وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ
تَرْتِيلًا
“Kur'an'ı tane tane (tertil ile) oku” (Müzemmil
4)
Katâde rahimehullah anlatıyor: “Enes radıyallahu anh'e
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kıraatından sordum. Şu cevabı verdi:
كَانَتْ مَدًّا، ثُمَّ قَرَأَ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
يَمُدُّ بِسْمِ اللَّهِ وَيَمُدُّ بِالرَّحْمَنِ وَيَمُدُّ بِالرَّحِيمِ
"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem medleri
(uzun heceleri) uzatırdı.” Sonra örnek olarak Bismillâhirrahmânirrahim'i okudu
ve uzatılacak yerleri belirgin şekilde uzattı: Bismillâhi'yi uzattı,
er-rahmân'ı uzattı, er-rahîm'i uzattı.”[1]
Abdullah
b. Ebi Muleyke’den: “Umm Seleme radiyallahu anha’ya Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in kıraati soruldu. Dedi ki:
كَانَ
يُقَطِّعُ قِرَاءَتَهُ آيَةً آيَةً (بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ)
(الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ) (الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ) (مَالِكِ
يَوْمِ الدِّينِ)
“Ayet
ayet keserek okurdu. “Bismillahirrahmanirrahim”, “el-hamdu lillahi
rabbi’l-âlemîn”, “er-Rahmâni’r-Rahîm”, “Mâliki yevmi’d-dîn” derdi.”[2]
Sesi Kur’ân
İle Süslemenin Manası
Ebu
Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
صَلُّوا
فِي بُيُوتِكُمْ وَلَا تَتَّخِذُوهَا قُبُورًا زَيِّنُوا أَصْوَاتَكُمْ بِالْقُرْآنِ
وَإِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْفِرُ مِنَ الْبَيْتِ الَّذِي تُقْرَأُ فِيهِ سُورَةُ الْبَقَرَةِ
قَالَ عُثْمَانُ بْنُ خُرَّزَاذَ حَدَّثَنِي بِهِ يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ عَنْ يَحْيَى
بْنِ بُكَيْرٍ بِمِثْلِهِ ثُمَّ لَقِيتُ يَحْيَى فَحَدَّثَنِي بِهِ وَزَيِّنُوا أَصْوَاتَكُمْ
بِالْقُرْآنِ
“Evlerinizde
namaz kılın, onları kabirlere çevirmeyin. Seslerinizi Kur’an ile süsleyin. Zira
şeytan içinde Bakara suresinin okunduğu evden kaçar.”[3]
Bir
lafzında: “Kur’ân’ı seslerinizle süsleyin” şeklindedir. Kur’an’ı sesle
süslemek ile kastedilen Kur’ân’ı sesli okumaktır. Bid’at ehli ise bu gibi
hadisleri Kur’ân’ı musiki makamlarıyla okumak için bâtıl şekilde
yorumlamışlardır.
El-Hattabî
rahimehullah dedi ki: “Bunun anlamı; seslerinizi Kur’ân ile meşgul edin ve
Kur’ân kıraatini bir süs ve şiar edinin demektir. Sesi titretmek ve
hüzünlendirmek kastedilmemiştir. Zira bazı insanların böyle yeteneği olsa da,
herkesin böyle bir imkânı yoktur. Kişi Kur’ân için sesini süslemek isterse bu
alay etmeye sebep olur.”[4]
Şu’be b.
el-Haccac rahimehullah dedi ki:
نَهَاني
أَيُّوب أن أُحَدِّثَ زَيِّنُوا الْقُرْآنَ بِأَصْوَاتِكُمْ
“Eyyub
(es-Sahtiyani) rahimehullah beni “Kur’ân’ı seslerinizle süsleyin”
şeklinde rivayet etmekten yasakladı.”[5]
Ebu
Ubeyd rahimehullah dedi ki: “Eyyub es-Sahtiyanî rahimehullah ancak insanların
bu hadisi bid’at olarak uydurulmuş makamlarla okumaya Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in ruhsat verdiği şeklinde yorumlamalarını çirkin görmüş ve
hadisin bu lafızla rivayet edilmesini yasaklamıştır.”[6]
Bazı kurrâlar Kur’ân okurken helal olmayan birçok
şeyi bid’at olarak ortaya çıkarmışlardır. Zira Kur’ân okuma hususunda ittifak
edilen sınırın ya üzerine çıkarak ekleme yapılmakta ya da bundan eksiltme
yapılmaktadır.
Ebu Abis el-Gifarî radiyallahu anh’den: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim, ümmeti için şu altı şeyden korkuyordu:
إِمْرَةُ الصِّبْيَانِ وَكَثْرَةُ الشُّرَطِ
وَالرِّشْوَةُ فِي الْحُكْمِ وَقَطِيعَةُ الرَّحِمِ واسْتِخْفَافُ بِالدَّمِ وَنَشْوٌ
يَتَّخِذُونَ الْقُرْآنَ مَزَامِيرَ يُقَدِّمُونَ الرَّجُلَ لَيْسَ بِأَفْقَهِهِمْ
وَلَا أَفْضَلِهِمْ يُغَنِّيهِمْ غِنَاءً
“Çocukların yöneticiliği, güvenlik görevlilerinin
çoğalması, hükümde rüşvet, akrabalık bağlarının koparılması, kan dökmeyi hafife
almak, Kur’ân’ı çalgı edinen ve kişiyi en fakihleri olmadığı halde sırf
kendilerine en üstün şekilde musiki makamı yaptığı için öne geçirip imam yapan
bir topluluk.”[7]
Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:
اقْرَءُوا الْقُرْآنَ بِلُحُونِ الْعَرَبِ وأَصْوَاتِها
وَإِيَّاكُمْ ولُحُونَ أَهْلِ الْكِتَابَيْنِ وَأَهْلِ الْفسقِ، فَإِنَّهُ
سَيَجِيءُ بَعْدِي قَوْمٌ يُرَجِّعُونَ بِالْقُرْآنِ تَرْجِيعَ الْغِنَاءِ
وَالرَّهْبَانِيَّةِ وَالنَّوْحِ لَا يُجَاوِزُ حَنَاجِرَهُمْ مفتونةٌ قُلُوبُهُمْ
وقلوبُ مَنْ يُعْجِبُهُمْ شَأْنُهُمْ
"Kur'ân'ı Arap lahn'ı ve Arap sesleri üzere
okuyun. Sakın ha fasıkların ve Yahudilerle Hristiyanların lahn'ı üzere
okumayın. Bilesiniz, benden sonra bir kavim gelecek ki, onlar Kur'ân'ı okurken,
şarkı, ruhbanlık ve mâtem tercîi gibi terci' ile okuyacaklar. Onların
okuyuşları gırtlaklarından öte geçmez. Onların ve böylelerinden hoşlananlarının
kaIpleri fitneye uğramıştır."[8]
Nasr b. Alkame el-Huzaî rahimehullah, Ebu’d-Derda
radıyallahu anh’ın şöyle dediğin işiten birinden naklediyor:
إِيَّاكُمُ
وَالَّذِينَ يُحَرِّفُونَ الْقُرْآنَ وَإِيَّاكُمْ وَالْهَذَّاذِينَ بِالْقُرْآنِ الَّذِينَ
يَهُذُّونَ بِالْقُرْآنِ وَيُسْرِعُونَ بِقِرَاءَتِهِ فَإِنَّمَا مَثَلُ ذَلِكَ كَمَثَلِ
الأَكَمَةِ التي لاَ أَمْسَكَتْ مَاءً وَلاَ أَنْبَتَتْ كَلَأً
“Sizleri Kur’anı tahrif eden, Kur’ân ile dalga geçer
gibi onu hızlı bir şekilde gelişigüzel okuyanlardan sakındırırım. Bunlar üzerinde ne
su tutan, ne de bitki bitiren kayalığa benzerler.”[9]
Sehl b. Sad ve Cabir radıyallahu anhuma’dan;
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bizler Kuran okuyorken yanımıza çıktı,
aramızda arap da, acem de vardı. Buyurdu ki;
اقْرَءُوا فَكُلٌّ
حَسَنٌ وَسَيَجِيءُ أَقْوَامٌ يُقِيمُونَهُ كَمَا يُقَامُ الْقِدْحُ يَتَعَجَّلُونَهُ
وَلَا يَتَأَجَّلُونَهُ
“Okuyun, her
okuyuş güzeldir. İleride bir kavim gelecektir ki bunlar, Kur’an’ın kelime ve
lafızlarını okun yontulması gibi yontacaklar, ondan hâsıl olacak karşılığı
ahirete bırakmayıp dünyada alacaklar.”[10]
Nevfel b. İyas el-Huzeylî rahimehullah dedi ki:
كُنّا نَقومُ في عَهد عُمَر بن الخَطّاب فِرَقًا في المَسجِد في رَمَضانَ
هاهُنا وهاهُنا فَكانَ النّاسُ يَميلونَ إِلَى أَحسَنِهم صَوتًا فَقالَ عُمَرُ أَلاَ
أُراهُم قَد اتَّخَذوا القُرآنَ أَغانيَ أَما والله لَئِن استَطَعتُ لأُغَيِّرَنَّ
هَذا قالَ فَلَم يَمكُث إِلاَّ ثَلاَثَ لَيالٍ حَتى أَمَرَ أُبَيَّ بنَ كَعبٍ فَصَلَّى
بِهم
“Bizler Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh’ın zamanında
Ramazan’da mescidde durur, grup grup olurduk. İnsanlar ise gruplardan en güzel
sesli olanlara meylederdi. Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh dedi ki:
“Görüyorum ki Kur’an’ı şarkı ediniyorlar. Vallahi
şayet gücüm yeterse onların bu hallerini değiştireceğim.” Üç gece geçmeden Ubey
b. Ka’b radiyallahu anh’e emretti de insanlara o namaz (teravih namazını)
kıldırdı.”[11]
El-A’meş rahimehullah dedi ki:
قَرَأَ
رَجُلٌ عِنْدَ أَنَسٍ بِلَحْنٍ مِنْ هَذِهِ الْأَلْحَانِ فَكَرِهَ ذَلِكَ أَنَسٌ
“Bir adam Enes radiyallahu anh’ın yanında şu lahinlerle
(musiki makamlarıyla) kıraat yaptı, Enes radiyallahu anh bunu çirkin gördü.”[12]
Muhammed b. Sirin rahimehullah dedi ki:
كَانُوا
يَرَوْنَ هَذِهِ الْأَلْحَانَ فِي الْقُرْآنِ مُحْدَثَةً
“Önceki âlimler (sahabeler ve tabiin) Kur’ânı şu
makamlarla okumanın sonradan ortaya çıkarılmış bid’at olduğu görüşündeydiler.”[13]
Eyyub es-Sahtiyani rahimehullah dedi ki: “Salim b.
Abdillah rahimehullah’ın ailesinden biri bana şöyle anlattı:
قَدِمَ
سَلَمَةُ الْبَيْذَقُ الْمَدِينَةَ فَقَامَ يُصَلِّي بِهِمْ، فَقِيلَ لِسَالِمٍ لَوْ
جِئْتَ فَسَمِعْتَ قِرَاءَتَهُ فَلَمَّا كَانَ بِبَابِ الْمَسْجِدِ سَمِعَ قِرَاءَتَهُ
رَجَعَ فَقَالَ غِنَاءٌ غِنَاءٌ
“Seleme el-Yebzak Medine’ye geldi ve insanlara namaz
kıldırdı. Salim b. Abdillah rahimehullah’a:
“Gitsen de şunun kıraatini bir dinlesen” dediler.
Mescidin kapısına gelince onun kıraatini işitti ve:
“Bu şarkıdır, bu şarkıdır” diyerek geri döndü.”[14]
İmam Nevevi’ye soruldu; “Şimdi Dımeşk’te bazı cahiller
cenaze üzerine teganni ile harfleri birbirine katarak, fazladan harf ekleyip
uzatarak Kur’an okuyorlar. Bu kötü bir hareket midir?” Cevabında dedi ki:
“Cenaze üzerine bu şekilde Kur’an okunması çok çirkin
bir şeydir. Âlimlerin ittifakı ile haramdır. Bu hususta imam Maverdi ve
başkaları icma olduğunu söylediler. Hatta yöneticilerin üzerine, bunlara mani
olmaları, tevbeye çağırmaları ve cezalandırmaları gerekir. Bu her müslümana
vaciptir.”[15]
Yine şöyle demiştir: “Kur’an’ı böyle haram
tegannilerle okumak bir takım cahil, aşağılık ve zalim kimselerin müptela
olduğu bir musibettir. Onlar cenaze ve mevlit gibi bidat merasimlerinin
okuyucularıdırlar. İşte bu açıkça haram olan bir bidattir. Kadı Maverdi’nin de
dediği gibi böyle okuyuşu dinleyen de fasık olur.”[16]
Kur’an İle Tegannî’nin Manası
Ebu
Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَتَغَنَّ بِالْقُرْآنِ وَزَادَ غَيْرُهُ يَجْهَرُ بِهِ
“Kur’an
ile teganni etmeyen bizden değildir” Diğer rivayette: “Kur’ân’ı sesli
okumayan bizden değildir”.”[17]
Vekî b.
El-Cerrah[18] ve Sufyan
b. Uyeyne dediler ki: “Kur’an ile teganni, onunla yetinmek demektir.”[19]
Ebu Ubeyd, Şube, Eyyub, Tahavi, Darimi, Beyhaki,
Kurtubi, İbn Kesir, Nevevi ve pek çok âlim de bu görüştedirler.[20] Bu
manâ, söz konusu tehdit ile uyumludur.
Ebu Hureyre radıyallahu anh ve başkaları teganniyi;
“Kur’an’ı yüksek sesle okumak kastediliyor” diye açıkladılar.[21]
Adı geçen âlimler bazı bid’atçilerin bu hadisteki
“teganni” kelimesini kendilerinin ezgi gibi Kuran okumalarına delil
getirmelerine şiddetle karşı çıkmışlardır.[22]
Nitekim böyle bir saptırmaya ihtimal vermeyecek kadar
sarih ibareler vardır ve sesi dalgalandırarak elhan, ezgi ve melodilerle, bir
harf eksilmek veya artırmak şeklinde uzatmayla Kur’an okumanın haram oluşunda
icma vardır.[23]
Şu hadise gelince; Abdullah b. Muğaffel radıyallahu
anh anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i devesinin üstünde Feth
suresini okurken gördüm. Sureyi terci' üzere okuyordu.”[24]
Bu terci (sesi kaldırıp indirme) ile okuma, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in üzerine binmiş olduğu devenin hareketinden
kaynaklanmıştır. Bu sadece binek üzerindeyken istek dışı olarak terci yapmanın
caiz oluşunu gösterir. Başka yerde caiz değildir.[25]
Abdullah
b. Urve b. ez-Zubeyr’den: Ninem Esma radıyallahu anha’ya: “Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabeleri Kur’ân’ı dinlediklerinde nasıl
olurlardı?” diye sordum. Dedi ki:
كَانُوا
كَمَا نَعَتَهُمُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ تَدْمَعُ أَعْيُنُهُمْ وَتَقْشَعِرُّ جُلُودُهُمْ
قُلْتُ فَإِنَّ نَاسًا هَاهُنَا إِذَا سَمِعُوا ذَلِكَ تَأْخُذُهُمْ عَلَيْهِ غَشْية
فَقَالَتْ أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ
الشَّيْطَانِ!
“Gözleri
yaşarır, derileri ürperirdi. Tıpkı Allah Teâlâ’nın nitelediği gibi.” Ben:
“Burada
bazı insanlar var. Onlardan biri Kur’ân dinlediği zaman düşüp bayılıyor” dedim.
Dedi ki:
“Şeytandan
Allah’a sığınırım.”[26]
Katade
rahimehullah Enes radiyallahu anh’den rivayet ediyor:
أَنَّهُ سُئِلَ عَنِ الْقَوْمِ يُقْرَأُ عَلَيْهِمِ الْقُرْآنُ
فَيَصْعَقُونَ فَقَالَ ذَلِكَ فِعْلُ الْخَوَارِجِ
“Enes b.
Malik radiyallahu anh’e: “Kur’an dinleyince bayılıp düşen bir topluluk soruldu.
Dedi ki:
“Bunu
hariciler yapar.”[27]
İkrime
dedi ki: “Esma radıyallahu anha’ya seleften birinin korkudan dolayı bayılıp bayılmadığı
soruldu. Dedi ki:
لَا وَلَكِنَّهُمْ
كَانُوا يَبْكُونَ
“Hayır.
Lakin onlar sadece ağlarlardı.”[28]
Ebu
Hazım Seleme b. Dinar rahimehullah şöyle anlattı:
مَرَّ
ابْنُ عُمَرَ بِرَجُلٍ مِنْ أَهْلِ الْعِرَاقِ سَاقِطًا وَالنَّاسُ حَوْلَهُ فَقَالَ مَا هَذَا؟ فَقَالُوا
إِذَا قُرِئَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ أَوْ سَمِعَ اللَّهَ يُذْكَرُ خَرَّ مِنْ خَشْيَةِ
اللَّهِ فَقَالَ ابْنُ عُمَرَ وَاللَّهِ إِنَّا لَنَخْشَى اللَّهَ وَمَا نَسْقُطُ
“İbn
Ömer radıyallahu anhuma Irak’lı bir adama uğradı. Adam yere düşmüş, insanlar
etrafına toplanmışlardı.
“Ne
oluyor?” diye sorunca:
“Bu
adama Kur’ân okunduğu zaman veya Allah’ın zikredildiğini işittiği zaman Allah
korkusundan düşüp bayıldı” dediler. İbn Ömer radıyallahu anhuma dedi ki:
“Allah’a
yemin olsun biz de Allah’tan korkuyoruz ama düşüp bayılmıyoruz.”[29]
Yahya el-Bekkâ rahimehullah dedi ki: “İbn Ömer radiyallahu
anhuma’yı Safa ile Merve arasında Sa’y yaparken gördüm. Yanında insanlar vardı.
Uzun sakallı bir adam geldi ve dedi ki:
يَا أَبَا
عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِنِّي لَأُحِبُّكَ فِي اللَّهِ فَقَالَ ابْنُ عُمَرَ لَكِنِّي
أُبْغِضُكَ فِي اللَّهِ فَكَأَنَ أَصْحَابَ ابْنِ عُمَرَ لَامُوهُ وَكَلَّمُوهُ فَقَالَ
إِنَّهُ يَبْغِي فِي أَذَانِهِ وَيَأْخُذُ عَنْهُ أَجْرًا
“Ey Ebu
Abdirrahman! Ben seni Allah için seviyorum.” İbn Ömer radıyallahu anh ise:
“Ben de sana Allah için buğz ediyorum” dedi. İbn Ömer radiyallahu
anhuma’nın arkadaşları bu tavrından dolayı onu kınayınca İbn Ömer radiyallahu
anhuma dedi ki:
“Çünkü o ezanında teganni yapıyor ve bundan dolayı
ücret alıyor.”[30]
Katade ve Hanzala es-Sedusi rahimehumallah dediler ki:
لَقِيَ
الضَّحَّاكُ بْنُ قَيْسٍ رَجُلا فَقَالَ لَهُ إِنِّي لأُحِبُّكَ فِي اللَّهِ قَالَ
لَكِنِّي أُبْغِضُكَ فِي اللَّهِ قَالَ وَلِمَ؟ قَالَ لأَنَّكَ تَبْغِي فِي الأَذَانِ
وَتُشَارِطُ عَلَى تَعْلِيمِ الْغِلْمَانِ
“ed-Dahhak b. Kays radiyallahu anh bir adamla
karşılaştı. Adam:
“Ben seni Allah için seviyorum” deyince ed-Dahhak radiyallahu
anh dedi ki:
“Lakin ben sana Allah için buğzediyorum.” Adam:
“Neden?” dedi. Ed-Dahhak radiyallahu anh dedi ki:
“Çünkü sen ezanı makamlarla okuyorsun ve çocuklara Kur’ân
öğretmekten dolayı ücret istiyorsun.”[31]
İbnu’l-Esir rahimehullah bu rivayetlerde geçen “Tebgî”
kelimesini sesi uzatıp dalgalandırmak demektir diye açıkladı.
İbrahim
en-Nehaî rahimehullah dedi ki:
ابن مسعود رضي الله عنه كره الأذان
بالتغني وقال أنه من فعل الجاهلية
İbn
Mes’ud radıyallahu anh ezanda teganni yapılmasını (makamlarla okunmasını)
çirkin görür ve:
“Şüphesiz bu cahiliye işlerindendir” derdi.”[32]
Bu çirkin bid'at, Ka'be'de ve Mescidu'l-Haram'da dahi
şahit olunan bir hale gelmiş, nasları ve selefin uygulamasını gözardı eden
kimseler, hevâlara hoş gelen bu bid'ate karşı lâkayd kalmışlar, hatta Mekke ve
Medine'de işlenen bu cürmü hüccet getirir olmuşlardır.
Hâlbuki eski Suud Müftüsü Şeyh Muhammed b. İbrahim
rahimehullah'ın bu bid'ate karşı uyarıda bulunduğu, Fetvalarının derlendiği
kitapta şöylece yer almış:
“Şeyh Muhammed b. İbrahim’den Mescidu’l-Haram
Müezzinleri başkanına: Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.
Bundan sonra: Mescidu’l-Haram’ın bütün müezzinlerine müsamahalı, kolay bir ezan
okumalarını, sesi dalgalandırıp uzatmaktan kaçınmalarını tebliğ etmeniz
gerekir. Çünkü şu an yapmış oldukları bu dalgalandırma ve uzatmalar, ezanın
meşru oluşunu engellemektedir. Onların bundan kaçınmaları ve meşru olanı
gözetmeleri gerekir. Ezanları zemzemde ezan okuyan müezzinin ezanı gibi
olmalıdır. Sizlerin de bunu onlara haber vermeniz ve bunu ihlal edip
etmediklerini kontrol etmeniz gerekir. Vesselamu aleykum.”[33]
Aralarında müezzinlerin de bulunduğu insanların çoğu
ezandaki uzatma ve lahinler için Mescidu’l-Haram’daki ezanı mazeret
göstermektedir.
Şeyh Abdulaziz er-Racihî şöyle demiştir: “… Hatta
Kur’an kıraatinde dahi bazı kurrâlar – bundan Allah’a sığınırız – teganni
yapıyorlar. Teganni yapanlardan birinden “Kul huvallahu ehad” diye okurken
teganni yaptığını işittim. Bundan Allah’a sığınırız. Allah’tan selamet ve
afiyet dileriz. Ya da hadiste teganni yapar! Hatta ezanda ve Kur’ân kıraatinde
de teganni yaparlar. Onu sıradan bir okuyuşla, sesi dalgalandırmadan okumak
gerekir. Bu yüzden Sahihu’l-Buhari’de Ömer b. Abdulaziz’in müezzinine şöyle
dediği sabit olmuştur:
“Ya kolay bir ezan oku ya da seni görevden alırız.”
Bazı insanlar ezan okuduğunda sesi dalgalandırıyor. Bu lahindir. “Allah”
dedikten sonra ses bitince tekrar “Allah“ derken diğer bir ses getiriyor, “aaaa”
diye uzatıyor. Bu nedir? Bu sesi dalgalandırmadır. (Allâhu ekberullaaaahu ekber
şeklinde okuyanlar gibi) Bilakis kolayca ezan okur: “Allâhu ekber.” “Allâhu
ekber.” “Allâhu ekber.” “Allâhu ekber.” şeklinde okumalıdır. Uzatma yapsan
dahi, sesi dalgalandırmamalıdır. Bir ses biter bitmez arkasından diğer bir sesi
getirmek telhindir.
Âlimler telhin ile ezan okumanın ve telhin ile
kıraatin çirkin olduğunu söylemişlerdir. Yine bazı müezzinlerin ezan
kelimelerini uzatmada eşit davranmadıklarını görürsün. Tekbirleri birbirine
münasip yapmaz. İlk tekbiri kısa, ikincisini uzun okur. İlk tekbirde “Allâhu
ekber” der, sonra ikincisini ilkine yükleyerek ve daha fazla uzatarak
“Allaaaahu ekber” der. Hâlbuki tekbirler eşit uzatılmalıdır. İlk tekbir ile
ikincisi arasında denge olmalıdır. Şehadette: “Eşhedu en la ilahe illallah”
derken, ikincisi, uzatmada birincisine eşit olmalıdır. Böyle yapılırsa telhin
olmaz. Bazı müezzinler şarkıcıların okudukları ezanı beğeniyor, sonra da onları
taklid etmeye kalkıyorlar. Sonra, yine her tekbir kendisi sınırında olmalı, “Allahu
ekber” deyince durulmalı, her tekbir arasında nefes alınmalıdır…”
[1] Sahih. Buharî (5045-46) Buhari Halku Ef’ali’l-İbad (310) Ebu Dâvud
(1465) Begavi Şerhu’s-Sunne (4/481)
Muhammed İbnu’l-Muzaffer Garaibu Şube (s.113)
[2] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre
sahih. Ahmed (6/302) Ebû Dâvûd (4001) Tirmizî (2927) Hâkim (2/252)
Darekutni (1/313) İbn Ebî Şeybe (2/256) Ebû Ya'lâ (12/452) Taberânî (23/278,
392) Beyhaki (2/44)
[3] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre
sahih. Ebu Avane Musned (3892-93) Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’ân (s.160)
İbn Hibbân (3/27) İbn Hacer Netaicu’l-Efkâr (3/215) Mukbil b. Hadi
Sahihu’l-Musned (1442)
[4] El-Hattabi Garibu’l-Hadis (1/357-358)
[5] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre
sahih. İbnu’l-Cuneyd Sualat An Yahya b. Main (13) Ebu Ubeyd
Fadailu’l-Kurân (s.167) Ebu Ubeyd Garibu’l-Hadis (1/349) Abbas ed-Devri Tarihu
İbn Main (4007) Hattabi Garibu’l-Hadis (1/357) Begavi Şerhu’s-Sunne (3/373) İbn
Kesir Fadailu’l-Kur’ân (s.114)
[6] Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellâm Fadailu’l-Kur’ân (s.167)
[7] Muslim'in şartına göre sahih.
Taberânî (18/37) Taberânî Evsat (1/212) Buhari Tarih (7/80) Ahmed (3/494) Bezzar (2/177 Keşfu’l-Estar 1610) Hafız Ebu Garze Musnedu Abis (no:1-2) Tahavi Şerhu
Muşkil (1389) İbn Kani Mucem (851) Haris b. Ebi Usame Musned
(613) Mervezi Kıyamu Ramadan (21) Ebu Ubeyd
Fadailu’l-Kuran (196) İbn Ebi Şeybe (7/529) İbn
Ebi’d-Dunya Ukubat (289) Ebu Nuaym Marife (5550) Deylemi (2328) Mustagfiri
Fadailu’l-Kur’an (38-40) Beyhaki Şuab (2/541) İbn Abdilberr et-Temhid (1/147) El-Elbani es-Sahiha (979)
*
el-Hakem b. Amr el-Gıfari’den: Hakim (3/500) Taberani (3/211) Abdurrazzak (2/488)
* Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Taberani Evsat (2/105)
Ebu Nuaym Hilye (1/384) İbn Sad (5/254) Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (37) İbn
Asakir Tarih (67/379)
* Avf b. Malik radıyallahu anh’den: Ahmed (6/22) İbn Ebi
Şeybe (7/530) Taberani (18/51, 57) Ziyau’l-Makdisi el-Munteka (el yazma no:507)
* Huzeyfe radıyallahu anh’den: Ebu Nuaym Hilye (3/359)
Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (42)
* Ali radıyallahu anh’den: Şeceri Emali (2724) Ebi Said
eş-Şaşi, Cüz (no:46)
* Amr b. Abese radıyallahu anh’den: Taberani,
Mecmau’z-Zevaid (10/206)
[8] Sahih ligayrihi.
Taberani Evsat (7/183) Beyhaki Şuab (2/540) Hakiym et-Tirmizi Nevadir (3/255)
Zehebi el-Muktena (2/58) İbn Kesir Fezailu’l-Kur’an (s.111) Kurtubi Tefsir
(1/17) Kurtubi et-Tizkar (s.130) Suyutî, Câmiu's-Sağîr (1339) Beyhaki bunu
birkaç tarikten rivayet etti. Şahitleriyle sahihtir.
[9]
Zayıf
mevkuf. Beyhaki Şuab
(2/541) Ebu’l-Abbas el-A’sam Musannefat (174)
[10] Sahih. Ebu Davud (830) Beyhaki Şuabu’l-İman (2/538-539) Buhari Tarihu’l-Kebir (8/191)
İbn Ebi Şeybe’den; Metalibu’l-Aliye (3492)
[11] Hasen. Buhari Halku Ef’ali’l-İbad
(275) İbn Sa’d (5/59) Firyabi
es-Siyam (172) Muhammed b. Nasr Kıyamu’l-Leyl (s.171)
[12] Sahih. Darimi (3545)
İbn Ebi Şeybe (10/466) İbn Kesir Fezailu’l-Kur’an (s.112)
[13] Sahih.
Darimi (3546)
[14] Zayıf. Darimi (3538)
[15] Nevevi
Fetava (s.54-55)
[16] Nevevi
et-Tıbyan (s.79)
[17] Sahih. Buhari (7527)
Beyhaki (10/229) Hatib Tarih (1/395) İbn Asakir (51/242)
* Sad b. Ebi Vakkas radıyallahu anh’den: Ahmed (1/172, 175, 179) Ebu Davud (1471) Hâkim (1/758)
Abdurrazzak (2/483) Darimi (1490, 3488) Ebu Ya’la (2/93) İbn Hibban (1/326)
Ziyaul-Makdisi el-Muhtare (1/491) Beyhaki (10/230)
* İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Hâkim (1/760) Taberani (11/121)
* Abdullah b. Zübeyr radıyallahu anhuma’dan: Bezzar (6/168) Dulabi el-Kuna (319)
* Aişe radıyallahu anha’dan: Ebu Ya’la (8/195)
İbn Adiy el-Kamil (5/375) isnadı Zayıf.
* Said b. Ebi Said radıyallahu anh’den: Ebu Davud (1471) Sahih.
* Ebu Lubabe radıyallahu anh’den: Ebu Davud (1473)
Beyhaki (2/54) Elbani hasen sahih demiştir.
[18] Sahih maktu. Ahmed
(1/172) Şuayb el-Arnaut isnadı sahih demiştir. Ebu Davud (1474) Elbani sahih
maktu demiştir.
[20] Bkz.: Darimi (1499, 3491) Beyhaki Şuab (2/529) Tahavi
Muşkilu’l-Asar (2/130) İbn Kesir Fezailu’l-Kur’an (s.103 v.d.) Nevevi et-Tibyan
(s.78) Kurtubi Tefsir, (1/10) Kurtubi et-Tizkar (s.123)
[21] Sahih.
Buhari (5023, 7482) Darimi (3533)
[22] bkz.:İbn
Kesir Fezailu’l-Kur’an (s.108)
[23] İbn
Kesir Fezailu’l-Kuran (s.113) Kurtubi Tefsir (1/16) Kurtubi et-Tizkar (s.129)
İbn Kudame el-Muğni (1/459)
[24] Sahih. Buharî (Fedailu'l-Kur'ân
24, 30, Meğâzi 48, Tefsir, Feth 1, Tevhid 50) Müslim (794) Ebû Dâvud (1467)
[25] Bkz.:İbn
Kesir Fazailu’l-Kur’an (s.139)
[26] Buhârî ve
Muslim'in şartlarına göre sahih. Said b. Mansur (95) Beyhaki Şuab (2/365)
İbn Asakir Tarihu Dımeşk (69/20)
[27] Muslim'in şartına göre sahih.
Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’an (308) El-İbane (7/195)
[28] Muslim'in şartına göre sahih.
İbn Sad Tabakat (10/241) Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’ân (306)
[29] Muslim'in şartına göre sahih.
Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’ân (305)
[30] Sahih mevkuf.
Abdurrezzâk (1/481) Taberânî (12/264) Tahâvî Şerhu Meani’l-Asar (4/128)
Serahsî, Mebsut (1/138) el-Elbani es-Sahîhâ (42)
[31] Hasen. Fakihî Ahbaru Mekke (1320) Belazurî Ensabu’l-Eşraf
(11/46-47)
[32] Zayıf. Hevarizmi
Camiu’l-Mesanid (2/300) isnadında Meymun el-Aver ve Ebu Hanife vardır. İbrahim
en-Nehai ile İbn Mesud radiyallahu anh arasında inkıta vardır.
[33] Şeyh Muhammed b.
İbrahim, Fetava (2/94 tarih: 21.7.1983)