Geçmiş ümmetlerde bir adam, halkında gördüğü bozulmalardan
dolayı ailesiyle birlikte uzlete çekilir, kırsalda yaşamaya başlar. Geçimini de
odunculuk yaparak sağlamakta, kıt kanaat geçimini sağlamaktadır. Yine bir gece ailesi
ihtiyaçlarından yakınır ve adam ormana gidip odun keser. Kestiği odunları
pazara götürür ve üç beş kuruşa satıp dönerken bir insan kalabalığı görür. Ne
olduğunu soruşturduğunda bazı kimselerin ağaçtan bir put edindiklerini ve ona
ibadet etmek için toplandıklarını öğrenir. Hemen baltasını alıp putu kırmaya
yönelir. İnsanları aşar ve karşısına o put ile görevli olup insanları
saptırmakta olan şeytan, cüsseli bir adam kılığında karşısına dikilir. Adam,
Allah için ihlâsla başladığı bu işte, insan kılığındaki bu şeytanı yere serer ve
gırtlağına sarılıp öldürmek üzereyken şeytan der ki:
“Sana bir teklifim var! Beni bırak, bu putu da bırak. Bunu yıksan bile insanlar onun yerine başka bir ağaç bulurlar. Buna karşılık her
sabah yastığının altında bir altın bulacaksın. Zaten fakir bir adamsın, çoluk çocuğunu düşün. Dediğim gibi olmazsa, yastığının altında altın bulamazsan yarın gelir
bu ağacı yine yıkarsın.” Adam geçim sıkıntılarını, çocuklarının yakınmalarını
düşünür ve bu teklifi kabul eder.
Her sabah yastığının altında bir altın bulmaktadır ve
böylece geçimi düzelir, müreffeh bir şekilde yaşamaya başlar. Derken bir sabah
yastığının altında altın bulamaz, sinirlenir ve baltasını alıp tapınılan ağaca
doğru yönelir. O puttan sorumlu olan şeytan yine karşısına çıkar, bu defa
şeytan adamı yere serer ve der ki:
“Artık geçti! İlk geldiğinde Allah için ihlâs ile gelmiştin
ve beni de yenmiştin. Ama artık bu gelişin Allah için değil, kişisel
menfaatlerini dinin önüne geçirdin ve bütün kuvvetin gitti. Allah’ın
yardımından da mahrum kaldın!”
Kıssa benzer şekilde Ebu Talib el-Mekki'nin Kutu'l-Kulub'unda (2/272) Gazali'nin İhya'sında ve Kazvini'nin Acaibu'l-Mahlukat'ında İsrailiyyat kıssası olarak nakledilmiştir.
Bu kıssa iyi tedebbür edilmeli ve gereken hisseler
çıkarılmalıdır. Muhakkak ki bu kıssadan ferdî kullukta çıkarılacak ibretler
bulunduğu gibi, ümmetin genel ahvali hakkında da çıkarılması gereken bir ibret
vardır. Yıllardır Filistinde müslümanların yaşadıkları bölgelere tasallut
edemeyen Yahudiler, neden sonra ki bu cesareti bulup rahatça saldırmaya
başladılar?
Müslüman olduğunu iddia edenler kendilerine dönüp bir düşünsünler,
gölgelerinden dahi korkan bu kafirler bu cesareti nereden buldular da
müslümanların ülkelerine tamah etmeye başladılar?
Gerçek şu plandemi oyunu kurulduğu zaman bu tuzaklara karşı
uyaran müslümanlarla Filistinli Araplar da, Lübnan’lılar da, başkaları da
iğrenç bir şekilde dalga geçtiler! Bulaşıcı hastalık korkusuyla maske takmanın
şirk olduğunu söyleyen uyarıcıları maskara ettiler, deli muamelesi yaptılar,
cemaatle namazı yasaklayanlara ve saflar arasına mesafe koyulmasını
söyleyenlere reddiye verenleri akılsızlıka ve türlü iftiralarla suçladılar!
Maske taktılar, cemaatle namaz yasağına uydular, saflar
arasına mesafe koydular, her türlü aptal ve geri zekalıca hareketi sorgulamadan
kabul ettiler, İblis’in dinine tabi oldular.
Tarihte hiç görülmemiş bir açıklıkla kâfir olmalarına rağmen
müslüman olduklarını iddia etmeye devam ettiler. Zaten giyim kuşamlara
bakıldığında hangisi Yahudi, hangisi Filistin’li o bile belli değil!
Müslüman olduklarını iddia edenler şayet müslüman olsalardı
ya da müslüman olarak kalmış olsalardı, yahudiler müslümanlara değil bir bomba,
bir taş dahi atmaya cesaret edemezlerdi.
Bu katliamlarda çocukların ölmesi farklı bir bakış açısına göre bir yandan teselli oluyor. Çünkü bu çocuklar yaşasalar, ana babaları gibi vahyin naslarına düşmanlık eden, seküler hayatın zevklerini talep eden, müzik dinleyen, sinemaya giden, kafir kılıklarına girmekte ve kadın erkek karışık ortamlarda bulunmakta sakınca görmeyen, sadece başörtüsü bağlamakla teberrüc yaptıkları halde tesettürlüymüş gibi münafıklık yapan, sakalını kesen, pantolon giyen, kravat takan, lgbti küfürleriyle sapmış sapkınlarla dostluk eden, demokrasi gibi küfürlere sempati duyan, özetle kendilerini öldüren yahudilerden yaşam tarzı olarak hiçbir farkları kalmayan kimseler olarak yetiştirileceklerdi belki de... Kafirler tarafından zillete düşürülmenin asıl sebebi de zaten bu sayılanlar değil mi? İzzeti Allah'a kulluk ve rasule ittibadan başka şeylerde aramak yüzünden değil mi?