Genel
Önleyici Aşı Zorunluluğu
Prof.
Dr. Dr. h.c. Hakan HAKERİ, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dekanı
Yeni yayın döneminde, okuyuculara tıp hukuku alanında bir
sorunla karşılaşmamaları temennisiyle, tekrar merhaba.
Bu yaz, tıp hukuku kitabımın
yeni baskısını hazırlarken, genel önleyici aşı zorunluluğuna ilişkin
Medimagazin arşivine de baktım. Bu arada fark ettim ki, geçen sene yaz tatili
öncesinde, bu konuya ilişkin iki yazı yazmışım ve araya yaz tatili girince,
üçüncü yazı hazır olduğu halde, onu unutmuş ve başka bir yazı göndermişim.
Konu halen güncel. Zira bu
arada bu konu yargıya da intikal etti ve bazı kararlar çıktı. Ayrıca, Sağlık
Bakanlığı da bu konuda bir görüş açıkladı. Bu nedenle, geçen sene yazdığım
yazının yayınlanmasında yarar var ve yazıyı aşağıya aktarıyorum:
“Önceki yazılarımda, okullarda
aşı uygulaması yapan bir hekimin, aileden izin almadan çocuklarına aşı yapması
nedeniyle, savcılığa suç duyurusunda bulunan ebeveynin, savcılığa vermiş olduğu
dilekçeyi aktarmıştım. Dilekçede, rıza almadan aşı yapan hekimin kasten
yaralama suçu nedeniyle cezalandırılması istenmekteydi.
Bu dilekçe üzerine, savcılık,
kaymakamlığa başvurarak, hekimin, aşı olmak istemeyen çocuğa zorla ve baskı ile
aşı vurulması ve ailesinden izin almadan aşı yapması nedeniyle görevini kötüye
kullandığını belirterek, 4483 sayılı Kanun gereğince, ilgili hekim hakkında
soruşturma izni verilmesini talep etmiştir.
Kaymakamlık ise aşının
aydınlatma ve rıza zorunluluğu kapsamındaki tıbbi müdahalelerden olmadığı
gerekçesiyle soruşturma izni vermemiştir.
Kanımca, kaymakamlığın
soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararındaki gerekçesi haklı değildir.
Kendi gerekçelerimi şöyle
özetleyebilirim:
1. Tıp biliminin kuralları
uygulanmak suretiyle yapılan her türlü müdahale, tıbbi müdahaledir.
2. Bütün tıbbi müdahaleler
açısından aydınlatma ve rıza şartı aranmaktadır.
3. Aşı da bu anlamda tıbbi
müdahaledir ve dolayısıyla, aydınlatma ve rıza bu tıbbi müdahaleler bakımından
da zorunlu şartlardandır.
4. Aşının önleyici nitelikte
olması tıbbi müdahale olmadığı anlamına gelmemektedir.
5. Aşının Bakanlığın bir
programı çerçevesinde rutin olarak yapılması da, aydınlatma ve rıza
zorunluluğunu kaldırmamaktadır. Aydınlatma ve rıza zorunluluğu ancak açık bir
kanun hükmü ile kaldırılabilir.
6. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda
açık bir şekilde zorunlu olduğu belirtilenler dışında hiçbir aşı zorunlu
değildir.
7. Dolayısıyla, bu kanun
dışındaki bütün aşılar bakımından aydınlatma ve rıza zorunluluğu vardır.
8. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun
72. maddesi bazı aşılardan söz etmektedir. Ancak bu hüküm, genel aşı
zorunluluğu getirmemektedir. Bu hüküm gereğince, Sağlık Bakanlığı öncelikle
salgını belirler ve ondan sonra aşı zorunlu olabilir. Dolayısıyla genel aşı
zorunluluğu bu hükme dayanılarak ileri sürülemez.
9. Ebeveynin aşıya rıza
göstermemek suretiyle rıza yetkisini kötüye kullandıkları da iddia edilemez,
zira aşının koruyucu niteliği uzun vadeli olup, çocuğun sağlığı bakımından acil
bir tehlike söz konusu değildir.
10. Sadece aşının çocuğun
sağlığı bakımından acil bir zorunluluk içermesi durumunda, ebeveyn rıza
göstermese dahi aşı zorla yapılabilir.
11. Bir yasal hüküm ile aşı
zorunluluğu getirilse dahi, haklı gerekçeleri olmadığı takdirde bu yasa hükmü,
Avrupa Biyotıp Sözleşmesi ile Anayasa’ya aykırı olabilir.