Ölen kimsenin kılmamış olduğu namazların düşürülmesi için
yapılan devir ve İskatu’s-salat bidat bir uygulamadır. Bu konuda sahih, hasen
ya da zayıf bir hadis gelmemiştir. Ancak sonraki hanefilerin aldandıkları
uydurma bir hadis zikredilir. Bunun uydurma bir iş olduğuna Hindistanlı muhakkik
Hanefi alim Abdulhayy el-Leknevî uyarıda bulunmuştur. Dinde iskatus-salat diye
bir şey yoktur. Bunlar ancak uydurma ve hurafe kitaplarda bulunmaktadır. Müslüman
olarak ölen kimseden azabın hafiflemesine sebep şeyler onun adına sadaka
verilmesi ve onun için dua edilmesi gibi şeylerdir. Ölünün azabının
hafiflemesine sebep olacak şeyler ancak vahiy yoluyla bilinebilir. Kur’an ve
sünnet naslarında ölüye fayda verecek şeyler belirtilmiştir. Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in vefatıyla vahiy kesilmiştir. Kur’ân ve sahih sünnette
gelenler dışında bir şeyle bu konuda söz söylemek caiz değildir. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem: “Her kim emrimiz olmayan bir amelde bulunursa
reddolunur” buyurmuştur. (Buhari ve Muslim) Yine kişinin ölümüyle üç şey dışında amelinin
kesildiğini bildirmiştir. Bu üç şey: geride bıraktığı mushaf veya faydalanılan
bir ilim, kendisi için dua eden salih evlat ve devam eden sadakadır. (Buhari rivayet etmiştir.)
Namaza
gelince, mazeretsiz olarak terk edilen namaz, sahibini dinden çıkarır. Allah Azze
ve Celle Tevbe suresi 5. Ayetinde: “Eğer tevbe eder, namazı kılar ve zekatı
verirlerse onlar sizin kardeşinizdir…” buyurmuştur. Yine Rum suresi 31. Ayetinde
“namazı kılın, müşriklerden olmayın” buyurmuştur. Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem ise: “Kul ile küfür ve şirk arasında namazın terki vardır.” Buyurmuştur. (Muslim rivayet etmiştir)
Buna göre, namazın terkinin kişiyi dinden çıkaran bir küfür
olduğunu bildiği halde mazeretsiz olarak namazı terk eden ve bu halde ölen
kimse için yapacak bir şey yoktur. Şayet namazın hükmünü doğru şekilde öğrenme
imkanı olmamış, namazın terkinin küfür olduğunu gizleyen saptırıcı hocalar
sebebiyle namaz konusunda kusurlu davranmış olan, fakat imanına delalet eden
başka amelleri bulunduğu halde ölen kimse, aslen mürekkep bir cehalet ve fısk ile
ölmüştür ve inşaallah cehaleti ona mazeret olur. Böyle bir kimsenin cenaze namazı kılınır ve
onun için bağışlanma dilemek meşrudur. Zira mükellefiyet ilim ve güç yetirme şartına
bağlıdır. Bu kimse doğru ilme ulaşma imkanına güç yetirmemiştir. Dinde namazın
terkinin küfür değil, büyük günah olduğunu söyleyen bir çok saptırıcı vardır ve
bu kimseler Kur’an ve sünnet naslarını te’vil etmektedirler. Avamın bu
tevilleri bertaraf edip hakka ulaşması kolay bir iş değildir ve onlara hüccet
ulaşmış sayılmaz. Bununla beraber, onlara ulaşan ilim; namazın terkinin büyük
günah olduğudur. Böyle bir bilgiye ulaşan kimsenin namazı terk etmesi, onun
kendi itikadına göre fasıklardan olmasına yeter. Allah yardımcımız olsun.