Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

7 Temmuz 2019 Pazar

Şeytan Hizbi Olan Sünnet İnkârcılarının Şüphelerine Cevaplar 3

4- ÖLÜNÜN SUÇU NE?

Kuran: Doğrusu hiçbir günahkâr bir başkasının günah yükünü yüklenmez. (53-Necm Suresi 38)
Hadis: “Ölü, ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır.” Buhari-K. Cenaiz 32, 33, 34
Bu ayetle bu hadisi karşı karşıya getirmeye çalışan zındık diyor ki: “Ne akla, ne de Kuran’ın genel mantığına uyan bu hadis de uydurmacılığın Kuran ve akılla çelişkilerine bir başka örnektir.
Cevap: Zındık şahıs kendi gerzekliğini akıllılık ve Kur’an’a ittiba gibi lanse ediyor. Lakin işin hakikati öyle değildir.
Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh'den de şu lafızla rivayet edilmiştir:
إِن الْمَيِّت يعذب بالنياحة عَلَيْهِ فِي قَبره
 Ölü için bağırarak ağlanmasıyla ölü, kabrinde azap görür.”[1] Bunu Buhari rivayet etmiştir.
Bu hadis tıpkı Kur’ân ayetlerinin mütevatir olması gibi mütevatirdir: İbn Hibban Sahih’inde, Enes radıyallahu anh’den[2] Yine İbn Hibban, İmran b. Husayn radıyallahu anh’den[3] Taberani, el-Kebir’de; Semura b. Cundub radıyallahu anh’den[4] Ebu Ya’la; Ebû Hureyre radıyallahu anh’den[5] İbn Mende; Muğira b. Şu'be radıyallahu anh’den[6] rivayet etmişlerdir.
Ahmed b. Hanbel (6/57), Âişe radıyallahu anhâ'dan rivayet ediyor: “Aişe radıyallahu anha’ya: “İbn Ömer, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'den:
Ölü dirinin ağlamasıyla azap görür” buyurduğunu rivayet ediyor” denildi. Aişe radıyallahu anha dedi ki:
“Ebu Abdirrahman (yani İbn Ömer) yanılıyor. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ancak şunu dedi:
Ölünün akrabaları ona ağlarlar, hâlbuki o, günahından dolayı elbette azap görür.” Muslim (931) şu lafızla rivayet etmiştir:
“Aişe radıyallahu anha dedi ki: “Allah Ebu Abdirrahman’a rahmet etsin. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bir yahudinin cenazesine uğramıştık. Ölü üzerine ağlıyorlardı. Bunun üzerine:
Siz ağlıyorsunuz, o ise elbette azap görüyor” buyurdu. Buhari (1286-1289, 3978) benzer şekilde rivayet etmiştir.
İbn Sa'd, Yûsuf b. Mahik'den rivayet ediyor:
رَأَيْت إِبْنِ عمر حضر جَنَازَة رَافع بن خديج فَقَالَ إِن الْمَيِّت ليعذب ببكاء الْحَيّ عَلَيْهِ فَقَالَ إِبْنِ عَبَّاس إِن الْمَيِّت لَا يعذب ببكاء الْحَيّ
“İbn Ömer radıyallahu anhuma'yı, Rafi' b. Hadîc radıyallahu anh'ın cenazesinde gördüm. Dedi ki:
“Ölü, dirinin ona ağlamasıyla azap görür.” İbn Abbâs radıyallahu anhuma da ona cevaben:
“Ölü, dirinin ona ağlamasıyla azap görmez” dedi.”[7]
Bu konuda âlimler şu görüşler üzerinde ihtilaf etmişlerdir:
Birincisi: “Hadisler mutlak olarak zahirine göre yorumlanır. Bu Ömer b. El-Hattab ve oğlu Abdullah radıyallahu anhuma'nın görüşüdür.
İkincisi: “Bu hadisler mutlak değildir.” (Yani her zaman bu böyle de­ğildir. Bazı kişiler azap görür.)                        
Üçüncü: “Onların ağlamasıyla azap görür” ifadesindeki “be” harfi, hâl içindir. Sebep için değildir. Yani ölü onların ağladığı hâl ve za­manda azap görür. Bu azabın sebebi onun günahlarıdır. Yanındakilerin ağlaması değildir.
Dördüncüsü: “Beyân edilen bu azap kâfirlere hastır.” Bu iki gö­rüş Âişe radıyallahu anhâ'dan rivayet edilmiştir.
Beşincisi: “Hadiste beyan edilen bu azap, ağlamak ve bağırmayı bir âdet ve yol edinmiş olan kişilere hastır.” Buhari bu görüştedir.
Altıncısı: “Bu azap, öldükten sonra kendisine ağlamayı vasiyet edenler içindir.” Nitekim birisi şöyle demiştir:
(إِذا مت فانعيني بِمَا أَنا أَهله ... وشقي عَليّ الجيب يَا بنة معبد)
“Öldüğüm zaman lâyık olduğum şekilde bana ağla ve ceplerini yırt ey Ma’bed’in kızı”
Yedincisi: “Kendisine ağlayacaklarını bilip de ağlanmamasını vasiyet etmeyen­ler içindir. Çünkü bu durumda ağlamamaya vasiyet etmek vaciptir.”
Sekizincisi: “Azabın sebebi, ağlanması değil de, onlara söylenen dinde kınanmış olan övgülerdir. Bu övgüler onlara azap verir. Meselâ: “Ey kadın­ları dul, çocukları yetim, evleri virane bırakan” sözü gibi. Çünkü böy­le övgüler câhiliye adetlerinden idi.
Dokuzuncusu: “Bu azaptan kasıt, meleklerin, ölünün akrabala­rının ona ağlayıp övgülerle bağırmalarından dolayı o ölüyü kı­namalarıdır.” Çünkü Tirmizi, Hakim ve İbn Mâce, merfu olarak şöyle rivayet ediyorlar: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
مَا من ميت يَمُوت فتقوم نادبته تَقول واجبلاه واسنداه أَو شبه ذَلِك من القَوْل إِلَّا وكل بِهِ ملكان يلهزانه أهكذا كنت
Ölen hiç kimse yoktur ki, ona ağlayanlar kalkıp:
“Ey dayanağımız, ey varlığımız” ve benzeri sözlerle bağırdıklarında, iki melek onu tokatlayıp:
“Sen böyle mi idin?” diye çıkışmasınlar.”[8]
Taberani, İbn Amr radıyallahu anhuma'dan rivayet ediyor:
أُغمي على عبد الله بن رَوَاحَة فَقَامَتْ النائحة فَدخل عَلَيْهِ النَّبِي صلى الله عَلَيْهِ وَسلم وَقد أَفَاق فَقَالَ يَا رَسُول الله صلى الله عَلَيْهِ وَسلم أُغمي عَليّ فصاحت النِّسَاء واعزاه واجبلاه فَقَامَ ملك مَعَه مرزبة فَجَعلهَا بَين رجْلي فَقَالَ أَنْت كَمَا تَقول قلت لَا فَلَو قلت نعم ضَرَبَنِي بهَا
“Abdullah b. Revaha radıyallahu anh bayıldı. Bağırma sesleri yükseldi. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem yanına girdiğinde ayılmıştı. Dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Kendimden geçtim. Kadınlar: “Ey aziz! Ey kahraman!” diye bağırmaya başladılar. Bir melek önümde durdu, elinde bir topuz vardı. Onu ayaklarımın arasına koydu.
“Sen onların dediği gibi misin?” dedi. Ben:
“Hayır” dedim. Eğer
“Evet” deseydim o topuz ile bana vuracaktı.”[9]  
Hâkim sahih kaydıyla, Nu’man radıyallahu anh'den rivayet ediyor:
أُغمي على عبد الله بن رَوَاحَة فَجعلت أُخْته عمْرَة تبْكي وَتقول واأخياه واكذا واكذا تعدد عَلَيْهِ فَقَالَ حِين أَفَاق مَا قلت شَيْئا إِلَّا قيل لي أَنْت كَذَلِك
“Abdullah b. Revâha radıyallahu anh bayıldı. Kızkardeşi Amre, bağırmaya başladı.
“Vah şöyle kardeşime, vah böyle kardeşime!” diye sayarak bağırıyordu. Ayıldığında kardeşine dedi ki:
“Bir şey söylediğin zaman her seferinde melek:
“Sen böyle misin?” diye soruyordu.”[10]
İbn Sa'd, el-Mikdam b. Ma'dikerib radıyallahu anh'den rivayet ediyor:  
لما أُصِيب عمر رَضِي الله عَنهُ دخلت عَلَيْهِ حَفْصَة قَالَت يَا صَاحب رَسُول الله وَيَا صهر رَسُول الله يَا أَمِير الْمُؤمنِينَ فَقَالَ عمر إِنِّي أحرج عَلَيْك بِمَا لي عَلَيْك من الْحق أَن لَا تندبيني بعد مجلسك هَذَا إِنَّه لَيْسَ من ميت ينْدب بِمَا لَيْسَ فِيهِ إِلَّا كَانَت الْمَلَائِكَة تمقته
“Ömer radıyallahu anh yaralandığı zaman, kızı Hafsa yanına girdi.
“Ey Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in arkadaşı! Ey Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in kayın babası! Ey müminlerin emiri!” diyerek ağlamaya başladı. Ömer radıyallahu anh dedi ki:
“Senin üzerine olan hakkım için bu meclisten sonra bana böyle şeyler söylememeni rica ediyorum. Zira kendisinde bulunmayan hasletlerle övülen hiçbir ölü yoktur ki, başında bir melek durup ona kızmasın.”[11]
Onuncusu: “Bu hadislerde anlatılan azaptan kastedilen, akra­balarının düştüğü durumdan dolayı ölünün acı çekmesidir.”
Çünkü Taberâni ve İbn Ebî Şeybe, Kayle bt. Mahrame'den şöyle rivayet etmişlerdir:
أَنَّهَا ذكرت عِنْد رَسُول الله صلى الله عَلَيْهِ وَسلم ولدا لَهَا مَاتَ ثمَّ بَكت فَقَالَ رَسُول الله صلى الله عَلَيْهِ وَسلم أيغلب أحدكُم أَن يصاحب صويحبه فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفا فَإِذا مَاتَ إسترجع فوالذي نفس مُحَمَّد بِيَدِهِ إِن أحدكُم ليبكي فيستعبر إِلَيْهِ صويحبه فيا عباد الله لَا تعذبوا مَوْتَاكُم
“Kayle bt. Mahrame, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında ölen çocuğundan bahsetti ve sonra ağladı. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
Dünyada arkadaşınıza iyilik yapmanız size zor mu gelir? Ölen olursa ağlamayın “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciun” deyin. Muhammed’in nefsi elinde olana yemin ederim ki, ağladığınızda ar­kadaşınız, sizin neden ağladığınızı öğrenmek ister. Ey AIIah’ın kulları! Ölülerinize azap vermeyin.”[12]
İbn Cerir (et-Taberî) bu görüştedir. En sonları olan İbn Teymiyye dahil, imamlardan bir topluluk da bu görüşü seçmişlerdir.
Yahya b. Main, Hadis Cüz’ünde el-Hasen'den rivayet ediyor:
إِن من شَرّ النَّاس للْمَيت أَهله يَبْكُونَ عَلَيْهِ وَلَا يقضون دينه
“Ölü için insanların kötülüklerinden birisi de, yakınlarının ona ağlaması ve borçlarını ödememeleridir.”[13]


[1] Sahih. Buhari (1226, 1230) Muslim (927) Ahmed (1/26, 36) Nesai (1850) Tirmizi (1002) İbn Mace (1593) İbn Ebi Şeybe (3/61) Tayalisi (1/4, 8) Ali b. Cad, Musned (568)
[2] Sahih. İbn Hibban (7/402) Tayalisi (1/10) Ahmed, Fadailu’s-Sahabe (1/342) Beyhaki (4/72) Ebu Ya’la (1/202)
[3] Hasen. İbn Hibban (7/404) Ahmed (4/437) Nesai (1849, 1854) Taberani (18/163, 178, 186) Tayalisi (1/115, 210)
[4] Hasen. Ahmed (5/10) Taberani (7/216)
[5] Sahih. Ebu Ya’la (10/302, 11/327)
[6] Sahih. Muslim (933) Ahmed (4/255)
[7] Sahih mevkuf. İbn Sad (4/275) Nesai, el-İgrab (no:27) Begavi Mu’cemu’s-Sahabe (1025)
[8] Hasen. Tirmizi (1003) Abdulhak İşbili, Ahkamu’l-Kubra (2/498) Begavi Şerhu’s-Sunne (5/444) Ebu Musa radıyallahu anh’den rivayet etmişlerdir. Nevevi ve el-Elbani hasen demişlerdir.
[9] Hasen ligayrihi. Taberani (13/414) İbn Hacer, Garaibu’l-Multekita (el yazma no:2703) isnadında Muhammed b. Cabir el-Hanefi’nin hıfzı kötüdür. Bir sonraki rivayet ile hasen derecesine çıkar.
[10] Sahih. Buhari (4267) Hakim (3/44)
[11] Sahih mevkuf. İbn Sad (3/335) Haris b. Ebi Usame Musned (263) İbn Asakir Tarih (44/448) İbn Tulun, Tıbbu’n-Nebevi (s.323)
[12] Hasen. Taberani (25/10) Kurtubi et-Tezkira’da (s.328) isnadında sakınca yoktur dedi. İbn Hacer, Fethu’l-Bari’de (3/155) hasen demiştir.
[13] Sahih maktu. Ebu İsmail el-Harbi, Cüz’ül-Evvel Min Hadisi Yahya b. Main (el yazma no:59) Hasen b. Şazan, Cüz (el yazma no:49) Beyhaki Şuab (6/204) İbn Abdilberr Camiu Beyani’l-İlm (2/332) Hatib el-Cami (2/304) Ebu Tahir es-Silefi Tuyuriyyat (263)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)