Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

18 Eylül 2013 Çarşamba

Bozuk Olan; Hadis Ehlinin Üslubu Değil, Bid’at Ehlinin Yağcılığıdır!


1- Sefine Radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem nakışlarla süslenmiş bir eve girmezdi” Sahihtir. İbn Hibban (8/91) Hakim (2/186) Ahmed (5/220-222) İbn Mace (3360) Ebu Davud (3755) Taberani (7/84)

2- Ebu Sa’lebe el-Huşenî radıyallahu anh’den: “Bir adam parmağında altından bir yüzük bulunduğu halde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına oturdu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem elindeki değnekle adamın eline vurdu. Sonra da adama gereken önemi göstermedi. Adam da yüzüğünü çıkarıp attı…” Hasendir. İbn Hibban (1/410) Tahavi (4/261) Ahmed (4/195) Nesai (8/171)

3- Ebû Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: “Bir adam parmağında altından bir yüzük olduğu halde Necran’dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına geldi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yüzüğü görünce adamdan yüz çevirdi. Adam da Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e hiçbir şey soramadı. Bunun üzerine adam, hanımının yanına geri döndü ve ona durumu anlattı. Hanımı: “Sende bir hal var. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına dön ve yüzüğü de at” dedi. Adam gelip Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girmek için izin istedi. Ona izin verdi. Adam selam verdi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de selamı aldı. Adam: “Ey Allah’ın rasulü! Benden niçin yüz çevirdin?” diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sen bana parmağında ateşten bir kor tanesi olduğun halde geldin.” Buyurdu. Adam: “Ey Allah’ın rasulü! O halde ben şu anda size pekçok ateş koru getirdim” dedi. Zira adam bahreyn’den süslü eşyalar getirmişti. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: “Getirdiğin şeyler bizden bir şeyi zenginleştirecek değildir ve bizim yanımızda Harre’nin taşlarından farksızdır. Fakat onlar dünya hayatının geçimliğidir” buyurdu. Adam: “O halde ashabının içerisinde bana mazeret beyan et ki, senin herhangi bir şey sebebiyle bana kızdığını sanmasınlar” dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalkıp adama mazeret beyan etti ve aralarında geçen durumun yüzükle ilgili olduğunu bildirdi. Adam: “O halde yüzüğü neden yaptırayım?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Demir, gümüş veya tunçtan” buyurdu.” Sahihtir. İbn Hibban (7/411) Ahmed (3/14) Nesai (8/170)

4- Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh’e Mekke’nin fethi yılında Muhassab vadisinde iken, Kabe’ye varmasını, orada bulunan bütün suretlerin silinmesini emretti. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Kabe’nin içindeki bütün resimler silininceye kadar oraya girmemiştir.” Sahihtir. İbn Hibban (7/540) Ebû Davud (4156) Beyhaki (7/268) Ahmed (3/335, 336, 383, 396)

5- Kumandanlardan birini bir kimse övmeye başlayınca Mikdad b. Esved radıyallahu anh onun üzerine toprak atmaya başlamış ve “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bize meddahların yüzüne toprak saçmamızı emretti” demiştir. Sahihtir. Muslim (Zühd 68)

6- İbn Abbas radıyallahu anhuma Arafatta cemaatin telbiye getirmediklerini görünce bunun sebebini sormuş, halkın Muaviyeden korktukları için telbiye getirmediğini öğrenince hemen çadırından çıkmış ve: “Lebbeyk, Allahumme Lebbeyk. Onlar Ali radıyallahu anh’e kızgınlıklarından dolayı sünneti terk ediyorlar!” diye söylenmiştir. Sahihtir. Nesai, (3006)

7- İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın azatlı cariyesi ona Medine’den gitmek istediğini, zamanın kötüleştiğini söyleyince, İbn Ömer radıyallahu anhuma: “Yerinde otur! Aptal! Zira ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i “Eğer bir kimse Medinenin şiddet ve sıkıntısına katlanırsa, kıyamet gününde ben ona şahit yahut şefaatçi olurum” buyururken işittim.” Demiştir. Sahihtir. Muslim (Hac 482)

8- Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma oğlunun, hanımını mescide göndermeyeceği ile ilgili sözü üzerine, daha önce hiçkimseye sövmediği şekilde sövmüştür. Sahihtir. Abdurrazzak (3/147, 5107) Ahmed (2/127, 140, 143)

9- Birisi İbn Ömer radıyallahu anhuma’ya Ramazanda Teravihi imamın arkasında kılayım mı?” diye sordu. O da ona Kur’an’ı okuyup okuyamadığını sordu. Adam evet deyince: “Öyleyse neden eşek gibi susuyorsun? Git evinde kıl” dedi. Sahihtir. Abdurrazzak (4/263)

10- Umare b. Rueybe, Bişr b. Mervan’ı Cuma günü minberde ellerini kaldırarak dua ederken görünce: “Allah bu ellerin belasını versin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i minber üzerinde gördüm; işaret parmağından başkasını kaldırmazdı” demiştir. Sahihtir. Muslim (hac 53)

11- Ebu Bekre radıyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in taş atmayı yasakladığına dair hadisi anlatırken amcasının oğlu taşı almış ve: “Bunu mu yasakladı?” diyerek atmış, Ebu Bekre radıyallahu anh de bunun üzerine: “Dikkat et! Ben sana Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den haber veriyor ve yasakladığını söylüyorum, sen ise hala atıyorsun. Vallahi yaşadığım sürece artık seninle konuşmam” demiştir. Sahihtir. Ahmed (5/46) Muslim (sayd 54)

12- İbn Ömer radıyallahu anhuma mescidde hadis rivayet ederken orada bulunan bir kıssacıya sırtını dönerek oturmuş, o kıssacı ellerini kaldırıp dua etmiş, İbn Ömer radıyallahu anhuma ise elini kaldırmamıştır. Hasendir. Abdurrazzak (3/218)

13- Muaviye b. Ebi Sufyan, altın veya gümüşten yapılmış su kabını kendi ağırlığından daha fazlasıyla satınca Ebu’d-Derda radıyallahu anh: “Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim, O böyle yapılmasını yasakladı. Ancak misli misline satılmasına izin verdi” dedi. Muaviye: “Ben bunda sakınca olduğunu sanmıyorum” dedi. Ebu’d-Derda: “Bunun yaptığını kınayıp beni destekleyecek yok mu? Ben ona Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den hadis rivayet ediyorum, o ise kendi görüşünü söylüyor. Ben senin bulunduğun yerde artık kalamam…” demiştir. Sahihtir. Malik (buyu 33) Şafii, er-Risale (s.192)

14- İbn Ömer radıyallahu anhuma Ebu Eyyub radıyallahu anh’ı evine davet etti. Ebu Eyyub duvarda bir perde asılı olduğunu gördü. İbn Ömer: “Duvara perde (duvar halısı gibi) asma hususunda kadınlar bize galip geldi” deyince, Ebu Eyyub: “Bunu herkesten beklerdim de senden beklemezdim. Vallahi senin yemeğini yemeyeceğim” diyerek geri döndü. Sahihtir. Buhari (Nikah 76)

15- İbn Mes’ud radıyallahu anh bir evde suret görünce geri dönmüştür. Sahihtir. Buhari (Nikah 76)

16- Vali Mervan b. Hakem sünnette olanın aksine olarak bayram namazında hutbeyi öne alınca Ebu Said radıyallahu anh bunun sebebini sordu. Mervan bu durumun terk edildiğini söyleyince Ebu Said radıyallahu anh üç defa: “Asla olmaz! Allaha yemin ederim ki siz benim bildiğimden daha hayırlısını yapamazsınız” diyerek oradan ayrılmıştır. Sahihtir. Muslim (Salatu’l-iydeyn 9)

17- Aişe radıyallahu anha kendisinin yanında kalan bir ailenin evinde tavla olduğunu öğrenince: “Eğer o tavlayı çıkarmazsanız, ben sizi evimden kovacağım” demiştir. Hasendir. Malik (Ru’ya 6) Şerhu’s-Sunne (12/385) Buhari Edebu’l-Mufred (1274)

18- Ömer radıyallahu anh, Ebu Bekr radıyallahu anh’ın kızkardeşini ölü ardından feryatla ağladığı için yanından uzaklaştırmıştır. Sahihtir. Buhari (husumat 5)

19- Ömer radıyallahu anh bir adamın başında kedi derisinden bir şapka göründe onu alıp yırtmış ve “Ben bunu ancak leş olarak görüyorum” demiştir. Munkatı. Abdurrazzak (1/71)

20- Huzeyfe radıyallahu anh Medain’de iken kendisine gümüş kapta su getiren birisinin elinden bardağı alıp sahibine fırlatmış ve “Bunu ilk defa yapmadım. Ben onu gümüş bardakla su vermekten yasaklamıştım. Fakat o vazgeçmedi” demiş ve ilgili hadisi rivayet etmiştir. Sahihtir. Ahmed (5/396, 397, 398, 400)

21- İbn Ömer radıyallahu anhuma kendisine gümüş kapla su verilirse o kabı kırardı. Sahihtir. Abdurrazzak (Ma’mer’in Cami kitabı 11/70)

Şüphesiz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve ashabının, hüccet ulaşmış kimselerin sünnete muhalefet etmelerine karşı yukarıda zikredilenler ve daha burada zikredemediğim bir çok rivayetlerde tavırları ortadadır.

Video çekimleri yapan ve suretlerini yayınlayan saptırıcı şeyhlerin ve onları dinleyenlerin selefilik iddiaları nerede, suret bulunan bir eve girmeyi dahi kabul etmeyen bu ümmetin selefi nerede?

Kadınların huzuruna çıkarak sohbet yapan haramhor hevaperestler, mütevatir naslar ve icma ile sabit olmuş perde hicabını hevalarıyla ortadan kaldıran, hatta kadınların da erkeklerin huzuruna çıkıp sohbet verebileceğini iddia eden selefilik takiyyesi yapan habis mutezile şeyhleri nerede, Kadından daha zararlı bir fitne unsuru bırakmadığını söyleyen Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile O’nun ancak perde arkasından hadis rivayet eden hanımları nerede?

İyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama vacibini ortadan kaldırıp rahatça günahları işleme ortamı kurmak için “Önce tevhid” sloganını kötü emellerine alet eden, fıkhi konulardaki saptırmaları bu sloganla gizlemeye çalışan, sünnetlerin ihya edilmesini fitne olarak gören, sünnete uyulmasından dolayı “rezil olduk” yaygarası koparan eyyamcı sahte selefiler nerede, yukarıda hallerinden örnek verdiğimiz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı nerede?

Fıtır sadakasının para ile verilebileceğini, kadının mahremsiz yolculuğa çıkabileceğini, avamın dahi kâfir ülkelerinde yaşayabileceğini, oy kullanmanın imandan(!) olduğunu, bidat ehline karşı yumuşak davranılacağını, tevhid(!) uğruna her türlü tavizin verilebileceğini vs. türlü kelam ve felsefe oyunlarıyla gündeme getiren yol kesiciler nerede, “iman söz ve ameldir” diyen, Muhammedun Rasulullah sözüyle ittiba olmadan tevhid geçersizdir diyen, Allah ve rasulünün emirlerinden hiçbir şeyi önemsiz, faydasız ve küçük görmeyen Ehl-i Sünnet menheci nerede?

Hocalarının hatırı için Allah rasulünün sünnetini görmezden gelen, müteşabihlere tutunup muhkemi reddeden, Hadis ehlinin sünnete mutabık davet metodunu “Üslupsuz(!)” gören, bâtılı reddedeceği yerde, bâtıla karşı çıkanla uğraşıp: “ilim ehli hiç böyle yapar mı, yakışır mı?” diyen ve bu samandan iddianın altından mikroplu su yürüten türedi anlayış nerede, Allah ve rasulünün önüne kimseyi geçirmeyen, geçen olursa kim olursa olsun; elleriyle, dilleriyle ve kalpleriyle ona mani olan Sahabe ve tabiinin anlayışı nerede?

İhtilaflardan ibret alınması gerekirken, hevalarının gösterdiği doğrultuda ihtilafı örnek gösteren anlayış nerede, Allah Azze ve Celle’nin ihtilafı kınaması ve iman edenlere ihtilaflarını Allah ve rasulüne arz etmeyi emretmesi nerede?

Son söz ve uyarı:

Bazı kimseler batıl üzerinde toplanmış, birbirlerine hakka itaat yolunda yardım etmeyen, kalitesiz bir kalabalığı cemaat zannetmekte ve böylesi toplulukların hak açıklanınca dağılmalarını çirkin görmektedirler. Allaha yemin olsun, bu hayırdır, lakin insanların hayır zannettikleri birçok şeyde şer vardır.

Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “De ki: O, size üzerinizden bir azap göndermeye kadirdir” ayeti indiği zaman Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: “Senin vechine sığınırım.” Sonra ayetin: “Yahut sizi fırkalara ayırıp birbirinize düşürerek kötülüklerinizi birbirinize tattırmaya kadirdir!” (En’am 65) kısmı nazil olunca: “Bu ikisi daha hafif – veya daha kolay –“ buyurdu. Buhârî (4628, 7313, 7406) rivayet etmiştir.

Evet, hak ile batıl arasında ayrım yapmayan, batılı bildiği halde ona karşı çıkmayan bir topluluk toptan azabı hak eder. Böyle bir topluluktan bazısının hakkı beyan etmesi ve hakka uymak için ayrılması üzerine bir kısmının bâtıl üzerinde devam etmesi ve müslümanlardan bu iki grubun birbirine sıkıntı vermesi, toptan azaba uğramalarından ehvendir.

Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Eğer mü'minlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa, aralarını düzeltin. Eğer biri diğerine tecavüz ederse, Allah'ın emrine donünceye kadar, tecavüz edenle savaşın. Eğer Allah'ın emrine dönerse, aralarını adaletle düzeltin ve adil davranın. Allah, şüphesiz adil davrananları sever” (Hucurat 9)

  Allah bizi ve sizi hakkı hak olarak bilip ona tabi olmakla rızıklandırsın ve batılı batıl bilip ondan uzaklaşmakla rızıklandırsın. Bizleri ancak hak üzerinde bir araya getirsin, onda sabit kılsın, batıldan ve batıl ehlinden uzaklaştırsın.

Ebu Muaz el-Çubukâbâdî

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)