Ömer b. Abdilaziz rahimehullah insanlara yaptığı bir
hutbesinde bid’atlere karşı cesur olmaya teşvik etmiş ve şöyle demiştir: “Allah’a
yemin olsun ki öldürülmüş bir sünneti ayağa kaldırmış, diriltmiş, bir bidati
öldürmemiş olsaydım, aranızda bir an bile yaşamak istemezdim.” (Şatıbi,
el-İtisam (1/43)
İbn Vaddah, Hadisu’l-Evzai’de Hasen el-Basri’den rivayet
ediyor: “Allah’ın yeryüzünde nasihatçı kulları daima bulunacaktır. Bunlar, kulların
yaptıkları amelleri vahye arz edecekler, vahye uygun gelirse Allah’a hamd
edecekler, ona aykırı görürlerse delalette olanın delaletini, hidayette olanın
hidayetini Allah’ın kitabıyla bilip tanıyacaklardır. İşte onlar Allah’In
halifeleridirler.”
Aynı eserde Sufyan’ın şöyle dediği nakledilir: “Hakkın
yolunu tutunuz, hakkı tutanların sayısının azlığı sizi ürkütmesin. Aksi halde
iki görüş arasında tereddüt vaki olur.”
Meymun b. Mihran şöyle demiştir: “Seleften biri sizin
içinizde dirilmiş olsaydı, şu kıbleden başka hiçbir şeyi tanıyamazdı.”
Salih seleften bu
konuda pek çok uyarı rivayet edilmiştir. Nitekim
Ebu'd'Derda radıyallahu anh’den de şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şayet sizin yanınıza çıkıp gelmiş
olsaydı, kendisinin ve ashabının üzerinde olduğu/yaptığı şeylerin içinde
namazdan başka hiçbir şeyi tanıyamazdı. Evzai dedi ki: Ebu'd-Derda
bu günü yaşasaydı nasıl derdi acaba? İsa İbn Yusuf dedi
ki: Evzâî de şu zamana yetişseydi ne derdi acaba?
Ümmü'd-Derda'dan rivayet edildiğine göre o şöyle dedi: Ebu'd-Derdâ
bir gün öfkeli bir vaziyette içeri girdi. Ona" Neye öfkelendin? Dedim.
Şöyle dedi: "Allah'a yemin olsun ki insanların içinde, Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem'in yaptığı işlerden hiçbir şeyi tanıyamıyorum. Sadece onların
cemaatle kıldıkları namazı tanıyabiliyorum."
Enes
İbn Mâlik'den şöyle dediği
rivayet edilmiştir: "Lâilâhe illallah" demenizin dışında Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem zamanında gördüğüm, bildiğim şeylerin hiçbirisini sizde
göremiyorum." Biz dedik ki: “Gerçekten öyle mi ey Ebu Hamza?” O şöyle dedi: “Güneş batıncaya kadar
namaz kılmaktasınız; Rasulullah'ın
namazı böyle midir?”
Yine Enes radıyallahu
anh'den rivayet edilmiştir: O şöyle dedi: “Şayet bir adam ilk selefin (yani Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin
zamanı) yaşadığı döneme yetişmiş olsa da sonra bu güne tekrar gelse İslam' dan
hiçbir şeyi tanıyamaz” Râvi der ki: Enes elini şakağına koydu ve şöyle dedi: Sadece
şu kıldığınız namaz hariç (yani bir bu namaz Rasulullah'ın zamanındakine benziyor.)
Enes daha sonra şöyle dedi: “Vallahi,
doğrusu buna göre kim ki önceden görülmemiş ve sâlih selefin bilmediği şeylerin
içinde yaşarsa, bir bid'atçinin Bid'atine çağırdığını ve dünyaperestin
dünyasına çağırdığını görürse Allah onu bundan korusun, onun kalbi bu sâlih
selefin hasretiyle dolsun, büyük bir sevaba nâil olmak için onların yollarını
sorsun, öğrensin, izlerinden gitsin ve yollarına tâbi olsun. İnşaallah siz de
böyle olun.”
Bid'atçiler Arasındaki Sünnet Bağlılarının Durumu
Şatıbî rahimehullah şöyle anlatır: “Ben acaba ne yapacaktım? Ya insanların adetlerine
ters düşerek sünnete uyacak, ama böyle yapınca da, takip edegeldikleri
adetlerin sünnet olduğunu iddia edenlerin hışmına uğrayacaktım. Fakat bu ağır
yükün altına girmenin karşılığında büyük mükafat vardı. Ya da sünnete ve selef'i
salihe uymayıp bidatçilerin yoluna girecektim. Böyle davranınca da, her ne kadar
adetleri takip ettiğim için onlara muhalif değil aksine uyumlu bireyler
arasında sayılsam da, Allah korusun dalâlete/sapıklığa düşmüş olacaktım. İşte bu
iki tavır arasında ben sünnete bağlılık yolunda ölmeyi bir kurtuluş olarak
görürüm. İnsanlar Allah'ın takdir ettiği hiçbir şeyi benden savamazlar. Bazı
konularda ben bid'atle mücadelede tedriç metodunu uyguladım ve üzerimde
kıyametler koparıldı. Sürekli kınandım. Ayıplanma ve kınanma oklarının hedefi
oldum. Bid'atçilik ve sapıklıkla itham edildim. Câhiller ve aptalların
seviyesine indirildim. Şüphesiz ben bu bid'atler için bir çıkış yolu (yani
onlara meşrutiyet kazandıracak bir yaklaşım tarzı) çare aramış olsaydım,
mutlaka bulurdum. Ancak dar görüşlülük ve akıllı adamların yokluğu beni zor
olana yöneltti ve hareket alanımı daralttı. Zahirî anlamıyla bu söz, âdet ve
geleneklere ters düşmemek için ilk dönem Müslümanlarının tavrına muhalif bile
olsa müteşabihlere uymanın apaçık şeylere uymaktan daha kolay olacağına işaret
eder. Bazan
benim tuttuğum yolu kötülemede kalplerde tiksinti uyandıracak ölçüde ileri
gittiler. Ya da beni sünnet dışı bazı fırkalara nisbet etmeye kalktılar.
Onların bu şahitlikleri yazılacak ve kıyamet günü bunun hesabı kendilerinden
sorulacak. İmamlık yaptığım zaman namazların arkasında topluca dua etmek
şeklini uygulamadığım için bazı insanlar, benim duanın hiçbir yararı olmadığını
söylediğimi iddia ettiler…”