilkerim b. Ma’kıl’ın
Tehzibu’t-Tehzib’de hal tercemesine bakabilirsiniz. Yine aynı eserde
Abdurrahman b. Ebi Leyla’nın hal tercemesine de bakabilirsiniz. İbn Receb’in
Şerhu İlel kitabına (s.217) bakın. Orada şöyle geçer: “İmam Ahmed, birçok
isnadlarda tahdis lafzına (yani işitmenin zikredilmesine) karşı çıkar ve: “Bu
bir hatadır” derdi.”
Özetle; yukarıda geçen
rivayetin illeti el-A’meş ile Enes radıyallahu anh arasındaki
inkıta/kopukluktur. El-A’meş rahimehullah, Enes radıyallahu anh’den
işitmemiştir. El-A’meş’in Enes radıyallahu anh’den rivayetlerinin çoğu, İbnu’l-Medini
ve ondan naklen el-A’laî’nin Camiu’t-Tahsil’de (s.188) zikrettiğine göre; Yezid
er-Rakaşî vasıtasıyladır. Yezid er-Rakaşî ise zayıf bir ravidir. Yukarıda geçen
rivayette de münkerlik vardır. Bu münkerliği Kurtubi Tefsir’inde (19/38) allame,
edip, lugavî Ebu Bekr el-Enbari’den naklederek açıklamıştır. Kurtubi şöyle
nakletmiştir:
“Ebu Bekr el-Enbârî
dedi ki: “Sapık birtakım kimseler işi: “Her kim Kur'ân'ın manasına uygun bir
kelime ile okuyacak olursa, eğer manaya muhalefet etmiyor, Allah'ın rnaksad
olarak gözettiğinden başka bir şey söylemiş olmuyor ise, isabet eden birisidir”
demek noktasına kadar götürmüş ve Enes radıyallahu anh’ın bu sözünü delil
olarak göstermişlerdir. Ancak bu hiçbir zaman kabul edilecek ve söyleyenine itibar
edilmesini gerektirecek bir söz değildir. Çünkü mana itibariyle yakın olmakla
birlikte genel anlamını kapsayacak şekilde Kur'ân lafızlarına uymayan birtakım
lafızlar ile okumaya kalkışacak olunursa, o vakit: “Hamd âlemlerin rabbi
Allah'a mahsustur” yerine: “Şükür yaratılanların mutlak maliki yaratıcıya mahsustur”
diye okumak caiz olmalıydı. İş bu hususta o kadar geniş bir alana yayılır ki,
Kur'ân'ın tamamının lafzı batıl olur. Bu durumda onu okuyan bir kimse de Allah
Teâlâ'ya iftira etmiş, Rasûlüne de yalan söylemiş bir kimse olur. Böyle diyenlerin İbn Mesud radıyallahu anh’ın: “Kur'ân
yedi harf üzere inmiştir. Bu sizden herhangi birinizin: “Gel” demesi (halinde
aynı manadaki farklı lafızlar) demesine benzer” şeklindeki sözlerinde lehlerine
delil yoktur. Çünkü bu hadis şunu gerektirmektedir: Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’den sahih senetler ile nakledilmiş olan kıraatlerin eğer lafızları
farklı olmakla birlikte anlamları aynı ise; o vakit bu gibi kıraat
farklılıkları “gel” lafzı için farklı kelimeler, lafızlar kullanmaya benzer.
Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem’in ashabının ve onlara tabi olanların okumadıkları şekilde okumaya gelince,
bu hususta Kur'ân-ı Kerim'de bir harfi dahi farklı okuyan doğru yolun dışına
çıkmış, sapmış ve iftira etmiş bir kişi olur.” Ebu Bekr el-Enbârî devamla dedi ki:
“Bu sapıklıklarında
kendilerine dayanak kabul ettikleri hadis ise, ilim ehlinden hiçbir şekilde
sahih olmayan bir hadistir. Çünkü bu el-A'meş'in, Enes'ten yaptığı bir rivayete
dayanmaktadır. Böyle bir hadis maktûdur. Muttasıl değildir ki; delil olarak
alınabilsin. Çünkü el-A'meş her ne kadar Enes'i görmüş ise de, ondan hadis
dinlemiş değildir.”