Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

1 Nisan 2021 Perşembe

CENNETTE KADINLARIN HALLERİ

 


CENNETTE KADINLARIN HALLERİ

﴿ أحوال النساء في الجنة ﴾

Süleyman b. Salih el-Hurâşî 

Terceme : Muhammed Şahin


Bismillahirrahmanirrahim

Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Salât ve selâm, nebî ve rasûllerin en şereflisi, Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, âile halkının ve bütün ashâbının üzerine olsun.

Cennette kadınların halleri ve cennette onları bekleyen nimetler hakkında kadınlardan bana pek çok sorular gelince, sahih deliller ve İslâm âlimlerinin görüşleri doğrultusunda onlara bu konuyu açıklayan birçok faydalı bilgiyi derlemeyi uygun gördüm. Allah Teâlâ'dan yardım dileyerek derim ki bu faydaların:

Birincisi:

Kadınlar, cennette sahip olacakları sevaplar ve   nimetler hakkında soru sordukları zaman kınanmamaları gerekir. Çünkü insan nefsi, varacağı yeri ve geleceğini düşünmekle yanıp tutuşur. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de, cennet ve nimetleri hakkında sahâbeden kendisine böyle sorular yöneltilmesini kınamamıştır.

Nitekim sahâbe, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e, cennet ve onun yapısı hakkında sormuşlardır.

Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:

"Biz dedik ki:

- Ey Allah'ın elçisi! Cennetin yapısından bize haber verir misin? (Cennetin yapısı taştan ve çamurdan veya tahtadan veyahut da kıldan mıdır?)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:

- Bir tuğlası altından, bir tuğlası da gümüştendir. (Cennetin yapısı, bu ikisi ile süslenmiştir.) (İki tuğlanın arasına konan) harcı, burcu burcu kokan misktir. Çakıl taşları, yakût ve incidir.Toprağının yeri, Vers[1] ve Safran'dır[2]. Cennete giren, orada kalıcı olur, ölmez. Müreffeh bir hayat sürer, sıkıntı ve yokluk çekmez. Gençlikleri yok olmaz (zamanın geçmesiyle yaşlanmaz, bunamaz ve değişikliğe uğramazlar.) Elbiseleri yırtılmaz ve eskimez."[3]

Sahâbe bir defasında da Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e:

"Ey Allah'ın elçisi! Cennette kadınlarımızla (eşlerimizle) cinsel ilişkiye girecek miyiz? diye sordular.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:

- Şüphesiz ki erkek, (cennette) bir günde yüz bâkire kızla cinsel ilişkiye girecektir."[4]

İkincisi:

İnsan nefsi, ister erkek olsun, isterse kadın olsun, cennet ve orada bulunan türlü nimetler anıldığı zaman, onlara özlem duyup sevinçle çoşar. Bu güzel bir şeydir. Fakat bunun, salih amelden soyutlanmış bâtıl temennîlerden ibâret olmaması gerekir.Çünkü Allah Teâlâ bu konuda mü'minlere şöyle buyurmuştur:


"İşte (dünyada) yaptıklarınıza (salih amellerinize) karşılık size miras olarak verilen cennet budur." [5]

O halde sizler de nefislerinizi cennet haberleri ile gayrete getirin ve bunu salih amel ile doğrulayın.

Üçüncüsü:

Cennet ve cennet nimetleri, sadece erkeklere has değildir. Aksine, Allah Teâlâ'nın şu âyette buyurduğu gibi, onlar takvâ sahipleri için hazırlanmıştır:

"Rabbinizin mağfiretine ve takvâ sahipleri için hazırlanan, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun." [6]

Cennet ve cennet nimetleri, Allah Teâlâ'nın şu âyette bize haber verdiği gibi, hem erkekler, hem de kadınlar için hazırlanmıştır:

"Erkek olsun, kadın olsun, her kim mü'min olarak salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve onlar zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar."[7]

Dördüncüsü:

Müslüman kadının, cennette kendisine ne yapılacak? Cennette nereye gidecek? gibi cennete girişinin detaylarını araştırmak için çok sorular sorarak aklını meşgul etmemesi gerekir. Sanki müslüman kadın, kendisini helâk eden çöle mi gidecek?

Müslüman kadının, dünyada başına gelen her türlü sefâlet ve bedbahtsızlığın cennete girmesiyle ortadan kalkacağını ve bunların sürekli bir mutluluğa ve ebedî bir kalıcılığa dönüşeceğini bilmesi yeterlidir.

Yine, müslüman kadın için Allah Teâlâ'nın cennet hakkındaki şu sözleri yeterlidir:

"Onlara orada (cennette) hiçbir yorgunluk (ve bitkinlik) gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır (orada ebedî kalıcıdırlar)." [8]]

"Onlara (îmân edenlere cennette) altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey vardır.(Onlara şöyle denilir:) Sizler, orada ebedî kalıcısınız."[9]

Bütün bunlardan önce müslüman kadın için Allah Teâlâ'nın cennet hakkındaki şu sözü yeterlidir:

"Allah onlardan râzı olmuş, onlar da ondan râzı olmuşlardır."[10]

Beşincisi:

Allah Teâlâ, cennetteki türlü yiyecekler, güzel manzaralar,yurtlar ve elbiseler gibi şevk edici şeylerden bahsederken bunların erkek ve kadın her iki cins için olduğunu belirtmiştir.Dolayısıyla yukarıda zikredilen nimetlerden erkek ve kadınların hepsi faydalanacaklardır.

Burada geriye şu kalmaktadır:

Allah Teâlâ, hûrileri ve güzel kadınları zikrederek erkekleri cennete teşvik edip gayrete getirmiştir. Fakat kadınlar için buna benzer bir şey bildirmemiştir. Bir kadın bunun sebebini belki sorabilir?

Bunun cevabı şöyledir:

1. Allah Teâlâ, yaptığından sorumlu tutulmaz, onlar (kullar) ise yaptıklarından sorguya çekileceklerdir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Allah, yaptığından (kulları hakkında takdir ettiğinden) sorumlu tutulmaz, onlar ise (yaptıklarından) hesaba çekileceklerdir."[11]

Fakat bu amelin hikmetini dînî kaynaklardan ve İslâm esaslarından öğrenip bundan faydalanmamızda hiçbir sakınca yoktur. Bunun için derim ki:

 2. Bilindiği gibi utanma ve haya duygusu, kadının tabiatındandır.Bunun içindir ki Allah Teâlâ, utandıklarından dolayı kadınları cennete teşvik edip gayrete getirmemiştir.

3. Bilindiği gibi kadının erkeğe duyduğu özlem, erkeğin kadına duyduğu özlem gibi değildir. Bunun içindir ki Allah Teâlâ, cennet kadınlarını zikretmekle erkekleri onlara teşvik edip gayrete getirmiştir.

Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Benden sonra erkeklere, (onlara meyletmeleri ve onlar yüzünden harama düşmelerinden dolayı) kadınlardan daha zararlı bir fitne (imtihan) bırakmıyorum." [12]

Kadının elbise ve altın gibi süs eşyasına özlem duyması, erkeklerden daha üstündür. Çünkü kadın, bu fıtrat üzere yaratılmıştır.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Süs içinde yetiştirilen ve huccetinden (kadınlığından) dolayı tartışamayacak durumda olanı (kadını) mı Allah'a nisbet ediyorlar."[13]

4. Değerli âlim Muhammed b. Sâlih el-Useymîn bu konuda şöyle demiştir:

"Allah -azze ve celle- Kur'an-ı Kerîm'de sadece erkeklerin hanımlarını (eşlerini) zikretmiştir.Çünkü kadını isteyen ve onu arzu eden erkektir.Bunun içindir ki cennette erkeklerin hanımları zikredilmiş, kadınların  kocaları ise zikredilmemiştir.Fakat bu, kadınlar için kocalar (erkekler) olmayacak anlamına gelmez. Aksine kadınlar için Âdem oğlundan eşler (kocalar) olacaktır."[14]

 Altıncısı:

Müslüman bir kadın dünyada iken şu hallerin dışına çıkamaz:

1.      Ya evlenmeden önce vefât etmiştir.

2.      Ya boşandıktan sonra başka bir erkekle evlenmeden önce vefât etmiştir.

3.       Ya evlidir, fakat kocası cennete giremeyecektir -bu durumdan Allah'a sığınırız-.

4.      Ya evlendikten sonra vefât etmiştir.

5.      Ya kocası vefât ettikten sonra ölünceye kadar başkasıyla evlenmemiştir.

6.      Ya da kocası öldükten sonra başkasıyla evlenmiştir.

Bunlar, bir kadının dünyadaki halleridir ve cennette her birinin karşılığı vardır:

Evlenmeden önce vefât eden kadının durumuna gelince; Allah Teâlâ bu kadını cennette dünya ehlinden birisiyle evlendirecektir. Çünkü cennette bekâr kalmak yoktur.

Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

 "Cennete ilk girecek olan zümre, ayın on dördüncü gecesindeki sûretinde olacaktır. Onların ardından giren zümre ise, gökteki parlak yıldız sûretinde olacaktır. Onlardan her birisine  (dünya kadınlarından) iki eş vardır. Onların bacaklarının iliği, etinin üzerinden görünür. Cennette bekâr yoktur."[15]

Değerli âlim Muhammed b. Sâlih el-Useymîn bu konuda şöyle demiştir:

"Bir kadın şayet dünyada evlenmezse, Allah Teâlâ onun içini ferahlatıp sevindirecek mutlu edecek birisiyle cennette evlendirecektir. Cennetteki nimetler, sadece erkeklere has değildir.Aksine bu nimetler,hem erkekler, hem de kadınlar içindir. İşte bu nimetlerden birisi de, evliliktir."[16]

Boşandıktan sonra başka bir erkekle evlenmeden önce vefât eden kadın ile evli olan, fakat kocası cennete giremeyen kadın da bu kadın gibidir.

Değerli âlim Muhammed b. Sâlih el-Useymîn bu konuda şöyle demiştir:

"Bir kadın, şayet cennetlik ve evlenmemişse veya kocası cennetlik değilse, cennete girdiğinde orada dünyada evlenmemiş cennetlik erkeklerden birisi onunla evlenecektir." [17]   

Evlendikten sonra vefât eden kadının durumuna gelince, bu kadın, cennette nikahında iken öldüğü kocasının eşidir.

Kocası vefât ettikten sonra ölünceye kadar başkasıyla evlenmeyip bekleyen kadına gelince, bu kadın da cennette nikahında iken öldüğü kocasının eşidir.

Kocası öldükten sonra başkasıyla evlenen kadına gelince, bu kadın -ne kadar çok olursa olsun- son evlendiği kocasının eşidir.

Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Kadın, cennette (dünyada iken nikâhında öldüğü) son kocasının eşidir."[18]

Nitekim Huzeyfe de -Allah ondan râzı olsun- hanımına şöyle demişti:

"Cennette eşim olmak istiyorsan,benden sonra evlenme! Çünkü kadın, cennette dünyada iken nikâhında öldüğü son kocasının eşidir. Bunun içindir ki Allah Teâlâ Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in eşlerine ondan sonra evlenmelerini haram kılmıştır. Çünkü onlar, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in cennetteki eşleridir."[19]

 Bir kimse şöyle sorabilir:

"Biz, cenâze namazında şöyle duâ ediyoruz: "Allahım! Onu bağışla ve ona merhamet et. Ona âfiyet ver ve onu affet. Onu hoş karşıla ve yerini genişlet. Onu su, kar ve dolu ile yıka. Onu, beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi günahlardan temizle. Ona; evinden daha iyi bir ev, âilesinden daha hayırlı bir âile, kocasından daha hayırlı bir eş ver. Onu cennete koy. Onu kabir azabından ve cehennem azabından koru."[20]

Soru:

Biz bilmekteyiz ki ölen kadın evli ise, dünyada kocası olan kimse, cennette de onun kocası olacaktır. Peki bu kadına nasıl böyle duâ edebiliriz?

Dünyada evlenmemiş ise, kocası nerede olacaktır?

Cevap:

Değerli âlim Muhammed b. Sâlih el-Useymîn bu soruya şöyle cevap vermiştir:

"Ölen kadın evlenmemiş ise, hadiste geçen: 'kocasından daha hayırlı eş"ten kasıt; dünyada yaşamış olsaydı kendisi için takdir olunan kocadır. Evlenmiş ise, 'kocasından daha hayırlı eş"ten kasıt; dünyada sahip olduğu sıfatlardan daha hayırlı sıfatlara sahip kocadır.Çünkü cennetteki değişiklik, bedenin tamamen değişmesiyle olacaktır. Örneğin bir koyunu bir deve karşılığında satman gibi.

Yine, cennetteki değişiklik, tamamen farklı vasıflarda olacaktır.

Örneğin : Allah Teâlâ bu adamın küfrünü îmân ile değiştirdi, demen gibidir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Yer başka bir yer, gökler de başka göklerle değiştirildiği, bütün insanlar (kabirlerinden) bir ve gücüne karşı durulamaz olan Allah'ın huzuruna (canlı olarak) çıktıkları gün."[21]

Kıyâmet gününde yer, aynı yer, fakat uzatılmış olacaktır. Gök de aynı gök, fakat yarılmış olacaktır." [22]

Yedincisi:

Sahih bir hadiste rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kadınlara şöyle buyurmuştur:

"Ey kadınlar! Sadaka verin. Çünkü ben, cehennem ehlinin çoğunluğu olarak sizi gördüm.

Kadınlar:

- Niçin böyle ey Allah'ın elçisi! diye sordular.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:

- Çünkü siz, çok lânet eder ve kocalarınıza nankörlük edersiniz. Ey kadınlar! Kararlı erkeğin kalbini götüren akıl ve dîn yönünden birinizden daha noksan başka kimse görmedim."[23]

Başka bir hadiste şöyle buyurmuştur:    

"Cennet sakinlerinin en azı, kadınlardır."[24]

Yine başka bir sahih hadiste, dünya ehlinden her erkeğin cennette dünya ehlinden iki eşi olacağı rivâyet edilmiştir.

Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Cennete ilk girecek olan zümre, ayın on dördüncü gecesindeki parlak sûretinde olacaktır. Onlar cennette tükürmezler, sümkürmezler ve büyük abdestlerini gidermezler. Oradaki kapları altındandır, tarakları, altın ve gümüştendir. Buhurdanları (içinde buhur yakılan kapları)nın yakıtı, hint udu (buhuru)ndandır.Terlerinin kokusu, misktir. Onlardan her birisi için (dünya kadınlarından) iki eş vardır. Onların bacaklarının iliği, etinin üzerinden görünür. Onların (cennet ehlinin) arasında hiçbir anlaşmazlık, kin ve haset yoktur. Kalpleri, bir erkeğin kalbi gibidir. Gece- gündüz süresi kadar Allah Teâlâ'yı tesbih ederler."[25]

Bunun içindir ki İslâm âlimleri, kadınların cennette mi, yoksa cehennemde mi daha çok olacağı konusunda yukarıda geçen hadislerin arasını bulmakta görüş ayrılığına düşmüşlerdir.

 

Bâzı âlimler şöyle demişlerdir:

"Cennet ehlinin çoğunluğu, kadınlardır. Aynı şekilde çok olduklarından dolayı, cehennem ehlinin çoğunluğu da kadınlardır."

Nitekim Kadı İyâd şöyle demiştir:

"Âdem oğlunun en çok evlâdı, kadınlardır." [26]

Bâzı âlimler de şöyle demişlerdir:

 "Yukarıda geçen hadisler gereği, cehennem ehlinin çoğunluğu, kadınlardır. Yine, hûrilerle birlikte toplandığı zaman cennet ehlinin çoğunluğu da kadınlardır. Dolayısıyla kadınlarla hûriler toplam olarak cennette çoğunluktadırlar."[27]

Başka âlimler ise şöyle demişlerdir:

"Bilakis işin başlagıcında cehennem ehlinin çoğunluğu, kadınlardır.(Müslüman kadınlar) cehennemden çıktıktan sonra cennet ehlinin çoğunluğu, onlar olacaklardır."

Müfessir Kurtubî, Rasûlullah -sallalahu aleyhi ve sellem-'in:

"Ey kadınlar! Sadaka verin. Çünkü ben, cehennem ehlinin çoğunluğu olarak sizi gördüm..."

Sözünü şöyle yorumlamıştır:

"Bu durumun (cehennem ehlinin çoğunluğunun kadınlar olmasının), kadınların cehennemde olduğu vakitte olması muhtemeldir. Şefaat ve Allah Teâlâ'nın rahmeti ile 'lâ ilâhe illallah' diyen hiç kimse orada kalmayınca, kadınların cehennemden çıkmasından sonra onlar cennette çoğunlukta olacaklardır."[28]

Sonuç olarak kadının, cehennem ehlinden olmamaya gayret etmesi gerekir.

Sekizincisi:

Kadın cennete girdiği zaman,Allah Teâlâ ona gençliğini ve bekâretini geri verecektir.

Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Ensar'dan yaşlı bir kadın Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e geldi ve şöyle dedi:

"Ey Allah'ın elçisi! Allah'a duâ et de beni cennete koysun."

Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:

- Cennete yaşlılar giremez! diye buyurdu.

Sonra Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- namaz kılmak için mescide gitti.

Geri dönünce Âişe -Allah ondan râzı olsun- ona şöyle dedi:

-Yaşlı kadın, senin sözünü çok ağır ve dayanılmaz buldu.

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:

-Şüphesiz öyledir. Çünkü Allah Teâlâ, kadınları cennete girdirince, onları bâkireler (genç kızlar) haline dönüştürecektir."[29]

Dokuzuncusu:

Sahâbe ve tâbiînden rivâyet olunan eserlerde, Allah Teâlâ'ya ibâdet ettikleri için dünya kadınları, cennette hûrilerden kat kat daha güzel olacaklardır.[30]

Onuncusu:

İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:

"Cennetteki herkes, başkasının eşine yaklaşmasına engel olunmuştur." [31]

Ey mü'min hanımlar!

İşte, erkekler için süslenmiş bulunan cennet, sizin için de süslenmiştir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Takvâ sahipleri, (kıyâmet günü) cennetlerde ve (geniş) ırmakların başlarında, her şeye gücü yeten Melik'in (Yüce Allah'ın) huzurunda hak meclislerinde olacaklardır."[32] 

Ey mü'min hanımlar!

Sakın ha bu fırsatı kaçırmayasınız. Çünkü ömür, yakın bir zaman sonra gidecek ve ebedî bir hayat kalıcı olacaktır. Ebedî kalıcılığınız, -Allah'ın izniyle- cennette olmalıdır. Bilmelisiniz ki cennetin mihiri, Allah'a ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e îmân ve sâlih ameldir. Yoksa ihmalkârlık yaparak bâtıl temennîlerde bulunmak değildir.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şu sözünü hatırlayınız:

"Bir kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına itaat ederse, ona: 'Cennetin (sekiz) kapısından hangisinden dilersen (içeriye) gir' denilir."[33]

Ey mü'min hanımlar!

Kadın hakları adı altında onun yıkımı için uğraşan, sizi ifsat etmek, sizi alçaltmak ve sizi cennet nimetlerini kazanmaktan alıkoymak isteyen fitne ve şer dâvetçilerinden şiddetle sakınmalısınız. Bazı erkek ve kadın yazarlar gibi, özgürlükçü erkek ve kadınların cazip ve süslü sözlerine aldanmayasınız. Bunların bir benzeri de televizyon kanallarına sahip olan kimselerdir. Çünkü onlar, Allah Teâlâ'nın şöyle buyurduğu gibidirler:

"(Ey mü'minler!) Münâfıklar, onlarla eşit olasınız diye, sizin de kendileri gibi kâfir olmanızı temennî ederler." [34]

Allah Teâlâ'dan, müslüman kadınları cennet nimetlerini kazanmakta muvaffak kılmasını, insanlara doğru yolu gösteren ve hidâyeti bulan kadınlar kılmasını, kadına hürriyet adı altında onu ifsat etmeye çalışan, şeytanlaşmış erkek ve kadınların şerrinden onları uzak tutmasını dilerim.

Allah Teâlâ, Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e, âile halkına ve ashâbına salât ve selâm eylesin. 

 

&  &  &  &  &  &



[1] Vers: Yemen safranı (M. Şahin)

[2] Safran (Zaferan): Süsengillerden,büyük huni çiçekli, soğanlı bir cins bitkidir. Bitki bilimindeki (botanik) adı Crocus  Sativus'tur. Çiçeğin tepeciklerinden zerde ve bazı şuruplara renk vermekte faydalanılır. (M. Şahin)

[3] İmam Ahmed ve Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de 'Miskâtul-Mesâbîh'e ta'likte bulunurken hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Hadis no: 5630

[4] Taberânî 'Mu'cemul-Kebîr ve Mu'cemus-Sağîr' ve Ebu Nuaym de 'Sıfetul-Cenne' adlı eserlerinde rivâyet etmişler, Elbânî de; "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha'da 'hadis, sahihtir' demiştir. Hadis no: 367

[5] Zuhruf Sûresi: 72

[6] Âl-i İmrân Sûresi: 133

[7] Nisâ Sûresi: 124

[8] Hicr Sûresi: 48

[9] Hicr Sûresi: 48

[10] Mâide Sûresi: 119

[11] Enbiyâ Sûresi: 23

[12]  Buhârî ve Müslim

[13] Zuhruf Sûresi: 18

[14] "el-Mecmû'us-Semîn", c: 1, sayfa: 175

[15] Müslim

[16] "el-Mecmû'us-Semîn", c: 1, sayfa: 175

[17] "el-Mecmû'us-Semîn", c: 1, sayfa: 173

[18] "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha", hadis no: 1281

[19] "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha", hadis no: 1281

[20] Müslim

[21] İbrahim Sûresi: 48

[22] "el-Bâbu'l-Meftûh", c: 3, sayfa: 23-24

[23] Buhârî ve Müslim

[24] Buhârî ve Müslim

[25] Buhârî ve Müslim

[26] `Tarhu't-Tesrîb", c: 4, sayfa: 270

[27] "et-Tezkire", c: 2, sayfa: 148

[28] İbn-i Kayyim: "Hâdi'l-Ervâh", sayfa: 144

[29] Ebu Nuaym, 'Sıfetu'l-Cenneh', sayfa: 391, Elbânî, 'hadis, hasendir' demiştir. İrvâul-Ğalîl, sayfa: 375

[30] İbn-i Kayyim:"Hâdi'l-Ervâh", sayfa:223,Kurtubî Tefsiri, c:16, sayfa:154, Ebu'd-Dünya; 'Sıfetu'l-Cenneh', safya: 87

[31] İbn-i Kayyim: "Hâdi'l-Ervâh", sayfa: 75

[32] Kamer Sûresi: 54-55

[33] İmam Ahmed ve İbn-i Hibbân rivâyet etmişler, Elbânî, "hadis, sahihtir" demiştir.

[34] Nisâ Sûresi: 89

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)