Ebu Abdillah Adil b. Abdillah Alu Hamdan adındaki ahmak sapığın, Selef’in
akidesine dair bir çok faydalı derlemeleri Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in haber verdiği gibi, şüphesiz Allah bu dine, bu
dinden nasibi olmayan kimseler vasıtasıyla da destek verir. Lakin Adil Alu
Hamdan’ın bahsi geçen derlemelerinde, dipnot olarak düştüğü pekçok batıl
açıklamaların dikkate alınmaması gerektiğine uyarmam gerekiyor. Mesela İman
konusunda önceki imamların eserlerinden çok faydalı bir derlemesi var, 2 cilt
olarak tercüme edildi. Lakin Adil Alu Hamdan adlı sapığın kitabın giriş
kısmında ve dipnotlarda yaptığı felsefî ve kelamî açıklamalar, selef’ten gelen
eserlere gölge düşürmektedir.
Yine Sünnet ve Eser Ehlinin Akidesine Dair Risaleler adlı çok faydalı bir derlemesi de tercüme edilmiştir. Ancak bu derlemeyi yapan Adil Alu Hamdan o kadar ahmak birisidir ki, Kahtanî’nin Nuniye’sinden alıntı yaptığı kısımlarda Kahtanî rahimehullah’ın dünyanın düz olduğuna inanmanın tevhid akidesinin gereği olduğuna vurgu yaptığı kısıma da, bunun “icmaya aykırı olduğu” gibi saçma sapan açıklamalarla dipnot düşmüştür. İcma naklettiği şahısların Kahtani’den daha muteahhir olduğu gerçeğini görmezden gelerek saçmalamıştır! Modern Bilimsel Hurafeler adlı kitabımda, çok daha önceden böylesi şüphelere cevap yayınlamıştım. Bu kitabım, batıl ehli tarafından tıpkı diğer kitaplarıma karşı yapıldığı gibi aleyhimde karalama politikası yapıldığından birçok kimselere ulaşmamış, yahut okunması engellenmektedir. Bu sebeple tevhid inancının olmazsa olmazı olan “Dünyanın düz olduğuna iman” esası ile ilgili bâtıl bir icma iddiası şüphesine dair cevabımı, adı geçen kitabımdan buraya naklediyorum.
Tâ ki Abdulkadir Polat, Ebu Hanzala, Ebu Haris, Murat Gezenler, İbrahim Gadban (Faruk Furkan) gibi şirk ehli oldukları halde kendilerini tevhid ehli gibi tanıtan ve İslam düşmanlarının, müslümanların arasına akide bozmak için soktukları yahut (farkında olmadan onlara uşaklık eden) piyonlara karşı uyanık olunsun!
Dünyanın Küre Şeklinde Olduğuna Dair
İcmâ Şüphesi
İbn Teymiyye,
dünyanın küre şeklinde olduğu görüşünü desteklemiş ve imamlıkla nitelediği ve
“Rivayetleri bilmekle meşhur âlimlerden, din ilimleri ile ilgili büyük eserler
sahibi, Ahmed’in ashabının ikinci tabakasından” dediği bir şahıstan nakilde
bulunmuştur. Bu şahıs; Ebu’l-Huseyn Ahmed b. Cafer b. el-Munadi (v.336 h.)’dir. O şöyle diyor:
“Yeryüzünün
karadan ve denizden bütün hareketlerinde küre gibi olduğunda icma ettiler.”
İbn Hazm’dan da şöyle dediğini nakleder:
“Müslümanlardan
ilimde imamlık ismini hak eden imamlardan hiçbiri yeryüzünün küre şeklinde
olduğuna karşı çıkmamıştır, onlardan bu sözü reddeden bir şey ezberlenmemiştir.
Hatta Kur’an ve sünnetten deliller onun küreselliğini belirtmiştir.” Ve arkasından uzayan sözler söylemiştir.
Bunun sonradan çıkma bir görüş olması, onu
reddetmeye yeter. İmamlardan hiçbir imam böyle bir şey (dünyanın küre olduğunu)
söylememiş, Kur’an veya sünnetten de bunu zikreden bir şey gelmemiştir.
İbn
Teymiyye ile İbnu’l-Munadi arasında epey bir tarihi zaman farkı vardır. İbn
Teymiyye isnad da zikretmemiştir. İbn Teymiyye’den bir asır önce yaşamış olan
İbnu’l-Cevzi de İbnu’l-Munadi’nin eserlerine vakıf olduğundan bahsetmiştir.
Nitekim İbnu’l-Cevzi de dünyanın küre şeklinde olduğuna dair icmayı,
İbnu’l-Munadi’den naklen zikreder.[1]
İbnu’l-Munadi’ye ulaşan bir isnad söz konusu değildir.
İbn
Munadi (v.336 h.)’den daha önce yaşamış olan, sahabe, tabiin, tebau’t-tabiin ve
onlardan sonraki birçok kimseden dünyanın düz olduğuna dair ifadeler bu kitapta
nakledilmiştir. Bazı ilim ehli de, dünyanın küre şeklinde olduğu görüşünü açık
ifadelerle reddetmişlerdir.
Mesela
İbnu’l-Munadi ile muasır olan, İbn Mucahid diye meşhur kıraat imamı Ahmed b.
Musa et-Temimî (v.324 h.) rahimehullah şöyle demiştir:
“Şayet
dünya küre şeklinde olsaydı, sular onun üzerinde durmazdı.”[2]
Yine
İbnu’l-Munadi ile muasır İmam Ebu Abdillah Muhammed b. Salih el-Kahtanî (v.378
h.) rahimehullah, meşhur akide metni olan Nuniyye’de şöyle demiştir:
كذب المهندس والمنجم مثله ... فهما لعلم الله مدعيان
الأرض عند كليهما كروية ... وهما بهذا القول مقترنان
والأرض عند أولي النهى لسطيحة ... بدليل صدق واضح القرآن
والله صيرها فراشا للورى ... وبنى السماء بأحسن البنيان
والله أخبر أنها مسطوحة ... وأبان ذلك أيما تبيان
“Mühendis
yalan söyledi, müneccim de onun gibidir. Allah’ın ilmine karşı ikisi de
dünyanın küre şeklinde olduğunu iddia ettiler. Her ikisi de bu görüşe bağlandı.
Akıl sahipleri katında dünya elbetteki düzdür. Sadık delil ve Kur’ânın açık
ifadesi bunu gösterir. Allah onu bir yaygı kılmıştır. Semayı da en güzel
şekilde binâ/kubbe yapmıştır. Allah onun düz olduğunu haber vermiştir. Bundan
daha açık bir beyan var mıdır?”[3]
Bu
ifadeler, İbnu’l-Munadi’den nakledilen – kendisine nispeti sahihse - icma
iddiasının yalan olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
İbnu’l-Munadî
bu sözü İmam Ahmed’in kendisine nispet etse dahi bu iddia yine kabul edilmez,
kitaptan, sünnetten ve sahabe ile tabiine dayanan delil istenirdi. Kitapta ve
sünnette bu görüşü destekleyen bir şey yoktur. Bilakis kitap ve sünnette,
mücmel ve ayrıntılı olarak bu görüş reddedilmektedir.
İbn
Hazm’a gelince, onun durumu malumdur. O, bir takım mutlak ifadeler
kullanmıştır. Onun sözlerinden icma değil ihtilaf bulunduğu anlaşılmaktadır.
Herhangi
bir şey hakkında kitap veya sünnete dayalı bir icma veya ümmetin selefinden
gelen sözler bulunması gerekir. Eğer böyle bir şey değilse o mücerret bir
iddadan ibarettir. Bu mesele de böyledir.
İbn
Arafe el-Malikî: “Öncekiler dünyanın düz olduğunu, sonrakiler ise küre olduğunu
söylediler” demiştir.[4]
Eş-Şankitî
bu konu hakkında şöyle demektedir: “Bu meselenin iki açısı vardır:
Birincisi;
Müslümanların âlimleri, astronomi âlimlerinin söyledikleri şeyleri idrak
etmişlerdir. Lakin bu nakil (kitap ve sünnet) yoluyla veya Kur’ân’dan tüme
varım gibi özel delillerle değil, araştırma ve inceleme yoluyla olmuştur. Çünkü
müslümanların âlimleri dünyanın küre şeklinde olduğu teorisinden habersiz
değildirler ve bu hakikat onlara gizli kalmamıştır.
İkincisi:
Bu hakikati bilmekle ve bu teoriyi idrak etmiş olmakla beraber onlardan
hiçbirisi bu delaleti Kur’ân veya sünnet naslarına nispet etmemişlerdir.”[5]
El-Mubarekfuri
rahimehullah, Enver Şah el-Keşmiri’nin Arfu’ş-Şezi adlı Sunenu Tirmizî
şerhinde: “Dünyanın küre şeklinde olduğunda ittifak vardır”[6]
sözü hakkında dedi ki:
“Eğer
Arfu’ş-Şezi sahibi dünyanın küre şeklinde olduğu hususunda bütün selef ve
haleften din imamlarının ittifakını kastediyorsa bu iddianın batıl olduğunda
şüphe yoktur. Şayet felsefecilerin ve astronomların ittifakını kastediyorsa,
buna da itibar edilmez. Dünyanın küre şeklinde olduğu görüşünde, bu görüşü
çürüten başka bakış açıları vardır. Bunu iyi düşün!”[7]
Gerçek
şu ki, astronomi ve hesap ehli fizik felsefecileri, dünyanın küre şeklinde
olduğu hususunda ihtilaf etmişler, Abbasi’lerin Cehmî halifesi Me’mun’un
vazifelendirdiği İbn Harduzbe’den itibaren bazı müslüman astronomlar dünyanın
küre şeklinde olduğuna karar vermişler ve bu kanaat İslam Âleminde
yaygınlaşmıştır. Bu fizikçilerin bu konudaki ihtilafını bilmeyen Ebu’l-Huseyn
İbnu’l-Munadî, ancak bildiği fizikçilerin ittifaklarını zikretmiş, İbnu’l-Cevzi
ve ondan sonra da İbn Teymiyye bunu âlimlerin icmaı olarak zikretmişlerdir. Bu
yüzden birçok müfessir, Kur’ân, sünnet ve salih seleften gelen; dünyanın
düzlüğüne delalet eden ifadelerle, fizikçilerin dünyanın küre şeklinde olduğuna
dair sözlerini cem etmeye çalışarak büyük bir hata yapmışlardır. Zira
fizikçilerin ve felsefecilerin dünyanın küre şeklinde olduğu teorisi büyük
batıldır.
Böylece
hak ile batılı cem etmeye çalışanlar başka bir bâtıl ortaya çıkmasına sebep
olmuşlardır ki, bu daha da büyük batıldır. Çünkü Kur’ânın bazı ayetlerini bu
küre dünya teorisine göre esnetmeye çalışarak yorumlar yapanlar ortaya çıkmış
ve batılı hakka benzetmişlerdir. Bu hakka benzeyen, çürük istidlallere dayalı
batıl yorumları, selefilik iddiasında olan İbn Useymin, İbn Baz, Tuveycirî,
el-Elbani, Abdulmuhsin el-Abbad, gibi âlimlerin kitaplarında ve fetvalarında da
görebilirsiniz.
Dünyanın Küre Olduğu Görüşü İslâm
Âlimlerinin Değil, Felsefecilerin İddiasıdır
İbnu’l-Cevzi
ve İbn Teymiyye’nin, İbnu’l-Munadi’den icma diye naklettiği şey, hesap ehli
felsefecilerin sözlerinden başkası değildir. Bununla beraber felsefecilerin de
dünyanın küre mi yoksa düz mü olduğu hususunda eskiden beri ihtilaf içinde
olduğu bilinmektedir. Nitekim İbnu’l-Verdî (v.852) Haridetu’l-Acaib ve
Feridetu’l-Garaib adlı eserinde felsefe ve hendese ehlinin ihtilafını
zikrederek şöyle demiştir:
“Bilginler dünyanın şekli konusunda ihtilaf
ettiler. Bazıları onun doğu, batı, güney ve kuzey olmak üzere dört yöne
yayılmış ve yüzeyinin düz olduğunu söylediler. Diğerleri onun tepsi şeklinde
olduğunu iddia ettiler. Kimisi onun davul gibi olduğunu iddia etti. Bazıları
yarım küre şeklinde kubbeye benzediğini, etrafını semanın kuşattığını
zikrettiler. Çoğunluk ise dünyanın küre gibi yuvarlak olduğunu, semanın onu her
taraftan, yumurtanın akının sarısını kuşattığı gibi kuşattığını söylediler… Bir
topluluk da onun çukur gibi olduğunu, ortasının cam gibi olduğunu iddia
ettiler.”[8]
Abdulkahir el-Bağdadî (v.429 h.) Allah Teâlâ’nın
el-Bâsit ismini açıklarken şöyle demiştir:
“el-Bâsit ismi, dilediği kimseye rızkı bollaştırdığına
delalet eder. Yine yeryüzünü yayıp serdiğine de delalet eder. Bu yüzden
yeryüzünü “bisât” diye isimlendirmiştir. Felsefeci ve müneccimler ise
yeryüzünün düz değil küre olduğunu iddia ederler.”[9]
Adududdin el-Îcî (v.756h.) dünyanın düz olduğunu
zikretmiş ve felsefecilerin dünyaya küre diye iddia ettiklerini belirtmiştir.[10]
İbnu’l-Cevzî
ise el-Muntazam adlı eserinin baş taraflarında, Ebu’l-Vefa İbn Akil’den naklen,
hendese/hesap ehlinin dünyanın küre şeklinde olduğunu söylediklerini zikreder.[11]
Şeyh Yahya el-Hacurî hafazahullah der ki: “Dünyanın
dönmesi görüşü Müslümanlardan kaynaklanmamıştır. Bu ancak Yahudilerin,
Hristiyanların ve materyalistlerin bir tuzağıdır.”[12]
Şeyh Abdulhamid el-Hacuri bana, dünyanın düz ve sabit
olduğu görüşünde olduğunu, Şeyh Mukbil b. Hadi el-Vadiî rahimehullah’ın da bu
görüşte olduğunu söylemiştir.
[1]
İbnu’l-Cevzi el-Muntazam (1/183, 184) İbnu’l-Cevzi et-Tabsira (2/173)
[2]
İbn Atiyye Muharraru’l-Veciz (6/426)
[3]
El-Kahtani, Nuniye (s.33, 245 ile 249. beyitler)
[4]
Tefsiru İbn Arafe (2/800)
[5]
Şankiti Advau’l-Beyan (8/427)
[6]
Keşmiri, Arfu’ş-Şezi (1/191)
[7]
El-Mubarekfuri, Tuhfetu’l-Ahvezi (1/424)
[8]
Haridetu’l-Acaib (s.40)
[9]
Abdulkahir el-Bağdadi Usulu’d-Din (s.124)
[10]
El-İcî el-Mevakif (s.199, 217, 219)
[11]
El-Muntazam (1/130)
[12]
Yahya el-Hacurî, es-Subhu’ş-Şarik (s.202)