قَالَ الطبراني حَدَّثَنَا
إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ أَبِي حَسَّانَ الْأَنْمَاطِيُّ ثنا هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍ ثنا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ حَدَّثَنِي بُكَيْرُ بْنُ مَعْرُوفٍ عَنْ مُقَاتِلِ
بْنِ حَيَّانَ عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللهِ
قَالَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا ابْنَ مَسْعُودٍ قُلْتُ
لَبَّيْكَ ثَلَاثًا قَالَ هَلْ تَدْرُونَ أَيُّ عُرَى الْإِيمَانِ أَوْثَقُ؟ قُلْتُ
اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ قَالَ الْوَلَايَةُ فِي اللهِ وَالْحُبُّ فِي اللهِ وَالْبُغْضُ
فِي اللهِ قَالَ يَا ابْنَ مَسْعُودٍ قُلْتُ لَبَّيْكَ يَا رَسُولَ اللهِ
قَالَ أَيُّ الْمُؤْمِنِينَ أَفْضَلُ؟ قُلْتُ اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ قَالَ إِذا
عَرَفُوا دِينَهُمْ أَحْسَنُهُمْ عَمَلًا ثُمَّ قَالَ يَا ابْنَ
مَسْعُودٍ هَلْ تَدْرِي أَيُّ الْمُؤْمِنِينَ أَعْلَمُ؟ قُلْتُ اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ
قَالَ إِذَا اخْتَلَفُوا - وَشَبَّكَ بَيْنَ أَصَابِعِهِ - أَبْصَرُهُمْ بِالْحَقِّ
وَإِنْ كَانَ فِي عَمَلِهِ تَقْصِيرٌ وَإِنْ كَانَ يَزْحَفُ زَحْفًا ثُمَّ
قَالَ يَا ابْنَ مَسْعُودٍ هَلْ عَلِمْتَ أَنَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ افْتَرَقُوا عَلَى
اثْنَتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً لَمْ يَنْجُ مِنْهَا إِلَّا ثَلَاثُ فِرَقٍ فِرْقَةٌ
أَقَامَتْ فِي الْمُلُوكِ وَالْجَبَابِرَةِ فَدَعَتْ إِلَى دِينِ عِيسَى فَأُخِذَتْ
فَقُتِلَتْ بِالْمَنَاشِيرِ وَحُرِّقَتْ بِالنِّيرَانِ فَصَبَرَتْ حَتَّى لَحِقَتْ
بِاللهِ ثُمَّ قَامَتْ طَائِفَةٌ أُخْرَى لَمْ تَكُنْ لَهُمْ قُوَّةٌ وَلَمْ تُطِقِ
الْقِيَامَ بِالْقِسْطَ فَلَحِقَتْ بِالْجِبَالِ فَتَعَبَّدَتْ وَتَرَهَّبَتْ وَهُمُ
الَّذِينَ ذَكَرَهُمُ اللهُ فَقَالَ {وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا
عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانَ اللهِ} إِلَى {وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ}
وَفِرْقَةٌ مِنْهُمْ آمَنَتْ فَهُمُ الَّذِينَ آمَنُوا وَصَدَّقُونِي وَهُمُ الَّذِينَ
رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ وَهُمُ الَّذِينَ لَمْ
يُؤْمِنُوا بِي وَلَمْ يُصَدِّقُونِي وَلَمْ يَرْعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا وَهُمُ
الَّذِينَ فَسَّقَهُمُ اللهُ
Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Ey İbn Mes’ud!” Ben üç defa: “Buyur” dedim. Buyurdu ki:
“Bilir misin imanın en sağlam kulpu nedir?” Ben: “Allah ve
rasulü daha iyi bilir” dedim. Buyurdu ki:
“Allah için dostluk etmek, Allah için sevmek ve Allah için
buğzetmektir.” Sonra:
“Ey İbn Mes’ud!”
dedi. Ben de: “Buyur ey Allah’ın rasulü” dedim. Buyurdu ki:
“Mü’minlerin en üstünü hangisidir?” Ben: “Allah ve rasulü
daha iyi bilir” dedim. Buyurdu ki:
“Dinlerini bildikleri zaman en güzel amel edenidir.” Sonra:
“Ey İbn Mes’ud! Mü’minlerin en bilgilisi hangisidir bilir misin?”
buyurdu. Ben: “Allah ve rasulü daha iyi bilir” dedim. Buyurdu ki:
“İhtilaf ettikleri zaman – parmaklarını birbirine geçirdi –
hakkı en iyi görenidir. Ameli az da olsa ve sürünüyor olsa dahi.” Sonra
dedi ki:
“Ey İbn Mes’ud! İsrailoğullarının yetmiş iki fırkaya ayrıldığını
ve onlardan sadece üç fırkanın kurtulduğunu bilir misin? Bir fırka krallara ve
zorbalara ikame edip İsa aleyhi's-selâm’ın dinine çağırdılar, yakalandılar,
testerelerle öldürüldüler ve ateşlerde yakıldılar. Allah ile karşılaşıncaya
kadar sabrettiler. Sonra kuvvetleri olmayan bir taife ikame etti, hakkıyla
yerine getiremediler ve dağlara çekilip ibadet ettiler ve ruhbanlık yaptılar.
Bunlar Allah Teâlâ’nın şu ayette zikrettiği kimselerdir:
“Allah’ın rızasını kazanmak için uydurdukları fakat gereği gibi
uymadıkları ruhbanlığı onlara yazmadık. Bununla birlikte onlardan iman edenlere
ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasıklardır.” (Hadid 27) Onlardan
iman eden diğer fırka; iman edip beni tasdik edenlerdir. Onlar hakkıyla
gözetenlerdir. Onlardan fasık olan çoğu ise bana iman etmeyen ve beni tasdik
etmeyenlerdir. Onlar (ruhbanlığı) hakkıyla gözetmemişlerdir ve Allah onların
fasıklar olduğunu belirtmiştir.”[1]
قَالَ
الطبري رَحِمَهُ اللَّهِ فِي
جامع البيان عن تأويل آي القرآن
حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ الْحُرَيْثِ أَبُو عَمَّارٍ الْمَرْوَزِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا
الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ
جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ كَانَتْ مُلُوكٌ بَعْدَ عِيسَى بَدَّلُوا التَّوْرَاةَ
وَالْإِنْجِيلَ وَكَانَ فِيهِمْ مُؤْمِنُونَ يَقْرَأُونَ التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ
فَقِيلَ لِمَلِكِهِمْ مَا نَجِدُ شَيْئًا أَشَدَّ عَلَيْنَا مِنْ شَتْمٍ يَشْتُمُنَاهُ
هَؤُلَاءِ أَنَّهُمْ يَقْرَأُونَ {وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلُ اللَّهُ فَأُولَئِكَ
هُمُ الْكَافِرُونَ} هَؤُلَاءِ الْآيَاتِ مَعَ مَا يَعِيبُونَنَا بِهِ فِي قِرَاءَتِهِمْ
فَادْعُهُمْ فَلْيَقْرَأُوا كَمَا نَقْرَأُ وَلْيُؤْمِنُوا كَمَا آمَنَّا بِهِ قَالَ
فَدَعَاهُمْ فَجَمَعَهُمْ وَعَرَضَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلَ أَوْ يَتْرُكُوا قِرَاءَةَ
التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ إِلَّا مَا بَدَّلُوا مِنْهَا فَقَالُوا مَا تُرِيدُونَ
إِلَى ذَلِكَ فَدَعُونَا قَالَ فَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمُ ابْنُوا لَنَا أُسْطُوَانَةً
ثُمَّ ارْفَعُونَا إِلَيْهَا ثُمَّ أَعْطُونَا شَيْئًا نَرْفَعُ بِهِ طَعَامَنَا وَشَرَابَنَا
فَلَا نَرِدُ عَلَيْكُمْ وَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ دَعُونَا نَسِيحُ فِي الْأَرْضِ
وَنَهِيمُ وَنَشْرَبُ كَمَا تَشْرَبُ الْوحُوشُ فَإِنْ قَدَرْتُمْ عَلَيْنَا بِأَرْضِكُمْ
فَاقْتُلُونَا وَقَالَتْ طَائِفَةٌ ابْنُوا لَنَا دُورًا فِي الْفَيَافِي وَنَحْتَفِرُ
الْآبَارَ وَنَحْتَرِثُ الْبُقُولَ فَلَا نَرِدُ عَلَيْكُمْ وَلَا نَمُرُّ بِكُمْ وَلَيْسَ
أَحَدٌ مِنْ أُولَئِكَ إِلَّا وَلَهُ حَمِيمٌ فِيهِمْ قَالَ: فَفَعَلُوا ذَلِكَ فَأَنْزَلَ
اللَّهُ جَلَّ ثَنَاؤُهُ {وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ
إِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا} الْآخَرُونَ
قَالُوا: نَتَعَبَّدُ كَمَا تَعَبَّدَ فُلَانٌ، وَنَسِيحُ كَمَا سَاحَ فُلَانٌ وَنَتَّخِذُ
دُورًا كَمَا اتَّخَذَ فُلَانٌ وَهُمْ عَلَى شِرْكِهِمْ لَا عِلْمَ لَهُمْ بِإِيمَانِ
الَّذِينَ اقْتَدَوْا بِهِمْ قَالَ فَلَمَّا بُعِثَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ وَلَمْ يَبْقَ مِنْهُمْ إِلَّا قَلِيلٌ انْحَطَّ رَجُلٌ مِنْ صَوْمَعَتِهِ
وَجَاءَ سَائِحٌ مِنْ سِيَاحَتِهِ وَجَاءَ صَاحِبُ الدَّارِ مِنْ دَارِهِ وَآمَنُوا
بِهِ وَصَدَّقُوهُ، فَقَالَ اللَّهُ جَلَّ ثَنَاؤُهُ {يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا
اتَّقُوا اللَّهَ وَآمَنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِهِ} قَالَ
أَجْرَيْنِ لِإِيمَانِهِمْ بِعِيسَى وَتَصْدِيقِهِمْ بِالتَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ
وَإِيمَانِهِمْ بِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَتَصْدِيقِهِمْ بِهِ
قَالَ {وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ} الْقُرْآنَ وَاتِّبَاعِهِمُ النَّبِيَّ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ {لِئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَلَّا
يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدَ اللَّهِ يُؤْتِيهِ
مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ}
İbn
Abbas radiyallahu anhuma dedi ki: “İsa aleyhi's-selâm’dan sonra Tevrat ve
İncil’i değiştiren krallar vardı. Aralarında Tevrat ve İncil’i okuyan mümin
kişiler bulunmaktaydı. Krallara: “Şunların bize sövmelerinden daha ağır bir
küfür görmüyoruz. Çünkü onlar:
“Allah’ın
indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir… Allah’ın indirdiği ile
hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir…” (Maide 44-47) ayetlerini
okumaktadırlar. Bunları okumalarıyla beraber işlediğimiz amelleri
ayıplamaktadırlar. Siz onları çağırın da bizim okuduğumuz gibi okuyup bizim
inandığımız gibi inansınlar” denildi. Kral onları çağırıp topladı ve;
“Ya
değiştirilen kısmı hariç Tevrat ve İncil’i okumayı bırakın ya da öldürüleceksiniz”
dedi. Onlar da: “Bizi bırakın da istediğiniz şeyi düşünelim” dediler.
Müminlerden bir grup:
“Bize
bir kule inşa edip bizi üzerine çıkarın. Sonra da kendisiyle yiyeceğimizi ve
içeceğimizi yanımıza çıkaracak bir şey verin. Bir daha yanınıza dönmeyiz” dedi.
Başka bir grup: “Bizi bırakın, yeryüzünde seyahat edip vahşi hayvanların yediği
gibi yiyip, içtiği gibi içelim. Eğer bundan sonra da bizi topraklarınızda
yakalarsanız öldürün” dedi. Diğer bir grup ise:
“Siz
bize çöllerde manastır yapın. Biz kuyular kazıp baklalar ekelim. Sizden başka
bir şey istemiyoruz. Bir daha sizin yanınıza uğramayız” dedi. Fakat onların her
kabilede dostları vardı. Onlar böyle yapınca da Allah Teâlâ:
“Allah’ın
rızasını kazanmak için uydurdukları fakat gereği gibi uymadıkları ruhbanlığı
onlara yazmadık” (Hadid 27) âyetini indirdi. Diğerleri ise şirk ehlinin
taptığı şeylere tapan kişilerdi. Onlardan da ölenler ölünce:
“Biz de
filan kişinin ibadet ettiği gibi ibadet eder, filan kişinin seyahat ettiği gibi
seyahat eder ve filan kişi gibi manastır ediniriz” dediler. Onlar şirkleri
üzerinde idi ve kendilerine uydukları kişilerin imanlarından habersiz idiler.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem gönderildiği zaman onlardan az bir kısım
kalmıştı. Seyahatte olan seyahatinden ve manastırda olan manastırından gelerek
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e iman edip kendisini tasdik ettiler. Bu
sebeple Allah Teâlâ:
“Ey
iman edenler, Allah’tan sakının ve rasulüne iman edin ki rahmetinden size iki
pay versin” (Hadid 28) buyurmaktadır. Bu da İsa aleyhi's-selâm’a iman edip
nefisleriyle mücadele etmeleri, Tevrat’a, İncil’e ve Muhammed sallallahu aleyhi
ve sellem’e iman edip tasdik etmelerinden dolayıdır.
“Sizin
için aydınlığıyla yürüyeceğiniz bir nur versin” (Hadid 29) kavli de
Kur’an’a ve Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmalarıdır.”[2]
قَالَ الطَّبَرَانِيُّ حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ الْقَاسِمِ أَبُو اللَّيْثِ
(اللَّيْثُ أَبُو الْقَاسِمِ) النَّحْوِيُّ الْعَسْكَرِيُّ حَدَّثَنَا الْهَيْثَمُ
بْنُ خَارِجَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ
جَابِرٍ سَمِعْتُ الْوَضِينَ بْنَ عَطَاءٍ يُحَدِّثُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ مَرْثَدٍ عَنْ
مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ وَسَلَّمَ قَالَ
خُذُوا الْعَطَاءَ مَا دَامَ عَطَاءً فَإِذَا صَارَ رِشْوَةً عَلَى الدِّينِ فَلَا
تَأْخُذُوهُ وَلَسْتُمْ بِتَارِكِيهِ يَمْنَعُكُمُ الْفَقْرُ وَالْحَاجَةُ أَلَا إِنَّ
رَحَى بَنِي مَرَحٍ قَدْ دَارَتْ وَقَدْ قُتِلَ بَنُو مَرَحٍ أَلَا إِنَّ رَحَى الْإِسْلَامِ
دَائِرَةٌ فَدُورُوا مَعَ الْكِتَابِ حَيْثُ دَارَ أَلَا إِنَّ الْكِتَابَ وَالسُّلْطَانَ
سَيَفْتَرِقَانِ فَلَا تُفَارِقُوا الْكِتَابَ أَلَا إِنَّهُ سَيَكُونُ أُمَرَاءُ يَقْضُونَ
لَكُمْ فَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ أَضَلُّوكُمْ وَإِنْ عَصَيْتُمُوهُمْ قَتَلُوكُمْ قَالَ
يَا رَسُولَ اللَّهِ فَكَيْفَ نَصْنَعُ؟ قَالَ كَمَا صَنَعَ
أَصْحَابُ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ نُشِرُوا بِالْمَنَاشِيرِ وَحُمِلُوا عَلَى الْخَشَبِ
مَوْتٌ فِي طَاعَةٍ خَيْرٌ مِنْ حَيَاةٍ فِي مَعْصِيَةِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ
Muaz b. Cebel radıyallahu anh’den: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bağışı sadece bir bağış olarak kaldığı sürece
alın. Ama dinden dolayı verilen bir rüşvet haline geldiği zaman almayın! Ama siz bunu bırakamazsınız. Çünkü ihtiyaç ve fakirlik sizi
almamaktan alıkoyar. Dikkat edin Merah
oğullarının çarkı dönmüştür. Merah oğulları katledildiler. Dikkat edin! İslam’ın
çarkı da döner. Nereye dönerse siz Kitab ile beraber dönün. Dikkat edin! Kur’ân
ile yönetim birbirinden ayrılacaktır. Sizler Kitaptan ayrılmayın. Dikkat edin! Sizin
için hükümde bulunacak idareciler olacak. Eğer onlara itaat ederseniz sizi
saptırırlar. Karşı çıkarsanız sizi öldürürler.”
Dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! O zamana ulaşırsak ne yapalım?”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İsa b. Meryem (aleyhime's-selâm)’ın ashabının
yaptığı gibi yapın. Onlar testere ile biçildiler, darağaçlarına çekildiler.
Allah Azze ve Celle’ye itaat üzere ölmek, O’na isyan üzere yaşamaktan iyidir.”[3]
قَالَ ضِيَاءُ الدِّينِ الْمَقْدِسِيُّ أَخْبَرَنَا أَبُو جَعْفَرٍ مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ نصر أَن فَاطِمَة
بنت عبد الله أَخْبَرتهم أبنا مُحَمَّد بن عبد الله أبنا سُلَيْمَانُ بْنُ أَحْمَدَ
الطَّبَرَانِيُّ ثَنَا جَعْفَرُ بْنُ سُنَيْدِ بْنِ دَاوُدَ ثَنَا أَبِي ثَنَا حَجَّاجُ
بْنُ مُحَمَّدٍ ثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مَيْمُونِ بْنِ أَبِي شَبِيبٍ عَنْ
عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ قَالَ ذَكَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
الأُمَرَاءَ فَقَالَ يَكُونُ عَلَيْكُمْ أُمَرَاءُ إِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ أَدْخَلُوكُمُ
النَّارَ وَإِنْ عَصَيْتُمُوهُمْ قَتَلُوكُمْ فَقَالَ رَجُلٌ مِنْهُمْ يَا رَسُولَ
اللَّهِ سَمِّهُمْ لَنَا لَعَلَّنَا نَحْثُوا فِي وُجُوهِهِمُ التُّرَابَ فَقَالَ رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَعَلَّهُمْ يَحْثُونَ فِي وَجْهِكَ وَيَفْقَئُونَ
عَيْنَكَ
Ubade b. Samit radiyallahu anh’den: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem yöneticilerden bahsetti ve şöyle buyurdu:
“Üzerinize bazı idareciler gelecek. Şayet onlara
itaat ederseniz sizi ateşe sokacaklar. İsyan ederseniz sizi öldürecekler.”
Orada bulunan bir adam dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Onların isimlerini bize
bildir ki, onların yüzlerine toprak saçalım.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Belki de onlar senin yüzüne toprak saçacak ve
gözünü oyacaklar!”[4]
Dine Muhalif Konularda
Yöneticilere İtaat Edilmez
قَالَ الطَّبَرَانِيُّ
حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ بْنِ الصَّبَاحِ
الرَّقِّيُّ حَدَّثَنَا فَيْضُ بْنُ الْفَضْلِ الْبَجَلِيُّ حَدَّثَنَا مِسْعَرُ بْنُ
كِدَامٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ عَنْ أَبِي صَادِقٍ عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ نَاجِدٍ
عَنْ عَلِيٍّ كَرَّمَ اللَّهُ وَجْهَهُ فِي الْجَنَّةِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ وَسَلَّمَ الْأَئِمَّةُ مِنْ قُرَيْشٍ أَبْرَارُهَا
أُمَرَاءُ أَبْرَارِهَا وَفُجَّارُهَا أُمَرَاءُ فُجَّارِهَا وَلِكُلٍّ حَقٌّ فَآتُوا
كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ وَإِنْ أُمِّرَ عَلَيْكُمْ عَبْدٌ حَبَشِيٌّ مُجَدَّعٌ فَاسْمَعُوا
لَهُ وَأَطِيعُوا مَا لَمْ يُخَيِّرْ أَحَدَكُمْ بَيْنَ إِسْلَامِهِ وَبَيْنَ ضَرْبِ
عُنُقِهِ فَإِنْ خُيِّرَ بَيْنَ إِسْلَامِهِ وَبَيْنَ ضَرْبِ عُنُقِهِ فَلْيَمْدُدْ
عُنُقَهُ ثَكِلَتْهُ أُمُّهُ فَلَا دُنْيَا وَلَا آخِرَةَ بَعْدَ ذَهَابِ إِسْلَامِهِ
(دِينِهِ)
Ali
radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İmamlar
Kureyş’tendir. İyileri, iyilerinin imamıdır. Günahkârları günahkârlarının
imamıdır. Her birinin hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını verin. Başınıza
kolu kesik bir Habeş’li bir köle dahi emir olsa, sizden birinizi İslâm’ı ile
boynunun vurulması arasında tercihte bırakmadığı sürece onu dinleyip itaat
edin. Eğer İslam’ı ile boynunun vurulması arasında tercihte bırakırsa boynunu
uzatsın. Zira İslam’ı (dini) gittikten sonra onun için ne dünyası kalır ne
âhireti.”[5]
قال ابن أبي شيبة في المصنف حَدَّثَنَا وَكِيعٌ قَالَ حدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ
عَبْدِ الأَعْلَى عَنْ سُوَيْد بْنِ غَفَلَةَ قَالَ قَالَ لِي عُمَرُ يَا أَبَا أُمَيَّةَ
إِنِّي لاَ أَدْرِي لَعَلِّي لاَ أَلْقَاك بَعْدَ عَامِي هَذَا فَاسْمَعْ وَأَطِعْ
وَإِنْ أُمِّرَ عَلَيْك عَبْدٌ حَبَشِيٌّ مُجْدَعٌ إِنْ ضَرَبَك فَاصْبِرْ وَإِنْ حَرَمَك
فَاصْبِرْ وَإِنْ أَرَادَ أَمْرًا يَنْتَقِصُ دِينَك فَقُلْ سَمْعٌ وَطَاعَةٌ دَمِي
دُونَ دِينِي فَلاَ تُفَارِقَ الْجَمَاعَةَ
Suveyd b. Gafele rahimehullah’tan: “Ömer radiyallahu
anh bana dedi ki: “Ey Ebâ Umeyye! Ben şu yılımdan sonra belki de seninle
karşılaşmam. Başına toy bir habeşli köle dahi yönetici olsa dinle ve itaat et.
Seni darb etse de sabret. Seni mahrum etse de sabret. Eğer dinini eksiltmeyi
kastederse de ki:
“Dinlemek ve itaat dinim hakkında değil, canım
hakkındadır.” Sakın cemaatten ayrılma.”[6]
قال البخاري في صحيحه حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِي نَافِعٌ عَنِ
ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
ح وحَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ صَبَّاحٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ زَكَرِيَّاءَ
عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا عَنِ
النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ السَّمْعُ وَالطَّاعَةُ حَقٌّ مَا
لَمْ يُؤْمَرْ بِالْمَعْصِيَةِ فَإِذَا أُمِرَ بِمَعْصِيَةٍ فَلاَ سَمْعَ وَلاَ طَاعَةَ
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu
“Müslüman
kişinin günah ile emredilmediği sürece itaat etmesi bir haktır. Günah ile
emredildiğinde ise dinlemek de yoktur, itaat de.”[7]
قال ابن ماجه في سننه
حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سُلَيْمٍ ح وحَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ قَالَا حَدَّثَنَا
عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ خُثَيْمٍ عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ
بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ
مَسْعُودٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ سَيَلِي أُمُورَكُمْ
بَعْدِي رِجَالٌ يُطْفِئُونَ السُّنَّةَ وَيَعْمَلُونَ بِالْبِدْعَةِ وَيُؤَخِّرُونَ
الصَّلَاةَ عَنْ مَوَاقِيتِهَا فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنْ أَدْرَكْتُهُمْ كَيْفَ
أَفْعَلُ؟ قَالَ تَسْأَلُنِي يَا ابْنَ أُمِّ عَبْدٍ كَيْفَ تَفْعَلُ؟ لَا طَاعَةَ
لِمَنْ عَصَى اللَّهَ
Abdullah
b. Mes’ûd radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Benden
sonra işlerinizi sünneti öldüren ve bid’atle amel eden kimseler üstlenecektir.
Namazları da vakitlerinden erteleyecekler." Ben: “Ey Allah’ın rasulü!
Onlara yetişirsem nasıl yapayım?” dedim. Buyurdu ki:
“Nasıl
yapacağını bana mı soruyorsun ey Ummi Abd’in oğlu! Allah’a isyan edene itaat
yoktur”[8]
قال أَبُو يعلى في مسنده حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ زَنْجَوَيْهِ
حَدَّثَنَا أَبُو الْمُغِيرَةِ عَبْدُ الْقُدُّوسِ بْنُ الْحَجَّاجِ حَدَّثَنَا الْأَوْزَاعِيُّ
حَدَّثَنِي الزُّهْرِيُّ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَيَكُونُ بَعْدِي خُلَفَاءُ يَعْمَلُونَ
بِمَا يَعْلَمُونَ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ وَسَيَكُونُ بَعْدِي خُلَفَاءُ يَعْمَلُونَ
بِمَا لَا يَعْلَمُونَ وَيَفْعَلُونَ بِمَا لَا يُؤْمَرُونَ فَمَنْ أَنْكَرَ عَلَيْهِمْ
بَرِئَ وَمَنْ أَمْسَكَ يَدَهُ سَلِمَ وَلَكِنْ مَنْ رَضِيَ وَتَابَعَ
Ebu Hureyre radiyallahu
anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Benden sonra bildikleriyle
amel eden ve emrolunduklarını yapan halifeler olacaktır. Yine benden sonra
bilmedikleri şeylerle amel eden ve emrolunmadıkları şeyleri yapan halifeler
olacaktır. Kim onlara karşı çıkarsa berîdir. Kim elini (gayri meşru konularda
onlara itaat etmekten) çekerse selamettedir. Lakin razı olup tabi olan (helak
olur).”[9]
قال البيهقي أَخبَرنا أَبُو عَبْدِ اللهِ الْحَافِظُ أَخبَرنا
أَبُو عَبْدِ اللهِ مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيٍّ الصَّنْعَانِيُّ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ
إِبْرَاهِيمَ أَخبَرنا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخبَرنا مَعْمَرٌ عَنِ ابْنِ خُثَيْمٍ عَنْ
عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ سَابِطٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللهِ أَنَّ النَّبِيَّ
صَلى الله عَلَيه وَسَلم قَالَ لِكَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَعَاذَكَ اللهُ يَا كَعْبُ
بْنَ عُجْرَةَ مِنْ إِمَارَةِ السُّفَهَاءِ قَالَ وَمَا إِمَارَةُ السُّفَهَاءِ؟ قَالَ
أُمَرَاءُ يَكُونُونَ بَعْدِي لاَ يَهْدُونَ بِهِدَايَتِي وَلاَ يَسْتَنُّونَ بِسُنَّتِي
فَمَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَأُولَئِكَ لَيْسُوا
مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُمْ وَلاَ يَرِدُونَ عَلَيَّ حَوْضِي وَمَنْ لَمْ يُصَدِّقْهُمْ
عَلَى كَذِبِهِمْ وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَأُولَئِكَ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُمْ
وَسَيَرِدُونَ عَلَيَّ حَوْضِي يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ
الصَّوْمُ جُنَّةٌ وَالصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ وَالصَّلاَةُ قُرْبَانٌ أَوْ
قَالَ بُرْهَانٌ يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ إِنَّهُ لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ لَحْمٌ
نَبَتَ مِنْ سُحْتٍ أَبَدًا النَّارُ أَوْلَى بِهِ يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ النَّاسُ
غَادِيَانِ فَمُبْتَاعٌ نَفْسَهُ فَمُعْتِقُهَا أَوْ بَائِعٌ نَفْسَهُ فَمُوبِقُهَا
Cabir b.
Abdillah radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ka’b b.
Ucra radıyallahu anh’e dedi ki:
“Ey
Ka’b b. Ucra! Ben seni sefihlerin idareciliğinden Allah’a sığındırırım.”
Ka’b radiyallahu anh: “Sefihlerin idareciliği nedir?” dedi. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Benden
sonra gelecek bazı idarecilerdir. Benim hidayetime uymazlar ve sünnetlerime
tabi olmazlar. Onların yalanlarını tasdik eden ve zulümlerinde onlara yardım
eden benden değildir, ben de ondan değilim. O havzıma gelemez. Kim
onların yalanlarını tasdiklemez ve onlara zulümlerinde yardım etmezse onlar
bendendir, ben de onlardanım. Onlar havzıma geleceklerdir. Ey Ka’b b. Ucra! Oruç
bir kalkandır, sadaka hataları giderir, namaz yakınlık veya burhandır. Ey Ka’b
b. Ucra! Haramdan beslenmiş bir beden cennete asla gitmeyecektir, cehennem ona
daha layıktır. Ey Ka’b b. Ucra! İnsanlar sabah çıktıklarında canını ya
kendilerini azat edecek olana ya da cezalandıracak olana satarlar.”[10]
Müslümanlara Maske Takmama Cezası Gibi Haksız Cezalar Yazan Zalim
Hükümetlerde Bakan, Hâkim, Devlet Hocası, Polis, Zabıta, Asker ve Vergi
Tahsildarı Olanların Vebali
قال ابن
حبان أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ الْمُثَنَّى
قَالَ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الْمَرْوَزِيُّ قَالَ أَخْبَرَنَا جَرِيرُ
بْنُ عَبْدِ الْحَمِيدِ عَنْ
رَقَبَةَ بْنِ مَصْقَلَةَ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ إِيَاسٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ
مَسْعُودٍ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ وَأَبِي هُرَيْرَةَ قَالَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيَأْتِيَنَّ عَلَيْكُمْ أُمَرَاءُ يُقَرِّبُونَ شِرَارَ
النَّاسِ وَيُؤَخِّرُونَ الصَّلَاةَ عَنْ مَوَاقِيتِهَا فَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ مِنْكُمْ
فَلَا يَكُونَنَّ عَرِيفًا وَلَا شُرْطِيًا ولا جابيا ولا خازنا
Ebu Said
ve Ebu Hureyre radıyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu
“İnsanlar üzerine bir zaman gelecek,
sefihler yöneticileri olacak, insanların şerlilerini öne geçirecekler ve
hayırlılarını geri bırakacaklar. Namazları da vakitlerinden geciktirecekler.
İçinizden kim buna yetişirse arîf (milletvekili) olmasın, şurtî (polis, asker,
zabıta vb.) olmasın, vergi tahsildarı olmasın ve muhasebeci olmasın.”[11]
قَالَ الطَّبَرَانِيُّ حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيٍّ الثَّقَفِيُّ
الْبَغْدَادِيُّ قَالَ نا مُعَاوِيَةُ بْنُ الْهَيْثَمِ بْنِ الرَّيَّانِ الْخُرَاسَانِيُّ
قَالَ نا دَاوُدُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْخُرَاسَانِيُّ قَالَ نا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ
الْمُبَارَكِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي عَرُوبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ
الْمُسَيِّبِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يَكُونُ فِي آخِرِ الزَّمَانِ أُمَرَاءُ ظَلَمَةً وَوُزَرَاءُ فَسَقَةً وَقَضَاةٌ
خَوَنَةٌ وَفُقَهَاءُ كَذَبَةٌ فَمَنْ أَدْرَكَ مِنْكُمْ ذَلِكَ الزَّمَانَ فَلَا يَكُونَنَّ
لَهُمْ جَابِيًا وَلَا عَرِيفًا وَلَا شُرْطِيًّا
Ebu
Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Ahir
zamanda zalim yöneticiler, günahkâr bakanlar, hain hâkimler, yalancı fakihler
olacak. İçinizden kim onlara yetişirse o zamanda onların vergi memuru olmasın,
milletvekili olmasın ve güvenlik gücü olmasın.”[12]
[1] Hasen. Taberânî
Mu'cemu'l-Kebîr (10/172, 220) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (4479) Taberânî
Mu'cemu's-Sagir (624) Hâkim (2/522) Herevi Zemmu’l-Kelam (1480) Ebu Zerr
el-Herevî Fevaid (1) İbn Ebî Şeybe Musned (321) Tayalisi (378) Fesevi Marife
(3/384) Heysem b. Kuleyb eş-Şaşî Musned (772) Hakîm et-Tirmizî Nevadiru’l-Usul
(40) Vahidi el-Vesit (1168) İbn Bişran Emali (774) Şeceri Emali (2135) İbn
Şahin Şerhu Mezahibi Ehli’s-Sunne (39) Hatib el-Fakih ve’l-Mutefakkih (741) Ebû
Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/177) Mervezi es-Sunne (54) Beyhakî (10/233) Beyhakî
Şuab (7/69) el-Hasen b. Ruşeyk el-Askerî Cüz (92) İbn Abdilber Camiu
Beyani’l-İlm (1500) İbn Asakir Tarih (36/197)
[2] Buhârî'nin şartına göre sahih. Taberî Tefsir
(22/429) Nesâî (5400) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (10/270) Hakîm et-Tirmizî
Nevadiru’l-Usul (1/84) Sa’lebî el-Keşfu ve’l-Beyan (9/249) el-Elbani Sahihu
Suneni’n-Nesâî (4490)
[3] Sahih ligayrihi. Taberani Mucemu’s-Sagir
(749) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (20/90) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (658) Hatib
Tarih (3/398) Ebu Nuaym Hilye (5/165) Şeceri Emali (2830) İbn Hacer
Metalibu’l-Aliye (4416) Ebu’l-A’la el-Hemedani Futya ve Cevabuha (6) Ravileri
güvenilirdir. Ancak Yezid b. Mersed, Muaz radıyallahu anh’den işitmemiştir.
[4] Hasen. Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (8/345) İbn
Ebi Şeybe (7/461)
[5] Hasen. Taberânî Mu'cemu's-Sagir (425) Taberânî
Mu'cemu'l-Evsat (3521) Hâkim (4/85) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (2/73) İbn Ebî
Şeybe (7/737) İbnu’l-A’rabi Mu’cem (2320) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (7/242)
el-Hallal es-Sunne (63) el-Muhrevaniyyat (100) Ebu Amr ed-Dani Sunenu’l-Varide
Fi’l-Fiten (203) Rafii et-Tedvin (2/422) el-Elbani İrvau’l-Galil (2/298)
[6] Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebi Şeybe, el-Musannef (6/544) Beyhakî
(8/159)
[7] Sahih. Buhârî (2955) Muslim (1839)
[8] Buhari’nin şartına göre
sahih. İbn Mâce (2865)
Ahmed (1/400) Taberani (10/173) Ebu Muhammed el-Fakihi Fevaid (131) Beyhaki
(3/124) İbn Asakir Tarih (63/240)
[9] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebû
Ya'lâ (10/308) İbn Hibbân (15/41, 42) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (643) İbn
Bişran Emali (14) Tarsusi Musnedu Ebi Hureyre (14) Beyhakî (8/158) Beyhakî
Delâilu’n-Nubuvve (6/521) İbn Asakir (7/223, 36/214, 63/268)
[10] Muslim'in şartına göre sahih. Beyhakî Şuabu’l-İman
(7/46) El-Hattabi el-Uzlet (224) Bezzar (Keşfu’l-Estar 1609) İbn Hibban (5/11,
10/372) Hâkim (1/152, 3/546, 4/141, 469) Ahmed (3/321, 399) Taberani (19/142,
145, 146, 156, 161) Haris b. Ebi Usame Musned (618) Ma’mer b. Raşid Cami (1330)
Begavi Şerhu’s-Sunne (2029) Begavi Mu’cem (2833) Abd b. Humeyd (1138) Tahavi
Şerhu Muşkili’l-Asar (1345) el-Esbehani et-Tergib (2106) Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (8/247)
[11] Muslim'in şartına göre sahih. İbn Hibban (10/446)
Ebu Ya’la (2/362)
[12] Sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (4190) Taberânî
Mu'cemu's-Sagir (564) Hatib Tarih (12/63)