Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

17 Kasım 2020 Salı

Nasıl Bir Zamandayız?

 


قَالَ أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ حدَّثنا يَزِيدُ (هُوَ ابْنُ هارون) ثنا محمَّد بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ الْفَزَارِيُّ حدَّثنا عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ زَحْرٍ عَنْ عَلِيِّ بْنِ يَزِيدَ عَنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِي أُمَامَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ إن لكل شيء إقبلًا وَإِدْبَارًا وَإِنَّ لِهَذَا الدِّينِ إِقْبَالًا وَإِدْبَارًا وَإِنَّ مِنْ إِقْبَالِ هَذَا الدِّينِ مَا بَعَثَنِي اللَّهُ به حتى أن القبيلة لَتَفْقَهُ مِنْ عِنْدِ آخِرِهَا حَتَّى لَا يَبْقَى إلَّا الفاسق أو الفاسقان فَهُمَا مَقْهُورَانِ مَقْمُوعَانِ ذَلِيلَانِ إِنْ تَكَلَّمَا أَوْ نَطَقَا قُمِعَا وَقُهِرَا وَاضْطُهِدَا ثُمَّ ذَكَرَ مِنْ إِدْبَارِ هَذَا الدِّينِ أَنْ تَجْفُوَ الْقَبِيلَةُ كُلُّهَا مِنْ عِنْدِ آخِرِهَا حَتَّى لَا يَبْقَى فِيهَا إلَّا الفقيه أو الفقيهان فَهُمَا مَقْهُورَانِ مَقْمُوعَانِ ذَلِيلَانِ إِنْ تَكَلَّمَا أَوْ نَطَقَا قُمِعَا وَقُهِرَا وَاضْطُهِدَا وَقِيلَ لَهُمَا أَتَطْغَيَانِ علينا؟ حتى يشرب الخمر في ناديهم المنكر وَمَجَالِسِهِمْ وَأَسْوَاقِهِمْ وَتُنْحَلُ الْخَمْرُ غَيْرَ اسْمِهَا حَتَّى يَلْعَنَ آخِرُ هَذِهِ الْأُمَّةِ أَوَّلَهَا إلَّا حَلَّتْ عليه اللَّعْنَةُ وَيَقُولُونَ لَا بَأْسَ بِهَذَا الشَّرَابِ يَشْرَبُ الرَّجُلُ مِنْهُمْ مَا بَدَا لَهُ ثُمَّ يَكُفُّ عَنْهُ حَتَّى تَمُرَّ الْمَرْأَةُ فَيَقُومُ إِلَيْهَا فَيَرْفَعُ ذَيْلَهَا فَيَنْكِحُهَا وَهُمْ يَنْظُرُونَ كَمَا يَرْفَعُ ذَيْلَ النَّعْجَةِ وَرَفَعَ ثَوْبًا عَلَيْهِ مِنْ هَذِهِ السُّحُولِيَّةِ فَيَقُولُ الْقَائِلُ مِنْهُمْ لَوْ تَجَنَّبْتُمُوهَا عَنِ الطَّرِيقِ فَذَلِكَ فِيهِمْ كَأَبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ رضي الله عنهما فَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ الزَّمَانَ وَأَمَرَ بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَى عَنِ الْمُنْكَرِ فَلَهُ أَجْرُ خَمْسِينَ مِمَّنْ صَحِبَنِي وآمن بي وصدقني

Ebû Umâme radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

Her şeyin rağbet dönemi olduğu gibi ondan yüz çevirme dönemleri de vardır. Bu dinde rağbet edilen dönemler olduğu gibi, yüz çevirme dönemleri de olacaktır. Allah'ın benimle gönderdiği bu dine rağbet döneminde bir kabilenin hepsi, başından sonuna kadar bu dinde bilgi sahibi ve fakih olacaklar. Aralarında sadece bir veya iki fasık kalır. Ama bilgililerin arasında o bir iki fasıkın hiçbir etkinliği ve değeri olmaz. Onlar zelil olup ezilirler. Konuştukları zaman konuşturulmazlar, hep mağlub edilirler ve hor görülürler. Bu dinden yüz çevirme zamanları ise, bir kabilenin baştan sona hepsi o dini anlama ve bilmekten uzaklaşırlar. Öyle ki aralarında sadece bir veya iki fakih kalır. Ama o fakihlerin, o toplulukta hiçbir etkinliği olmaz. Onlar hep mağlup ve zelil edilip hakir görülürler. Konuştukları zaman konuşturulmazlar. Kendilerine değer verilmez ve ezilirler. Bir iyiliği emrettiklerinde onlara: “Bizi bunlardan men mi ediyorsunuz?” diye onları aşağılarlar.  Öyle ki meclislerinde, çarşı pazarlarında sarhoş edici içkiler içilir ve içkiyi başka bir isimle anarlar. Nihayet bu ümmetin sonuncuları öncekilerini lanetler. İşte o zaman, o kimselere Allah'ın laneti ulaşır. O zaman şöyle derler:

“Bu içkiden içmesinde bir sakınca yoktur.” Onlardan biri o içkiyi dilediği kadar içer, sonra bırakır. Hatta yanlarından geçen kadınlara sarkıntılık ederler. Aralarından biri kalkıp diğerlerinin gözü önünde o kadınla cima eder. Koyunun kuyruğu kaldırıldığı gibi kadının da elbiseleri kaldırılır. Aralarından birisi

“Bari yolun ortasında yapmasaydınız!” der. İşte o kimse onların arasında Ebû Bekr ve Ömer (radiyallahu anhuma) gibidir. Kim öyle bir zamana yetişir, iyiliği emredip kötülükten yasaklarsa, o kişiye, bana iman edip beni tasdikleyerek sahabelik eden elli kişinin sevabı verilir.[1]

Bu hadisin isnadında zayıflık olsa da, metninde belirtilen hususlar başka rivayetlerle sabit olmuştur:

İlmin Kaldırılması, Cehaletin, Sarhoş Edici İçki İçmenin ve Zinanın Yaygınlaşması

قَالَ أبو خيثمة  رَحِمَهُ الله فيِ كتاب العلم عن الْأَعْمَش عَنْ سَالِمِ بْنِ أَبِي الْجَعْدِ عَنْ بْنِ لَبِيدٍ قَالَ ذَكَرَ رسولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ شَيْئًا فَقَالَ وَذَاكَ عِنْدَ أَوَانُ ذَهَابِ الْعِلْمِ قالوا يَا رَسُولَ اللهِ! وَكَيْفَ يَذْهَبُ الْعِلْمُ وَنَحْنُ نَقْرَأُ الْقُرْآنَ وَنُقْرِئُهُ أَبْنَاءَنَا وَيُقْرِئُهُ أَبْنَاؤُنَا أَبْنَاءَهُمْ؟ قَالَ ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ يَا ابْنَ أُمِّ لَبِيدٍ أَوَ لَيْسَ هَذِهِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَى يَقْرَءُونَ التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ لَا يَنْتَفِعُون مِنْهَا بِشَيْءٍ

Ziyad b. Lebid el-Ensârî radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir şey anlattı, sonra şöyle buyurdu:

Bunlar ilmin gittiği anlarda olacaktır.” Dediler ki:

“Ey Allah’ın rasulü! İlim nasıl gider? Biz Kur’ân’ı okuduk, çocuklarımıza okuttuk, onlar da çocuklarına okuturlar” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Annen seni düşüreydi ey İbn Ummi Lebid! Şu Yahudiler ve Hristiyanlar Tevratı ve İncil’i okudukları halde ondan bir şeyle faydalanabiliyorlar mı?”[2]

قَالَ البخاري حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي أُوَيْسٍ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ العَاصِ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِنَّ اللَّهَ لاَ يَقْبِضُ العِلْمَ انْتِزَاعًا يَنْتَزِعُهُ مِنَ العِبَادِ وَلَكِنْ يَقْبِضُ العِلْمَ بِقَبْضِ العُلَمَاءِ حَتَّى إِذَا لَمْ يُبْقِ عَالِمًا اتَّخَذَ النَّاسُ رُءُوسًا جُهَّالًا فَسُئِلُوا فَأَفْتَوْا بِغَيْرِ عِلْمٍ فَضَلُّوا وَأَضَلُّوا

Abdullah b. Amr b. El-Âs radıyallahu anhuma’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

Muhakkak ki Allah ilmi, kullardan çekip almak suretiyle kaldırmaz. Lakin aralarından âlimlerin canlarını ilimleriyle beraber alır. Geride bir alim kalmaz. İnsanlar da cahilleri önder edinirler ve onlara sorarlar. Onlar da ilimsiz olarak (diğer rivayette: görüşyleriyle) fetva verirler. Böylece hem kendileri sapar, hem de insanları saptırırlar.”[3]

قَالَ الدارمي حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ وَأَبُو النُّعْمَانِ عَنْ حَمَّادِ بْنِ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِي قِلَابَةَ قَالَ قَالَ ابْنُ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَلَيْكُمْ بِالْعِلْمِ قَبْلَ أَنْ يُقْبَضَ وَقَبْضُهُ أَنْ يُذْهَبَ بِأَصْحَابِهِ عَلَيْكُمْ بِالْعِلْمِ فَإِنَّ أَحَدَكُمْ لَا يَدْرِي مَتَى يُفْتَقَرُ إِلَيْهِ أَوْ يُفْتَقَرُ إِلَى مَا عِنْدَهُ إِنَّكُمْ سَتَجِدُونَ أَقْوَامًا يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ يَدْعُونَكُمْ إِلَى كِتَابِ اللَّهِ وَقَدْ نَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ فَعَلَيْكُمْ بِالْعِلْمِ وَإِيَّاكُمْ وَالتَّبَدُّعَ وَإِيَّاكُمْ وَالتَّنَطُّعَ وَإِيَّاكُمْ وَالتَّعَمُّقَ وَعَلَيْكُمْ بِالْعَتِيقِ

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh dedi ki: “Kaldırılmadan ve ehli olanlar gitmeden önce ilmi öğrenin. Size ilmi tavsiye ederim. Zira biriniz yanındakilere ne zaman muhtaç olacağını bilemez. Sizler, Allah’ın kitabını arkalarına attıkları halde sizi Allah’ın kitabına çağıran kimseler göreceksiniz. Size ilmi tavsiye ederim. Bid’at çıkarmaktan, aşırılıktan ve derinlere dalmaktan sizleri sakındırırım. Size gereken ilk durum (ashabın üzerinde olduğu yol)dur.”[4]

قَالَ الْبَزَّارُ رَحِمَهُ اللَّهِ فِي مسنده حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلَاءِ قَالَ أَخْبَرَنَا يُونُسُ بْنُ بُكَيْرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دِينَارٍ عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ سِنِينَ خَوَادِعَةً يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيَتَكَلَّمُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ قَالَ الْفُوَيْسِقُ يَتَكَلَّمُ فِي أَمْرِ الْعَامَّةِ

Enes radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kıyamet öncesi aldatıcı yıllar gelecektir ki, doğru söyleyenler yalanlanacak, yalan söyleyenler de doğrulanacaktır. Hain olana güvenilecek, emin olan kişi ise hain görülecektir. O yıllarda “Ruveybida” söz sahibi olacaktır.” Denildi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Ruveybida nedir?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Geneli ilgilendiren konularda konuşan fasıklardır.”[5]

قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ وَضَّاحٍ رَحِمَهُ الله فيِ البدع والنهي عنها حَدَّثَنَا نُعَيْمُ بْنُ حَمَّادٍ قَالَ حَدَّثَنَا عيسى بْنُ يُونُسَ عَنِ الْأَعْمَشِ عَنْ أَبِي وَائِلٍ عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ الْيَمَانِ أَنَّهُ أَخَذَ حَجَرَيْنِ فَوَضَعَ أَحَدَهُمَا عَلَى الْآخَرِ ثُمَّ قَالَ لِأَصْحَابِهِ هَلْ تَرَوْنَ مَا بَيْنَ هَذَيْنِ الْحَجَرَيْنِ مِنَ النُّورِ؟ قَالُوا يَا أَبَا عَبْدِ اللَّهِ مَا نَرَى بَيْنَهُمَا مِنَ النُّورِ إِلَّا قَلِيلًا قَالَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَتَظْهَرَنَّ الْبِدَعُ حَتَّى لَا يُرَى مِنَ الْحَقِّ إِلَّا قَدْرُ مَا تَرَوْنَ مَا بَيْنَ هَذَيْنِ الْحَجَرَيْنِ مِنَ النُّورِ وَاللَّهِ لَتَفْشُوَنَّ الْبِدَعُ حَتَّى إِذَا تُرِكَ مِنْهَا شَيْءٌ قَالُوا تُرِكَتِ السُّنَّةُ

Ebu Vâil Şakik b. Seleme rahimehullah’tan: “Huzeyfe b. el-Yeman radiyallahu anh iki taş alıp birini diğerinin üzerine koydu ve arkadaşlarına:

“Şu iki taş arasından ışığı görebiliyor musunuz?” dedi. Onlar:

“Ey Ebu Abdillah! İkisinin arasından çok az bir ışık görüyoruz” dediler. Huzeyfe radiyallahu anh dedi ki:

“Nefsim elinde olana yemin ederim, bid’atler öyle yayılacak ki haktan ancak şu iki taşın arasından gördüğünüz ışık kadarını görebileceksiniz. Bid’atler öyle yaygınlaşacak ki onlardan bir şey terk edildiği zaman: “Sünnet terk edildi” diyecekler.”[6]

قَالَ الدارمي رَحِمَهُ اللَّهِ فِي سننه أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ شَقِيقٍ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ كَيْفَ أَنْتُمْ إِذَا لَبِسَتْكُمْ فِتْنَةٌ يَهْرَمُ فِيهَا الْكَبِيرُ وَيَرْبُو فِيهَا الصَّغِيرُ وَيَتَّخِذُهَا النَّاسُ سُنَّةً فَإِذَا غُيِّرَتْ قَالُوا غُيِّرَتِ السُّنَّةُ قَالُوا وَمَتَى ذَلِكَ يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ؟ قَالَ إِذَا كَثُرَتْ قُرَّاؤُكُمْ وَقَلَّتْ فُقَهَاؤُكُمْ وَكَثُرَتْ أُمَرَاؤُكُمْ وَقَلَّتْ أُمَنَاؤُكُمْ وَالْتُمِسَتِ الدُّنْيَا بِعَمَلِ الْآخِرَةِ

Şakik b. Seleme rahimehullah’tan: “Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh dedi ki:

“Büyüğün ihtiyarladığı, küçüğün büyüdüğü, insanları bir adet (bid’at) edinip de bu terk edildiğinde: “Sünnet değiştirildi” diyecekleri fitne zamanında haliniz nasıl olur?” Dediler ki:

“Bu ne zaman olur ey Ebu Abdirrahman?” İbn Mes’ud radiyallahu anh dedi ki:

“Okuyucularınızın çoğalıp fakihlerinizin azaldığı, yöneticilerinizin çoğalıp güvenilir olanlarınızın azaldığı ve ahiret ameli karşılığında dünyanın talep edildiği zaman.”[7]

Sarhoş Edici İçkilerin Helal Sayılması

قَالَ البخاري في صحيحه أَخْبَرَنَا دَاوُدُ بْنُ شَبِيبٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ أَخْبَرَنَا أَنَسٌ قَالَ لَأُحَدِّثَنَّكُمْ حَدِيثًا لاَ يُحَدِّثُكُمُوهُ أَحَدٌ بَعْدِي، سَمِعْتُهُ مِنَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ وَإِمَّا قَالَ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يُرْفَعَ العِلْمُ وَيَظْهَرَ الجَهْلُ وَيُشْرَبَ الخَمْرُ وَيَظْهَرَ الزِّنَا وَيَقِلَّ الرِّجَالُ وَيَكْثُرَ النِّسَاءُ حَتَّى يَكُونَ لِلْخَمْسِينَ امْرَأَةً القَيِّمُ الوَاحِدُ

Enes b. Malik radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Muhakkak ki ilmin kaldırılması, cehaletin galip gelmesi, içkinin içilmesi, zinânın yaygınlaşması, erkeklerin azalması ve kadınların çoğalması kıyamet alametlerindendir. Hatta elli kadının işlerini tek bir erkek üstlenir.”[8]

قَالَ دعلج السجزي رَحِمَهُ الله فيِ المنتقى من مسند المقلين حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ بْنِ مِهْرَانَ الْإِسْمَاعِيلَيُّ وَمُوسَى الْجَوْنِيُّ قَالَا حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا صَدَقَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ جَابِرٍ حَدَّثَنِي عَطِيَّةُ بْنُ قَيْسٍ حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ غَنْمٍ حَدَّثَنِي أَبُو عَامِرٍ أَوْ أَبُو مَالِكٍ الْأَشْعَرِيُّ وَاللَّهِ مَا كَذَبَنِي أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَيَكُونَنَّ فِي أُمَّتِي أَقْوَامٌ يَسْتَحِلُّونَ الْحَرِيرَ وَالْخَمْرَ وَالْمَعَازِفَ وَلَيَنْزِلَنَّ أَقْوَامٌ إِلَى جَنْبِ عَلَمٍ لَهُمْ يَرُوحُ عَلَيْهِمْ بِسَارِحَةٍ فَيَأْتِيهِمْ رَجُلٌ بِحَاجَتِهِ فَيَقُولُونَ لَهُ ارْجِعْ إِلَيْنَا غدًا فَيُبَيِّتُهُمُ اللَّهُ فَيَضَعُ بِالْعَلَمِ عَلَيْهِمْ وَيَمْسَخُ آخَرِينَ قِرَدَةً وَخَنَازِيرَ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ

Ebu Âmir veya Ebu Mâlik el-Eşarî radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

Muhakkak ki ümmetimde bazı kimseler ipeği, sarhoş edici içkileri ve çalgı aletlerini helal sayacaklardır. Muhakkak ki bazı kimseler bir dağın yamacında konaklayacaklar,  onlara ait koyun sürüsüyle çoban sabahları yanlarına gelecektir. Bir adam ihtiyacı için onlara geldiğinde:

“Bugün git, yarın gel” diyecekler, onlar geceledikleri zaman Allah dağı bir kısmının üzerinlerine indirecek, diğerleri de kıyamet gününe kadar maymunlara ve domuzlara döndürüleceklerdir.”[9]

İçkinin Adının Değiştirilerek Helal Sayılması

قَالَ عبد الله حَدَّثَنِي أَبِي ثَنَا أَبُو أَحْمَدَ الزُّبَيْرِيُّ ثَنَا سَعْدُ بْنُ أَوْسٍ الْكَاتِبُ عَنْ بِلالِ بْنِ يَحْيَى الْعَبْسِيِّ عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ حَفْصٍ عَنِ ابْنِ مُحَيْرِيزٍ عَنْ ثَابِتِ بْنِ السِّمْطِ عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيَسْتَحِلَّنَّ طَائِفَةٌ من أمتِي الْخمر باسم يسمونها إِيَّاه

Ubade b. es-Samit radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Ümmetimden bir taife sarhoş edici içkilerin adını değiştirerek helal sayacaklardır.”[10]

Aynısını İbn Mace ve başkaları; Ebu Umame radiyallahu anh’den, Taberani; İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan rivayet etmişlerdir.[11]

قَالَ أَبُو يعلى رَحِمَهُ الله فيِ مسنده حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ مَعْرُوفٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِي عَمْرٌو عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي هِلَالٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ أَبَا مُسْلِمٍ الْخَوْلَانِيَّ حَجَّ فَدَخَلَ عَلَى عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَجَعَلَتْ تَسْأَلُهُ عَنِ الشَّامِ وَعَنْ بَرْدِهَا فَجَعَلَ يُخْبِرُهَا فَقَالَتْ كَيْفَ يَصْبِرُونَ عَلَى بَرْدِهَا؟ فَقَالَ يَا أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ إِنَّهُمْ يَشْرَبُونَ شَرَابًا يُقَالُ لَهُ الطِّلَاءُ فَقَالَتْ صَدَقَ اللَّهُ وَبَلَّغَ حِبِّي سَمِعْتُ حِبِّي يَقُولُ إِنَّ نَاسًا مِنْ أُمَّتِي يَشْرَبُونَ الْخَمْرَ يُسَمُّونَهَا بِغَيْرِ اسْمِهَا قَالَتْ وَكَيْفَ يَصْنَعُ النِّسَاءُ؟ قَالَ يَدْخُلْنَ الْحَمَّامَاتِ قَالَتْ صَدَقَ اللَّهُ وَبَلَّغَ حِبِّي سَمِعْتُ حِبِّي يَقُولُ مَا مِنِ امْرَأَةٍ تَضَعُ ثَوْبَهَا فِي غَيْرِ بَيْتِهَا إِلَّا لَمْ يَحْبُهَا مِنَ اللَّهِ سِتْرٌ

Muhammed b. Abdillah b. Muslim rahimehullah dedi ki: “Ebu Muslim el-Havlanî rahimehullah hac yaptı ve Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımı Aişe radiyallahu anha’nın yanına gitti. Aişe radiyallahu anha ona Şam hakkında ve oranın soğuğundan sormaya başladı. Ebu Muslim de haber verdi. Aişe radiyallahu anha:

“Oranın soğuğuna nasıl sabrediyorlar?” diye sordu. Ebu Muslim dedi ki: “Ey mü’minlerin annesi! Tılâ denilen bir içecek içiyorlar.” Aişe radiyallahu anha dedi ki:

“Habibim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem doğru söyledi. O’nun şöyle buyurduğunu işittim:

Muhakkak ki ümmetimden bazı insanlar hamrı (sarhoş edici içecekleri) içecek ve ona isminden başka bir isim takacaklar.” Orada kadınlar ne yapıyor?” Ebu Muslim dedi ki: “Hamamlara giriyorlar.” Aişe radiyallahu anha dedi ki:

“Habibim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem doğru söyledi. O’nun şöyle buyurduğunu işittim:

Herhangi bir kadın elbisesini evinin dışında çıkarırsa mutlaka Allah onun örtüsünü yırtar.”[12]

Çirkinliklerin Yayılması, Zinanın Açıktan İşlenmesi ve Yollarda Zina Edilmesi

قَالَ الطبراني حَدَّثَنَا أَبُو أَيُّوبَ أَحْمَدُ بْنُ بُشَيْرٍ الطَّيَالِسِيُّ قَالَ نا يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ قَالَ نا حَجَّاجُ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنِ ابْنِ جُرَيجٍ قَالَ أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ الْحَارِثِ قَالَ قَدِمَ رَجُلٌ يُقَالُ لَهُ أَبُو عَلْقَمَةَ حَلِيفٌ فِي بَنِي هَاشِمٍ وَكَانَ فِيمَا حَدَّثَنَا أَنَّهُ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يَظْهَرَ الشُّحُّ وَالْفُحْشُ وَيُؤْتَمَنُ الْخَائِنُ وَيُخَوَّنُ الْأَمِينُ وَيَظْهَرُ ثِيَابٌ يَلْبَسُهَا نِسَاءٌ كَاسِيَاتٌ عَارِيَاتٌ ويَعْلُو التُّحوتُ الْوُعُولَ أَكَذَاكَ يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ سَمِعْتَهُ مِنْ حِبِّي؟ قَالَ نَعَمْ وَرَبِّ الْكَعْبَةِ قُلْنَا وَمَا التُّحوتُ؟ قَالَ فُسُولُ الرِّجَالِ وَأَهْلُ الْبُيُوتِ الْغامِضَةِ يُرْفَعُونَ فَوْقَ صَالِحِيهِمْ وَالْوُعُولُ أَهْلُ الْبُيُوتِ الصَّالِحَةِ

Muhammed b. el-Hâris rahimehullah dedi ki: “Ebu Alkame denilen, Haşimoğullarının anlaşmalısı olan bir adam geldi ve bize rivayet ettiği hadisler arasında şu da vardı: “Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın şöyle dediğini işittim:

Tamahkârlığın ve çirkin işlerin galip gelmesi, haine güvenilip, güvenilir olanın hâin sayılması, giyinmiş çıplaklar olan kadınların giydiği elbiselerin yaygınlaşması, et-tuhut’un el-vuûl’e üstün gelmesi kıyamet alametlerindendir.” Ey Abdullah b. Mes’ud! Sen de sevdiğim (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem)’den böyle işitmedin mi?” Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh dedi ki:

“Kâ’be’nin rabbine yemin olsun ki evet.” Biz: “et-Tuhût nedir?” dedik. Dedi ki:

“Adamların alçakları ve meçhul ailelerdir. Onlar salih olanlardan üstün tutulacaktır. El-Vuûl ise salih ailelerdir.”[13]

قَالَ مُسْلِم في صحيحه حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ مِهْرَانَ الرَّازِيُّ - وَاللَّفْظُ لَهُ - حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ يَزِيدَ بْنِ جَابِرٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ جَابِرٍ الطَّائِيِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنِ النَّوَّاسِ بْنِ سَمْعَانَ قَالَ ذَكَرَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الدَّجَّالَ ذَاتَ غَدَاةٍ،.. فَبَيْنَمَا هُمْ كَذَلِكَ إِذْ بَعَثَ اللهُ رِيحًا طَيِّبَةً، فَتَأْخُذُهُمْ تَحْتَ آبَاطِهِمْ فَتَقْبِضُ رُوحَ كُلِّ مُؤْمِنٍ وَكُلِّ مُسْلِمٍ وَيَبْقَى شِرَارُ النَّاسِ يَتَهَارَجُونَ فِيهَا تَهَارُجَ الْحُمُرِ فَعَلَيْهِمْ تَقُومُ السَّاعَةُ

En-Nevvas b. Sem’ân radiyallahu anh’den gelen Deccal hadisinde şu ifadeler geçer:

“…Onlar bu haldeler iken Allah hoş bir rüzgâr gönderir. Bu rüzgâr onları koltuk altlarından yakalar ve her mü’min ve her müslümanın ruhu alınır. Geriye insanların şerlileri kalır. Eşeklerin çiftleştikleri gibi çiftleşirler. Kıyamet onların üzerine kopar.”[14]

قَالَ البزار حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحِيمِ قَالَ أَخْبَرَنَا عَفَّانُ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ قَالَ أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ حَكِيمٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا أُمَامَةَ بْنَ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ يَقُولُ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تَتَسَافَدُوا فِي الطُّرُقِ تَسَافُدَ الْحَمِيرِ

Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Yollarda eşeklerin çiftleştiği gibi çiftleşmedikleri sürece kıyamet kopmaz.”[15]

قَالَ سَعِيدٌ بن منصور حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ قَالَ نا مُغِيرَةُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ يُسرى بِالْقُرْآنِ لَيْلًا فَيُرْفَعُ مِنْ أَجْوَافِ الرِّجَالِ فَيُصْبِحُونَ لَا يَصْدُقون حَدِيثًا وَلَا يُصْدِقون النِّسَاءَ يَتَسَافَدُون تسافُدَ الْحَمِيرِ فَيَبْعَثُ اللَّهُ رِيحًا فَتَقْبِضُ رُوحَ كُلِّ مُؤْمِنٍ

İbrahim en-Nehâî rahimehullah dedi ki: “Kur’ân bir gecede götürülür, insanların ezberlerinden de kaldırılır. O hale gelirler ki ne bir hadisi tasdik ederler ne de kadınların mehirlerini verirler. Eşeklerin çiftleştikleri gibi çiftleşirler. Allah bir rüzgâr gönderir ve her mü’minin ruhunu alır.”[16]

“Bari Şu Duvarın Arkasında Yapsaydın” Diyen Kimse

قَالَ أبو يعلى في مسنده حَدَّثَنَا دَاوُدُ بْنُ رُشَيْدٍ حَدَّثَنَا خَلَفُ بْنُ خَلِيفَةَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ كَيْسَانَ عَنْ أَبِي حَازِمٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَا تَفْنَى هَذِهِ الْأُمَّةُ حَتَّى يَقُومَ الرَّجُلُ إِلَى الْمَرْأَةِ فَيَفْتَرِشَهَا فِي الطَّرِيقِ فَيَكُونَ خِيَارُهُمْ يَوْمَئِذٍ مَنْ يَقُولُ لَوْ وَارَيْتَهَا وَرَاءَ هَذَا الْحَائِطِ

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Nefsim elinde olana yemin ederim ki bu ümmet, adam kadına saldırıpta yolda onunla ilişkiye girmedikçe tükenmez. O zaman en hayırlıları: “Bari şu duvarın arkasına geçip yapsaydın” diyen kimse olur.”[17]

قَالَ الْحَاكِم حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ حَمْشَاذَ الْعَدْلُ ثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ الْهَمْدَانِيُّ ثَنَا الْقَاسِمُ بْنُ الْحَكَمِ الْعُرَنِيُّ ثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ أَبِي سُلَيْمَانَ ثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِي كَثِيرٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَالَ لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى لَا يَبْقَى عَلَى وَجْهِ الْأَرْضِ أَحَدٌ لِلَّهِ فِيهِ حَاجَةٌ وَحَتَّى تُوجَدَ الْمَرْأَةُ نَهَارًا جِهَارًا تُنْكَحُ وَسَطَ الطَّرِيقِ لَا يُنْكِرُ ذَلِكَ أَحَدٌ وَلَا يُغَيِّرَهُ فَيَكُونُ أَمْثَلَهُمْ يَوْمَئِذٍ الَّذِي يَقُولُ لَوْ نَحَّيْتَهَا عَنِ الطَّرِيقِ قَلِيلًا فَذَاكَ فِيهِمْ مِثْلُ أَبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ فِيكُمْ

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Yeryüzünde Allah için kendisine ihtiyaç olan bir kimse kaldıkça kıyamet kopmaz. Hatta kadın gündüz vakti açıkça yolun ortasında zina eder de buna kimse karşı çıkmaz ve bu durumu değiştiremez. O gün: “Bari yolun biraz kenarında yapsaydın” diyen kimsenin misali aranızdaki Ebu Bekr ve Ömer’in misali gibidir.”[18]

قَالَ الْحَاكِم أَخْبَرْنَاهُ أَبُو الْحُسَيْنِ عَبْدُ الصَّمَدِ بْنُ عَلِيِّ بْنِ مُكْرَمِ ابْنِ أَخِي الْحَسَنِ بْنِ مُكْرَمٍ الْبَزَّارُ بِبَغْدَادَ أَنَا عَبْدِ الْوَارِثِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الْعَسْكَرِيُّ ثَنَا سَيْفُ بْنُ مِسْكِينٍ الْأُسْوَارِيُّ ثَنَا الْمُبَارَكُ بْنُ فَضَالَةَ عَنِ الْمُنْتَصِرِ بْنِ عُمَارَةَ بْنِ أَبِي ذَرٍّ الْغِفَارِيِّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِذَا اقْتَرَبَ الزَّمَانُ كَثُرَ لُبْسُ الطَّيَالِسَةِ وَكَثُرَتِ التِّجَارَةُ وَكَثُرَ الْمَالُ وَعَظُمَ رَبُّ الْمَالِ بِمَالِهِ وَكَثُرَتِ الْفَاحِشَةُ وَكَانَتْ إِمَارَةُ الصِّبْيَانِ وَكَثُرَ النِّسَاءُ وَجَارَ السُّلْطَانُ وَطُفِّفَ فِي الْمِكْيَالِ وَالْمِيزَانِ وَيُرَبِّي الرَّجُلُ جِرْوَ كَلْبٍ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يُرَبِّيَ وَلَدًا لَهُ وَلَا يُوَقَّرُ كَبِيرٌ وَلَا يُرْحَمُ صَغِيرٌ وَيَكْثُرُ أَوْلَادُ الزِّنَا حَتَّى أَنَّ الرَّجُلَ لَيَغْشَى الْمَرْأَةَ عَلَى قَارِعَةِ الطَّرِيقِ فَيَقُولُ أَمْثَلُهُمْ فِي ذَلِكَ الزَّمَانِ لَوِ اعْتَزَلْتُمَا عَنِ الطَّرِيقِ وَيَلْبَسُونَ جُلُودَ الضَّأْنِ عَلَى قُلُوبِ الذِّئَابِ أَمْثَلُهُمْ فِي ذَلِكَ الزَّمَانِ الْمُدَاهِنُ

Ebu Zer el-Gifarî radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Zaman yaklaşınca taylasan giymek çoğalır, ticaret artar, mal çoğalır, mal sahibi malı sebebiyle değer görür. Çirkinlikler artar. Çocuklar idareci olur, kadınlar çoğalır, yönetici zulmeder, ölçü ve tartıda eksiltme yapılır, kişinin köpek yavrusu yetiştirmesi kendisi için çocuk yetiştirmekten üstün olur, büyüğe saygı gösterilmez, küçüğe merhamet edilmez. Zina çocukları çoğalır. Hatta kişi yol ortasında kadınla ilişkiye girer. O zamanda en hayırlıları: “Keşke yolda yapmasanız” der. Kurt kalpliler üzerine koyun postu geçirilir. O zamanda en hayırlıları mudahane yapan (yapmacık davranan)lardır.”[19]

Bu Zamanda Sünnete ve Selefin Menhecine Sarılanın Ecri

قَالَ أَبُو إِسْحَاقَ المُزَكِّي رَحِمَهُ الله في المزكيات أَخْبَرَنَا أَبُو النَّضْرِ بَكْرُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ إسحاق بن خزيمة حَدَّثَنَا أَبُو الْحَسَنِ أَحْمَدُ بْنُ يُوسُفَ السَّلَمِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنِ الأَوْزَاعِيِّ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ مِنْ بَعْدِي أَيَّامَ الصَّبْرِ الْمُتَمَسِّكُ فِيهِنَّ بِمِثْلِ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ لَهُ كَأَجْرِ خَمْسِينَ عَامِلا

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Muhakkak ki benden sonra sabır günleri vardır. O günlerde sizin üzerinde bulunduğunuz esaslara tutunanlara amel eden elli kişinin ecri gibi ecir vardır.”[20]

قَالَ أبو طاهر السِّلَفي رَحِمَهُ الله في المشيخة البغدادية حَدَّثَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ أَحْمَدُ بْنُ فَارِسٍ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ هَارُونَ حَدَّثَنَا حُمَيْدُ بْنُ عَلِيٍّ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ مُحَمَّدٍ الأَنْطَاكِيُّ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ الْفَزَارِيُّ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ الْمُتَمَسِّكُ فِيهِ بِسُنَّتِي عِنْدَ اخْتِلافِ أُمَّتِي كَالْقَابِضِ عَلَى الْجَمْرِ

İbn Mes’ud radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

İnsanlar üzerine bir zaman gelir, ümmetimin ihtilafı halinde sünnetime tutunan, kor üzerine tutunmuş gibi olur.”[21]

قَالَ الترمذي في سننه حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مُوسَى الفَزَارِيُّ ابْنُ بِنْتِ السُّدِّيِّ الكُوفِيِّ قَالَ حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ شَاكِرٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ الصَّابِرُ فِيهِمْ عَلَى دِينِهِ كَالقَابِضِ عَلَى الجَمْرِ

Enes b. Malik radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, aralarında dini üzerinde sabreden kimse kor üzerine tutunmuş gibi olacaktır.”[22]

قَالَ أَبُو بَكْرٍ الْآجُرِّيُّ رَحِمَهُ الله فيِ الغرباء حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي دَاوُدَ السِّجِسْتَانِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ آدَمَ الْمِصِّيصِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ عَنِ الْأَعْمَشِ عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ عَنْ أَبِي الْأَحْوَصِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ كَمَا بَدَأَ غَرِيبًا فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قِيلَ وَمَنْ هُمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ الَّذِينَ يُصْلِحُونَ إِذَا فَسَدَ النَّاسُ

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Muhakkak ki İslam garip başlamıştır, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun.” Denildi ki:

“Onlar kimlerdir ey Allah’ın rasulü!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

İnsanlar bozulduğu zaman düzeltip ıslah edenlerdir.”[23]

قَالَ الهروي رَحِمَهُ الله فيِ ذم الكلام وأهله أَخْبَرَنَا أحمد بن الحويص، حَدَّثَنَا أحمد بن محمد بن شارك حَدَّثَنَا أبو جعفر بن زهير ح وحَدَّثنَاه عمر بن إبراهيم إملاءً حَدَّثَنَا جعفر بن عبد الله بن يعقوب حَدَّثَنَا محمد بن هارون قالا حَدَّثَنَا أبو كريب حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ عَنِ الْأَعْمَشِ عَنْ أَبِي صالح عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رضي الله عنه قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ كَمَا بَدَأَ فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قِيلَ يا رسول الله! وما الْغُرَبَاءُ؟ قَالَ النُّزَّاعُ مِنَ الْقَبَائِلِ

Ebu Hureyre radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Muhakkak ki İslam garip başlamıştır, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun.” Denildi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Garipler nedir” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kabilelerinden ayrılanlardır.”[24]

قَالَ الطَّبَرَانِيُّ حَدَّثَنَا بَكْرٌ قَالَ نا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ قَالَ نا خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ بْنِ صُبَيْحٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ أَبِي عَبْلَةَ عَنْ عُتْبَةَ بْنِ غَزْوَانَ أَخِي بَنِي مَازِنِ بْنِ صَعْصَعَةَ وَكَانَ مِنِ الصَّحَابَةِ أَنَّ نَبِيَّ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّ وَرَاءَكُمْ أَيَّامَ الصَّبْرِ الْمُتَمَسِّكُ فِيهِنَّ يَوْمَئِذٍ بِمِثْلِ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ لَهُ كَأَجْرِ خَمْسِينَ مِنْكُمْ قَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَوَمِنْهُمْ؟ قَالَ لَا بَلْ مِنْكُمْ قَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَوَمِنْهُمْ؟ قَالَ لَا بَلْ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ أَوْ أَرْبَعًا

Utbe b. Gazvan radiyallahu anhden: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Muhakkak ki sizin arkanızda sabır günleri vardır. O günlerde sizin üzerinde bulunduğunuz şeye tutunana sizden elli kişinin ecri gibi ecir vardır.” Dediler ki: “Ey Allah’ın nebîsi! Kendilerinden elli kişi mi?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Hayır, bilakis sizden elli kişi” buyurdu. Dediler ki: “Ey Allah’ın nebisi! Kendilerinden elli kişi mi?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Hayır, bilakis sizden elli kişi” buyurdu. Bunu üç veya dört defa tekrar etti.”[25]

قَالَ الطبراني حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ صَدَقَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْعَبَّاسِ الْأَخْرَمُ الْأَصْبَهَانِيُّ قَالَا ثنَا أَحْمَدُ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ حَكِيمٍ الْأَوْدِيُّ ثنا سَهْلُ بْنُ عُثْمَانَ الْبَجَلِيُّ ثنا عَبْدُ اللهِ بْنُ نُمَيْرٍ عَنِ الْأَعْمَشِ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ مَسْعُودٍ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّ مِنْ وَرَائِكُمْ زَمَانَ صَبْرٍ للمُتَمَسِّكِ فِيهِ أَجْرُ خَمْسِينَ شَهِيدًا فَقَالَ عُمَرُ يَا رَسُولَ اللهِ مِنَّا أَوْ مِنْهُمْ؟ قَالَ مِنْكُمْ

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Muhakkak ki sizin ardınızda sabır zamanı vardır. O zamanda dine tutunana elli şehit ecri vardır.” Ömer radiyallahu anh dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Bizden mi, onlardan mı?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Sizden elli şehit” buyurdu.”[26]

قَالَ الترمذي في سننه حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ يَعْقُوبَ الطَّالقَانِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ المُبَارَكِ قَالَ أَخْبَرَنَا عُتْبَةُ بْنُ أَبِي حَكِيمٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ جَارِيَةَ اللَّخْمِيُّ عَنْ أَبِي أُمَيَّةَ الشَّعْبَانِيِّ قَالَ أَتَيْتُ أَبَا ثَعْلَبَةَ الخُشَنِيَّ فَقُلْتُ لَهُ كَيْفَ تَصْنَعُ بِهَذِهِ الآيَةِ؟ قَالَ أَيَّةُ آيَةٍ؟ قُلْتُ قَوْلُهُ تَعَالَى {يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ} قَالَ أَمَا وَاللَّهِ لَقَدْ سَأَلْتَ عَنْهَا خَبِيرًا سَأَلْتُ عَنْهَا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ بَلْ ائْتَمِرُوا بِالمَعْرُوفِ وَتَنَاهَوْا عَنِ المُنْكَرِ حَتَّى إِذَا رَأَيْتَ شُحًّا مُطَاعًا وَهَوًى مُتَّبَعًا وَدُنْيَا مُؤْثَرَةً وَإِعْجَابَ كُلِّ ذِي رَأْيٍ بِرَأْيِهِ فَعَلَيْكَ بِخَاصَّةِ نَفْسِكَ وَدَعِ العَوَامَّ فَإِنَّ مِنْ وَرَائِكُمْ أَيَّامًا الصَّبْرُ فِيهِنَّ مِثْلُ القَبْضِ عَلَى الجَمْرِ لِلْعَامِلِ فِيهِنَّ مِثْلُ أَجْرِ خَمْسِينَ رَجُلًا يَعْمَلُونَ مِثْلَ عَمَلِكُمْ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ المُبَارَكِ وَزَادَنِي غَيْرُ عُتْبَةَ قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَجْرُ خَمْسِينَ رَجُلًا مِنَّا أَوْ مِنْهُمْ قَالَ بَلْ أَجْرُ خَمْسِينَ رَجُلًا مِنْكُمْ

Ebu Umeyye eş-Şa’bânî rahimehullah’tan: “Ebu Sa’lebe el-Huşenî radıyallahu anh’ın yanına gidip: “Şu ayetle nasıl amel ediyorsun?” dedim. O: “Hangi ayet?” dedi. Ben dedim ki:

“Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz takdirde o sapanlar size zarar vermez.” (Maide 105) Dedi ki:

“Vallahi bu soruyu bu ayetten haberdar olan birine sordun. Bunu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sorduğumda şöyle buyurdu:

Siz iyiliği emredip kötülükten yasaklayın. Ancak cimriliğe boyun eğildiğini, hevâya tabi olunduğunu, dünyanın ahirete tercih edildiğini ve her görüş sahibinin kendi görüşünü beğendiğini gördüğün zaman kendi nefsine bak ve toplumun sorumluluğunu üzerinden at. Şüphesiz arkanızda sabır gerektirecek günler vardır. O gün sabreden kişi ellerinde kor tutmuş gibi olacaktır. O zaman salih amel işleyenlerin ecri, sizin gibi amel işleyen elli kişinin ecri kadardır.” Denildi ki: 

“Ey Allah’ın rasulü! Bizden elli kişinin ecri mi, yoksa onlardan elli kişi mi?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Bilakis sizden elli kişinin ecri.”[27]

وَأخرج ابْن مرْدَوَيْه عَن معَاذ بن جبل أَنه قَالَ يارسول الله أَخْبرنِي عَن قَول الله عز وَجل {يَا أَيهَا الَّذين آمنُوا عَلَيْكُم أَنفسكُم لَا يضركم من ضل إِذا اهْتَدَيْتُمْ} قَالَ يَا معَاذ مروا بِالْمَعْرُوفِ وَتَنَاهوا عَن الْمُنكر فَإِذا رَأَيْتُمْ شحا مُطَاعًا وَهوى مُتبعا وَإِعْجَاب كل ذِي رَأْي بِرَأْيهِ فَعَلَيْكُم أَنفسكُم لَا يضركم ضَلَالَة غَيْركُمْ فَهُوَ من وَرَائِكُمْ أَيَّام الصَّبْر المتمسك فِيهَا بِدِينِهِ مثل الْقَابِض على الْجَمْر فللعامل مِنْهُم يَوْمئِذٍ مثل عمل أحدكُم الْيَوْم كَأَجر خمسين مِنْكُم قلت: يَا رَسُول الله خمسين مِنْهُم قَالَ: بل خمسين مِنْكُم أَنْتُم

İbn Merduye, Muaz b. Cebel radiyallahu anh’den şöyle dediğini rivayet etti:

“Ey Allah’ın rasulü! Bana Allah Azze ve Celle’nin: “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz hidayet üzere olursanız sapan kimseler size bir zarar veremez.” (Maide 105) ayeti hakkında haber ver.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Ey Muaz! İyiliği emret ve kötülüğü yasakla! Boyun eğilen bir tamahkârlık, tabi olunan bir hevâ ve her görüş sahibinin kendi görüşünü beğendiğini gördüğün zaman size kendinize bakmak düşer. Sizden başkalarının sapıklığı o zaman size zarar vermez. Bu sizin ardınızda sabır günlerinde olacaktır. O günlerde dinine tutunan kor parçası üzerine tutunan gibidir. O gün onlardan, sizden birinin bugünkü ameli gibi amel edene sizden elli kişinin ecri gibi ecir vardır.” Dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Onlardan elli kişi mi?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Bilakis sizden elli kişi.”[28]

قَالَ البزار حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحِيمِ قَالَ أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ بِشْرٍ قَالَ أَخْبَرَنَا الْمُعَافَى بْنُ عِمْرَانَ عَنْ أَبِي غَسَّانَ الْمَدَنِيِّ عَنْ عُبَادَةَ بْنِ نُسَيٍّ عَنِ الْأَسْوَدِ بْنِ ثَعْلَبَةَ عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّكُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ مَا لَمْ تَظْهَرْ فِيكُمْ سَكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْجَهْلِ وَسَكْرَةُ حُبِّ الْعَيْشِ وَأَنْتُمْ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَإِذَا ظَهَرَ فِيكُمْ حُبُّ الدُّنْيَا فَلَا تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَلَا تَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَلَا تُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ الْقَائِلُونَ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ كَالسَّابِقِينَ الْأَوَّلِينَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ

Mu’âz b. Cebel radıyallahu anh’den: Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

‘Şüphesiz sizler aranızda iki sarhoşluk ortaya çıkmadığı sürece Rabbinizin açık delili üzere olacaksınız; Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi sarhoşluğu! Sizler iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarsınız. Allah yolunda da cihad edersiniz. Aranızda dünya sevgisi ortaya çıkarsa ne iyiliği emredip kötülükten yasaklarsınız ve ne de Allah yolunda cihad edersiniz! İşte o gün Kitap ve Sünnet ile konuşanlar, Ensâr ve Muhacirlerden öne geçenler gibidirler!’[29]

 

İyiliği Emir ve Kötülüğü Yasaklamak Bu Zamanda Vacip Değil, Mustehaptır

قَالَ ابْن جرير حَدَّثَنَا هَنَّادٌ قَالَ ثنا لَيْثُ بْنُ هَارُونَ قَالَ ثنا إِسْحَاقُ الرَّازِيُّ عَنْ أَبِي جَعْفَرٍ عَنِ الرَّبِيعِ بْنِ أَنَسٍ عَنْ أَبِي الْعَالِيَةِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ فِي قَوْلِهِ {يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ} قَالَ كَانُوا عِنْدَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ جُلُوسًا فَكَانَ بَيْنَ رَجُلَيْنِ مَا يَكُونُ بَيْنَ النَّاسِ حَتَّى قَامَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا إِلَى صَاحِبِهِ فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ جُلَسَاءِ عَبْدِ اللَّهِ أَلَا أَقُومُ فَآمُرَهُمَا بِالْمَعْرُوفِ وَأَنْهَاهُمَا عَنِ الْمُنْكَرِ؟ فَقَالَ آخَرُ إِلَى جَنْبِهِ عَلَيْكَ بِنَفْسِكَ فَإِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَقُولُ {عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ} قَالَ فَسَمِعَهَا ابْنُ مَسْعُودٍ فَقَالَ مَهْ لَمْ يَجِئْ تَأْوِيلُ هَذِهِ بَعْدُ إِنَّ الْقُرْآنَ أُنْزِلَ حَيْثُ أُنْزِلَ وَمِنْهُ آيٌ قَدْ مَضَى تَأْوِيلُهُنَّ قَبْلَ أَنْ يَنْزِلَنَّ وَمِنْهُ مَا وَقَعَ تَأْوِيلُهُنَّ عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَمِنْهُ آيٌ قَدْ وَقَعَ تَأْوِيلُهُنَّ بَعْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِيَسِيرٍ وَمِنْهُ آيٌ يَقَعُ تَأْوِيلُهُنَّ بَعْدَ الْيَوْمِ وَمِنْهُ آيٌ يَقَعُ تَأْوِيلُهُنَّ عِنْدَ السَّاعَةِ عَلَى مَا ذُكِرَ مِنْ أَمْرِ السَّاعَةِ وَمِنْهُ آيٌ يَقَعُ تَأْوِيلُهُنَّ يَوْمَ الْحِسَابِ عَلَى مَا ذُكِرَ مِنْ أَمْرِ الْحِسَابِ وَالْجَنَّةِ وَالنَّارِ فَمَا دَامَتْ قُلُوبُكُمْ وَاحِدَةً وَأَهْوَاؤُكُمْ وَاحِدَةً وَلَمْ تَلْبَسُوا شِيَعًا وَلَمْ يَذُقْ بَعْضُكُمْ بَأْسَ بَعْضٍ فَأْمُرُوا وَانْهَوْا فَإِذَا اخْتَلَفَتِ الْقُلُوبُ وَالْأَهْوَاءُ وَأُلْبِسْتُمْ شِيَعًا وَذَاقَ بَعْضُكُمْ بَأْسَ بَعْضٍ فَامْرُؤٌ وَنَفْسُهُ فَعِنْدَ ذَلِكَ جَاءَ تَأْوِيلُ هَذِهِ الْآيَةِ

Ebu’l-Aliye rahimehullah’tan: “Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’ın yanında oturan bir cemaatin yakınlarında iki kişi arasında bir tartışma oldu ve ikisi de birbirlerine söylendiler. Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’ın meclisindekilerden biri dedi ki:

“Kalkıp şu ikisine iyiliği emredip kötülükten yasaklamayayım mı?” Yanındaki bir başkası da: “Sen kendi nefsine bak. Zira Allah şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz takdirde o sapanlar size zarar vermez.” (Maide 105)” İbn Mes’ud radiyallahu anh bunları işitince şöyle dedi:

“Bırak! Bu ayetin tevili henüz gelmemiştir. Kur’ân indirildiği yere indirildi ve bir kısım ayetlerin tevili Kur’ân inmeden önce geçti. Bir kısmının tevili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında gelmiş, bir kısmı O’ndan yıllar sonra gelmiştir. Bir kısmının tevili de bu günden sonra, bir kısmının tevili ise kıyamet günü zamanındadır. Bir kısmının tevili hesap, cennet ve cehennem zamanıdır. Kalpleriniz ve istekleriniz bir olup, fırkalara ayrılmadıkça ve birbirinize acılar tattırmadığınız sürece iyiliği emredip kötülükten nehyedin. Kalpleriniz ve istekleriniz ayrı olduğu, fırkalara ayrılıp birbirinize acılar tattırdığınız zaman herkes kendi nefsinden sorumludur. İşte o zaman bu ayetin tevili de gelmiş olur.”[30]

قَالَ ابْن جرير حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ قَالَ ثنا الْحُسَيْنُ قَالَ ثنا ابْنُ فَضَالَةِ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ صَالِحٍ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ قَالَ كُنْتُ فِي حَلْقَةٍ فِيهَا أَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَإِنِّي لَأَصْغَرُ الْقَوْمِ فَتَذَاكَرُوا الْأَمْرَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهْيَ عَنِ الْمُنْكَرِ فَقُلْتُ أَنَا أَلَيْسَ اللَّهُ يَقُولُ فِي كِتَابِه {يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ} فَأَقْبَلُوا عَلَيَّ بِلِسَانٍ وَاحِدٍ وَقَالُوا تَنْزِعُ بِآيَةٍ مِنَ الْقُرْآنِ لَا تَعْرِفُهَا وَلَا تَدْرِي مَا تَأْوِيلُهَا حَتَّى تَمَنَّيْتُ أَنِّي لَمْ أَكُنْ تَكَلَّمْتُ ثُمَّ أَقْبَلُوا يَتَحَدَّثُونَ فَلَمَّا حَضَرَ قِيَامُهُمْ قَالُوا إِنَّكَ غُلَامٌ حَدَثَ السِّنِّ وَإِنَّكَ نَزَعْتَ بِآيَةٍ لَا تَدْرِي مَا هِيَ وَعَسَى أَنْ تُدْرِكَ ذَلِكَ الزَّمَانَ إِذَا رَأَيْتَ شُحًّا مُطَاعًا وَهَوًى مُتَّبَعًا وَإِعْجَابَ كُلِّ ذِي رَأْي بِرَأْيهِ فَعَلَيْكَ بِنَفْسِكَ لَا يَضُرُّكُ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتَ

Cubeyr b. Nufeyr rahimehullah dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabının bulunduğu bir halkada idim. Ben cemaatin en küçüğü idim. İyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama konusunu konuştular. Ben dedim ki:

“Allah Teâlâ kitabında: “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz takdirde o sapanlar size zarar vermez.” (Maide 105) buyurmuyor mu?” Bana söz birliği ile dediler ki:

“Kur’ân'dan bilmediğin ve te’vilini anlamadığın bir ayet çıkarıyorsun.” Hiç konuşmamış olmayı temenni ettim. Sonra konuşmalarına döndüler. Kalkacakları zaman dediler ki:

“Sen genç yaşta bir delikanlısın. Ne olduğunu bilmediğin bir ayet çıkardın. Belki de sen o zamana yetişirsin. Boyun eğilen bir tamahkârlık, tabi olunan bir hevâ ve her görüş sahibinin kendi görüşünü beğendiğini gördüğün zaman sen kendine bak, sen hidayet üzere olursan sapıtanların sana bir zararı olmaz.“[31]

قَالَ هَنَّاد بن السَّرِي رَحِمَهُ الله فيِ الزهد حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ مُسْلِمٍ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ قَالَ لِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَيْفَ أَنْتَ يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو إِذَا بَقِيتَ فِي حُثَالَةِ النَّاسِ؟ قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا حُثَالَةُ النَّاسِ؟ قَالَ إِذَا مُرِجَتْ عُهُودُهُمْ وَأَمَانَاتُهُمْ وَاخْتَلَفَتْ أَعْنَاقُهُمْ فَكَانُوا هَكَذَا وَشَبَّكَ بَيْنَ أَصَابِعِهِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَمَا تَأْمُرُنِي عِنْدَ ذَلِكَ؟ قَالَ عَلَيْكَ مَا تَعْرِفُ وَدَعْ مَا تُنْكِرُ وَعَلَيْكَ خَاصَتَهُمْ وَدَعْ عَوَامَّهُمْ

Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:

Ey Abdullah b. Amr! İnsanların döküntüleri kaldığında nasıl olursun?” Ben: “Ey Allah’ın rasulü! İnsanların döküntüleri nedir?” dedim. Şöyle buyurdu:

Sözlerine ve emanetlerine riayet etmeyip boyunlarının ihtilaf ettikleri ve (parmaklarını birbirine geçirerek) şöyle oldukları zamandır.” Ben dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! O zaman bana neyi tavsiye edersin?” Buyurdu ki:

Marufa (dinen meşru olana) sarılman ve münkeri (dinin çirkin gördüğü şeyi) terk etmen ve kendi özel işlerinle ilgilenip halkın genelini terk etmen gerekir.”[32]

قَالَ الطبراني رَحِمَهُ الله فيِ معجمه الأوسط حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ قَالَ حَدَّثَنَا أُمَيَّةُ بْنُ بِسْطَامٍ قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ قَالَ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ الْقَاسِمِ عَنِ الْعَلَاءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَيْفَ أَنْتَ يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو إِذَا كُنْتَ فِي حُثَالَةٍ مِنَ النَّاسِ؟ قَالَ وَذَاكَ مَا هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ ذَلِكَ إِذَا مَرَجَتْ أَمَانَاتُهُمْ وعُهُودُهُمْ فَصَارُوا هَكَذَا وَشَبَّكَ بَيْنَ أَصَابِعِهِ قَالَ فَكَيْفَ أَصْنَعُ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ تَعْمَلُ بِمَا تَعْرِفُ وَتَدَعُ مَا تُنْكِرُ وَتَعْمَلُ بِخَاصَّةِ نَفْسِكَ وَتَدَعُ عَوَامَّ النَّاسِ

Ebu Hureyre radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Ey Abdullah b. Amr! İnsanların döküntüleri arasında olduğunda ne yaparsın?” Dedi ki: “O nedir ey Allah’ın rasulü!” Buyurdu ki:

Emanetlerini ve ahitlerini gözetmedikleri zaman şu hale gelirler. (Bu sırada parmaklarını birbirine geçirdi.)” Abdullah radiyallahu anh dedi ki: “Nasıl davranayım ey Allah’ın rasulü!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Maruf olanı yapar, münker olanı terk edersin. Kendi işlerinle meşgul olur, insanların genelinin işini terk edersin.”[33]



[1] Sahih ligayrihi. Ahmed b. Meni’nin Musned’inden naklen: İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (4471) Herevi Zemmu’l-Kelam (630) Haris b. Ebi Usame Musned (771) Ebu Abdillah ed-Dubbî Emali (12)

Hafız İbn Hacer bu hadisin ardından: “Dört ibadet ehli zayıf ravi vardır” demiştir. İbn Hibban el-Mecruhin’de (2/63) şöyle demiştir: “Bir isnadda Ubeydullah b. Zahr, Ali b. Yezid ve el-Kasım Ebu Abdirrahman bir araya geldiği zaman böyle bir haberin metni ancak kendi elleriyle yaptıkları şeylerdendir. Bu sahife ile hüccet getirmek helal olmaz.” Muhammed b. Ubeydillah el-Fezarî kitaplarını zayi ettikten sonra ezberinden rivayet etmeye başlamış ve münker rivayetlerde bulunmuştur. Ubeydullah b. Zahr saduktur, bazen hata yapar. Ali b. Yezid el-Elhanî hakkında Zehebi: “Bir cemaat onu zayıf gördü, lakin terk edilmemiştir” der. Kasım Ebu Abdirrahman da saduktur, tek kaldığı rivayetler vardır. Bu hadis bu isnad ile zayıftır. Lakin hadiste zikredilen unsurlar başka rivayetlerle sabit olduğundan metni sahih ligayrihidir.

[2] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebu Hayseme Zuheyr b. Harb Kitabu’l-İlm (52) Hâkim (1/180, 3/681) Ahmed (4/160, 218, 219) Tayalisi (1292) İbn Ebî Şeybe (6/145) İbn Mâce (4048) Taberânî (5/265) İbn Ebi Hayseme Tarih (815) Ebu Ahmed Hâkim el-Esâmi ve’l-Kunâ (5/303) Begavi Mu’cem (885) İbn Ebi Asım el-Âhâd ve’l-Mesânî (1999) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (305)

[3] Sahih. Buhârî (100) lafız ona aittir; Muslim (2673).

[4] Sahih mevkuf. Dârimî (145) el-Lâlekâî (108) Taberânî (9/170) Herevi Zemmu’l-Kelam (737) Mervezi es-Sunne (85) Hatib el-Fakih ve’l-Mutefekkih (157) İbn Abdilhadi Cem’ul-Cuyuş (20)

[5] Muslim'in şartına göre sahih. Bezzar (7/174) Ahmed (3/220) Ebû Ya'lâ (6/378) Taberânî Evsat (3/313) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (465-66) Ru’yani (593) el-Muhallisiyyat (1168) İbn Ahi Mimi ed-Dekkak Fevaid (539) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (33)

* Ebu Hureyre radiyallahu anh’den sahih isnadla: Ahmed (2/291, 338) Hâkim (4/512, 557) İbn Mâce (4036) Ebu Bekr eş-Şafii el-Gaylaniyyat (331) Deylemi (3444) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (183) Abdulmelik b. Habib Eşratu’s-Saa (3) Nuaym b. Hammad el-Fiten (1470) Şeceri Emali (2731, 2777, 2818) el-Elbani es-Sahiha (1887)

* Avf b. Malik el-Eşcai radiyallahu anh’den hasen isnadla: Bezzar (7/174) Taberânî (18/67) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (464) Ru’yani (588) Ebu Ahmed el-Hâkim el-Esami ve’l-Kuna (5/394) İbn Asakir Tarih (58/47) Ebu Tahir es-Silefi Mu’cemu’s-Sefer (562) el-Elbani es-Sahiha (2253)

* Abdullah b. Dinar’dan mürsel olarak: Ma’mer Cami (1422)

[6] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Vaddah, el-Bid’a ve’n-Nehyu Anha (151)

[7] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Dârimî (191-192) İbn Ebî Şeybe (7/452) Hâkim (4/560) Nuaym b. Hammad el-Fiten (51, 69) İbn Vaddah el-Bid’a (80) Beyhakî el-Medhal (858) Ebu’l-Leys es-Semerkandi Tenbihu’l-Gafilin (904) Mustagfiri Fadailu’l-Kurân (267)

[8] Sahih. Buhârî (80, 6808) Muslim (2671)

[9] Buhârî'nin şartına göre sahih. Da’lec b. Ahmed es-Secezî, el-Munteka Min Musnedi’l-Mukillin (8) Buhârî (5590) İbn Hibbân (15/154) Taberânî (3/282) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (588) Beyhakî (3/221, 272) İbn Asakir Tarih (67/189)

[10] Sahih. Ahmed (5/318) Ziyâu'l-Makdisî el-Muhtâre (8/256) İbn Mâce (3385) İbn Ebi'd-Dunyâ Zemmu’l-Muskir (8) el-Elbani es-Sahiha (90)

[11] Bkz.: el-Elbani es-Sahiha (1/137-139)

[12] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebû Ya'lâ (7/353) Hâkim (4/164) İbn Vehb Muvatta (46)

[13] Hasen. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (748) el-Elbani es-Sahiha (7/641)

[14] Sahih. Muslim (2937) Ahmed (4/181, 182)

[15] Muslim'in şartına göre sahih. Bezzar (6/345) İbn Ebî Şeybe (7/466) İbn Hibbân (15/170) Nuaym b. Hammad el-Fiten (1799) el-Mustagfiri Delailu’n-Nubuvve (113, 152) Ebu Ya’la’nın Musned’inden naklen: İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (4504) Abdulhak el-İşbilî el-Ahkâmu’l-Kubra (4/537) el-Elbani es-Sahiha (481) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (796)

[16] Sahih maktu. Said b. Mansur Tefsir (96)

[17] Muslim'in şartına göre sahih. Ebû Ya'lâ (1/431) Deylemi (7044) el-Elbani es-Sahiha (1/868)

[18] Sahih ligayrihi. Hâkim (4/541) İsnadında Suleyman b. Ebi Suleyman zayıftır.

[19] Zayıf. Hâkim (3/386) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (4860) Seyf b. Miskin zayıftır. El-Muntasır b. Umare b. Ebi Zer ve babası meçhuldürler.

[20] Muslim'in şartına göre sahih. Ebu İshak el-Muzekkî el-Muzekkiyyat (88) Şecerî Emali (2170, 2363) el-Hasen b. Ahmed el-Attar, Futya ve Cevabuha (el yazma no:24)

[21] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebu Tahir es-Silefî Meşyehatu’l-Bağdadiye (el yazma, no:11) Hakîm et-Tirmizî Nevadiru’l-Usul (87, 1010) Kelabazi Meaniyu’l-Ahbar (1/374) Ziyau’l-Makdisi el-Munteka Min Mesmuati Merv (591) el-Elbani es-Sahiha (2/646)

[22] Sahih ligayrihi. Tirmizî (2260) İbn Batta el-İbane (1/196) İbn Cemaa el-Ahadisi’t-Tisaiyye (s.239) Ebu Bekr el-Meragi Meşyeha (s.328) İbn Asakir Mu’cem (710) İbnu’l-Adim Bugyetu’t-Taleb (4/1832) Lisanuddin İbnu’l-Hatib el-İhata Fi Ahbari Girnata (2/145)

[23] Muslim'in şartına göre sahih. el-Acurri el-Guraba (s.15) Ebu Amr ed-Dânî Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (228) el-Elbani es-Sahiha (1273)

[24] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Herevi Zemmu’l-Kelam (1470)

[25] Sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (3121) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (17/117) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (17) el-Elbani es-Sahiha (494) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (17)

[26] Sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (10/182) Bezzar (5/178) el-Elbani es-Sahiha (494)

[27] Hasen. Tirmizî (3058) İbn Mâce (4014) Taberî (9/48) İbn Ebî Hâtim (6915) Taberânî (22/220) Hâkim (4/332) İbn Hibbân (2/108) Taberî Tefsir (9/48)

[28] Suyuti Durru’l-Mensur (3/217)

[29] Hasen. Bezzâr, (7/80) Hâkim et-Tirmizî, Nevadiru’l-Usûl (2/330) Deylemî (4293) Mizzî Tehzîbu’l-Kemâl (3/221) İbn Vaddah’ın el-Bid’a ve’n-Nehyu Anha kitabında şahitleri vardır.

[30] Sahih. Taberî Tefsir (9/46) İbn Ebî Hâtim (6922) Nuaym b. Hammad Fiten (38) Beyhaki Şuabu’l-İman (7552)

[31] Hasen. Taberî Tefsir (9/46)

[32] Muslim'in şartına göre sahih. Hennad b. es-Serî Zühd (1238) Ma’mer b. Raşid Cami (1359) Hâkim (2/173, 4/315, 481) Ahmed (2/162, 212, 221) Ebû Dâvûd (4342) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (10033) İbn Mâce (3957) İbn Ebî Şeybe (7/447) Taberânî Evsat (2/316, 4/313) Ebû Ya'lâ (9/444) Haris b. Ebi Usame Musned (772) Ebu’l-Hasen el-Esvari Emali (109) Mukbil b. Hadi Delailu’n-Nubuvve (s.456)

[33] Muslim'in şartına göre sahih. Taberânî Evsat (3/156, 8/334) İbn Hibbân (13/281, 15/125) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (1182-83) Dulabî Kuna (1296)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)