CENNETTE KADINLARIN HALLERİ
﴿ أحوال النساء في الجنة ﴾
Süleyman b. Salih el-Hurâşî
Terceme : Muhammed Şahin
Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Salât ve selâm, nebî ve rasûllerin en şereflisi,
Peygamberimiz Muhammed -sallallahu
aleyhi ve sellem-'in, âile halkının ve bütün ashâbının üzerine olsun.
Cennette kadınların halleri ve
cennette onları bekleyen nimetler hakkında kadınlardan
bana pek çok sorular gelince, sahih deliller
ve İslâm âlimlerinin görüşleri doğrultusunda
onlara bu konuyu açıklayan birçok faydalı bilgiyi derlemeyi uygun gördüm. Allah
Teâlâ'dan yardım dileyerek derim ki bu faydaların:
Birincisi:
Kadınlar, cennette sahip olacakları sevaplar ve nimetler hakkında soru sordukları zaman
kınanmamaları gerekir. Çünkü insan nefsi, varacağı yeri ve geleceğini
düşünmekle yanıp tutuşur. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de, cennet
ve nimetleri hakkında sahâbeden kendisine böyle sorular yöneltilmesini
kınamamıştır.
Nitekim sahâbe, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e, cennet ve onun yapısı hakkında sormuşlardır.
Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet
olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Biz
dedik ki:
-
Ey Allah'ın elçisi! Cennetin yapısından bize haber verir misin? (Cennetin
yapısı taştan ve çamurdan veya tahtadan veyahut da kıldan mıdır?)
Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
-
Bir tuğlası altından, bir tuğlası da gümüştendir. (Cennetin
yapısı, bu ikisi ile süslenmiştir.) (İki tuğlanın arasına konan)
harcı, burcu burcu kokan misktir. Çakıl taşları, yakût ve incidir.Toprağının
yeri, Vers[1]
ve Safran'dır[2].
Cennete giren, orada kalıcı olur, ölmez. Müreffeh bir hayat sürer, sıkıntı ve
yokluk çekmez. Gençlikleri yok olmaz (zamanın geçmesiyle yaşlanmaz, bunamaz
ve değişikliğe uğramazlar.) Elbiseleri yırtılmaz ve eskimez."[3]
Sahâbe bir defasında da Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e:
"Ey Allah'ın elçisi! Cennette kadınlarımızla (eşlerimizle)
cinsel ilişkiye girecek miyiz? diye sordular.
Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
-
Şüphesiz ki erkek, (cennette) bir günde yüz bâkire kızla cinsel
ilişkiye girecektir."[4]
İkincisi:
İnsan nefsi, ister erkek olsun, isterse kadın olsun,
cennet ve orada bulunan türlü nimetler anıldığı zaman, onlara özlem duyup
sevinçle çoşar. Bu güzel bir şeydir. Fakat bunun, salih amelden soyutlanmış
bâtıl temennîlerden ibâret olmaması gerekir.Çünkü Allah Teâlâ bu konuda mü'minlere
şöyle buyurmuştur:
"İşte (dünyada) yaptıklarınıza (salih amellerinize) karşılık size miras olarak
verilen cennet budur." [5]
O halde sizler de nefislerinizi cennet haberleri ile
gayrete getirin ve bunu salih amel ile doğrulayın.
Üçüncüsü:
Cennet ve cennet nimetleri, sadece erkeklere has değildir. Aksine, Allah Teâlâ'nın şu âyette buyurduğu gibi, onlar takvâ sahipleri için hazırlanmıştır:
"Rabbinizin mağfiretine ve takvâ sahipleri için hazırlanan,
genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun." [6]
Cennet ve cennet nimetleri, Allah Teâlâ'nın şu âyette bize haber verdiği gibi, hem erkekler, hem de kadınlar için hazırlanmıştır:
"Erkek olsun, kadın olsun, her kim mü'min olarak salih
ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve onlar zerre kadar haksızlığa
uğratılmazlar."[7]
Dördüncüsü:
Müslüman kadının, cennette kendisine ne yapılacak?
Cennette nereye gidecek? gibi cennete girişinin detaylarını araştırmak için çok
sorular sorarak aklını meşgul etmemesi gerekir. Sanki müslüman kadın, kendisini
helâk
Müslüman kadının, dünyada başına gelen her türlü
sefâlet ve bedbahtsızlığın cennete girmesiyle ortadan kalkacağını ve bunların
sürekli bir mutluluğa ve ebedî bir kalıcılığa dönüşeceğini bilmesi yeterlidir.
Yine, müslüman kadın için Allah Teâlâ'nın cennet hakkındaki şu sözleri yeterlidir:
"Onlara orada (cennette) hiçbir yorgunluk (ve bitkinlik) gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır (orada ebedî kalıcıdırlar)." [8]]
"Onlara (îmân edenlere cennette) altın tepsiler ve
kadehler dolaştırılır. Orada canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her
şey vardır.(Onlara şöyle denilir:) Sizler, orada ebedî
kalıcısınız."[9]
Bütün bunlardan önce müslüman kadın için Allah Teâlâ'nın cennet hakkındaki şu sözü yeterlidir:
"Allah onlardan râzı olmuş, onlar da ondan râzı
olmuşlardır."[10]
Beşincisi:
Allah Teâlâ, cennetteki türlü yiyecekler, güzel manzaralar,yurtlar ve elbiseler gibi şevk edici
şeylerden bahsederken bunların erkek ve kadın her iki cins için olduğunu
belirtmiştir.Dolayısıyla yukarıda zikredilen nimetlerden
erkek ve kadınların hepsi faydalanacaklardır.
Burada geriye şu kalmaktadır:
Allah Teâlâ, hûrileri ve güzel kadınları zikrederek
erkekleri cennete teşvik edip gayrete getirmiştir. Fakat kadınlar için buna
benzer bir şey bildirmemiştir. Bir kadın bunun sebebini belki sorabilir?
Bunun cevabı şöyledir:
1. Allah Teâlâ, yaptığından sorumlu tutulmaz, onlar (kullar) ise yaptıklarından sorguya çekileceklerdir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Allah, yaptığından (kulları
hakkında takdir ettiğinden) sorumlu tutulmaz, onlar ise (yaptıklarından)
hesaba çekileceklerdir."[11]
Fakat bu amelin hikmetini dînî kaynaklardan ve İslâm
esaslarından öğrenip bundan faydalanmamızda hiçbir sakınca yoktur. Bunun için
derim ki:
2. Bilindiği gibi utanma ve haya duygusu, kadının
tabiatındandır.Bunun içindir ki Allah Teâlâ, utandıklarından dolayı kadınları
cennete teşvik edip gayrete getirmemiştir.
3. Bilindiği gibi kadının erkeğe duyduğu özlem, erkeğin kadına duyduğu özlem gibi değildir. Bunun
içindir ki Allah Teâlâ, cennet kadınlarını zikretmekle erkekleri onlara
teşvik edip gayrete getirmiştir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu
konuda şöyle buyurmuştur:
"Benden sonra erkeklere, (onlara meyletmeleri ve onlar yüzünden harama düşmelerinden dolayı) kadınlardan daha zararlı bir fitne (imtihan) bırakmıyorum." [12]
Kadının elbise ve altın gibi süs eşyasına özlem
duyması, erkeklerden daha üstündür. Çünkü kadın, bu fıtrat üzere yaratılmıştır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Süs içinde yetiştirilen ve huccetinden (kadınlığından)
dolayı tartışamayacak durumda olanı (kadını) mı Allah'a nisbet
ediyorlar."[13]
4. Değerli âlim Muhammed b. Sâlih el-Useymîn bu
konuda şöyle demiştir:
"Allah
-azze ve celle- Kur'an-ı Kerîm'de sadece erkeklerin hanımlarını (eşlerini)
zikretmiştir.Çünkü kadını isteyen ve onu arzu
Altıncısı:
Müslüman bir kadın dünyada iken şu hallerin dışına
çıkamaz:
1. Ya evlenmeden önce vefât etmiştir.
2. Ya boşandıktan sonra başka bir
erkekle evlenmeden önce vefât etmiştir.
3. Ya evlidir,
fakat kocası cennete giremeyecektir -bu durumdan Allah'a sığınırız-.
4. Ya evlendikten sonra vefât etmiştir.
5. Ya kocası vefât ettikten sonra ölünceye kadar
başkasıyla evlenmemiştir.
6. Ya da kocası öldükten sonra başkasıyla evlenmiştir.
Bunlar, bir kadının dünyadaki halleridir ve cennette
her birinin karşılığı vardır:
Evlenmeden önce vefât
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Cennete
ilk girecek olan zümre, ayın on dördüncü gecesindeki sûretinde olacaktır.
Onların ardından giren zümre ise, gökteki parlak yıldız sûretinde olacaktır.
Onlardan her birisine (dünya kadınlarından) iki eş vardır. Onların
bacaklarının iliği, etinin üzerinden görünür. Cennette bekâr yoktur."[15]
Değerli âlim Muhammed b. Sâlih
el-Useymîn bu konuda şöyle demiştir:
"Bir kadın şayet dünyada evlenmezse, Allah Teâlâ
onun içini ferahlatıp sevindirecek mutlu edecek birisiyle cennette evlendirecektir.
Cennetteki nimetler, sadece erkeklere has değildir.Aksine bu nimetler,hem
erkekler, hem de kadınlar içindir. İşte bu nimetlerden birisi de,
evliliktir."[16]
Boşandıktan
sonra başka bir erkekle evlenmeden önce vefât eden kadın ile evli olan, fakat kocası cennete
giremeyen kadın da bu kadın gibidir.
Değerli âlim Muhammed b. Sâlih
el-Useymîn bu konuda şöyle demiştir:
"Bir kadın, şayet cennetlik ve evlenmemişse veya
kocası cennetlik değilse, cennete girdiğinde orada dünyada evlenmemiş cennetlik
erkeklerden birisi onunla evlenecektir." [17]
Evlendikten sonra vefât eden
kadının durumuna gelince, bu kadın, cennette nikahında iken öldüğü kocasının
eşidir.
Kocası vefât ettikten sonra
ölünceye kadar başkasıyla evlenmeyip bekleyen kadına gelince, bu kadın da
cennette nikahında iken öldüğü kocasının eşidir.
Kocası
öldükten sonra başkasıyla evlenen kadına gelince, bu kadın -ne kadar
çok olursa olsun- son evlendiği kocasının eşidir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Kadın, cennette (dünyada iken nikâhında öldüğü) son kocasının eşidir."[18]
Nitekim Huzeyfe de -Allah ondan râzı olsun- hanımına şöyle demişti:
"Cennette eşim olmak istiyorsan,benden sonra evlenme! Çünkü
kadın, cennette dünyada iken nikâhında öldüğü son kocasının eşidir. Bunun
içindir ki Allah Teâlâ Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in eşlerine
ondan sonra evlenmelerini haram kılmıştır. Çünkü onlar, Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'in cennetteki eşleridir."[19]
Bir kimse
şöyle sorabilir:
"Biz, cenâze namazında şöyle duâ ediyoruz: "Allahım! Onu bağışla ve ona merhamet et. Ona âfiyet ver ve onu affet. Onu hoş karşıla ve yerini genişlet. Onu su, kar ve dolu ile yıka. Onu, beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi günahlardan temizle. Ona; evinden daha iyi bir ev, âilesinden daha hayırlı bir âile, kocasından daha hayırlı bir eş ver. Onu cennete koy. Onu kabir azabından ve cehennem azabından koru."[20]
Soru:
Biz bilmekteyiz ki ölen kadın evli ise, dünyada
kocası olan kimse, cennette de onun kocası olacaktır. Peki bu kadına nasıl
böyle duâ edebiliriz?
Dünyada evlenmemiş ise, kocası
nerede olacaktır?
Cevap:
Değerli âlim Muhammed b. Sâlih
el-Useymîn bu soruya şöyle cevap vermiştir:
"Ölen kadın evlenmemiş ise, hadiste geçen:
'kocasından daha hayırlı eş"ten kasıt; dünyada yaşamış olsaydı kendisi
için takdir olunan kocadır. Evlenmiş ise, 'kocasından daha hayırlı eş"ten
kasıt; dünyada sahip olduğu sıfatlardan daha hayırlı sıfatlara sahip kocadır.Çünkü
cennetteki değişiklik, bedenin tamamen değişmesiyle olacaktır. Örneğin bir
koyunu bir deve karşılığında satman gibi.
Yine, cennetteki değişiklik, tamamen farklı vasıflarda
olacaktır.
Örneğin : Allah Teâlâ bu adamın küfrünü îmân ile
değiştirdi, demen gibidir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Yer başka bir yer, gökler de başka göklerle
değiştirildiği, bütün insanlar (kabirlerinden) bir ve gücüne karşı durulamaz
olan Allah'ın huzuruna (canlı olarak) çıktıkları gün."[21]
Kıyâmet gününde yer, aynı yer, fakat uzatılmış olacaktır.
Gök de aynı gök, fakat yarılmış olacaktır." [22]
Yedincisi:
Sahih bir hadiste rivâyet
olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kadınlara şöyle buyurmuştur:
"Ey kadınlar! Sadaka verin. Çünkü ben, cehennem ehlinin çoğunluğu olarak sizi gördüm.
Kadınlar:
-
Niçin böyle ey Allah'ın elçisi! diye sordular.
Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
-
Çünkü siz, çok lânet eder ve kocalarınıza nankörlük edersiniz. Ey kadınlar!
Kararlı erkeğin kalbini götüren akıl ve dîn yönünden birinizden daha noksan
başka kimse görmedim."[23]
Başka bir hadiste şöyle buyurmuştur:
"Cennet sakinlerinin en azı, kadınlardır."[24]
Yine başka bir sahih hadiste, dünya ehlinden her
erkeğin cennette dünya ehlinden iki eşi olacağı rivâyet edilmiştir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Cennete ilk girecek olan zümre, ayın on dördüncü
gecesindeki parlak sûretinde olacaktır. Onlar cennette tükürmezler,
sümkürmezler ve büyük abdestlerini gidermezler. Oradaki kapları altındandır,
tarakları, altın ve gümüştendir. Buhurdanları (içinde
buhur yakılan kapları)nın yakıtı, hint udu (buhuru)ndandır.Terlerinin
kokusu, misktir. Onlardan her birisi için (dünya kadınlarından) iki eş
vardır. Onların bacaklarının iliği, etinin üzerinden görünür. Onların (cennet
ehlinin) arasında hiçbir anlaşmazlık, kin ve haset yoktur. Kalpleri, bir
erkeğin kalbi gibidir. Gece- gündüz süresi kadar Allah Teâlâ'yı tesbih
ederler."[25]
Bunun içindir ki İslâm âlimleri, kadınların cennette mi, yoksa cehennemde mi daha çok olacağı konusunda yukarıda geçen
hadislerin arasını bulmakta görüş ayrılığına düşmüşlerdir.
Bâzı âlimler şöyle demişlerdir:
"Cennet
ehlinin çoğunluğu, kadınlardır. Aynı şekilde çok olduklarından dolayı, cehennem
ehlinin çoğunluğu da kadınlardır."
Nitekim Kadı İyâd şöyle demiştir:
"Âdem
oğlunun en çok evlâdı, kadınlardır." [26]
Bâzı âlimler de şöyle demişlerdir:
"Yukarıda geçen hadisler gereği, cehennem
ehlinin çoğunluğu, kadınlardır. Yine, hûrilerle birlikte toplandığı zaman
cennet ehlinin çoğunluğu da kadınlardır. Dolayısıyla kadınlarla hûriler toplam
olarak cennette çoğunluktadırlar."[27]
Başka âlimler ise şöyle demişlerdir:
"Bilakis
işin başlagıcında cehennem ehlinin çoğunluğu, kadınlardır.(Müslüman
kadınlar) cehennemden çıktıktan sonra cennet ehlinin çoğunluğu, onlar olacaklardır."
Müfessir Kurtubî, Rasûlullah -sallalahu aleyhi ve
sellem-'in:
"Ey
kadınlar! Sadaka verin. Çünkü ben, cehennem ehlinin çoğunluğu olarak sizi
gördüm..."
Sözünü şöyle yorumlamıştır:
"Bu
durumun (cehennem ehlinin çoğunluğunun kadınlar olmasının),
kadınların cehennemde olduğu vakitte olması muhtemeldir. Şefaat ve Allah
Teâlâ'nın rahmeti ile 'lâ ilâhe illallah' diyen hiç kimse orada kalmayınca,
kadınların cehennemden çıkmasından sonra onlar cennette çoğunlukta
olacaklardır."[28]
Sonuç olarak kadının, cehennem ehlinden olmamaya
gayret etmesi gerekir.
Sekizincisi:
Kadın cennete girdiği zaman,Allah Teâlâ ona gençliğini ve bekâretini geri verecektir.
Âişe'den -Allah ondan râzı
olsun- rivâyet olunduğuna göre, Ensar'dan yaşlı bir kadın Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'e geldi ve şöyle dedi:
"Ey Allah'ın elçisi! Allah'a duâ et de beni cennete
koysun."
Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Cennete yaşlılar giremez! diye buyurdu.
Sonra Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- namaz
kılmak için mescide gitti.
Geri dönünce Âişe -Allah ondan râzı olsun- ona şöyle
dedi:
-Yaşlı kadın, senin sözünü çok ağır ve dayanılmaz buldu.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
-Şüphesiz öyledir. Çünkü Allah Teâlâ, kadınları cennete
girdirince, onları bâkireler (genç kızlar) haline
dönüştürecektir."[29]
Dokuzuncusu:
Sahâbe ve tâbiînden rivâyet
olunan eserlerde, Allah Teâlâ'ya ibâdet ettikleri için dünya kadınları,
cennette hûrilerden kat kat daha güzel olacaklardır.[30]
Onuncusu:
İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
"Cennetteki
herkes, başkasının eşine yaklaşmasına engel olunmuştur." [31]
Ey mü'min
hanımlar!
İşte, erkekler için süslenmiş bulunan cennet, sizin
için de süslenmiştir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Takvâ sahipleri, (kıyâmet günü) cennetlerde ve (geniş)
ırmakların başlarında, her şeye gücü yeten Melik'in (Yüce Allah'ın)
huzurunda hak meclislerinde olacaklardır."[32]
Ey mü'min
hanımlar!
Sakın ha bu fırsatı
kaçırmayasınız. Çünkü ömür, yakın bir zaman sonra gidecek ve ebedî bir hayat
kalıcı olacaktır. Ebedî kalıcılığınız, -Allah'ın izniyle- cennette olmalıdır.
Bilmelisiniz ki cennetin mihiri, Allah'a ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi
ve sellem-'e îmân ve sâlih ameldir. Yoksa ihmalkârlık yaparak bâtıl
temennîlerde bulunmak değildir.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi
ve sellem-'in şu sözünü hatırlayınız:
"Bir kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına itaat ederse, ona: 'Cennetin (sekiz) kapısından hangisinden dilersen (içeriye) gir' denilir."[33]
Ey mü'min
hanımlar!
Kadın hakları adı altında onun yıkımı için uğraşan, sizi ifsat etmek, sizi alçaltmak ve sizi cennet nimetlerini kazanmaktan alıkoymak isteyen fitne ve şer dâvetçilerinden şiddetle sakınmalısınız. Bazı erkek ve kadın yazarlar gibi, özgürlükçü erkek ve kadınların cazip ve süslü sözlerine aldanmayasınız. Bunların bir benzeri de televizyon kanallarına sahip olan kimselerdir. Çünkü onlar, Allah Teâlâ'nın şöyle buyurduğu gibidirler:
"(Ey mü'minler!) Münâfıklar,
onlarla eşit olasınız diye, sizin de kendileri gibi kâfir olmanızı temennî ederler." [34]
Allah
Teâlâ'dan, müslüman kadınları cennet nimetlerini kazanmakta muvaffak kılmasını,
insanlara doğru yolu gösteren ve hidâyeti bulan kadınlar kılmasını, kadına
hürriyet adı altında onu ifsat etmeye çalışan, şeytanlaşmış erkek ve kadınların
şerrinden onları uzak tutmasını dilerim.
Allah
Teâlâ, Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e, âile
halkına ve ashâbına salât ve selâm eylesin.
&
&
&
&
&
&
[1] Vers: Yemen safranı (M. Şahin)
[2] Safran (Zaferan): Süsengillerden,büyük huni çiçekli, soğanlı bir cins
bitkidir. Bitki bilimindeki (botanik) adı Crocus Sativus'tur. Çiçeğin tepeciklerinden zerde ve
bazı şuruplara renk vermekte faydalanılır. (M. Şahin)
[3] İmam Ahmed ve Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de 'Miskâtul-Mesâbîh'e
ta'likte bulunurken hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Hadis no: 5630
[4] Taberânî 'Mu'cemul-Kebîr ve Mu'cemus-Sağîr' ve Ebu Nuaym de
'Sıfetul-Cenne' adlı eserlerinde rivâyet etmişler, Elbânî de;
"Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha'da 'hadis, sahihtir' demiştir. Hadis no: 367
[5] Zuhruf Sûresi: 72
[6] Âl-i İmrân Sûresi: 133
[7] Nisâ Sûresi: 124
[8] Hicr Sûresi: 48
[9] Hicr Sûresi: 48
[10] Mâide Sûresi: 119
[11] Enbiyâ Sûresi: 23
[12] Buhârî ve Müslim
[13] Zuhruf Sûresi: 18
[14] "el-Mecmû'us-Semîn", c: 1, sayfa: 175
[15] Müslim
[16] "el-Mecmû'us-Semîn", c: 1, sayfa: 175
[17] "el-Mecmû'us-Semîn", c: 1, sayfa: 173
[18] "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha", hadis no: 1281
[19] "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha", hadis no: 1281
[20] Müslim
[21] İbrahim Sûresi: 48
[22] "el-Bâbu'l-Meftûh", c: 3, sayfa: 23-24
[23] Buhârî ve Müslim
[24] Buhârî ve Müslim
[25] Buhârî ve Müslim
[26] `Tarhu't-Tesrîb", c: 4, sayfa: 270
[27]
"et-Tezkire", c: 2, sayfa: 148
[28] İbn-i Kayyim: "Hâdi'l-Ervâh", sayfa: 144
[29] Ebu Nuaym, 'Sıfetu'l-Cenneh', sayfa: 391, Elbânî, 'hadis, hasendir'
demiştir. İrvâul-Ğalîl, sayfa: 375
[30] İbn-i Kayyim:"Hâdi'l-Ervâh", sayfa:223,Kurtubî
Tefsiri, c:16, sayfa:154, Ebu'd-Dünya; 'Sıfetu'l-Cenneh', safya: 87
[31] İbn-i Kayyim: "Hâdi'l-Ervâh", sayfa: 75
[32] Kamer Sûresi: 54-55
[33] İmam Ahmed ve İbn-i Hibbân rivâyet etmişler, Elbânî, "hadis,
sahihtir" demiştir.
[34] Nisâ Sûresi: 89