Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

1 Eylül 2024 Pazar

Sünnet İnkârcılarının İslam Dünyasına Zararları

 Birçok sünnet inkârcısı aslen münafık karakterdeki kimselerdir. Caner Taslaman, Mustafa İzlamoğlu, Emre Dorman ve benzerleri gibi, zahir görünüşlerinin İslam ile hiç alakası olmayan, traşlı, kafir kıyafetli, namahrem kadınlarla konuşmaktan hiç haya etmeyen, en büyük günahlardan olan video sureti çeken ve türlü haramları irtikap etmeyi meşru sayan insan görünümlü şeytanlar, seküler ve günahkârca bir hayat arzuladıkları için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini ve onun hayat rehberliğini önlerinde en büyük engel görmüşler, emperyalizmin hakim olduğu müslüman memleketlerinde neşvu nema buldurulan “Sünnetten bağımsız olarak Kur’ân’ı hevalarına göre yorumlama” girişimlerini Türkiye’de sürdürmek istemişlerdir.

Bunlar aşağıda detaylandırılacağı üzere Kur’ân taraftarlığı konusunda en samimiyetsiz kimselerdir. Bu habislerin sünnet etrafında attıkları şüpheler ancak cahil bir takım kimseleri etkilemiş, bu cahiller sünnet hakkında kuşkuya düşmüşler ve alemlere rahmet olarak gönderilen rasulün sünnetinden ve hayat tarzından nefret eder olmuşlardır.

Bu cahillerin bazısı ise madem tek kabul edilecek kaynak Kur’ân, o halde Kur’ân’ı sünnetten bağımsız olarak bir araştırayım ve hayata geçireyim demişler, samimi olarak Kur’ân’a göre yaşamak istediklerinde, Kur’ân’ın hayat gerçeklerine uygun olmayan emir ve yasaklarda bulunduğu zannına kapılmışlar, ama yukarıda işaret edilen inanmış numarası yapan inkarlarını gizleyen münafık şahıslar gibi davranmayı onurlarına yedirememişler ve Deizm denilen, Allah’a inandığını iddia eden ama Allah’ın neyi emredeceğini ve neyi yasaklayacağına kendi arzularıyla karar veren uydurma bir dini benimseme düşüklüğünü kendilerine yakıştırmışlardır.

Diamond Tema adıyla yayın yapan, laf ebeliği yeteneğinden destekle çirkin ve kötü ahlaklı davranış ve söylemlerini “güzel ahlak ve erdem” gibi süsleyen bir başka iki yüzlü sahtekar da Agnostizm perdesi altında, desiselerini güya samimiyet olarak pazarlamaktadır. “Ben ateiste de, iman eden müslümana da saygı duyarım” iddiasında bulunarak zekayı kullanma kabiliyetinden mahrum ebleh gençler indinde populizm yapıyor, ama hakikatte Kur’an ve sünnete iman eden bütün müslümanlara saatlerce nefretini kusuyor! Kur’an’a ve sünnete iman etmeyen müslüman olabilir mi ki? Diamond tema o halde hangi müslümana saygı duyuyor? O sadece kendisi gibi kafir ya da sözde agnostik olmuş, ama müslüman olduğunu iddia eden arada kalmış, tarafını belli edememiş kararsızlara saygı duyduğunu söylüyor aslında!  Sahtekarlığını ve İslam’a kinini süslü cümlelerin arkasına gizlemekte maharetli olduğundan değil, her bağıranın arkasına koşan, dar düşünceli insanların çok oluşundan dolayı taraftar topluyor!

Zaten müslüman olduğunu iddia eden birçok kimse ne Kur’ân hakkında, ne sünnetin sahihi ve sahih olmayanı hakkında, ne de İslam tarihi hakkında sıradan bir müslümanda bulunması gereken donanıma sahip olmadığından, felsefe marifetiyle insanları tuzağa düşürmek kolaydır. Bir de yukarıda işaret edilen münafık yazarlar ve serseri ilahiyatçılar din adına konuşan hocalar olarak tanınınca, küfür davetlerinin ekmeğine yağ üstüne bal sürülüyor!

Evet, modern çağda kafir rejimin okullarında ana okullarından üniversitelere kadar süreçte zihinleri fıtrî, ahlakî ve imanî değerlerden tamamen boşaltılıp, yerine her türlü melanetin doldurulduğu çocuklar ve gençler, Deizm, Agnostizm, Ateizm, Satanizm gibi envai çeşit küfürlere ilgi duyar olmuşlardır. Bu çocukların ve gençlerin ana babaları da din konusunda her konuşana kulak vererek zihinleri bulamaç olmuş, Ebu Cehil’in okullarına çocuklarını göndermeyi fazilet gibi inanır olmuşlardır. Sakallı erkekler, Başı kapalı hatta çarşaflı kadınlar dahi çocuklarını puta taptırmaya, kızlı erkekli dans ettirmeye, küçük sevgilisiyle buluşturmaya, müzikli teneffüs ayinlerine, - birkaç istisna azınlık hariç - çoğu godoş ve orospu tiynetli olan öğretmenlere zehirletmeye bizzat götürüp, çıkışta okulların önünde bizzat bekliyorlar! Zerre kadar utanan da yok! Belli ki hallerinden memnunlar!

Okullarda verilen eğitim sapkınlık eğitimidir, kimse kendini kandırmasın. Bunun düzelmesinin de artık yolu yok! Bu yüzden gün geçtikçe nesiller fasitliğin dip noktasında bozulmakta, bu eğitim okulları ancak fuhşiyatı, yalancılığı, hırsızlığı, ahlaksızlığı, hak hukuk tanımamayı, Allah’tan korkmayan ve kuldan utanmayan gençliği çoğaltmaktadır!

Çünkü Allah’a iman ve vicdan bağları yerle bir edilmektedir. Yeni nesle iki seçenek sunulmaktadır: Ya müslüman olduğunu iddia eden ama her türlü pisliğin irtikâbına göz yuman bir münafık olacaksın, ya da ateist, deist, agnostik vb. gâvur olacaksın!

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hayatını ve sünnetini örnek alarak Allah’ın kitabına iman edip yaşamak isteyen bir müslümana ise asla tahammül edilmemektedir!

İslam’ın en öncelikli şartı olan; müslüman kılığına bürünme, erkeklerin sarık, sakal, şalvar, diştaşe vb. kıyafetlere girmesi, kadınların yalnız gözünü açıkta bırakan tam tesettüre bürünmesi gibi müslümanlık için olmazsa olmaz şartı yerine getirenler, terör ithamıyla, cahillikle, şekilcilikle, düşüncesizlikle vb. suçlanmakta ve İslam’ın bu öncelikli prensibi, kaçınılması gereken unsur olarak lanse edilmektedir.

Yıllar önce bir Tv programında Recep Erdoğan’a sunucu şöyle sormuştu: “Siz resmi dairelerde başörtüsünü serbest bırakmak istiyorsunuz, peki ya bir kadın siyah çarşafla işe gelmeye kalkışırsa ne olacak?” Recep Erdoğan derhal cevap verdi: “Aşırılığa biz de karşıyız!” Kur’ân ve sünnete uymak, bu seküler küfrün temsilcilerine göre aşırılık öyle mi?!

Kötünün iyisi veya din düşmanı kâfir yerine din düşmanı olmayan kâfire oy verelim diye oy kullananlar var! Bokun iyisi olmaz, cıvığı da katısı da pis kokar ve ikisi de kötüdür! Hangisinin daha pis koku yayacağını bilemezsiniz! Chp rejimlerinin yasaklayamayacağı cemaatle namazı, kötünün iyisi zannedilen küfür temsilcileri yasaklamayı başarmadı mı?

Şimdi gelelim sünnet inkarcılarının tasarladığı hayat düzeninin nasıl samimiyetsiz ve münafıkça olduğuna… bu konuda birçok örnek zikredilebilir lakin, aşağıda zikredeceklerim konuyu anlamaya yeterli olacaktır inşaallah:

1- Mesela Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

Hırsızlık eden erkekle hırsızlık eden kadının kazandıklarına karşılık Allah’tan ibret verici bir ceza olarak ellerini kesin. Şüphesiz Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.” (Maide 38)

Şayet sünnet devre dışı bırakılırsa hırsızlık eden erkek ya da kadın kim olursa olsun, ister çocuk, ister deli, ister yaşlı bunak fark etmeksizin elinin kesilmesi gerekir. Üstelik çaldığı şey ister sakız, ekmek, ip gibi değeri düşük bir şey olsun, ister yüksek tutarlı bir şey olsun fark etmez. Bu ayet karşısında sünneti devre dışı bırakanlar ya Mustafa Öztürk adlı kafir gibi tarihselcilik münafıklığına bürünüp Kur’ân’ın hücciyetini inkar edecek ya da sünnetten bağımsız Kur’ân taraftarlığı iddiasında samimi olup, sakız çalan bir delinin veya çocuğun elini kesme zulmüne hükmedecek!

Halbuki âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasulün sünneti, Allah’ın muradını beyan eden rahmetin ta kendisidir!

İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Üç kişiden kalem kaldırılmıştır; iyileşinceye kadar deliden, uyanıncaya kadar uyuyandan ve büyüyünceye kadar çocuktan.”[1]

Aişe radiyallahu anha’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

تُقْطَعُ اليَدُ فِي رُبُعِ دِينَارٍ فَصَاعِدًا

El kesme cezası çeyrek dinar ve daha fazlası hırsızlıktadır.”[2]

Mal sahibinin hırsızı bağışlaması halinde hırsızın elinin kesilmemesi sünnette gelen ayrıntılardandır:

Abdullah b. Safvan rahimehullah dedi ki: “Safvan b. Umeyye b. Halef’e; hicret etmeyenlerin helak olduğu söylendi. Dedi ki:

“Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gitmedikçe ailemin yanına gelmeyeceğim.” Bineğime bindim ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim. Dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Hicret etmeyenlerin helak olduğunu iddia ediyorlar.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Hayır, ey Ebu Vehb! Mekke’ye dön.” Ben yatarken bir hırsız geldi ve başımın altındaki bir elbisemi aldı. Onu yakalayıp Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e götürdüm ve dedim ki:

“Bu benim elbisemi çaldı.” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onun elinin kesilmesini emretti. Dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Ben böyle olmasını istemedim. Ona bu sadaka olsun.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Bunu davayı bana getirmeden önce yapsaydın ya![3]

Hırsızlık yapıp kaçan köleye ve Müslüman devlette vergi vererek yaşayan kitap ehli zımmiye el kesme cezasının uygulanmaması sünnette gelen ayrıntılardandır:

İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَيْسَ عَلَى الْعَبْدِ الآبِقِ إِذَا سَرَقَ قَطْعٌ وَلَا عَلَى الذِّمِّيِّ

Kaçan köle hırsızlık yaptığı zaman ve zımmîye el kesme cezası yoktur.”[4]

2- Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.” (Nur )

Bu ayette de zina eden kadın ve zina eden erkeğin buluğa ermiş olup olmadıkları, aklî melekelerinin yerinde olup olmadığı zikredilmemiştir. Yukarıda zikredilen, kendilerinden mesuliyetin kalktığı bildirilen kimseler hakkındaki hadis burada da geçerlidir. Lakin sünneti devre dışı bırakmak isteyen sünnet inkarcılarına göre burası da problemlidir!

Hem sonra diyelim mesuliyet sahibi kimseler zina etmişler ve bunların cezası 100 sopa olarak tayin edilecek. Sünnet inkarcılarına göre Kur’ân’da bu sopanın vasfını ve darbelerin şiddetini, suçlunun neresine vurulacağını sınırlayan bir kayıt yoktur. Üstelik cezayı uygularken acıma tutmasın da deniliyor! Bir kişi kalkıp beyzbol sopasıyla şiddetlice bu cezası uygulasa ve daha ilk vuruşta suçluyu öldürse, sünnet inkârcıları bunun Kur’ân’a aykırı olduğunu iddia edebilir mi?

Böyle bir uygulamanın Kur’ân’a aykırı ve bir zulüm olduğunu ancak sünnet ehli söyleyebilir:

Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

خُذُوا عَنِّي خُذُوا عَنِّي قَدْ جَعَلَ اللهُ لَهُنَّ سَبِيلًا الْبِكْرُ بِالْبِكْرِ جَلْدُ مِائَةٍ وَنَفْيُ سَنَةٍ وَالثَّيِّبُ بِالثَّيِّبِ جَلْدُ مِائَةٍ وَالرَّجْمُ

Benden alın, benden alın! Allah onlar (zina edenler) için bir yol kıldı. Bekârın bekârla zina etmesi halinde yüz sopa ve bir sene sürgün vardır. Evlilik yaşamış olanın evlilik yaşamış olanla zina etmesi halinde yüz sopa ve recm cezası vardır.”[5]

Bu sahih hadise göre zina edenler şayet bekar ise ona uygulanacak ceza kesinlikle öldürücü olmamalıdır! Nitekim bu sopa cezasından sonra bir sene de sürgün edilmesi, yani cezadan sonra yaşıyor olması gerekir!

 

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu uygulaması da zina etmiş kimsenin cezalandırılmasında gözetilmesi gereken hususlara bir örnektir:

Ebu Umame b. Sehl b. Huneyf radiyallahu anh, Ensar’dan bir sahabe’den rivayet ediyor:

 “Ensardan bir adam hastalandı, öyle ki bitkin düşüp bir deri bir kemik haline geldi. Ensardan birisinin cariyesi adamın yanına girdi. Adam onu arzulayıp cinsel ilişki kurdu. Kavminden bazı adamlar ziyaret için yanına girdiklerinde olup biteni onlara anlattı ve:

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e benim için fetva sorun. Ben yanıma giren bir cariye ile ilişki kurdum” dedi. Bunu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e anlattılar ve dediler ki:

“İnsanlardan onun kadar sıkıntıda olan birini görmedik. Eğer onu yüklenip sana getirseydik kemikleri dökülürdü. O sadece bir de­ri bir kemik kalmıştır.” Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yüz tane hurma salkımı sapı alma­larını ve ona bir defa vurmalarını emretti.”[6]

Recm cezasından kaçan kimsenin bırakılması sünnette gelen ayrıntılardandır:

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِذَا اعْتَرَفَ الرَّجُلُ بِالزِّنَا أَرْبَعَ مَرَّاتٍ فَأُمِرَ بِهِ الرَّجْمُ فَهَرَبَ تُرِكَ

Kişi zina ettiğini dört defa itiraf eder, onun recmedilmesi emredilir de sonra kaçarsa bırakılır.”[7]

Zinayı ikrarından vazgeçenin recmedilmeden bırakılması sünnette gelen ayrıntılardandır:

Nuaym b. Hezzal radiyallahu anh’den: “Maiz b. Malik radiyallahu anh Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Muhakkak ki ben zina ettim. Benim hakkımda Allah’ın kitabını uygula.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ondan yüz çevirdi. Ta ki dördüncü defa geldiğinde buyurdu ki:

Onu götürün ve recmedin.” Taşlanmaya başlanınca taşların vücuduna değmesine tahammül gösteremedi. Çıktı ve hızlıca koşmaya koyuldu. Abdullah b. Uneys ona yetişti ve bir eşeğin tarak kemiğini ona atarak onu devirdi. İnsanlar da onu öldürünceye kadar taşladılar.  Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e onun kaçtığından bahsedilince buyurdu ki:

Niçin onu bırakmadınız? Belki o tevbe eder, Allah da onun tevbesini kabul ederdi.”[8]

Tecavüze uğrayan kimsenin cezalandırılmaması sünnette gelen ayrıntılardandır:

Ebu Abdirrahman es-Sulemî rahimehullah’tan:  “Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh‘ın huzuruna bir kadın getirildi. Kadın oldukça susamış haliyle yolda bir çobanın yanından gecip su istemiş, çoban kendisi ile zina etmesini kabul etmedikçe ona su vermeyi kabul etmediğinden çobanın isteğini kabul etmiş. Ömer radiyallahu anh bu kadını recmetmek hususunda insanlara danıştı. Ali radıyallahu anh dedi ki:

“Bu kadın mecbur bırakılmıştır. Benim görüşüme göre onu serbest bırakmalısın.” Ömer radıyallahu anh de öyle yaptı.”[9]

Deliye ve büluğa ermemiş kimseye ceza uygulanmaması sünnette gelen ayrıntılardandır:

İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: “Ömer radiyallahu anh’e zina etmiş olan deli bir kadın getirildi. Ömer radiyallahu anh onun recmedilmesini emretti. Kadın götürülürken Ali radiyallahu anh’ın yanından geçtiler. Ali radiyallahu anh:

“Bu nedir?” dedi. Dediler ki: “Bu bir deli kadındır. Falan kimseyle zina etti.” Ali radiyallahu anh: “Onu geri götürün” dedi, Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh’ın yanına geldi ve dedi ki:

“Bilmiyor musun ki, “Üç kişiden kalem kaldırılmıştır; iyileşinceye kadar deliden, uyanıncaya kadar uyuyandan ve büyüyünceye kadar çocuktan.” Ömer radiyallahu anh tekbir getirdi ve onu recmetmedi.”[10]

Ubeyy b. Kâ’b radiyallahu anh dedi ki: “Bekârlar zina ettiklerinde onlara sopa vurulur ve sürgün edilirler. Evli veya dul olanlar zina ettiklerinde recmedilirler. Buluğ çağına ermiş olanlara sopa vurulur, sonra recmedilirler.”[11]

Bu konularda sünnette gelen birçok ayrıntılara örnekler çoğaltılabilir. Yine Kur’ân ile sünnetin arasını ayırma durumunda maruz kalınacak onlarca çelişkiyi örneklendirebilirim. Lakin yazının uzamaması için bu kadarını yeterli gördüm. Daha ayrıntılı malumat ve örnekler görmek isteyenler el-BURHAN Sünnete Kefil Oıan Kur’ân adlı kitabıma müracaat etmelidirler.

Allah’ın kitabında mücmel olarak zikredilen ve ilk bakışta ağır gibi görünen nice hükümlerde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti Allah Azze ve Celle’nin muradını beyan etmiş ve hafifletme getirmiştir. Lakin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine kör kesilmenin öğretildiği gençler, sünnetten cahil bırakılmışlar ve bu cehaletleriyle, rasulün beyanından mahrum bırakılmış kıt bakışlarıyla, Kur’ân’ın hükümlerini ağır görünce, dinin bütün bağlarından sıyrılmayı daha kolay görmüşler ve Deizm, Agnostizm gibi saçma sapan küfürlere yönelmişlerdir!

Alemleri ve bizleri yaratan Allah Azze ve Celle’dir ve hayatımızla ilgili her konuda da yegane hüküm sahibi Allah Azze ve Celle’dir. Bizler özgürlük iddiasıyla hevalara, şeytanlara köle olmayı tercih edemeyiz. Bilakis sadece alemlerin rabbine kul olarak gerçek özgürlüğe kavuşabilir ve hakkı sahibine ancak o zaman teslim edebiliriz. Allah’a, O’nun istediği ve rasulüyle bize tebliği ettiği kulluk dışında yaptığımız her davranışın bir haksızlık ve ZULÜM olduğunu aklımızdan çıkarmamamız gerekir.



[1] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Heysem b. Kuleyb eş-Şâşî Musned (3/417) Hâkim (1/389, 4/430) İbn Huzeyme (1003, 3048) İbn Hibbân (1/357) Ahmed (1/158) Ebû Dâvûd (4399) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (7343) Darekutni (3/139) Beyhaki (4/269, 8/264) el-Elbani İrvau’l-Galil (2/5) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (950)

[2] Sahih. Buhârî (6789) Muslim (1684)

[3] Muslim'in şartına göre sahih. Ahmed (3/401) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (8/18-20) Malik Muvatta (2/834) Şafii Sunen (s.335) İbn Mâce (2595) Taberânî (8/47, 50) Begavi Mu’cem (1273) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (2383) Beyhaki (8/265) İbn Asakir Tarih (24/103) el-Elbani İrvau’l-Galil (2317)

[4] Muslim'in şartına göre sahih. Ebu İshak el-Muzekkî el-Muzekkiyyat (165) Hâkim (4/424) Darekutni (3105) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (3727) Deylemi (5185)

[5] Sahih. Muslim (1690)

[6] Sahih. Ebu Davud (4472) Ahmed (5/222) İbn Mace (2574) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (7307-9) İbnu’l-Carud (817) İbn Ebî Âsım el-Âhad ve'l-Mesânî (2024) Ebu’l-Kasım el-Begavi Mu’cem (639) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (6/63, 77, 85) Darekutni (3/100) Ebu Nuaym Marife (3256) Beyhaki (8/230, 10/64) Beyhakî el-Hilafiyyat (5452)

[7] Sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (2681)

[8] Muslim'in şartına göre sahih. Hâkim (4/404) Ahmed (5/216) Ebu Davud, (4419) İbn Ebî Şeybe (5/538) İbn Ebî Âsım el-Âhad ve'l-Mesânî (2393) Tahavî Şerhu Muşkili'l-Âsâr (435) Beyhakî (8/228)

[9] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Beyhaki (8/236) el-Elbani el-İrva (2313)

[10] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Heysem b. Kuleyb eş-Şâşî Musned (3/417) Hâkim (1/389, 4/430) İbn Huzeyme (1003, 3048) İbn Hibbân (1/357) Ahmed (1/158) Ebû Dâvûd (4399) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (7343) Darekutni (3/139) Beyhaki (4/269, 8/264) el-Elbani İrvau’l-Galil (2/5) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (950)

[11] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebu Nuaym Mesanidi Firas el-Muketteb (24) Said b. Mansur Tefsir (595) İbn Ebî Şeybe (6/555) İbnu’l-Munzir el-Evsat (9123) Mervezi es-Sunne (360) Beyhakî (8/223)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)