İslam, müslüman kadınlara tüm vücutlarını örtmelerini
emrederek onlara hürmet ve saygınlık tanımış, bu haslet ile eziyete maruz
kalmaktan onları korumuştur. Ancak münafık kadınlar, Allah’ın bu emrini terk
etmişler, cahiliyyenin teberrücü gibi açılıp saçılmaları yaygınlaşmıştır. Bu
asırda, İslam’ın emri olan örtüyle bütün vücutlarını örtenler dışında, müslüman
bir kadını, kâfire ve müşrike bir
kadından ayırmak imkânsız hale gelmiştir.
Bunun sonucu olarak da müslüman erkekler, müslüman olduğunu
iddia ettikleri halde cahiliyye kadınlarına benzereyek ellerini ve yüzünü açan
kadınları, hatta kitapsız kâfirlere benzeyerek saçlarını, bacaklarını ve başka
yerlerini açan kadınları alışveriş mekânlarında, toplu taşıma vasıtalarında, iş
yerlerinde ve çeşitli ortamlarda görmek zorunda kalır hale gelmişlerdir. Yine
İslam dinine mensup olmayıp, tesettürsüz bulunan kadınları da görmektedirler.
Bu yüzden, İslam’ın müslüman hür kadınlara tanıdığı bir
saygınlık olan tesettürü terk eden bu kadınların birçok ortamlarda görülüyor
olması, Allah’tan sakınan erkeklerin, bu tür kadınlara karşı bakışlarının fıkhî
hükmünü bilmelerini zorunlu kılmaktadır.
Kitap ve sünnette, hür olan kitap ehli kadınların veya diğer
kâfire kadınların avretinin, hür müslüman kadının avreti gibi olduğuna dair
sarih bir nas gelmemiştir.
Bazı âlimler: “Ey nebi! Hanımlarına, kızlarına ve
mü’minlerin kadınlarına cilbablarını üzerlerinden sarkıtmalarını söyle”
(Ahzab 59) ayetini delil getirerek, erkeğin bakışlarını sakınmalarının müslüman
kadınlar hakkında vacip olduğunu söylemişler ve burada “ve mü’minlerin
kadınlarına” ifadesine tutunmuşlardır. Ayetteki cilbab emri mü’min
kadınlara hastır.
İslâmî fetihler, sahabe, tabiin ve sonrakilerin zamanlarında
artınca oralarda gayri müslimlerden birçok ümmetler bulmuşlar, onların
kadınlarına hicab zorunlu kılınmamıştır.
İlk devirlerdeki gayri müslime kadınların örtünmemeleri ve
onlara bakmanın hükmü hakkında bazı rivayetler gelmiştir.
1- Enes radıyallahu anh
Hayber gazası ile ilgili kıssayı rivayet ederken diyor ki; "Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem, esirler arasında kendisi için Safiye'yi seçmişti.
Sahabeler dediler ki;
“Onu evlenmek için mi yoksa
cariye olarak mı aldığını nasıl bileceğiz?” dediler ki;
“Eğer onu örterse anlarız
ki evlenmek için almıştır, örtmezse cariye olarak almış demektir.” Devenin
üzerindeki örtülü hevdece bindi ve onu evlenmek için ayırdığını anladılar.
Diğer rivayette;
“Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem onun üstünü örttü. Terkisine bindirdi, şalını Safiye'nin
yüzüne ve beline sardı"[1] şeklinde geçer.
Bu rivayet, gayri muslime
kadınların örtülü olmadıkları ve yüzlerini de örtmedikleri hususunda açıktır.
Ancak müslüman, hür kadınlar yüzlerini örtüyorlardı.
2- Enes b. Malik radiyallahu anh dedi ki:
كُنَّ إِمَاءُ عُمَرَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ يَخْدِمْنَنَا
كَاشِفَاتٍ عَنْ شُعُورِهِنَّ تَضْرِبُ ثُدِيُّهُنَّ
“Ömer radiyallahu anh’ın cariyeleri bize saçları açık ve
göğüsleri üzerine saçlarını salmış olarak hizmet ederlerdi.”[2]
Bu rivayet, hür olmayan, gayri müslime cariyelerin sahabe
asrında saçlarının ve yüzlerinin açık olduğu hususunda sarihtir. Onlara
mücerret bakış yasaklanmış değildir.
3- Ali radiyallahu anh’den şöyle rivayet edilmiştir:
لَيْسَ لِنسَاء أهل الذِّمَّة حُرْمَة لَا بَأْس
بِالنّظرِ إلَيْهِنَّ مَا لم يتَعَمَّد
“Zimmet ehli kadınları için hürmet yoktur. Kasıtlı olmadıkça
onlara bakmakta da sakınca yoktur.”[3]
Deylemi bunu isnad zinciri olmaksızın rivayet etmiştir. el-Ca’feriyyat kitabında şu isnadla zikredilir:
Abdullah (b. Muhammed İbnu’s-Saka) – Muhammed (b. Muhammed
b. Eş’as el-Kufî) – Musa (b. İsmail b. Musa b. Cafer) – o babasından (İsmail b.
Musa b. Ca’fer’den) - o da babasından (Musa b. Cafer el-Kazım’dan) – o da
dedesi Cafer b. Muhammed’den, o babasından (Muhammed b. Ali el-Bâkır’dan), o da
dedesi Ali b. el-Huseyn’den, o da babasından, o da Ali radiyallahu anh’den
rivayet etti: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
ليس لنساء أهل الذمّة حرمة، ولا بأس بالنظر الى وجوههنّ وشعورهنّ
ونحورهنّ وبدنهنّ، ما لم يتعمد ذلك
“Zimmet ehli kadınların hürmeti yoktur. Kasıtlı olmadıkça
onların yüzlerine, saçlarına, boyunlarına ve bedenlerine bakmakta sakınca
yoktur.”[4]
Ali radıyallahu anh'den bu rivayet sabit olmamıştır. Bu iki rivayetin isnadında
geçen Muhammed b. Muhammed b. el-Eş’as el-Kufi hakkında İbn Adiy şöyle
demiştir:
“Ondan hadis yazdım. Şiiliğe şiddetli meyli vardı. Bana Musa b. İsmail b. Musa b. Cafer es-Sadık – babası – dedesi – babası yoluyla bin kadar hadis bulunan ve çoğunluğu münker rivayetler olan bir nüsha çıkardı… Bu nüshada metinleri dürüst kimselerin metinlerine benzeyen haberler de vardır. Kendisi bu nüshadan dolayı itham ediliyordu. Ben o nüshanın bir aslını bulamadım. Bize sanki dün yazılmış gibi yeni olan, taze yazılmış bir yazıyla çıkarmıştı.”[5]
Böylece İbn Adiy, el-Ca’feriyyat adıyla bilinen “el-Eş’asiyyat” adlı bu kitabın uydurma olduğuna dikkat çekmiştir.
Şialar ise, el-Caferiyyat kitabının, Ebu Nuaym Muhammed b. İbrahim – Ahmed b. Muzaffer el-Attar – Abdullah b. Muhammed İbnu’s-Saka gibi sünnî raviler yoluyla rivayet edilmiş olduğu gerekçesiyle bu kitabı hüccet görmemektedirler.[6]
“Ondan hadis yazdım. Şiiliğe şiddetli meyli vardı. Bana Musa b. İsmail b. Musa b. Cafer es-Sadık – babası – dedesi – babası yoluyla bin kadar hadis bulunan ve çoğunluğu münker rivayetler olan bir nüsha çıkardı… Bu nüshada metinleri dürüst kimselerin metinlerine benzeyen haberler de vardır. Kendisi bu nüshadan dolayı itham ediliyordu. Ben o nüshanın bir aslını bulamadım. Bize sanki dün yazılmış gibi yeni olan, taze yazılmış bir yazıyla çıkarmıştı.”[5]
Böylece İbn Adiy, el-Ca’feriyyat adıyla bilinen “el-Eş’asiyyat” adlı bu kitabın uydurma olduğuna dikkat çekmiştir.
Şialar ise, el-Caferiyyat kitabının, Ebu Nuaym Muhammed b. İbrahim – Ahmed b. Muzaffer el-Attar – Abdullah b. Muhammed İbnu’s-Saka gibi sünnî raviler yoluyla rivayet edilmiş olduğu gerekçesiyle bu kitabı hüccet görmemektedirler.[6]
4- Ed-Dulabi, Amr b. Ali’den, o da sika olan Mufaddal b.
Yunus Ebu Şu’be’den rivayet ediyor: Dedi ki:
“Galib el-Kattan geldi ve dedi ki: “el-Hasen (el-Basri)’ye
şöyle sordum:
إِنَّا نَبِيعُ الْقُطْنَ فَيَأْتِينَا
نِسَاءُ أَهْلِ الذِّمَّةِ فَنَرَى شُعُورَهُنَّ؟ قَالَ: لَيْسَ بِهِ بَأْسٌ
“Biz pamuk alışverişi yapıyoruz. Bize zimmet ehli kadınlar
geliyor ve biz onların saçlarını görüyoruz.” Dedi ki:
“Bunda bir sakınca yoktur.”[7]
Bu rivayet, zimmet ehli kadınların, yani Müslümanların
devletinde vergi vererek yaşayan Yahudi ve Hristiyan kadınların çarşılarda
saçlarını ve yüzlerini açtıklarını, onlara şehvetsiz olarak bakmanın, tabiinin
büyüklerinden, âlimlerinden ve zahidlerinden olan Hasen el-Basrî rahimehullah’a
göre caiz olduğunu ifade etmektedir.
“Şehvetsiz olarak” şeklindeki kayıt, rivayet metninin
akışından alınmıştır. Çünkü sakınca olmadığı belirtilen bakış, alış veriş
esnasındaki bakıştır. Yine fitneye düşürücü şekilde şehvetle bakmanın haram
olduğunda icma vardır. Hasen el-Basri rahimehullah’tan gelen bu rivayet,
onların zamanındaki durumu anlatmaktadır.
5- Mustagfir el-Becelî dedi ki: “İbrahim (en-Nahâî)’ye şöyle
sordum:
إِنَّا نُبَايِع العلوج بِهَذِهِ الكرابيس
فنرى بطونهن وأشعارهن فَقَالَ لَيست لَهُنَّ حُرْمَة
“Biz çarşıda şu pamuklu kumaşları satıyoruz. Kadınların
karınlarını ve saçlarını görüyoruz.” İbrahim en-Nahaî rahimehullah dedi ki:
“Onların bir hürmeti yoktur.”[8]
6- İbn Kesir rahimehullah, Tefsir’inde şöyle naklediyor:
Sufyan es-Sevri’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
لَا بَأْسَ بِالنَّظَرِ إِلَى زِينَةِ
نِسَاءِ أَهْلِ الذِّمَّةِ، إِنَّمَا يُنْهَى عَنْ ذَلِكَ لِخَوْفِ الْفِتْنَةِ؛ لَا
لِحُرْمَتِهِنَّ، وَاسْتَدَلَّ بِقَوْلِهِ تَعَالَى: {وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ}
“Zimmet ehli kadınların ziynetine bakmakta sakınca yoktur.
Bu, onlara bakışın haram olduğundan değil, ancak fitne korkusuyla
yasaklanmıştır.” Burada “Mü’minlerin kadınları” (Ahzab 59) kavliyle
delil getirmiştir.”[9]
İbn Kesir, Sufyan es-Sevri’ye ulaşan bir isnad
zikretmemiştir. Başka bir yerde de isnadını bulamadım.
7- İsmail b. Said’den: “Ahmed b. Hanbel rahimehullah dedi
ki:
الزينة الظاهرة الثياب، وكل شيء مِنْهُ
اعورة، يعني: المرأة، حتى الظفر
ولا نقول فِي نساء أهل الذمة شيئا
“Görünen ziynet elbisedir. Kadının her şeyi avrettir, hatta
tırnağı bile. Zimmet ehlinin kadınları hakkında da bir şey söylemeyiz.”[10]
İmam Ahmed, zimmet ehli kadınların avretinin sınırları
hususunda bir şey söylemeden tevakkuf etmiştir. Şayet ona göre, kadınlara
tesettürü emreden ve yabancı kadına bakışı yasaklayan naslar, kâfire kadınları
da kapsıyor olsaydı İmam Ahmed rahimehullah bu şekilde duraklamazdı.
8- İbn Ruşd’un zikrettiğine göre İmam Malik’e zimmet ehli
kadınlara bakmak hakkında sorulunca, onlara bakmanın caiz olmadığına fetva
vermiştir.[11]
Bu da gösteriyor ki, zimmet ehli kadınlar saçları açık
vaziyette idiler. Bu yüzden imam Malik erkeklerin onlara bakmalarını caiz
görmemiştir.
Sonuçlar
1- Geçen nakillerden anlaşıldığı üzere hür olan kâfire kadınların
avret sınırlaması hususunda muteber bir hilaf vardır. Gayri müslime kadınlara
bakışın hükmü şehvetle kayıtlıdır. Şehvetle bakış haramdır.
2- Kâfire kadınlara şehvetsiz bakışı haram kılan sarih bir
nas yoktur.
3- Tesettürlü, hür müslüman kadına ise şehvetsiz olarak dahi
bakmak caiz değildir. Zira kadın tesettürlü olsa dahi, ona bakışı devam
ettirmek yasaklanmıştır. Bu, tesettürlü müslüman kadının hürmetinden dolayıdır.
Yine münafık ve kafire kadınlara bakışı devam ettirmek de şehvete sebep olacağı için yasaktır.
Cerir
radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e aniden (yabancı
kadına) bakışın hükmünü sordum; “Yüzünü derhal başka
tarafa çevir” buyurdu.” Diğer lafzında: “gözümü çevirmemi emretti”
şeklindedir[12]
Burayde radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
يَا عَلِىُّ لاَ
تُتْبِعِ النَّظْرَةَ النَّظْرَةَ فَإِنَّ لَكَ الأُولَى وَلَيْسَتْ لَكَ الآخِرَةُ
"Ey Ali! Bir
bakışına bakış ekleme, zira birincisi lehine ise de ikincisi lehine değildir."[13]
Ali radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَا تُتْبِعِ النَّظْرَةَ النَّظْرَةَ
فَإِنَّ لَكَ الأُولَى وَلَيْسَتْ لَكَ الآخِرَةُ
Bu hadislerde karşı cinse bakma yasağı erkekleri de, kadınları da
kapsamaktadır ve bakışın şehvetli ya da şehvetsiz olması arasında fark yoktur. Nitekim Nur
suresinde erkeklere de, kadınlara da bakışlarını kısmaları emredilmiştir. Bu rivayetler, tesettürlü müslüman kadınlara bakmayı da yasaklamaktadır. Bu da
ev ya da dersane gibi ortamlarda kadının hicaba bürünerek erkeklerin yanına
çıkmasının yeterli olmadığını, arada her iki tarafın birbirlerini görmesini
engelleyen bir perdenin ya da duvarın bulunması gerektiğini gösterir.
el-A’la b. Ziyad
rahimehullah der ki; “Şöyle denilirdi: “Kadının elbisesinin güzelliğine bakmaya
devam etme! Zira bakış kalpte şehvete sebep olur”[15]
4- Kâfire veya tesettürü terk etmiş münafık kadınların ise
böyle bir hürmeti yoktur. Dolayısıyla onlara şehvetsiz olarak bakmakta sakınca
yoktur.
Hanefi fıkıh kitaplarında şöyle zikredilir: “Ömer
radiyallahu anh ağıt yakılan bir eve girerek ağıt yakan bir kadına, örtüsü
düşene kadar kamçıyla vurmuş, ona bu durum söylenince:
لا حرمةَ لها بعد اشتغالها بالمحرم، والتحقت بالإماء
“Haram ile meşgul olmasından sonra hürmet yoktur. O
cariyeler gibidir” demiştir.[16]
İsnadsız olarak böylece zikredilmiştir. Bu kıssayı İbn Şebbe, El-Evzai rahimehullah’tan şöyle
rivayet etmiştir: “Bana ulaştığına göre Ömer radiyallahu anh bir evde ağlama
sesi işitmiş ve yanında biriyle oraya girmiş. Ağıtçı kadının örtüsü düşene
kadar ona vurmuş Bir adam araya girip onu düzeltmiş ve şöyle demiş:
“Ona vur, zira ağıtçı bir kadındır. Onun hürmeti yoktur…”[17]
Evzai’ye kadar isnadı sahihtir, lakin el-Evzai muallak olarak rivayet etmiştir.
Dolayısıyla bu mu’dal/çok zayıf bir isnaddır.
Buna benzer bir kıssa sahih isnadla Enes b. Malik radiyallahu anh’den şu
şekilde rivayet edilmiştir:
دَخَلَتْ عَلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ أَمَةٌ
قَدْ كَانَ يُعَرِّفُهَا لِبَعْضِ الْمُهَاجِرِينَ أَوِ الأَنْصَارِ وَعَلَيْهَا جِلْبَابٌ
مُتَقَنِّعَةً بِهِ فَسَأَلَهَا: عَتَقَتِ؟ قَالَتْ: لاَ قَالَ: فَمَا بَالُ الْجِلْبَابِ؟ ضَعِيهِ عَنْ
رَأْسِكَ إِنَّمَا الْجِلْبَابُ عَلَى الْحَرَائِرِ مِنْ نِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ فَتَلَكَّأَتْ
فَقَامَ إِلَيْهَا بِالدَّرَّةِ، فَضَرَبَ بِهَا رَأْسَهَا حَتَّى أَلْقَتْهُ عَنْ
رَأْسِهَا.
“Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh’ın yanına bir cariye
girdi. Onu, muhacirlerden veya Ensar’dan birine ait bir cariye olarak
biliyordu. Üzerine yüzünü de örttüğü bir başörtüsü vardı. Ona:
“Azat mı edildin?” dedi. Cariye:
“Hayır” dedi. Ömer radiyallahu anh:
“Üzerindeki bu cilbab nedir? Onu başından çıkar. Cilbab
ancak müminlerin hür kadınları içindir” dedi. Kadın ağır davranınca Ömer
radiyallahu anh kalkıp kamçısını aldı, onu başından çıkarana kadar vurdu.”[18]
Fakih Ebu Bekr el-Belhî, nehir kenarında başları ve kolları
açık kadınlar görünce ona: “Bunu nasıl yaptın?” denilmiş, o da şöyle demiştir:
لا حرمةَ لَهُنَّ إنّما أشكُّ في إيمانهنَّ كأنَّهنَّ
حَرْبيّات
“Onların hürmeti yoktur. Ancak onların imanlarından şüphe
edilir. Sanki onlar harp ehli (kâfire) kadınlar gibidirler.”[19]
5- Şehvetli bakışa gelince, bakılan kadın ister tesettürlü
müslüman kadın olsun, ister tesettürsüz Müslüman kadın olsun yahut kâfire bir
kadın olsun bu yasaktır. Çünkü Allah Azze ve Celle, zinaya yaklaşmayı
yasaklamıştır. Şehvetli bakış ise fitneye düşürücüdür. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَلَا
تَقْرَبُوا الزِّنَا إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبِيلًا
“Zinâya
yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsrâ 32)
Ebu Hureyre radıyallahu
anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
عَلَى كُلِّ نَفْسٍ مِنِ ابْنِ آدَمَ كُتِبَ حَظٌّ مِنَ الزِّنَا
أَدْرَكَ ذَلِكَ لَا مَحَالَةَ، فَالْعَيْنُ زِنَاهَا النَّظَرُ، وَالرِّجْلُ
زِنَاهَا الْمَشْيُ، وَالْأُذُنُ زِنَاهَا السَّمَاعُ، وَالْيَدُ زِنَاهَا
الْبَطْشُ، وَاللِّسَانُ زِنَاهُ الْكَلَامُ، وَالْقَلْبُ يَتَمَنَّى وَيَشْتَهِي
وَيُصَدِّقُ ذَلِكَ أَوْ يُكَذِّبُهُ الْفَرْجُ
“Âdemoğullarından her kişiye zinadan mutlaka erişeceği nasibi yazılmıştır.
Gözün zinası bakmak, ayağın zinası yürümek, kulağın zinası dinlemek, elin
zinası tutmak, dilin zinası konuşmak, kalbin zinası arzu etmektir. Cinsel organ
bunu ya doğrular, ya da yalanlar.”[20]
İbn Mes’ud
radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
الْعَيْنَانِ
تَزْنِيَانِ وَالْيَدَانِ تَزْنِيَانِ، وَالرِّجْلَانِ تَزْنِيَانِ، وَالْفَرْجُ
يَزْنِي
“Gözler zina eder, eller zina eder, ayaklar zina eder,
cinsiyet uzvu zina eder.’[21] Ebu Musa radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
أَيُّمَا
امْرَأَةٍ اسْتَعْطَرَتْ فَمَرَّتْ عَلَى قَوْمٍ لِيَجِدُوا رِيحَهَا فَهِيَ
زَانِيَةٌ، وَكُلُّ عَيْنٍ زَانِيَةٌ
"Herhangi
bir kadın koku sürünür de dışarı çıkarsa ve erkekler de bu kokuyu duyarsa o
kadın zina etmiştir. Her göz de zina edicidir."[22]
6- Yahudi ve Hristiyanların dinlerinde de tesettür hükmü
vardır. Hatta fıtrat, kitapsız olan bazı kavimlerde dahi kadınların örtünmesine
çağırdığından tesettüre riayet eden kâfire kadınlar da görmek mümkündür. Yine
Rafızi İran’lılar gibi bazı zındık kadınlar da tesettüre riayet etmektedirler. Suud devleti de, ülkede çalışan gayri müslime kadınlara hicabı zorunlu kılmaktadır. Tesettürlü
olan kâfire kadına bakışı devam ettirmeye gelince – şehvet söz konusu olmadıkça
- bunda da sakınca yoktur. Zira onun müslüman kadın gibi bir hürmeti yoktur.
[2]
Sahih. Beyhakî Sunen (3222) Ma’rife
(3/146) el-Elbani İrvau’l-Galil (6/204)
[3]
Çok Zayıf. Deylemi (5264) el-Caferiyyat (82) Mustedreku’l-Vesail (14/276 no: 16706)
[4]
Çok zayıf. El-Caferiyyat (s.218) Mustedreku’l-Vesail (14/277 no:16707)
[9]
İbn Kesir, Tefsir (6/482)
[10]
Hallal, Ahkamu Ehli’z-Zimme (1081)
[12] Sahih. Müslim (2159) Ebu
Davud (2148) Tirmizi (2776) Hâkim (2/396) Beyhaki (7/90) Ahmed (4/358, 361)
Tayalisi (672) Taberani (2/337) Darimi (2/361) Veki Zühd (474) İbn Katan
İhkâmu’n-Nazar (s.71) İbn Ebi Şeybe (3/409)
[13] Hasen. Ebu Davud (2149)
Tirmizi (2777) Ahmed (5/351, 353, 357) İbn Ebi Şeybe (4/6) Hâkim (2/212) Bezzar
(10/285) Ru’yani (22) el-Elbanî Sahihu’t-Tergib (2/189)
[14]
Hasen. İbn Hibbân (12/381) Hâkim (3/133) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare
(2/108-109) Ahmed (1/159) Darimi (2/386) Bezzar (2/280, 3/121) Taberani Evsat
(1/209)
[16]
Zayıf. İbn Nuceym Bahru’r-Raik
(8/142) Fetava’l-Bezzaziye (6/440) Allame Dede Efendi, Siyasetname (s.52)
Haşiyetu Reddi’l-Muhtar (4/233)
[18]
Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebî
Şeybe (2/135) el-Elbani İrvau’l-Galil (6/204)
[19]
Fetava’l-Bezzaziye (6/440) İbn Nuceym Bahru’r-Raik (8/142) Allame Dede Efendi,
Siyasetname (s.52)
[21]
Sahih. Ahmed, (1/412) İbn Ebî Şeybe
Musned (384) Ebû Ya'lâ (9/246) Bezzar (5/332) Taberânî (10/155) Tahavî Şerhu
Muşkili’l-Âsâr (2711) eş-Şâşî Musned (371-373) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ
(2/98) İbn Bişran Emali (148) el-Elbânî Sahîhu’l-Câmi‘ (4126).
[22] Sahih. İbn
Huzeyme (1681) İbn Hibbân (10/270) Müslim
(salat,143) Ahmed (4/400, 413,
418) Hakim (2/396) Ebu Davud (4173) Tirmizi
(2786) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (9558) Darimi (2649) Deylemi (6133) Beyhaki (3/133)
İbn Asakir (4/199)