Cünüp ve Hayızlı Olan Kimseleri Kur'an Okumaktan Yasaklamadaki İhtilafın Vahye Arzı
Ebu Muaz el-ÇubukabadîCünüplü veya hayız olan kimselerin Kur’an okumaları ve mushafa dokunmalarını men eden bir delil bulunmadığını söylememize binaen bazı kardeşlerimiz bana yazılı bir not ulaştırarak açıklama talep etmişlerdir. İtiraz mahiyetinde yazılan bu notta; “Buhari c.4.s.1669’da hayızlı yapabileceği ve yapamayacağı şeyler, İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan Tirmizi Taharet 98, İbn Mace Taharet 105, Ebu Davud, Taharet 90’daki hadislerde hayızlı ve cünüp olanın Kur’an okuyamayacağının ifade edildiği” bildirilmiştir. Daha sonra ilim ehlinden bazı kimselerin bunu haram gördüklerine dair görüşleri nakledilmiştir.
Öncelikle derim ki, sahabe asrından beri ilim ehli bu meselenin hükmü hakkında ihtilaf etmişlerdir. İhtilaf durumunda ne yapacağımızı Allah Azze ve Celle şöyle bildirmektedir:
“Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allah'a ve âhiret gününe inandığınız takdirde, onu, Allah'a ve rasule arz edin. Bu, netice itibariyle daha hayırlı ve daha güzeldir” (Nisa 59)
Bu ayetin emri gereği olarak alimlerin sözlerini Allah’ın kitabına ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine arz ederiz. Bu meselede Kur’an’da yasaklayıcı bir delil görememekteyiz. Delil getirilen şu ayete gelince:
‘Doğrusu bu Kitâb, sadece temiz olanların dokunabileceği, saklı bir Kitâb’da (Levhi Mahfuz’da) mevcutken âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kur’ân’ı Kerîm’dir’ (Vakî’a, 56/77-80)
Cevap: Ayet hüküm değil, haber bildirmektedir. Ayetteki zamir, ayetlerin siyakından da anlaşılacağı üzere Levh-i Mahfuz’a aittir ve temiz olanlar ile kastedilen de meleklerdir. İbn Abbâs, Enes, Mücâhid, İkrime, Sa’îd b. Cübeyr, Dahhâk, Câbir İbn Zeyd, Ebû Nehîk, Suddî, Abdurrahmân b. Zeyd b. Eslem y vd. de böyle demişlerdir.1
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine gelince: Amr b. Hazm t‘dan: Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Kur’ân’a ancak temiz olan kimse dokunabilir.’2
Cevap: Bu hadiste geçen ‘temiz’ kelimesi; cünüp olmayan kimse, abdestli olan kimse, bedeninde necaset olmayan kimse ve mümin kişi arasında ortak bir tabirdir:
a- Cünüp olmayan kimsenin “tahir/temiz” anlamı kapsamında olmasının delili: ‘Eğer cünüp iseniz temizlenin’ (Mâ’ide, 3/6) ayetidir. Bu ayete göre cünüp olmayan kimse temizdir.
b- Abdestli olanın tahir/temiz anlamında oluşunun delili: Mugîre t’ın Rasûlüllâh r’in mestlerini çıkarmaya davranması üzerine: ‘Onları bırak, zira ben onları temiz (abdestli) iken giydim’ buyurmasıdır.
c- İster hayız veya cünüp, ister abdestli, ister üzerinde necaset bulunsun, mutlak anlamda mümin/müslüman kimsenin tahir/temiz anlamı kapsamında olmasının delili: ‘Müşrikler ancak bir necistir.’ (Tevbe, 9/28) ayeti ile şu rivayettir:
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den dedi ki: “Medine yollarından birinde, ben cünüp iken Rasûlüllâh r bana rastladı. Gizlendim, gidip yıkandım ve geldim. Rasûlüllâh r: ‘Nerede kaldın? Yâ Ebâ Hureyre?’ dedi. Ben: ‘Cünüp idim, temizlenmeden seninle beraber oturmayı doğru bulmadım’ dedim. Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ‘Subhanallâh! Müslüman necis olmaz.’”3
Kur’an’a tahir/temiz olandan başkasını dokunmaktan nehyeden hadiste, necislikle vasfedilen müşrikler kastedilmektedir. Hadisin “Kur’an’a ancak temiz olduğun halde dokun” şeklinde gelen rivayeti ise zayıftır. (Bu konuda ayrıntılı açıklama için Şeyh el-Elbani’nin Temamu’l-Minne adlı eserine bakılabilir.) Bu sebeple abdestsiz olarak Kur’ân’a dokunulmayacağına bu hadiste bir delil yoktur. Bununla birlikte sahih rivayette Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem: ‘Ben ancak namaz kılacağım zaman abdest almakla emrolundum’4 buyurmuştur.
Mümin ister cünüp veya hayızlı, ister abdestsiz olsun temizdir. Ona ne hakiki anlamda ne de mecazî anlamda ‘necis’ denilemez. Düşman topraklarına Mushaf ile sefer edilmesini yasaklayan hadis5 Mushaf’ın, necis olmakla vasfedilen müşriklerin eline geçmemesi içindir. Lakin Rasûlüllâh r‘in Hirakl’e gönderdiği mektupta âyetler yazılı idi.6
Bu rivayet, müslüman olması umulan kâfirin âyetler yazılı olan kâğıda dokunup okumasında Rasûlüllâh r‘in sakınca görmediğini gösterir.
Arz edilen notta Sahihu’l-Buhari’nin Hayız kitabındaki bölümün zikredilmesi, muhaliflerimizin aleyhine delil olmaktadır. İlgili bölümün tercümesini aynen naklediyorum:
Sahihu’l-Buhari Hayz Kitabı 7. Bâb: Hayızlı Kadın Beyti Tavaf Etmek Müstesna, Bütün Hacc Fiillerini Yerine Getirir
Ibrâhîm en-Nehaî: “Hayızlı kadının âyet okumasında sakınca yoktur” demiştir. İbn Abbâs radıyallahu anhuma da: “Cünübün kıraat etmesinde bir sakınca görmemiştir” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de zamanlarının hepsinde (yânî her hâlinde) zikrederdi. Ümmü Atıyye de: “Biz, hayızlı kadınların (namazgaha) çıkmaları, mü'minlerin tekbîrleriyle tekbîr etmeleri ve duâ etmeleri ile emrolunur idik” dedi.
İbn Abbâs radıyallahu anhuma da şöyle dedi: Bana Ebû Sufyân haber verdi ki: Herakliyus, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in mektubunu istemiş ve okumuştur. Bu mektûbda: “Bismillahirrahmânirrahîm ile "Ey kitâb ehli, hepiniz bizimle sizin aranızda musâvî bir kelimeye gelin: Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak tutmayalım, Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi rabler edinmeyelim... " (Âl-u imrân:64) sözleri de vardı.
Atâ b. Ebî Rabâh, Câbir radıyallahu anh'den: Âişe radıyallahu anha hayz oldu da Beyt'i tavaf hâriç, bütün hacc fiillerini yaptı ve namaz kılmıyordu” dedi.
Hakem b. Uteybe: “Ben cünüb iken hayvan keserim. Allah da: "Üzerlerine Allah'ın ismi anılmayanlardan yemeyin; çünkü bu muhakkak bir fısktır... " (el-En'âm 121) buyurdu” demiştir
Âişe radıyallahu anha şöyle demiştir: Bizler Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in maiyyetinde, haccdan başka bir şeyi düşünmeyerek yola çıktık. Serîf mevkîine geldiğimiz zaman ben hayız oldum. Ben ağlar hâldeyken Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yanıma girdi ve: "Seni ağlatan nedir?" dedi. Ben: Vallâhî çok arzu etmiştim; Allah'a yemîn ediyorum ki, ben bu yıl hacc etmedim, dedim. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: "Muhtemel ki sen hayz oldun" dedi. Evet, dedim. "Şüphe yok, sendeki bu hâl, Allah'ın Âdem kızları üzerine yazdığı bir şeydir. Binâenaleyh hacıların yapacakları fiilleri sen de yap, şu kadar ki, temizleninceye kadar Beyt'i tavaf etme" buyurdu.
Cevap: Bu bölüm görüldüğü gibi muhaliflerimizin aleyhine delil olmaktadır.
“Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allah'a ve âhiret gününe inandığınız takdirde, onu, Allah'a ve rasule arz edin. Bu, netice itibariyle daha hayırlı ve daha güzeldir” (Nisa 59)
Bu ayetin emri gereği olarak alimlerin sözlerini Allah’ın kitabına ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine arz ederiz. Bu meselede Kur’an’da yasaklayıcı bir delil görememekteyiz. Delil getirilen şu ayete gelince:
‘Doğrusu bu Kitâb, sadece temiz olanların dokunabileceği, saklı bir Kitâb’da (Levhi Mahfuz’da) mevcutken âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kur’ân’ı Kerîm’dir’ (Vakî’a, 56/77-80)
Cevap: Ayet hüküm değil, haber bildirmektedir. Ayetteki zamir, ayetlerin siyakından da anlaşılacağı üzere Levh-i Mahfuz’a aittir ve temiz olanlar ile kastedilen de meleklerdir. İbn Abbâs, Enes, Mücâhid, İkrime, Sa’îd b. Cübeyr, Dahhâk, Câbir İbn Zeyd, Ebû Nehîk, Suddî, Abdurrahmân b. Zeyd b. Eslem y vd. de böyle demişlerdir.1
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine gelince: Amr b. Hazm t‘dan: Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Kur’ân’a ancak temiz olan kimse dokunabilir.’2
Cevap: Bu hadiste geçen ‘temiz’ kelimesi; cünüp olmayan kimse, abdestli olan kimse, bedeninde necaset olmayan kimse ve mümin kişi arasında ortak bir tabirdir:
a- Cünüp olmayan kimsenin “tahir/temiz” anlamı kapsamında olmasının delili: ‘Eğer cünüp iseniz temizlenin’ (Mâ’ide, 3/6) ayetidir. Bu ayete göre cünüp olmayan kimse temizdir.
b- Abdestli olanın tahir/temiz anlamında oluşunun delili: Mugîre t’ın Rasûlüllâh r’in mestlerini çıkarmaya davranması üzerine: ‘Onları bırak, zira ben onları temiz (abdestli) iken giydim’ buyurmasıdır.
c- İster hayız veya cünüp, ister abdestli, ister üzerinde necaset bulunsun, mutlak anlamda mümin/müslüman kimsenin tahir/temiz anlamı kapsamında olmasının delili: ‘Müşrikler ancak bir necistir.’ (Tevbe, 9/28) ayeti ile şu rivayettir:
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den dedi ki: “Medine yollarından birinde, ben cünüp iken Rasûlüllâh r bana rastladı. Gizlendim, gidip yıkandım ve geldim. Rasûlüllâh r: ‘Nerede kaldın? Yâ Ebâ Hureyre?’ dedi. Ben: ‘Cünüp idim, temizlenmeden seninle beraber oturmayı doğru bulmadım’ dedim. Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ‘Subhanallâh! Müslüman necis olmaz.’”3
Kur’an’a tahir/temiz olandan başkasını dokunmaktan nehyeden hadiste, necislikle vasfedilen müşrikler kastedilmektedir. Hadisin “Kur’an’a ancak temiz olduğun halde dokun” şeklinde gelen rivayeti ise zayıftır. (Bu konuda ayrıntılı açıklama için Şeyh el-Elbani’nin Temamu’l-Minne adlı eserine bakılabilir.) Bu sebeple abdestsiz olarak Kur’ân’a dokunulmayacağına bu hadiste bir delil yoktur. Bununla birlikte sahih rivayette Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem: ‘Ben ancak namaz kılacağım zaman abdest almakla emrolundum’4 buyurmuştur.
Mümin ister cünüp veya hayızlı, ister abdestsiz olsun temizdir. Ona ne hakiki anlamda ne de mecazî anlamda ‘necis’ denilemez. Düşman topraklarına Mushaf ile sefer edilmesini yasaklayan hadis5 Mushaf’ın, necis olmakla vasfedilen müşriklerin eline geçmemesi içindir. Lakin Rasûlüllâh r‘in Hirakl’e gönderdiği mektupta âyetler yazılı idi.6
Bu rivayet, müslüman olması umulan kâfirin âyetler yazılı olan kâğıda dokunup okumasında Rasûlüllâh r‘in sakınca görmediğini gösterir.
Arz edilen notta Sahihu’l-Buhari’nin Hayız kitabındaki bölümün zikredilmesi, muhaliflerimizin aleyhine delil olmaktadır. İlgili bölümün tercümesini aynen naklediyorum:
Sahihu’l-Buhari Hayz Kitabı 7. Bâb: Hayızlı Kadın Beyti Tavaf Etmek Müstesna, Bütün Hacc Fiillerini Yerine Getirir
Ibrâhîm en-Nehaî: “Hayızlı kadının âyet okumasında sakınca yoktur” demiştir. İbn Abbâs radıyallahu anhuma da: “Cünübün kıraat etmesinde bir sakınca görmemiştir” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de zamanlarının hepsinde (yânî her hâlinde) zikrederdi. Ümmü Atıyye de: “Biz, hayızlı kadınların (namazgaha) çıkmaları, mü'minlerin tekbîrleriyle tekbîr etmeleri ve duâ etmeleri ile emrolunur idik” dedi.
İbn Abbâs radıyallahu anhuma da şöyle dedi: Bana Ebû Sufyân haber verdi ki: Herakliyus, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in mektubunu istemiş ve okumuştur. Bu mektûbda: “Bismillahirrahmânirrahîm ile "Ey kitâb ehli, hepiniz bizimle sizin aranızda musâvî bir kelimeye gelin: Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak tutmayalım, Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi rabler edinmeyelim... " (Âl-u imrân:64) sözleri de vardı.
Atâ b. Ebî Rabâh, Câbir radıyallahu anh'den: Âişe radıyallahu anha hayz oldu da Beyt'i tavaf hâriç, bütün hacc fiillerini yaptı ve namaz kılmıyordu” dedi.
Hakem b. Uteybe: “Ben cünüb iken hayvan keserim. Allah da: "Üzerlerine Allah'ın ismi anılmayanlardan yemeyin; çünkü bu muhakkak bir fısktır... " (el-En'âm 121) buyurdu” demiştir
Âişe radıyallahu anha şöyle demiştir: Bizler Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in maiyyetinde, haccdan başka bir şeyi düşünmeyerek yola çıktık. Serîf mevkîine geldiğimiz zaman ben hayız oldum. Ben ağlar hâldeyken Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yanıma girdi ve: "Seni ağlatan nedir?" dedi. Ben: Vallâhî çok arzu etmiştim; Allah'a yemîn ediyorum ki, ben bu yıl hacc etmedim, dedim. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: "Muhtemel ki sen hayz oldun" dedi. Evet, dedim. "Şüphe yok, sendeki bu hâl, Allah'ın Âdem kızları üzerine yazdığı bir şeydir. Binâenaleyh hacıların yapacakları fiilleri sen de yap, şu kadar ki, temizleninceye kadar Beyt'i tavaf etme" buyurdu.
Cevap: Bu bölüm görüldüğü gibi muhaliflerimizin aleyhine delil olmaktadır.
Yine bahsi geçen notta Tirmizi Taharet 98 babı delil getirilmektedir. Büyük bir tercüme hatasına da dikkat çekmek için Abdullah Parlıyan’ın tercümesinden naklediyorum:
Sunenu’t-Tirmizî, Taharet 98: CÜNÜP VE HAYIZLI VAZİYETTE KURAN OKUNUR MU?
حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، وَالحَسَنُ بْنُ عَرَفَةَ، قَالَا: حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ، عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ ابْنِ عُمَرَ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «لَا تَقْرَأِ الحَائِضُ، وَلَا الجُنُبُ شَيْئًا مِنَ القُرْآنِ»، وَفِي البَابِ عَنْ عَلِيٍّ، حَدِيثُ ابْنِ عُمَرَ حَدِيثٌ لَا نَعْرِفُهُ إِلَّا مِنْ حَدِيثِ إِسْمَاعِيلَ بْنِ عَيَّاشٍ "، عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ ابْنِ عُمَرَ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «لَا تَقْرَأِ الجُنُبُ وَلَا الحَائِضُ» وَهُوَ قَوْلُ أَكْثَرِ أَهْلِ العِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَالتَّابِعِينَ، وَمَنْ بَعْدَهُمْ مِثْلِ: سُفْيَانَ الثَّوْرِيِّ، وَابْنِ المُبَارَكِ، وَالشَّافِعِيِّ، وَأَحْمَدَ، وَإِسْحَاقَ، قَالُوا: لَا تَقْرَأِ الحَائِضُ وَلَا الجُنُبُ مِنَ القُرْآنِ شَيْئًا، إِلَّا طَرَفَ الآيَةِ وَالحَرْفَ وَنَحْوَ ذَلِكَ، وَرَخَّصُوا لِلْجُنُبِ وَالحَائِضِ فِي التَّسْبِيحِ وَالتَّهْلِيلِ "، وسَمِعْت مُحَمَّدَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ، يَقُولُ: «إِنَّ إِسْمَاعِيلَ بْنَ عَيَّاشٍ يَرْوِي عَنْ أَهْلِ الحِجَازِ، وَأَهْلِ العِرَاقِ أَحَادِيثَ مَنَاكِيرَ، كَأَنَّهُ ضَعَّفَ رِوَايَتَهُ عَنْهُمْ فِيمَا يَتَفَرَّدُ بِهِ»، وَقَالَ: «إِنَّمَا حَدِيثُ إِسْمَاعِيلَ بْنَ عَيَّاشٍ عَنْ أَهْلِ الشَّأْمِ» وقَالَ أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ: «إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ أَصْلَحُ مِنْ بَقِيَّةَ، وَلِبَقِيَّةَ أَحَادِيثُ مَنَاكِيرُ عَنِ الثِّقَاتِ». حَدَّثَنِي بِذَلِكَ أَحْمَدُ بْنُ الحَسَنِ، قَال: سَمِعْتُ أَحْمَدَ بْنَ حَنْبَلٍ يَقُولُ ذَلِك
131- İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cünüp ve hayızlı olan kimse Kur’ân’dan bir şey okumasın”
Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu İbn Ömer’in hadisini yalnızca İsmail b. Ayyaş, Musa b. Ukbe, Nafi’ yoluyla bilmekteyiz. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı, tabiin ve daha sonraki gelen alimlerin çoğunluğu bu görüştedir. Sûfyân es-Sevrî, İbnu’l-Mubarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk şöyle demektedirler: “Cünüp ve hayızlı olan Kur’ân’dan bir şey okumamalı ancak bir ayetinin bir kısmını veya bazı bölümlerini okuyabilir ayrıca tesbih (Sübhanallah) ve tehlil (La ilahe ilallah) gibi şeyleri söylemelerinin bir sakıncası yoktur.”
Muhammed b. İsmail (el-Buhari)’den işittim şöyle diyordu: Hadisin râvîlerinden İsmail b. Ayyaş, Hicaz ve Irak bölgesi adamlarından hoş karşılanmayan (münker) rivâyetleri aktarıyor dolayısıyla pek güvenilmez demekle birlikte İsmail b. Ayyaş’ın bu rivâyeti Şam bölgesi adamlarındandır demekle bu hadise güvendiğini söylemektedir
“Ahmed b. Hanbel diyor ki: İsmail b. Ayyaş “Bakıyye” denilen kimseden daha sağlamdır çünkü “Bakıyye’nin” güvenilir kimselerden münker rivayetleri vardır. Ahmed b. Hasan bana aktardı ve dedi ki: Bu sözü Ahmed b. Hanbel’in kendisinden işittim.
Cevap: Hadis Şeyh el-Elbani ve ondan önceki muhaddislerin de belirttikleri gibi münker (huccet olamayacak derecede zayıf) bir rivayettir.
Abdullah Parlıyan, tercümesinde bu bölümde çok büyük bir hata yaparak şöyle tercüme etmiştir: “(Buhari) İsmail (b. Ayyaş)in bu rivâyeti Şam bölgesi adamlarındandır demekle bu hadise güvendiğini söylemektedir.” Böylece Buhari’nin bu hadisi güvenilir bulduğu anlamına gelen bir tercüme yapmıştır. Halbuki İsmail b. Ayyaş bu hadisi Şam’lılardan birinden değil, Hicaz’lılardan biri olan Musa b. Ukbe’den rivayet ettiği için münker görmektedir.” Bu kısmın doğru tercümesi şu şekilde olmalıydı: “Hadisin râvîlerinden İsmail b. Ayyaş, Hicaz ve Irak bölgesi adamlarından münker rivâyetlerde bulunur.” Sanki onlardan rivayette tek kaldığı hadisleri zayıf görmüş ve şöyle demiştir: “İsmail b. Ayyaş’ın hadisi ancak Şam’lılardan rivayet ettiğinde kabul edilir”
Nitekim Tirmizi şerhi Tuhfetu’l-Ahvezi’de Mubarekfuri şöyle der: “İbn Mâce de İbn Ömer (Radıyallâhu anhuma)'nın hadisini bu yoldan rivayet etmiştir. Hadîs zayıftır. Çünkü hadîs imamları, İsmail b. Ayyâş'ı Şam halkından yaptığı rivayetlerde sika/güvenilir saymışlar, fakat Hicâzlılardan yaptığı rivayetleri zayıf görmüşlerdir. Kendisi bu hadisi Hicaz halkından olan Mûsâ b. Ukbe'den rivayet etmiştir.”
İsmail b. Ayyaş’ın Şam’lılardan rivayetinin kabul edilip, Hicaz’lılardan rivayetinin kabul edilmemesinin sebebi, kendisinin Şam’da iken hafızasının sağlam olup, Hicaz’a yerleştiğinde hafızasının bozulmasıdır.
Bahsi geçen notta delil getirilen diğer bir bab, Sunenu İbn Mace’nin Taharet kitabı 105 no’lu babıdır:
105 — Taharet Olmaksızın Kuran Okumak Hakkında Gelen Hadîsler Babı
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ قَالَ: حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ قَالَ: حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَلَمَةَ قَالَ: دَخَلْتُ عَلَى عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، فَقَالَ: " كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَأْتِي الْخَلَاءَ، فَيَقْضِي الْحَاجَةَ، ثُمَّ يَخْرُجُ، فَيَأْكُلُ مَعَنَا الْخُبْزَ، وَاللَّحْمَ، وَيَقْرَأُ الْقُرْآنَ، وَلَا يَحْجُبُهُ - وَرُبَّمَا قَالَ: لَا يَحْجُزُهُ - عَنِ الْقُرْآنِ شَيْءٌ، إِلَّا الْجَنَابَةُ"
594- Abdullah b. Seleme'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Ben Ali b. Ebî Tâlib (radıyallâhu anh)'ın yanına girdim. Buyurdu ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem helaya uğrayıp ihtiyacını giderdikten sonra çıkar ve (abdest almadan) bizimle beraber ekmekle et yiyer, Kur'an okurdu. Cünüplükten başka hiç birşey, O'nu Kur'an okumaktan men etmezdi.”
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ قَالَ: حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ قَالَ: حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «لَا يَقْرَأُ الْقُرْآنَ الْجُنُبُ، وَلَا الْحَائِضُ»
595- (Abdullah) ibn Ömer radıyallahu anhuma'dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cünüb ve aybaşı hâlindeki kadın Kur'an okuyamaz.”
قَالَ: أَبُو الْحَسَنِ، وحَدَّثَنَا أَبُو حَاتِمٍ قَالَ: حَدَّثَنَا هِشامُ بْنُ عمَّارٍ قَالَ: حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عيَّاشٍ قَالَ: حَدَّثَنَا مُوسى بْنُ عُقْبةَ، عَنْ نافعٍ، عَنِ ابْنِ عُمرَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلَّى اللَّهُ عليْهِ وسلَّمَ: «لَا يَقْرَأُ الْجُنُبُ وَالْحَائِضُ شيْئًا مِنَ الْقُرْآنِ»
596- (Abdullah) İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cünüb ve hayz halindeki kadın Kurandan hiç bir şey okuyamazlar” buyurmuştur."
Cevap: Babın ilk hadisine gelince; hadis âlimlerimizin açık beyanlarına göre isnadında ‘Abdullah b. Selime tek kalmış olup o ihtiyarlayınca aklı karışmış ve bunu ancak aklı karıştıktan sonra rivayet etmiştir. Bu rivayette zayıflık olmakla beraber Hâfız İbn Hacer gibi bazı âlimler hasen saymışlardır. İbn Hacer: ‘Delil olarak kullanılmaya müsaittir ancak bu tartışmaya açıktır’ demiştir.
Rivayetin bir lafzında: ‘Cünüp iken bir ayet dahi okumazdı’7 ziyadesi gelmiş ise de sabit olmamıştır. ‘Allâme el-Elbânî bu ziyadenin zayıf, mevkuf ve münker olduğunu belirtmiştir. Zayıf olmasının sebebi Ebû’l-Gurayf adlı ravidir. Ravileri güvenilir saymada gevşek oluşu (mütesahil) bilinen İbn Hibbân’dan başkası onu güvenilir saymamıştır. Muhaddisler İbn Hibbân ?’nun ta’dilde tek kalmasına itibar etmemişlerdir. Fakat Ebû’l-Gurayf hakkında Ebû Hatem er-Râzî: ‘Hakkında eleştiriler vardır ve rivayette meşhur değildir’ demiştir. Neticede bu ravinin durumu meçhullükten kurtulmadığı gibi hakkında eleştiriler olduğu da belirtildiğinden zayıftır. Darekutnî bu rivayetin mevkuf olduğu illetini belirtmiştir. Münker olmasına gelince bu ziyade sadece ‘Aiz b. Habîb’in rivayeti olarak gelmiştir. Bu hadisi nakleden diğer raviler bu ziyadeyi zikretmemişlerdir. ‘Aiz b. Habîb ise İbn ‘Adî’in de dediği gibi münker rivayetlerde bulunur.[8]
Fakat sahih olduğu kabul edilse bile bu fiilî bir hadistir ve bundan yasaklama söz konusu olmadığı için ancak müstehaplık ifade eder. İbn Huzeyme dedi ki: ‘Bu hadis cünübün Kur’ân okumasına engel değildir. Zira burada yasaklama olmayıp yalnızca Rasûlüllâh r‘in fiili nakledilmektedir.’[9]
İkinci ve üçüncü (İbn Mace no:595 ve 596) rivayetlere gelince her ikisinin de isnadında İsmail b. Ayyaş olup, Hicazlı’lardan rivayetinde zayıftır. Biraz önce bu hadisle ilgili açıklama geçmişti.
Ebu Davud Taharet kitabı 90. Babda ise açıklaması geçen Abdullah b. Seleme rivayeti bulunmaktadır. (no:229)Sonuç:
Kur’an ve sünnette cünüp veya hayızlının Kur’an okumasını yasaklayan bir delil sabit olmadığını destekleyen nakiller şöyledir:
İbn ‘Abbâs t dedi ki: “Bana Ebu Sufyân haber verdi ki: Hirakl, Nebî r’in mektubunu getirtti ve okuduğunda şunların yazılı olduğunu gördü: ‘Bismi’llahi’r-rahmani’r-rahim. Ey ehl-i kitab! Ortak kelimeye geliniz…’ ayetin tamamını okudu.”[10]
İbn Hazm, bunu isnadıyla İbn ‘Abbâs t‘dan rivayet etmiş ve arkasından şöyle demiştir: ‘İşte Rasûlüllâh r içinde bu ayetin yazılı olduğu mektubu Hıristiyan birine göndermiştir.’[11]
İmam Buhârî ve başkalarının ‘Â’işe z’dan rivayetine göre: ‘Rasûlüllâh r her durumda Allah’ı zikrederdi’[12] demiştir. Ku’rân okumak, Allah’ı zikretmenin en kâmil şekillerindendir. Bu hadiste: ‘her durumda zikrederdi’ ifadesi genel olup bunu tahsis eden bir ibare gelmemiştir.
İbrahim en-Neha’î: ‘Hayızlı kadının ayet okumasında sakınca yoktur’[13] demiştir. İbn Hacer’in Fethu’l-Bârî’de belirttiğine göre bunun benzeri İmam Mâlik’ten de rivayet edilmiştir.
Sa’îd b. Cubeyr , ‘İkrime, Sa’îd b. el-Museyyeb , Dâvud, İbn Hazm , Buhârî, Taberî, İbnu’- Munzîr ve başka âlimler cünübün Kur’ân okumasında sakınca görmemişlerdir.[14]
‘Ubeyd b. ‘Ubeyde dedi ki: “İbn Abbâs t cünüp iken Kur’ân’dan bir şey okudu. Ona bu konuda sorulunca şöyle dedi: ‘Benim ezberimde bundan fazlası vardır.’”[15]
İbn Abbâs t dedi ki: ‘Cunübün bir ayet veya bunun gibisini okumasında sakınca yoktur.’”[16]
İbn Hacer, Taglîku’t-Ta’lik’te isnadıyla ‘Abdullah b. ‘Abdirrahmân b. Mukemil’den rivayet ediyor: İbn ‘Abbâs t dedi ki: ‘Cünübün bir ayet veya benzer miktarda okumasında sakınca yoktur.’[17]
İkrime dedi ki: ‘İbn ‘Abbâs cünüp olduğu halde virdlerini (hergün okumayı adet edindiği ayetleri ve zikirleri) okurdu.’”[18]
Ebû Miclez’den: “İbn ‘Abbâs t‘nun yanına girdim ve ona: ‘Cünüp Kur’ân okuyabilir mi?’ diye sordum. Dedi ki: ‘Sen girdiğinde ben cünüp olduğum halde Kur’ân’ın yedide birini okumuştum.’ İkrime de cünübün Kur’ân okumasında sakınca görmezdi. Sa’îd b. el-Museyyeb’e: ‘Cünüp Kur’ân okuyabilir mi?’ diye soruldu. Dedi ki: ‘Evet, zaten ezberinde bulunmuyor mu?’”[19]
Dipnotlar
[1] İbn Kesîr, Tefsîru Kur’âni’l-‘Azîm. el-Begavî, Şerhu’s-Sunne, (2/43); Elbânî, Temâmu’l-Minne, (s.118); İrvâ’u’l-Galîl, (2/245) Fetavâ’l-Ezher, (8/88, 419).
[2] Sahih. Darekutnî, (1/121); Beyhakî, (1/87); Busayrî, İthaf, (726); Metâlibu’l-‘Alîye, (91) ve Elbânî, el-İrvâ’, (122)
[3] Sahih. Buhârî, (285); Muslim, (371).
[4] Sahih. Muslim, (374).
[5] Sahih. Buhârî, (2990); Muslim, (1869).
[6]Sahih. Bkz. Buhârî, (Hayz, 7). Ayrıca İmâm Buhârî’nin Halku Ef‘ali’l-İbâd adlı eserine bakınız.
[7] Münker. Ahmed, (1/110 no: 830) ve Ziyâ’u’l-Makdisî, el-Muhtâre, (621).
[8] Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Elbânî, el-İrvâ’u’l-Galîl, (2/243).
[9] İbn Hacer, Telhîsu’l-Hâbir, (sy. 15).
[10] Sahih. Buhârî, (1/78, 6/128, 8/186) Halku Ef‘ali’l-İbad (496-500); İbn Hazm, el-Muhallâ (1/82).
[11] el-Muhallâ’ (1/82)
[12] Sahih. Buhârî (1/78).
[13] Sahih. Buhârî (1/78).
[14] Bkz.: İbn Ebî Şeybe (1/126); Abdurrezzâk (1/261); İbn Hazm, el-Muhallâ (1/82); Buhârî (1/78); İbn Munzîr, el-Evsat (1/313) Begavî, Şerhu’s-Sunne (2/43); Elbânî, Temâmu’l-Minne (s.118) İrvâ’u’l-Galîl (2/245); Fetavâ’l-Ezher (8/88, 419).
[15] Sahih. İbnu’l-Munzir, el-Evsat (601)
[16] Sahih. Buhârî, (1/78); İbn Munzîr, el-Evsat (602)
[17] İbn Hacer, Taglîku’t-Ta‘lik (2/171).
[18] Sahih. İbn Munzîr, el-Evsat (603).
[19] Sahih. İbn Munzîr, el-Evsat (604)
105 — Taharet Olmaksızın Kuran Okumak Hakkında Gelen Hadîsler Babı
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ قَالَ: حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ قَالَ: حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَلَمَةَ قَالَ: دَخَلْتُ عَلَى عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، فَقَالَ: " كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَأْتِي الْخَلَاءَ، فَيَقْضِي الْحَاجَةَ، ثُمَّ يَخْرُجُ، فَيَأْكُلُ مَعَنَا الْخُبْزَ، وَاللَّحْمَ، وَيَقْرَأُ الْقُرْآنَ، وَلَا يَحْجُبُهُ - وَرُبَّمَا قَالَ: لَا يَحْجُزُهُ - عَنِ الْقُرْآنِ شَيْءٌ، إِلَّا الْجَنَابَةُ"
594- Abdullah b. Seleme'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Ben Ali b. Ebî Tâlib (radıyallâhu anh)'ın yanına girdim. Buyurdu ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem helaya uğrayıp ihtiyacını giderdikten sonra çıkar ve (abdest almadan) bizimle beraber ekmekle et yiyer, Kur'an okurdu. Cünüplükten başka hiç birşey, O'nu Kur'an okumaktan men etmezdi.”
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ قَالَ: حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ قَالَ: حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «لَا يَقْرَأُ الْقُرْآنَ الْجُنُبُ، وَلَا الْحَائِضُ»
595- (Abdullah) ibn Ömer radıyallahu anhuma'dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cünüb ve aybaşı hâlindeki kadın Kur'an okuyamaz.”
قَالَ: أَبُو الْحَسَنِ، وحَدَّثَنَا أَبُو حَاتِمٍ قَالَ: حَدَّثَنَا هِشامُ بْنُ عمَّارٍ قَالَ: حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عيَّاشٍ قَالَ: حَدَّثَنَا مُوسى بْنُ عُقْبةَ، عَنْ نافعٍ، عَنِ ابْنِ عُمرَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلَّى اللَّهُ عليْهِ وسلَّمَ: «لَا يَقْرَأُ الْجُنُبُ وَالْحَائِضُ شيْئًا مِنَ الْقُرْآنِ»
596- (Abdullah) İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cünüb ve hayz halindeki kadın Kurandan hiç bir şey okuyamazlar” buyurmuştur."
Cevap: Babın ilk hadisine gelince; hadis âlimlerimizin açık beyanlarına göre isnadında ‘Abdullah b. Selime tek kalmış olup o ihtiyarlayınca aklı karışmış ve bunu ancak aklı karıştıktan sonra rivayet etmiştir. Bu rivayette zayıflık olmakla beraber Hâfız İbn Hacer gibi bazı âlimler hasen saymışlardır. İbn Hacer: ‘Delil olarak kullanılmaya müsaittir ancak bu tartışmaya açıktır’ demiştir.
Rivayetin bir lafzında: ‘Cünüp iken bir ayet dahi okumazdı’7 ziyadesi gelmiş ise de sabit olmamıştır. ‘Allâme el-Elbânî bu ziyadenin zayıf, mevkuf ve münker olduğunu belirtmiştir. Zayıf olmasının sebebi Ebû’l-Gurayf adlı ravidir. Ravileri güvenilir saymada gevşek oluşu (mütesahil) bilinen İbn Hibbân’dan başkası onu güvenilir saymamıştır. Muhaddisler İbn Hibbân ?’nun ta’dilde tek kalmasına itibar etmemişlerdir. Fakat Ebû’l-Gurayf hakkında Ebû Hatem er-Râzî: ‘Hakkında eleştiriler vardır ve rivayette meşhur değildir’ demiştir. Neticede bu ravinin durumu meçhullükten kurtulmadığı gibi hakkında eleştiriler olduğu da belirtildiğinden zayıftır. Darekutnî bu rivayetin mevkuf olduğu illetini belirtmiştir. Münker olmasına gelince bu ziyade sadece ‘Aiz b. Habîb’in rivayeti olarak gelmiştir. Bu hadisi nakleden diğer raviler bu ziyadeyi zikretmemişlerdir. ‘Aiz b. Habîb ise İbn ‘Adî’in de dediği gibi münker rivayetlerde bulunur.[8]
Fakat sahih olduğu kabul edilse bile bu fiilî bir hadistir ve bundan yasaklama söz konusu olmadığı için ancak müstehaplık ifade eder. İbn Huzeyme dedi ki: ‘Bu hadis cünübün Kur’ân okumasına engel değildir. Zira burada yasaklama olmayıp yalnızca Rasûlüllâh r‘in fiili nakledilmektedir.’[9]
İkinci ve üçüncü (İbn Mace no:595 ve 596) rivayetlere gelince her ikisinin de isnadında İsmail b. Ayyaş olup, Hicazlı’lardan rivayetinde zayıftır. Biraz önce bu hadisle ilgili açıklama geçmişti.
Ebu Davud Taharet kitabı 90. Babda ise açıklaması geçen Abdullah b. Seleme rivayeti bulunmaktadır. (no:229)Sonuç:
Kur’an ve sünnette cünüp veya hayızlının Kur’an okumasını yasaklayan bir delil sabit olmadığını destekleyen nakiller şöyledir:
İbn ‘Abbâs t dedi ki: “Bana Ebu Sufyân haber verdi ki: Hirakl, Nebî r’in mektubunu getirtti ve okuduğunda şunların yazılı olduğunu gördü: ‘Bismi’llahi’r-rahmani’r-rahim. Ey ehl-i kitab! Ortak kelimeye geliniz…’ ayetin tamamını okudu.”[10]
İbn Hazm, bunu isnadıyla İbn ‘Abbâs t‘dan rivayet etmiş ve arkasından şöyle demiştir: ‘İşte Rasûlüllâh r içinde bu ayetin yazılı olduğu mektubu Hıristiyan birine göndermiştir.’[11]
İmam Buhârî ve başkalarının ‘Â’işe z’dan rivayetine göre: ‘Rasûlüllâh r her durumda Allah’ı zikrederdi’[12] demiştir. Ku’rân okumak, Allah’ı zikretmenin en kâmil şekillerindendir. Bu hadiste: ‘her durumda zikrederdi’ ifadesi genel olup bunu tahsis eden bir ibare gelmemiştir.
İbrahim en-Neha’î: ‘Hayızlı kadının ayet okumasında sakınca yoktur’[13] demiştir. İbn Hacer’in Fethu’l-Bârî’de belirttiğine göre bunun benzeri İmam Mâlik’ten de rivayet edilmiştir.
Sa’îd b. Cubeyr , ‘İkrime, Sa’îd b. el-Museyyeb , Dâvud, İbn Hazm , Buhârî, Taberî, İbnu’- Munzîr ve başka âlimler cünübün Kur’ân okumasında sakınca görmemişlerdir.[14]
‘Ubeyd b. ‘Ubeyde dedi ki: “İbn Abbâs t cünüp iken Kur’ân’dan bir şey okudu. Ona bu konuda sorulunca şöyle dedi: ‘Benim ezberimde bundan fazlası vardır.’”[15]
İbn Abbâs t dedi ki: ‘Cunübün bir ayet veya bunun gibisini okumasında sakınca yoktur.’”[16]
İbn Hacer, Taglîku’t-Ta’lik’te isnadıyla ‘Abdullah b. ‘Abdirrahmân b. Mukemil’den rivayet ediyor: İbn ‘Abbâs t dedi ki: ‘Cünübün bir ayet veya benzer miktarda okumasında sakınca yoktur.’[17]
İkrime dedi ki: ‘İbn ‘Abbâs cünüp olduğu halde virdlerini (hergün okumayı adet edindiği ayetleri ve zikirleri) okurdu.’”[18]
Ebû Miclez’den: “İbn ‘Abbâs t‘nun yanına girdim ve ona: ‘Cünüp Kur’ân okuyabilir mi?’ diye sordum. Dedi ki: ‘Sen girdiğinde ben cünüp olduğum halde Kur’ân’ın yedide birini okumuştum.’ İkrime de cünübün Kur’ân okumasında sakınca görmezdi. Sa’îd b. el-Museyyeb’e: ‘Cünüp Kur’ân okuyabilir mi?’ diye soruldu. Dedi ki: ‘Evet, zaten ezberinde bulunmuyor mu?’”[19]
Dipnotlar
[1] İbn Kesîr, Tefsîru Kur’âni’l-‘Azîm. el-Begavî, Şerhu’s-Sunne, (2/43); Elbânî, Temâmu’l-Minne, (s.118); İrvâ’u’l-Galîl, (2/245) Fetavâ’l-Ezher, (8/88, 419).
[2] Sahih. Darekutnî, (1/121); Beyhakî, (1/87); Busayrî, İthaf, (726); Metâlibu’l-‘Alîye, (91) ve Elbânî, el-İrvâ’, (122)
[3] Sahih. Buhârî, (285); Muslim, (371).
[4] Sahih. Muslim, (374).
[5] Sahih. Buhârî, (2990); Muslim, (1869).
[6]Sahih. Bkz. Buhârî, (Hayz, 7). Ayrıca İmâm Buhârî’nin Halku Ef‘ali’l-İbâd adlı eserine bakınız.
[7] Münker. Ahmed, (1/110 no: 830) ve Ziyâ’u’l-Makdisî, el-Muhtâre, (621).
[8] Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Elbânî, el-İrvâ’u’l-Galîl, (2/243).
[9] İbn Hacer, Telhîsu’l-Hâbir, (sy. 15).
[10] Sahih. Buhârî, (1/78, 6/128, 8/186) Halku Ef‘ali’l-İbad (496-500); İbn Hazm, el-Muhallâ (1/82).
[11] el-Muhallâ’ (1/82)
[12] Sahih. Buhârî (1/78).
[13] Sahih. Buhârî (1/78).
[14] Bkz.: İbn Ebî Şeybe (1/126); Abdurrezzâk (1/261); İbn Hazm, el-Muhallâ (1/82); Buhârî (1/78); İbn Munzîr, el-Evsat (1/313) Begavî, Şerhu’s-Sunne (2/43); Elbânî, Temâmu’l-Minne (s.118) İrvâ’u’l-Galîl (2/245); Fetavâ’l-Ezher (8/88, 419).
[15] Sahih. İbnu’l-Munzir, el-Evsat (601)
[16] Sahih. Buhârî, (1/78); İbn Munzîr, el-Evsat (602)
[17] İbn Hacer, Taglîku’t-Ta‘lik (2/171).
[18] Sahih. İbn Munzîr, el-Evsat (603).
[19] Sahih. İbn Munzîr, el-Evsat (604)