Davette Akide
Meseleleri ile Amelî Meseleleri Ayırt Etme Bid’ati
- Allah'tan korkmayan kimse hakkında hüsn-ü zanda bulunan aldanmıştır! - Edebu'd-Dunya ve'd-Din (s.536)
Şüphe: İslam
davetçilerinin kadın-erkek karışıklığı ve müslüman kadınların yüzlerini
örtmeleri gibi meseleleri önemsememeleri gerekir. Zira bu dinin asıllarından
değil, füru’undandır.
Cevap:
1- İslam, dinin hem
asıllarına hem de fer’lerine davet eder. Davet açısından asıl ile fer arasında
ayrım yoktur. Selefin ve imamların üzerinde devam ettikleri menhec budur. Ancak
son zamanda çıkmış olan ve dinin hükümlerini hayatlarına geçirmede gevşek
davranan bazı bozuk menhec sahipleri, tıpkı Fethullahçılar gibi“önce tevhid”
sözünü; iyiliği emir ve kötülüğü yasaklama vacibini iptal etmek için slogan
edinmişlerdir.
Şeyh Abdulaziz
el-Abdullatif, akide meselelerinde varid olmuş olan füru konularına dair
risalesinde şöyle der: “Allah Teâlâ’nın dini usul ve füruyu, itikadları ve
amelleri kapsar. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “İyilik
(hayır), yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat iyilik, o
kimselerin iyiliğidir ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve
peygamberlere îman etmişlerdir. Mal sevgisine rağmen, onu, yakınlarına, yetimlere,
düşkünlere, yolda kalmışlara ve kölelerin kurtuluşuna vermişlerdir. Namazı
dosdoğru kılmış, zekâtı vermiş, ahitleştikleri zaman, ahitlerini yerine
getirmişlerdir. Zorda, darda ve savaşta sabırlıdırlar, işte, doğruyu
söyleyenler onlardır; takva sahibi olanlar da onlardır.” (Bakara 177)
Yine Amr b. Abese radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Ne ile gönderildin?” diye sorunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Akrabalık bağlarını korumak, putları kırmak ve Allah’a hiçbir şeyin ortak koşulmaksızın birlenmesi ile gönderildim.” (Muslim 832)
Yine Amr b. Abese radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Ne ile gönderildin?” diye sorunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Akrabalık bağlarını korumak, putları kırmak ve Allah’a hiçbir şeyin ortak koşulmaksızın birlenmesi ile gönderildim.” (Muslim 832)
Din ismi; akide ve
amelleri kapsadığına göre şeriat ismi de Allah’ın akide ve amel olarak koyduğu
her şeyi düzenler.” Nitekim Cibril hadisinde "dininizi öğretmeye geldi" buyrulmuş, bu hadiste iman, islam, ihsan hasletleriyle kıyamet alametleri zikredilmiştir.
2- Sünnet alimlerinin
çoğu akide kitaplarına bir çok füru meselelerini koymuşlardır. Onların bazı
füru meselelerinde keskin duruşları olmuştur. Hakkında çekişme yapılan bazı
konularda İslam için muhalefet farkını ortaya koymuşlar, insanların sükut
ettikleri, doğru hükmü açıklamadıkları konularda, Allah’ın dini için hırs
göstererek yüksek ses çıkarmışlardır. Yine insanlar arasında münker yayılıp da
ona karşı çıkan olmadığı, aralarında bu münker sıradanlaşıp ülfet eder hale
geldikleri, marufu münker, münkeri de maruf görmeye başladıkları zaman, bu
davranışlar onların tabiatleri ve fıkıhlarıdır.
Bu konuya dair,
alimlerin fer’î denilen konularda sünneti ispat etmelerine örnek vermek
gerekirse:
a) Mestler Üzerine
Mesh Etmek:
İmam Sufyan es-Sevri rahimehullah,
akidesini soran kimseye şöyle demiştir: “Ey Şuayb b. Harb! Senin ayakkabılarından
mestlerini çıkarmaksızın mestlerine mesh etmeyi, ayaklarını yıkamaktan daha
uygun görmediğin sürece sana yazdıklarımın faydası olmaz.” El-Lalekai, Usulu’s-Sunne
(1/154) Bkz.: İbn Teymiyye, Minhacu’s-Sunne (4/151)
Hatta Sufyan es-Sevrî
şöyle demiştir: “Mestlerine mesh etmeyeni dininiz konusunda itham ediniz.” Ebu
Nuaym, el-Hilye (7/32)
Hanefilerin Ebu Hanife
adına uydurdukları Fıkhu’l-Ekber’de (s.4), Ebu’l-Hasen el-Eşari’nin el-İbane’de
(s.61) Tahavi Akidesi Şerhinde (2/552), İbn Batta’nın el-İbanetu’s-Sugra’sında
(s.287) Berbahari’nin Şerhu’s-Sunne’sinde (s.30) İbn Hafif’in akidesinde (Bkz.:
İbn Teymiyye, Fetava’l-Hameviye s.443) Ebu Amr ed-Dânî’nin Risaletu’l-Vafiye’sinde
(s.145) mestlere mesh etme meselesi böylece zikredilir.
Şeyh Abdulaziz
el-Abdullatif, Mesailu’l-Furui’l-Varide Fi Mesaili’l-Akide risalesinde şöyle
der: “Mestlere mesh etme meselesinin itikat kitaplarında zikredilmesinin
sebebi; mestler üzerine mesh etmeyi caiz görmeyen Rafizi ve Haricilere
muhalefet etmektir.” Nitekim İmam Muhammed b. Nasr el-Mervezi es-Sunne (s.104) şöyle
demiştir: “Heva ve bid’at ehli taifelerden hariciler ile rafiziler mestlere
mesh etmeye karşı çıkmışlardır.” Bkz.: Nevevi, el-Mecmu (1/500) İbn Kudame,
el-Mugni (1/360) el-Eşari, Makalat (2/161)
b) Cehrî Namazlarda
Besmeleyi Gizli Okumak
Kıraatin sesli
yapıldığı namazlarda besmeleyi sesli okumamak hakkında İmam Sufyan es-Sevri, İtikad’ında
şöyle demiştir: “Besmeleyi gizli okumak, açıktan okumaktan faziletlidir.” El-Lalekai
Usulu’s-Sunne (1/152)
Şeyh Abdulaziz
el-Abdullatif şöyle der: “Sufyan es-Sevrî Kufe’lilerin imamı idi. Aralarında
Rafiziler zuhur etmişti. Hatta Abdullah b. el-Mubarek rahimehullah şöyle dedi: “Kufe’lilerden
rafiziliğe dair bir şey almayın.” (Berbehari, Şerhu’s-Sunne s.52) Bu yüzden
Sufyan es-Sevri, Rafizilere muhalefetini besmeleyi sesli okumayı terk ederek
izhar etti. Özellikle Rafiziler besmelenin sesli okunmasına dair hadisler
uydurmuşlardı. Bu mesele Ehl-i sünnet arasında da ihtilaflıdır. Bazısı
delillere dayanarak sesli okumayı müstehap saymış, yine diğerleri delillere
dayanarak gizli okunmasını müstehap saymışlardır. Bkz.: Nevevi, el-Mecmu
(3/289) el-Mugni (2/149)”
Bunları zikretmedeki
gayemiz, selef imamlarının bid’atçilerden uzaklaşmalarını ve onlara benzemekten
sakınmalarını açıklamaktır. Böyle bir durumda bid’atçilere muhalefet ve
onlardan ayırt edilmek maslahat olur. zira besmeleyi sesli okumak da, sessiz
okumak da sünnette gelmiştir.
Yine ayakkabılarla
namaz kılmak da, ayakkabısız namaz kılmak da sünnette varid olmuş, hatta
Yahudilere muhalefet için ayakkabılarla namaz kılmak emredilmiştir. Bu yüzden asrın
müceddidlerinden Şeyh Mukbil rahimehullah, ayakkabılarla namazın meşru oluşuna
dair risale telif etmiş, bunu meşru görmeyen bid’at ehline muhalefetin açıkça
ortaya konmasına teşvik etmiştir.
Şeyhulislam İbn
Teymiyye besmeleyi sesli okuma meselesini inceden inceye tahkik ederek şöyle
demiştir: “İslam imamlarının üzerinde bulundukları yol; meşru olan bir fiilin,
ister Rafizilerin, ister başkalarının fiili olsun, sırf bid’at ehlinin fiili
olması sebebiyle terk edilmemesidir. İmamların tamamının usulleri buna göredir.”
Minhacu’s-Sunne (4/149-154) Nevevi de bunu kabul etmiştir. bkz.: Şerhu Sahihi
Muslim (5/264)
Bu hususu pekiştiren
şeylerden birisi de İmam Ahmed rahimehullah’tan besmeleyi açıktan okumayı
sünnet saymadığına dair rivayettir. Bkz.: el-Mugni (2/149) Bununla beraber
besmeleyi açıktan okumada da ağır basan maslahat olabilir. Hatta Medine’de
namaz kılanın besmeleyi cehrî okuması belirtilmiştir. Zira Medine’liler
besmelenin sesli okunmasına karşı çıkıyorlardı. Bkz.: İbn Teymiyye, Mecmuu’l-Fetava
(22/407)
c)- Her İyi ve Facir
İmamın Arkasında Cemaat ve Cuma Namazlarını Kılmak
Sufyan es-Sevrî rahimehullah
akidesinde şöyle demiştir: “Ey Şuayb! Her iyi ve facir kimse arkasında namazı
doğru görmedikçe yazdıklarımın sana faydası olmaz…” Şuayb dedi ki: “Süfyan’a: “Ey
Ebu Abdillah! Bütün namazları mı?” dedim. Dedi ki: “Hayır, bunu yalnızca Cuma ve
bayram namazları için söylüyorum. Bu namazları kimin arkasında idrak edersen
kıl. Bunun dışındaki diğer namazlara gelince, bu hususta muhayyersin. Ancak güvendiğin
ve ehl-i sünnet ve’l-cemaatten olduğunu bildiğin kimseler arkasında kıl.” El-Lalekai,
Usulu’s-sunne (1/154)
Sufyan rahimehullah’ın
Cuma ve bayram namazlarını her imamın arkasında kılmayı tavsiye etmesinin
sebebi, o dönemlerde müslümanların halifesinden ve cemaatinden ayrılmamak
içindir. Günümüzde ise müslümanların halifesi ve cemaati olmadığından Huzeyfe radıyallahu
anh’ın rivayet ettiği hadiste olduğu gibi bid’at ehli fırkalardan uzaklaşmak, Cuma
ve bayram namazlarını da ehl-i sünnet ve’l-cemaat ile kılmak gerekmektedir.
İmam Ahmed’in
itikadında şöyle gelmiştir: “Müslümanların halifesinin ve onun görevlendirdiği
kimselerin arkasında Cuma namazı kılmak caizdir, eksiksizdir ve iki rekat
kılınır. Kim bu iki rekati terk edecek olursa bid’atçidir. Bu husustaki
rivayetleri terk etmiş, sünnete muhalefet etmiş olur.” el-Lalekai, Usulu’s-Sunne
(1/161) Ali İbnu’l-Medinin Akidesi için bkz.: el-Lalekai, (1/163) Sehl b.
Abdillah et-Tusteri’nin akidesi için bkz.: el-Lalekai (1/183) ayrıca bkz.: Ebu’l-Hasen
el-Eşari, el-İbane (s.71) İbn Batta, el-İbanetu’s-Sugra (s.278) Berbehari,
Şerhu’s-Sunne (s.29, 50) Kıvamus’-sunne el-Esbehani, el-Hucce (2/477)
Sünnet alimlerinin bu
meselelere önem vermelerinin sebebi:
* Selef imamları füru
ve ibadetlere dair meseleleri akideye dair eserlerinde zikretmişlerdir. Zira Allah
Teâlâ’nın dini usul ve füru olarak itikadları ve amelleri kuşatmaktadır.
* Bu aktarılanlardan da
anlaşıldığı gibi, Salih selef sünnete tazim ediyor ve yüceltiyorlardı. Bunların
yok olması endişesi olduğu zaman izhar edip yayıyorlardı.
* Bundan dolayı İmam
Sufyan es-Sevri şöyle diyordu: “Şam’da olduğun zaman Ali radıyallahu anh’ın
faziletlerini zikret. Kufe’de olduğun zaman ise Ebu Bekr ve Ömer radıyallahu
anhuma’nın faziletlerini zikret.”
* İmam Ahmed, Bağdad’da
üzüm dışında elde edilen ve çok içildiğinde sarhoş eden nebizin/hoşafın haram
olduğunu açıkladı. Bu yüzden el-Eşribe kitabını yazdı. Hatta bir kişi Bağdat’a
girdiğinde: “Burada nebizi haram sayan var mı?” diye sorar, onlar da: “Hayır,
sadece Ahmed b. Hanbel haram görüyor” derlerdi.
* Salih selefin
hayatlarında füruya dair meselelerdeki şiddetli hırsları, kafirlere ve
bidatçilere muhalefeti açıkça sergilemek içindir. Onlar, ister akide ister füru
meseleleri olsun, kafirlerin ve bid’atçilerin yollarına aykırılığı açıkça
ortaya koymaya özen gösteriyorlardı. Şimdi ise selefilik iddia edenler, “Bizden
Olmayanlar” kitabını telif etmemden dolayı, bâtıl ehline hoş görünmek için
kıyameti başıma koparmaya kalkışıyorlar!
* İbn Abbas radıyallahu
anhuma şöyle demiştir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dışında herhangi
bir kimseye salat edilmesini uygun görmem.” Onun bunu söylemesinin sebebi Şia’nın
zuhur edip başkalarına değil de sadece Ali radıyallahu anh’e salat
okumalarıdır.
3- Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in fer’i hükümlere davet ettiği sabit olmuştur. Her
kim bunlara davet ederse en güzel örnek olan Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in sünnetine uymuş olur.
4- Yukarıda bahsi geçen
iddia, müslümanların Nebileri Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine
ittiba etmekten mahrum kalmalarına sebep olur. Örnek olarak, sohbet edilen
mekanlarda erkeklerle kadınların aralarında birbirlerini görmelerini engelleyen
perde veya duvar hicabının bulunması hususunda ehl-i sünnet müslümanların icmaı
vardır. Müslüman kadınların yüzlerini örtmeleri hakkında muteber alimlerin
ittifakı vardır. Muteber muasır alimler
arasında bunun hükmü farz mıdır, yoksa sünnet midir ihtilafı vardır. Buna göre
müslüman kadını yüzünü örtmeye davet etmek, Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in sünnetlerinden bir sünneti ihya etme davetidir. Kim bir sünnete davet
ederse, onunla amel edenlerin ecri kıyamet gününe kadar kendisine yazılır. Bu
ecir, bir sünnetin terk edildiği bir beldede ihya edilmesi halinde daha da
artar. Nice faziletler ve ecirler vardır ki, dinî hükümlere davet edilmesinden
dolayı katlanılan ezalar neticesinde müslümanların bunlara uymaları sebebiyle
ona ulaşılır.
Bunun aksini de
unutmamak gerekir; sabit bir şer’î hükmün veya sünnetin terkine, küfür ve bid’at
ehline benzemeye sebep olan kötü bir adeti başlatmanın veya buna devam etmenin
vebali de böyledir.