Soru: Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu değerli hocam. Hastalık sebebiyle selef döneminde namazın kılınmadığı olduğunu söylenler var bunu izah edermisiniz Allah Subhanehu ve Teala size hâyr versin
Cevap: Aleykumu’s-Selam ve rahmetullahi ve berakatuhu. Salih
selef döneminde cemaatle namazın iptal edildiğine dair bir şey yoktur. Fitne savaşları sebebiyle birkaç gün cemaatle namaz kılınamadığı, ezanlar okunmadığı şeklinde bazı rivayetler mevcut olsa da bunlar insanların kendi iradeleriyle yaptıkları şeyler değildir. Bu yüzden zamanımızdaki namaz yasaklarıyla asla kıyaslanamaz!
Seleften çok sonraki zamanlarda büyük çaplı vebalarda çok
sayıda ölümler olması sebebiyle camilerin boş kaldığı zikredilmiştir. Mesela İbn
Azarî el-Marakeşî, (v.695 h.) el-Beyanu’l-Mugrib Fi Ahbari’l-Endulus ve’l-Magrib
adlı kitabında (1/257), Tunus’ta hicrî 395 yılında büyük bir veba meydana
geldiğini, insanların çoğunun öldükleri için Kayravan mescidlerinin boş
kaldığını zikretmiştir.
Zehebi, Tarihu’l-İslam’da (30/25) Hicri 448 yılı hadiseleri
hakkında şöyle demiştir: “Bu yılda Endülüs’te büyük bir kıtlık ve veba meydana
geldi. İşbiliyye halkı öldüler ve namaz kılacak kimse kalmadığı için mescidler
kapalı kaldı.” Bkz.: Zehebi Siyeru A’lami’n-Nubela (18/311)
İbn Hacer, İnbau’l-Gumr adlı tarih kitabında (3/326), hicri
827 senesinin başlarında Mekke’de büyük bir veba meydana geldiğini, her gün
kırk kişinin öldüğünü, Rebiu’l-Evvel ayında ölenlerin sayısının bin yedi yüze
ulaştığını, Makamu İbrahim’de Şafii mezhebi mensuplarının; imamla beraber ancak
iki kişinin namaz kıldığını, diğer mezheplerden ise namaz kılacak kimse
kalmadığı için cemaatle namaz kılmadıklarını zikretmiştir.
Bazıları isnad ve metin açısından sahih olmadığı net olan,
bâtıl bir rivayete dayanarak, Amvas taunu zamanında Cuma ve cemaat namazlarının
iptal edildiğini çıkarıyorlar. Şüphesiz bu, en saçma zorlamalardandır. Metinde buna dair en ufak bir işaret yoktur.
Söz konusu rivayet şudur:
Şehr b. Havşeb rahimehullah, efendisinden (annesinin
kocasından) rivayet ediyor:
أنّه
كان قد شهد طاعون عمواس، فكان على قيادة الناس أبو عبيدة بن الجراح فمات بالطاعون،
ثم معاذ بن جبل فمات به أيضًا فلما مات استخلف على الناس عمرو بن العاص فقام فينا
خطيبا فقال: أيها الناس، إن هذا الوجع إذا وقع فإنما يشتعل اشتعال النار، فتجبّلوا
منه في الجبال قال: فقال له أبو واثلة الهذلي: كذبتَ والله، لقد صحبت رسول الله
صلى الله عليه وسلم، وأنت شرٌّ من حماري هذا. قال عمرو: والله ما أرد عليك ما
تقول، وأيْمُ الله لا نُقيم عليه! ثم خرج وخرج الناس فتفرقوا عنه، ودفعه الله
عنهم. قال: فبلغ ذلك عمر بن الخطاب من رأي عمرو فوالله ما كرهه
“O, Amvas taununa şahit olmuş. İnsanların komutanı Ebu
Ubeyde b. el-Cerrah radiyallahu anh idi. O taundan öldü. Sonra Muaz b. Cebel radiyallahu
anh komutan oldu, o da taundan ölünce yerine Amr b. el-As radiyallahu anh
komutan oldu ve şöyle hutbe verdi: “Ey insanlar! Şüphesiz bu hastalık meydana
gelmiştir ve ateşin tutuşması gibi tutuşturmaktadır. Ondan dağlara kaçın. Ebu
Vasile el-Huzeli radiyallahu anh ona dedi ki: “Vallahi yanıldın! Ben Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ile sahabelik ettim. Sen şu eşeğimden bile daha
şerlisin.” Amr b. el-As dedi ki: “Vallahi söylediğini reddetmiyorum. Allaha
yemin olsun burada kalmayacağız.” Sonra o çıktı ve insanlar da çıkıp
dağıldılar. Allah onlardan hastalığı def etti. Bu haber Ömer b. el-Hattab radiyallahu
anh’e ulaşınca Amr’ın görüşünü çirkin görmedi.”
Bunu Ahmed (3/225) Taberî Tarih (4/62) ve İbn Asakir Tarih
(68/108) rivayet etmişlerdir.
Bu rivayet birkaç açıdan münkerdir:
1- Şehr b. Havşeb, kendisinde zayıflık olmakla beraber,
güvenilir ravilere muhalif düşmediği hadisleri hasen kabul edilir. Bu rivayette
ise aşağıda geleceği üzere hem kendisinin daha sağlam rivayetine hem de diğer
güvenilir ravilere muhalif metinle rivayet etmiştir.
2- Şehr b. Havşeb, bunu ismini belirtmediği, cerh ve ta’dil
açısından durumu hiç bilinmeyen birinden rivayet etmiştir.
3- Rivayetin metninde Amr b. As radiyallahu anh’e itiraz
eden sahabinin ismi Ebu Vasile olarak belirtilmiştir. Bu, sahih rivayetlere
aykırıdır. Sahih olan rivayette Amr b. el-As’ı uyaran sahabi Şurahbil b. Hasene
radiyallahu anh’dır.
Şehr b. Havşeb rahimehullah’tan: “Abdurrahman b. Ganm
radiyallahu anh dedi ki:
وَقَعَ
الطَّاعُونُ بِالشَّامِ فَخَطَبَنَا عَمْرُو بْنُ الْعَاصِ فَقَالَ إِنَّ هَذَا الطَّاعُونَ
رِجْسٌ فَفِرُّوا مِنْهُ فِي الْأَوْدِيَةِ وَالشِّعَابِ فَبَلَغَ ذَلِكَ شُرَحْبِيلَ
ابْنَ حَسَنَةَ فَقَالَ كَذَبَ عَمْرٌو صَحِبْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ وَعَمْرٌو أَضَلُّ مِنْ حِمَارِ أَهْلِهِ وَلَكِنَّهُ رَحْمَةُ رَبِّكُمْ
وَدَعْوَةُ نَبِيِّكُمْ وَوَفَاةُ الصَّالِحِينَ قَبْلَكُمْ
“Şam’da taun meydana geldi. Amr b. el-As radiyallahu anh
bize hutbe vererek şöyle dedi:
“Muhakkak ki bu taun bir pisliktir. Ondan vadilere ve
yaylalara kaçın.” Bu sözler Şurahbil b. Hasene radiyallahu anh’e ulaşınca dedi
ki:
“Amr yanıldı! Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile
sahabelik ettim. Amr, ailesinin eşeğinden daha sapıktır. Lakin bu hastalık
rabbinizden bir rahmet, nebiniz sallallahu aleyhi ve sellem’in bir duası ve
sizden önceki salihlerin ölüm sebebidir.”
Bunu Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (7/305) Hâkim (3/311) Ahmed
(4/195) Ma’mer b. Raşid el-Cami (772) Begavi Mu’cemu’s-Sahabe (1690) Ebu Nuaym
Marife (3714) İbn Asakir Tarih (22/475) hasen bir isnad ile rivayet
etmişlerdir. Şehr b. Havşeb, bu rivayette diğer güvenilir ravilere uygun
rivayette bulunduğu için bu rivayeti hasendir.
4- Rivayetin metninde Amr b. el-As radiyallahu anh’ın
kendisine yapılan uyarıyı dinlemediği ve insanları dağlara ve vadilere
dağıttığı geçmektedir. Hâlbuki sahih olan rivayetlerde Amr b. el-As radiyallahu
anh, diğer sahabelerin uyarısını dinlemiş ve fikrinden vaz geçmiştir.
Şurahbil b. Şuf’a rahimehullah’ın rivayetinde şu şekildedir:
إِنَّ
الطَّاعُونَ وَقَعَ بِالشَّامِ فَقَالَ عَمْرٌو تَفَرَّقُوا عَنْهُ فَإِنَّهُ رِجْزٌ
فَبَلَغَ ذَلِكَ شُرَحْبِيلَ ابْنَ حَسَنَةَ فَقَالَ قَدْ صَحِبْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ إِنَّهَا رَحْمَةُ رَبِّكُمْ وَدَعْوَةُ
نَبِيِّكُمْ وَمَوْتُ الصَّالِحِينَ قَبْلَكُمْ فَاجْتَمِعُوا لَهُ وَلَا تَفَرَّقُوا
عَلَيْهِ فَقَالَ عَمْرٌو رَضِيَ اللهُ عَنْهُ صَدَقَ
“Taun Şamda ortaya çıkınca Amr radiyallahu anh: “Bunun
bulunduğu yerden etrafa dağılın. Çünkü o bir azaptır” dedi. Amr’ın bu
söyledikleri Şurahbil b. Hasene radiyallahu anh’e ulaşınca o şöyle dedi:
“Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sohbetinde
bulundum. O’nun şöyle buyurduğunu işittim:
“Bu rabbinizin bir rahmeti, nebinizin bir duası ve sizden
önceki salihlerin ölüm sebebidir.” Bu sebeple onun için toplanın, onun
bulunduğu yerden etrafa dağılmayın.” Bunun üzerine Amr radiyallahu anh: “Doğru
söyledi” dedi.”
Bunu sahih isnadla; Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (4/306) İbn
Hibban (7/215) Ahmed (4/196) Beyhakî (6/384) rivayet etmişlerdir. El-Elbani, Talikatu’l-Hisan’da
(2490) sahih olduğunu söylemiştir.
5- Bu rivayette Muaz radiyallahu anh’ın ölümünden sonra Amr
b. el-As’ın bu konuşmayı yaptığı geçiyor. Lakin sahih rivayetlere göre Muaz radiyallahu
anh, Amr b. el-As’ın bu fikrini hutbede açıkladığını duyunca karşı çıkmış ve
rabbinden, taundan ölmeyi dilemiş, bundan sonra vefat etmiştir. Bunu Ahmed (5/248) Ebu Kılabe rahimehullah
yoluyla, İbn Huzeyme, Bezzar ve İbn Asakir Tarihu Dimeşk (22/475) Abdurrahman
b. Ganm rahimehullah yoluyla, Beyhakî Delail’de Suleyman b. Musa yoluyla
rivayet etmişlerdir. Bkz.: İbn Hacer, Bezlu’l-Maun (s.261-262)
Ahmed b. Hanbel’in
Kitabu’z-Zuhd’de (no:1021) Tarık b. Abdirrahman rahimehullah’tan rivayetinde de
şöyle anlatılır:
“Şam’da taun hastalığı
çıktı ve yayıldı. İnsanlar: “Bu susuz tufandır” dediler. Bu Muaz b. Cebel
radiyallahu anh’e ulaşınca kalkıp şöyle hutbe verdi:
إِنَّهُ
قَدْ بَلَغَنِي مَا تَقُولُونَ إِنَّمَا هَذِهِ رَحْمَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَزَّ
وَجَلَّ وَدَعْوَةُ نَبِيِّكُمْ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَكَفَتِ
الصَّالِحِينَ قَبْلَكُمْ وَلَكِنْ خَافُوا مَا هُوَ أَشَدُّ مِنْ ذَلِكَ أَنْ يَغْدُوَ
الرَّجُلُ مِنْكُمْ إِلَى مَنْزِلِهِ لَا يَدْرِي أَمُؤْمِنٌ هُوَ أَوْ مُنَافِقٌ
وَخَافُوا إِمَارَةَ الصِّبْيَانِ
“Muhakkak ki
söyledikleriniz bana ulaştı. Bu hastalık ancak rabbiniz Azze ve Celle’den bir
rahmet ve nebiniz sallallahu aleyhi ve sellem’in duasıdır. Sizden önceki
salihlere bu kurtuluş olmuştur. Lakin onlar bundan daha şiddetli olan şeyden;
sizden birinin evine mü’min mi yoksa münafık mı olduğunu bilemeden dönmesinden
ve çocukların idareciliğinden korkuyorlardı.”
7- Bu rivayette Ömer radiyallahu
anh’ın, Amr b. As’ın bu görüşünü çirkin görmediği zikrediliyor. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in Taun bulunan yere girilmemesi ve orada
bulunanların taundan kaçarak çıkmaması hakkındaki yasağına açıkça aykırı olan
bu görüşe Ömer radiyallahu anh’ın karşı çıkmamış olması düşünülemez. Zira bazı
rivayetlerde Amr b. El-As’ın: “Bu hastalıktan dağlara kaçın” dediği
geçmektedir. Nitekim Ömer radiyallahu
anh Şam’a yöneldiğinde kendisine bu hadis hatırlatılması üzerine geri
dönmüştür. (Buhârî 6572, Muslim (2219)
Usâme b. Zeyd radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
الطَّاعُونُ رِجْزٌ أَوْ عَذَابٌ أُرْسِلَ عَلَى بَنِي
إِسْرَائِيلَ أَوْ عَلَى مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ فَإِذَا سَمِعْتُمْ بِهِ بِأَرْضٍ
فَلَا تَقْدَمُوا عَلَيْهِ وَإِذَا وَقَعَ بِأَرْضٍ وَأَنْتُمْ بِهَا فَلَا
تَخْرُجُوا فِرَارًا مِنْهُ وقَالَ أَبُو النَّضْرِ لَا يُخْرِجُكُمْ إِلَّا
فِرَارٌ مِنْهُ
“Tâûn (vebâ) hastalığı İsrailoğullarından veya sizden öncekilerden
bir gruba gönderilen bir pislik idi. Bir yerde tâun olduğunu işitirseniz oraya
gitmeyiniz. Siz bir yerde iken bu hastalık meydana gelirse de oradan kaçmayın.”
Buhârî (3473) Muslim (2218)
Aişe radıyallahu anha’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tâûn
hakkında sordum. Bana şöyle haber verdi:
أَنَّهُ عَذَابٌ يَبْعَثُهُ
اللَّهُ عَلَى مَنْ يَشَاءُ وَأَنَّ اللَّهَ جَعَلَهُ رَحْمَةً لِلْمُؤْمِنِينَ
لَيْسَ مِنْ أَحَدٍ يَقَعُ الطَّاعُونُ فَيَمْكُثُ فِي بَلَدِهِ صَابِرًا
مُحْتَسِبًا يَعْلَمُ أَنَّهُ لاَ يُصِيبُهُ إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَهُ
إِلَّا كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِ شَهِيدٍ
“Muhakkak ki o Allah’ın dilediğine gönderdiği bir azaptır ve şüphesiz
Allah onu mü’minlere bir rahmet kılmıştır. Bulunduğu yerde tâûn hastalığı çıkıp
da karşılığını Allah’tan bekleyerek ve Allah’ın yazdığından başkasının isabet
etmeyeceğini bilerek beldesinde kalmaya sabreden hiçkimse yoktur ki, ona
şehidin ecri gibi ecir yazılmasın.” Buhârî (3474, 5734, 6619)
Az sonra Ebu Musa radiyallahu
anh’den gelecek olan rivayette görüleceği gibi, Ömer radiyallahu anh’ın, Ebu
Ubeyde radiyallahu anh’e, havadar yerlere taşınmalarını tavsiyesi ise
hastalıktan kaçmak amacıyla değil, tedavi amacıyla bir tavsiyedir. Hafız İbn
Hacer bu hususu ayrıntılı açıklamıştır. (Bkz. Bezlu’l-Maun (s.273) Nitekim Ukl
ve Urene kabilelerinden bazı münafıklar Medine’ye gelince, Medine’de yaygın
olan sıtma vebasına yakalanmışlar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
onların tedavisi için Medine dışına çıkmalarına müsaade etmiştir.
Korona’nın Taun ile kıyaslanması ise en bâtıl kıyaslardan ve
sapıklıklardandır. Çünkü korona diye bir hastalık yoktur, covid diye bir virüs
yoktur, bu din düşmanı kâfirlerin yalanıdır. Korku oluşturarak insanların alt
benliklerine hastalık bulaşması kuruntusunu yerleştirmişler, panik olmalarına
sebep olmuşlardır. Geçmiş zamanlarda meydana gelen büyük çaplı vebalarda da bu
korku insanların hastalanmalarına sebep olmuştur. Vebalar hakkında kitap yazan
eski tabipler vebanın yayılmasını, kirli havadan zehirlenme ve korkunun
yayılmasına bağlamışlardır. Hiçbir bulaşıcı hastalık da yoktur. Nitekim tıp
ilminin ehli de virüs diye bir şeyin varlığını ispat edememişler, vücutta
çeşitli sebeplerle meydana gelen hücre tahribatlarının (eksozomların) virüs
olduğunu iddia edenler çıkmıştır.
Taun ise cinlerin saldırısıdır, Allah bu saldırıları kâfirler
için azap, mü’minler için rahmet kılmıştır:
Ebu Musa radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
فَنَاءُ
أُمَّتِي بِالطَّعْنِ وَالطَّاعُونِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ عَرَفْنَا الطَّعْنَ
فَمَا الطَّاعُونُ؟ قَالَ وَخْزُ أَعْدَائِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَفِي كُلٍّ شَهَادَةٌ
“Ümmetimin
tükenişi ta'n (yaralanma) ve tâûnla olacaktır." Denildi ki: “Ey
Allah’ın Rasulü! Tâ’nı biliyoruz, peki tâûn nedir?" şöyle cevap verdi:
"Tâûn,
cinlerden olan düşmanlarınızın çarpmasıdır. Her birinde de şehitlik vardır.” Muslim'in şartına
göre sahih. Bezzar (8/16, 91) Ahmed (4/395, 413, 417) Tayâlisî (536) İbn Ebi Şeybe Musned (624) Buhârî
Tarihu’l-Kebir (4/212) Hâkim (1/114, 2/102) Taberani (22/314) Taberani Evsat
(2/105, 3/367, 8/239) Taberânî Sagir (351) Ebu Ya’la (13/194) Ru’yani (498,
539) İbn Bişran Emali (99) Ebu’ş-Şeyh İbn Hayyan Fevaid (119) Dulabi el-Kuna
(122) Darekutni el-İlel (7/257) Taberi Tehzibu’l-Asar (s.100) Ebu’l-Hasen
el-Hilai el-Hilaiyyat (752) Ebu Nuaym Musnedu Ebi Hanife (s.99, 105) Muhammed
b. el-Hasen eş-Şeybani el-Asar (265) Ebu Yusuf el-Asar (896) Beyhaki Delail
(7/209) Deylemi (4397) İbn Hacer Bezlu’l-Maun (s.109-136) el-Elbani İrvau’l-Galil
(1637)
Aişe radıyallahu anha’dan: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
الطَّاعُونُ
شَهَادَةٌ لِأُمَّتِي وَوَخْزُ أَعْدَائِكُمْ مِنَ الْجِنِّ يَخْرُجُ فِي آبَاطِ الرِّجَالِ
وَمَرَاقِّهَا الْفَارُّ مِنْهُ كَالْفَارِّ مِنَ الزَّحْفِ وَالصَّابِرُ عَلَيْهِ
كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
“Tâûn
ümmetim için bir şehitliktir ve o cinlerden olan düşmanlarınızdan bir
dürtmedir. İnsanların koltukaltlarında ve bacak aralarında çıkar. Ondan kaçan
savaştan kaçan gibidir ve sabreden Allah yolunda cihad eden gibidir." Hasen. Taberânî
Mu'cemu'l-Evsat (5531) Ahmed (6/82, 133, 145, 255) İshak b. Rahuye (1376, 1403)
Ebu Ya’la (7/379, 8/125) Ebu Said İbnu’l-A’rabi Mucem (2391) Bezzar (Keşfu’l-Estar
3041) Ebu Bekir b. Hallad Fevaid (84) İbn Adiy el-Kamil (7/165) İbn Asakir
Tarih (64/56) İbn Hacer Bezlu’l-Maun (s.69) el-Elbani es-Sahiha (1928)
Sa’d b. Ebi Vakkas radiyallahu anh’den rivayette, hastalık
bulaşması yoktur denildikten sonra taun bulunan yere girilmesinin yasaklanması
da, taunun hastalık bulaşmasıyla bir alakası olmadığını göstermektedir:
Sa’d b. Ebi Vakkas radiyallahu anh, Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
لَا هَامَةَ
وَلَا عدوى وَلَا طيرة فَإِن يكن شَيْئا فِي الطِّيَرَةِ فَالْمَرْأَةَ وَالْفَرَسَ
وَالدَّارَ وَكَانَ يَقُولُ إِذَا كَانَ الطَّاعُونُ بِأَرْضٍ فَلا تَهْبِطُوا عَلَيْهِ
وَإِذَا كَانَ بِأَرْضٍ وَأَنْتُمْ بِهَا فَلا تَفِرُّوا مِنْهُ
“Baykuş uğursuzluğu
yoktur, hastalık bulaşması yoktur, uğursuzluk yoktur, eğer bir şeyde uğursuzluk
olsaydı kadında, atta ve evde olurdu. Bir yerde tâûn olursa oraya gitmeyin,
sizin bulunduğunuz yerde tâûn olursa ondan kaçmayın.” Sahih. Ebû Ya'lâ (2/106) İbn Hibbân (13/497)
Ahmed (1/180) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (3/161) Bezzar (3/290) el-Elbani
es-Sahiha (789)
Nitekim Ebu Musa
el-Eşarî radiyallahu anh, Taun hastalığının bulaşıcı olduğunun zannedilmemesi
için uyarıda bulunmuştur:
Kays b. Muslim rahimehullah’tan: Tarık b. Şihab radiyallahu
anh dedi ki:
كُنَّا نَتَحَدَّثُ إِلَى أَبِي مُوسَى
الْأَشْعَرِيِّ قَالَ فَقَالَ لَنَا ذَاتَ يَوْمٍ لَا عَلَيْكُم أَن تجفوا فَإِن
هَذَا الوجع قَدْ وَقَعَ فِي أهلنا فَمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَنَزَّهَ فَلْيَتَنَزَّهْ
وَاحْذَرُوا أَن يَقُول رجل خَرَجَ رجل فَعُوفِيَ! وَجَلَسَ رجل فَأُصِيبَ لَوْ كُنْتُ
جَلَسْتُ كَمَا جَلَسَ آل فلَان أُصِبْتُ كَمَا أُصِيبَ آلُ فُلَانٍ وَأَن يَقُول
إِن جَلَسَ فأصيب لَوْ كُنْتُ خَرَجْتُ كَمَا خرج آل فلَان عوفيت كَمَا عوفي آلُ فُلَانٍ
فَإِنِّي سَأُحَدِّثُكُمْ فِي الطَّاعُونِ إِن عُمَرَ كَتَبَ إِلَى أبي عُبَيْدَة
فِي الطَّاعُون الَّذِي وَقع بِالشَّام أَنه عرضت لي حَاجَة لَا غنى بِي عَنْك
فِيهَا فَإِذا أَتَاك كتابي فَإِنِّي أعزم عَلَيْك إِن أَتَاك لَيْلًا أَلا تصبح
حَتَّى ترد وَإِن أَتَاك نَهَارا أَلا تمسي حَتَّى ترد إِلَيّ فَلَمَّا قَرَأَ
أَبُو عُبَيْدَة الْكتاب قَالَ قد عرفت حَاجَة أَمِير الْمُؤمنِينَ أَرَادَ أَنْ يُسْتَبْقَى
من لَيْسَ بِبَاقٍ ثمَّ كتب إِنِّي قد عرفت حَاجَتك الَّتِي عرضت لَك فَحَلِّلْنِي
مِنْ عَزْمَتِكَ يَا أَمِير الْمُؤمنِينَ فَإِنِّي فِي جُنْد الْمُسْلِمِينَ وَلنْ
أَرْغَبَ بنفسي عَنْهُم قَالَ فَلَمَّا قَرَأَ عمر الْكتاب بَكَى قَالَ فَقيل لَهُ
توفّي أَبُو عُبَيْدَة؟ قَالَ لَا وَكَانَ قد قَالَ فَكتب إِلَيْهِ عمر إِن
الْأُرْدُن أَرض عمقة وَإِن الْجَابِيَة أَرْضُ نُزْهَةٍ فاظهر بِالْمُسْلِمين
إِلَى الْجَابِيَة قَالَ فَلَمَّا قَرَأَ أَبُو
عُبَيْدَة الْكتاب قَالَ هَذَا نسْمع فِيهِ أَمِير الْمُؤمنِينَ ونطيعه
قَالَ
فَأمرنِي أَن أركب فأبوئ النَّاس مَنَازِلهمْ قَالَ فَقلت إِنِّي لَا أَسْتَطِيعُ قَالَ
فَقَالَ لي لَعَلَّ الْمَرْأَة طعنت؟ قَالَ قلت أجل قَالَ فَذَهَبَ لِيَرْكَبَ فَوجدَ
وخزة فَطُعِنَ وَتُوفِّي أَبُو عُبَيْدَة وَانْكَشَفَ الطَّاعُونُ
“Bizler Ebu Musa radiyallahu anh’ın yanına gider konuşurduk.
Bir gün bize şunları söyledi:
“Benden kaçınmanız gerekmez. Şu taun (veba) hastalığı benim
aileme de düştü. Bu sebeple aranızdan uzak durmak isteyen uzak dursun. Fakat
iki şeyden de sakının: Bir kimsenin: “Birisi çıktı ve kurtuldu, diğeri
oturdu ve hastalığa yakalandı. Ben de çıkıp gitmiş olsaydım filanın ailesi
kurtulduğu gibi ben de kurtulurdum” demesinden veyahut bir diğerinin: “Eğer
oturmuş olsaydım filanın ailesi hastalığa yakalandığı gibi ben de
yakalanacaktım” demesinden de sakının. Şimdi ben sizlere taun meselesini
anlatayım:
“Şam’da taun hastalığı çıktı. Ömer radiyallahu anh ona:
“Sana bu mektubum gelir gelmez kesin olarak sana şunu söylüyorum: Eğer mektubum
sana sabah ulaşmışsa bineğine binmeden akşamı etme. Eğer akşam vakti sana
varırsa yanıma gelmek üzere bineğine binmeden sabahı etme. Çünkü sana sen
olmadan göremeyeceğim bir ihtiyacım var” diye bir mektup yazdı. Ebu Ubeyde radiyallahu
anh mektubu okuyunca:
“Müminlerin emiri hayatta kalamayacak olanı hayatta tutmak
istedi” dedi. Sonra Ebu Ubeyde radiyallahu anh ona şu mektubu yazdı:
“Ben müslümanlardan oluşan askerler arasındayım. Ben kendimi
onlara tercih ederek yola çıkamam. Müminlerin emirinin bana ne ihtiyacının
olduğunu biliyorum.” Mektup kendisine ulaşınca Ömer radiyallahu anh ağladı.
Ona:
“Yoksa Ebu Ubeyde vefat mı etti?” denildi. O: “Hayır” dedi.
Ömer radiyallahu anh ona şu mektubu yazdı:
“Ürdün derin bir yerdir. Cabiye ise nezih bir yerdir. Bu
sebeple sen de müslümanları al ve Cabiye’ye git.” Ebu Ubeyde radiyallahu anh
mektubu okuyunca: “Müminlerin emirini işittik ve itaat ettik” dedi. Sonra bana:
“Haydi, git, müslümanlara kalacakları yerleri hazırla” dedi.
Ben: “Bunu yapamam” dedim. Ebu Ubeyde radiyallahu anh:
“Galiba hanımın taun oldu?” dedi. Ben de: “Evet” dedim. Ebu
Ubeyde radiyallahu anh bineğine binmek üzere gitti. Onu bir şey yakalar gibi
oldu ve hemen isabet alıp öldü. Sonra da taun hastalığı kalktı.”[1]
[1]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Taberî Tehzibu’l-Asar (mefkud cüz no:13) Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (4/305)
Hâkim (3/295) İbn Asakir Tarih (24/422)