Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

6 Ocak 2018 Cumartesi

Selefilik İddia Eden Muasır Mürcie’lerin Selefe Muhalefetleri

 
Abdulmuhsin el-Abbad dedi ki: “Ebu Hanife ehl-i sünnettir. Mezhebi ehli sünnetin dört mezhebinden sayılır. Ancak Ebu Hanife re’y ehlinden olsa da ve onda içtihad ve re’y ile görüş galip olsa da ehli sünnettendir. Mezhebi ehl-i sünnetin dört mezhebinden biridir. Selefin yaptıklarına gelince, onlar raviler hakkında cerh ve tadili gerektiren konuları konuşmuşlardır. Ebu Hanife mezhep sahibi veya fıkıhta meşhur bir imamdır. Bunun anlamı onun eleştirilmediği ve eleştirilemeyeceği demek değildir. Bilakis rivayet bakımından eleştirilmiştir. Fıkıh ve mezhep bakımından ise meşhur bir imamdır. İtikad açısından ehli sünnettir. Tahavi ehli sünnetin akidesini açıklamış ve Ebu Hanife’nin ve diğer imamların da itikadının da böyle olduğunu söylemiştir. Ancak Ebu Hanife, amelleri imanın müsemmasına dahil etmemesi sebebiyle eleştirilmiş, buna “Fukaha mürciesi” denilmiştir. Bu, amelleri imanın musemmasına dahil etmemektir. Bu yüzden Tahavi rahimehullah imanın tarifinde azaların amelini zikretmemiş, imanın ancak dil ile söylemek ve gönül ile itikad etmek olduğunu zikretmiştir.”
Muasır Mürcie’nin şeyhlerinden el-Abbad’ın: “Ebu Hanife rivayet bakımından eleştirilmiştir” sözü açık bir yalandır. Bilakis mürcieliğinden, hadisi reddetmesinden, sünnet ile dalga geçmesinden, re’ye tutunmasından, Kur’ân’ın mahluk olduğu görüşünden ve yöneticiye kılıçla ayaklanma görüşünden dolayı da eleştirilmiştir.  
Salih el-Fevzan şöyle diyor: “Ebu Hanife Ehli sünnetin imamlarından bir imamdır… İmamımızdır, önderimizdir. Razı olan olur, kızan kızar.”
İmam Ahmed rahimehullah: “Bir adamın Ebu Hanife’yi imam edindiğini görürsen ona güvenme ve ondan bir hayır bekleme diyor!” Fevzan ise: “Ebu Hanife İmamımızdır” diyor!
Tabakatu’l-Hanabile’de; isnadıyla, Ahmed b. Hanbel rahimehullah’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“…Re’y ashabı sapık bidatçilerdir ve onlar sünnet ve eser (rivayetler)in düşmanlarıdırlar. Hadisi iptal eder, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i reddederler, Ebu Hanife’yi ve ona yakın olanları imam edinerek onların dinlerini din edinirler! Hangi sapıklık bundan daha açık olabilir? Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve ashabının sözlerini terk ederler, Ebu Hanife ve ashabının sözlerine uyarlar! Alçak bir sapkınlık ve tugyan olarak bu yeter!... Onlar bidatçi, cahil, sapık, yalan ve iftira ederek dünya peşinde koşan kimselerdir.”[1]
Mürcienin diğer bir şeyhi Zeyd el-Medhalî şöyle zırvalıyor: “Ebu Hanife’nin bidatçi ve sapık olduğu söylenemez ve kabul edilemez. Bunu söylemek caiz değildir. Ebu Hanife dört imamdan biridir. Hatta yaş bakımından en büyükleridir. Lakin hatadan selamette kalmamıştır. Hiçkimse hatadan salim kalmamıştır. Ebu Hanife’de bulunan hata re’y ehlinden olmasıdır. O, eleştirilmesi mubah olan bid’atçilerden sayılmaz. Onu kötülemekte aşırı gidenlerin Ebu Hanife yerine Ebu Cife diye isimlendirmeleri haramdır, caiz değildir. O imamlardan biridir. Rasuller ve nebiler dışındaki ilim ehlini sözlerinde mutlaka hataya düşmek söz konusudur. Onlar bunu zikreder ve hatadan teberri ederler. Ebu Hanife’de bulunan hata insanlara açıklanır ve düzeltilir. Ebu Hanife’yi kötülemek, dil uzatmak, insanları onun fıkhından sakındırmak caiz değildir. Ehli sünnet ne bugün ne de geçmişte böyle bir şey söylemez.”
 Bu zırcahil İmamını savunayım derken Ebu Hanifeyi akidesi ve re’yi hususunda cerh etmekte ittifak eden diğer imamları cahillikle, sapıklıkla itham etmektedir! İmamlıkları ve güvenilirlikleri hususunda ümmetin icma ettiği imamlar, Ebu Hanife’ye hakaret etmeyi caiz saymışlar, Zeyd el-Medhali ise onların yolundan ayrılarak: “Haramdır, Ebu Hanifeyi zemmetmek veya dil uzatmak caiz değildir” demiştir!
İbrahim er-Ruhaylî şöyle diyerek açıkça yalan söylüyor: “İmam Ebu Hanife hakkında hakaret etmek, onu bid’atçi görmek veya sünnetin dışına çıkarmak, ilim ehlinden hiç kimsenin söylemediği bir şeydir. Ancak Ebu Hanife hata etmiştir, nitekim ondan başka ilim ehli de bazı meselelerde hata etmiştir.”
Cahillikten büyük musibet yoktur. Meselede uzman olduğunu iddia ettiği halde konunun cahili olan kimseye yazıklar olsun!
Bazemul şöyle diyor: “Âlimler, selefin Ebu Hanife hakkındaki sözlerinin hatadan nefret ettirmek için olduğunu, Ebu Hanife’nin bu hataların çoğundan döndüğünü, bazısının ondan sabit olmadığını açıklamışlardır. Hata ettiği konuları da açıklayıp reddetmişler, lakin Ebu Hanife’yi sapık saymamışlardır. Selefi âlimlerin üzerinde bulunduğu yol özetle budur. Bu yüzden onlar İbn Teymiyye, el-Elbani, İbn Baz, el-Useymin ve er-Rebi hakkında dil uzatıyorlar.”
Bazemul’un: “Onun hatasını açıkladılar, lakin sapık saymadılar” sözü çok daha uçuk bir yalandır. Ebu Hanife’nin en büyük savunucusu olan İbn Abdilberr dahi Ebu Hanife’nin bid’atçi olduğunu itiraf ediyordu!
İmamlar dediler ki: “Ebu Hanife meseleleri ters yüz ediyor, İslam’ın kulplarını eksiltiyordu, Mürcie idi, kılıçla ayaklanma görüşünde idi, Cehmî idi, küfürden tevbe ettirildi, sünnetle dalga geçti, Ebu Cife idi… Kimisi ona minberler üzerinden lanet ediyordu. Akide, siyer, tarih, fırkalar, fıkıh, cerh ve ta’dil kitapları Ebu Hanife aleyhindeki bu sözlerle doludur. Bu cahiller ise: “Hatasını açıkladılar ama sapık saymadılar” diyor!
İbn Ebi Davud’un şu sözü, Bazemul’un yalanını ortaya koymaya yeter:
Ebu Bekr b. Ebi Davud şöyle diyor:
ما تقولون في مسألة اتفق عليها: مالك وأصحابه، والشافعي وأصحابه، والأوزاعي وأصحابه، والحسن بن صالح وأصحابه، وسفيان الثوري وأصحابه، وأحمد بن حنبل وأصحابه؟ فقالوا له: يا أبا بكر؛ لا تكون مسألة أصح من هذه؛ فقال: هؤلاء كلهم اتفقوا على تضليل أبي حنيفة
“Malik ve ashabı, Şafii ve ashabı, el-Evzai ve ashabı, el-Hasen b. Salih ve ashabı, Sufyan es-Sevri ve ashabı, Ahmed b. Hanbel ve ashabının, üzerinde ittifak ettikleri mesele hakkında ne dersiniz?” Ona dediler ki:
“Ey Ebu Bekr! Bundan daha sahih bir mesele olmaz.” Dedi ki: “Onların hepsi de Ebu Hanife’yi sapık sayma hususunda ittifak ettiler.”[2]
Yine şöyle demiştir:
الوقيعة في أبي حنيفة إجماع من العلماء؛ لأن إمام البصرة أيوب السختياني وقد تكلم فيه، وإمام الكوفة الثوري وقد تكلم فيه، وإمام الحجاز مالك وقد تكلم فيه، وإمام مصر الليث بن سعد وقد تكلم فيه، وإمام الشام الأوزاعي وقد تكلم فيه، وإمام خراسان عبدالله بن المبارك وقد تكلم فيه؛ فالوقيعة فيه إجماع من العلماء في جميع الآفاق
“Ebu Ebu Hanife’yi karalamak âlimlerden bir icmadır. Basra’nın imamı Eyyub es-Sahtiyani onu eleştirdi. Kufe’nin imamı es-Sevri onu eleştirdi. Hicaz’ın imamı Malik onu eleştirdi. Mısır’ın imamı Leys b. Sa’d onu eleştirdi. Şam’ın imamı el-Evzai onu eleştirdi. Horasan’ın imamı Abdullah b. el-Mubarek onu eleştirdi. Her taraftan âlimler Ebu Hanife’yi karalama hususunda icma etmişlerdir.”[3]
İbn Hibban dedi ki:
أئمة المسلمين وأهل الورع في الدين في جميع الأمصار وسائر الأقطار؛ جرحوه، وأطلقوا عليه القدح؛ إلا الواحد بعد الواحد
“Bütün büyük şehirlerden ve başka yerlerden Müslümanların imamları ve dinde verâ ehli Ebu Hanife’yi cerh etmişler ve mutlak ifadelerle teker teker onu yaralayıcı konuşmuşlardır.”[4]
İbnu’l-Cevzi şöyle demiştir:
اتفق الكل على الطعن فيه؛ ثم انقسموا على ثلاثة أقسام: فقوم طعنوا فيه؛ لما يرجع إلى العقائد والكلام في الأصول. وقوم طعنوا في روايته وقلة حفظه وضبطه. وقوم طعنوا لقوله الرأي فيما يخالف الأحاديث الصحاح
“Herkes Ebu Hanife’yi kötülemek hususunda ittifak etmiştir, sonra üç kısma ayrılmışlardır. Bir kısmı onun hakkında hakaret ederler. Çünkü mesele akaid ve usul konularıyla ilgilidir. Bir kısmı rivayet bakımından ezberi ve zabtı hususunda eleştirmişlerdir. Bir kısmı da sahih hadislere aykırı görüşleri sebebiyle eleştirmişlerdir.”[5]
Yine şöyle demiştir:
وقد كان بعض الناس يقيم عذره، ويقول: ما بلغه الحديث، وذلك ليس بشيء لوجهين: أحدهما: أنه لا يجوز أن يفتي من يخفى عليه أكثر الأحاديث الصحيحة. والثاني: أنه كان إذا أخبر بالأحاديث المخالفة لقوله لم يرجع عن قوله
“Bazı insanlar ona mazeret bularak: “Hadis ona ulaşmamıştır” diyorlar. Bu iki sebepten ötürü değersiz bir iddiadır. Birincisi: Sahih hadislerin çoğunun kendisine gizli kaldığı kimsenin fetva vermesi caiz değildir. İkincisi: O, kendisine görüşüne aykırı hadisler haber verildiği zaman, görüşünden dönmüyordu.”[6]
Şeyh Mukbil b. Hadi el-Vadiî rahimehullah şöyle demiştir: “Ebu Hanife’nin cahil mutaassıpları çoktur. Nitekim Camiatu’l-İslamiyye’de müderrislerden bir topluluğun çok öfkelendiğini ve bunu İslam’ı yıkıcı bir mesele gibi saydıklarını gördük! Miskinler bilmiyorlar ki, Ebu Hanife’yi eleştirenler İslam’ın beş rüknünden birine dil uzatıyor değillerdir! O cahillere deriz ki: “Allah’ın dini hususunda siz mi daha gayretlisiniz yoksa Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. İsmail el-Buhari, Muslim b. el-Haccac, ed-Darekutni ve el-Hatib mi? Onlara yine deriz ki: “Ebu Hanife’yi siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Malik b. Enes, Şureyk b. Abdillah en-Nehâî, Yahya b. Said el-Kattan, Abdullah b. Yezid el-Mukrî, Sufyan es-Sevrî, Sufyan b. Uyeyne, Abdullah b. el-Mubarek ve onların yolunda gidenler mi?”
Rebi el-Medhalî şöyle der: “Bu doğrudur, kimse inkar edemez! Ebu Hanife rahimehullah’ın İrca’ya düştüğünü kimse inkar edemez, ne hanefiler, ne de Ehli sünnet bunu inkar edemez. Ehli Sünnet, Ebu Hanife’ye şiddetli bir şekilde yüklenirler ve onu mürcielikle ve başka şeylerle suçlarlar.”
Yine şöyle der: “Lakin mürcielik görüşünden döndüğü asla sabit olmamıştır. Hiç kimse bu iddiada bulunmamıştır. Ne hanefiler ne de başkaları bunu iddia etmiştir!”
Şeyh Yahya el-Hacuri şöyle der: “Ebu Hanife Nu’man b. Sabit mürciîdir. Mürcie ise bidatçidir. Ebu Hanife de bidatçidir. Ashabının zoruna gitse de böyledir.”
Muhammed b. Hadi el-Medhali şöyle der: “İrca konusunda insanların en hafifi fukaha mürciesidir. Ebu Hanife ve şeyhi Hammad b. Ebi Suleyman gibi. Nitekim selef onlara çok şiddetli bir şekilde karşı çıkmışlardır. Onlara nasihat etmiş ve sakındırmışlardır. Onların durumu gelişme gösterip yaygınlaşınca ve onlar bunda ısrar edince, onları bidatçi saymış ve reddetmişlerdir. “Onu hiçkimsenin bid’atçi saymadığı” nasıl söylenebilir? Bunu iddia edenin aklı yoktur. Yahut bu ilim ehlinin sözlerini bilmeyen bir kimsenin sözüdür.”
İbn Atayâ şöyle demiştir: “Selefin indinde fukaha mürciesi; bid’at, sapıklık, inhiraf, muhalefet ve kitap ile sünnete zıtlık ehlidir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ayrılıp müminlerin yolundan başka yol arayanlardır… Onlar selefin indinde sapık bid’atçiler idi. Onlar hecr edilmeyi (küskünlük gösterilmesini) ve sakındırılmayı hak etmişlerdir. Onlardan birine fıkıh ve hadis hakkında bir şey ulaşınca bu bir akide meselesidir.”




[1] Tabakatu’l-Hanabile (1/24-35)
[2] Hatib, Tarihu Bağdad (15/516)
[3] Sahih. İbn Adiy el-Kamil (7/2476) Mukbil b. Hadi, Neşru’s-Sahife (s.136)
[4] El-Mecruhin (1127)
[5] El-Muntazam (8/131-132)
[6] El-Muntazam (8/135)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)