Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

6 Eylül 2013 Cuma

Cemaatle Namaz ve Mescidlerle İlgili Bazı Hükümler

Cemaatle Namaz ve Mescidlerle İlgili Bazı Hükümler

Ebû Muâz Seyfullah el-Çubukâbâdî

Cemâatin Manası

Amr b. Meymûn el-Evdî şöyle dedi: “Yemen’de Muaz radıyallahu anh ile arkadaşlık ettim. O Şam topraklarına yerleşinceye kadar ondan ayrılmadım. Ondan sonra insanların en fakihi olan Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh ile arkadaşlık ettim. Onun şöyle dediğini işittim: “Size cemaati tavsiye ederim. Zira Allah’ın eli cemaat üzerindedir.” Cemaate böylece teşvik etti. Sonra günlerden bir gün şöyle dediğini işittim: “Üzerinize namazı vakitlerinden geciktirecek yöneticiler gelecek. Siz namazı vakitlerinde kılın. Bu farz namazdır, onlarla beraber kıldığınız ise sizin için nafiledir.” Dedim ki: “Ey Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı! Ne söylediğinizi anlamıyorum.” Dedi ki: “Anlamadığın nedir?” ben de şöyle dedim: “Bana cemaati emrettin ve ona teşvik ettin. Şimdi de bana namazı kendi başına kıl, bu farz namazdır, cemaatle de kıl, bu ise nafiledir diyorsun.” O da şöyle dedi: “Ey Amr b. Meymûn! Ben senin bu beldenin en fakihi olduğunu sanıyordum. Cemaatin ne olduğunu bilmiyor musun?” Ben: “Hayır” dedim. Şöyle dedi: “Cemaatin çoğunluğu cemaatten ayrılmışlardır. Cemaat; yalnız başına olsan dahi, sadece hakka uygun olandır.”[1]
Diğer rivayette: “Cemaat; yalnız başına olsan dahi, Allah’ın taatine uygun olandır” şeklindedir.
Hatîb el-Bağdadî’nin rivayetinde lafzı: “Yalnız başına dahi olsan cemaat; kitap ve sünnettir” şeklindedir[2]
Nuaym b. Hammad bu hadis hakkında şöyle dedi: “Cemaat ifsad olduğu zaman, ifsad olmasından önceki duruma sarılman gerekir. İşte o zaman yalnız başına dahi olsan cemaat sen olursun.”[3]
İshâk b. Rahuye dedi ki: “Cahillere sevâdu’l-a’zâm (büyük karaltı) nedir diye sorsan, “İnsanlar cemaatidir” derler. Bilmezler ki, cemaat; Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in izine ve yoluna sarılan âlimdir. Onunla beraber olup, ona uyan cemaattir. Ona muhalefet eden ise cemaati terk etmiştir.”[4] 

Cemaatle Namaz Kaç Kişi ile Kılınabilir

Cemaat iki ve daha fazla kişi ile kılınır. Mâlik b. el-Huveyris t’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasûlüllâh r’in yanına arkadaşımla birlikte gittik. Yanından ayrılmak isteyince bize şöyle dedi: ‘Namaz vakti girdi mi ezan okuyun, sonra kamet getirin, sonra ikinizden yaşça büyük olanınız imam olsun.’[5]
Ubey b. Ka’b radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kişinin, yanında biriyle beraber kıldığı namaz, tek başına kılmasından iyidir. İki kişiyle beraber kıldığı namaz, iki kişi kıldıkları namazdan iyidir. Daha fazla cemaat ise Allah’a daha sevimlidir.[6]
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: “Bir adam Mescide geldi. O sırada Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabeleri öğleyi kılmışlardı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem o adama: “Ey falan! Namazdan neden geri kaldın” diye sordu. Adam da sebep olarak bir şey söyledi. Adam namaza kalkınca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şununla beraber namaz kılarak sadaka verecek kimse yok mu?” buyurdu. Bunun üzerine birisi kalkıp onunla beraber namaz kıldı.”[7]
Bu hadis iki kişinin cemaat olduğuna delil olduğu gibi, şu hususlara da delalet etmektedir: Bir mescidde ikinci defa cemaatle namaz kılınır. İmam ile imama uyanın niyetleri farklı olabilir. Zira bu hadiste arkadaşına cemaat olan sahabe nafile namaza niyet etmiştir.

Cemaate Gelme Hususunda Mazeretler:

Hoparlörsüz, Çıplak Sesle Okunan Ezanı İşitemeyecek Uzaklıkta Olmak

Ebû Hureyre t’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasûlüllâh r’e gözleri görmeyen bir adam gelip: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Benim elimden tutup, beni mescide getirecek kimsem yok’ diyerek. Rasûlüllâh r’den evinde namaz kılmak üzere kendisine izin vermesini istedi. Rasûlüllâh r de ona izin verdi fakat geri dönüp gidince onu çağırıp sordu: ‘Sen namaz için okunan ezanın sesini duyuyor musun?’ Adam: ‘Evet’ deyince Rasûlüllâh r: ‘O halde bu çağrıya cevap ver!’ diye buyurdu.”[8]

Soğuk ve Yağmur:

İbn Ömer t anlatıyor: “Rasûlüllâh r sefer sırasında, soğuk veya yağmurlu gecelerde müezzine (ezan sırasında) şöyle söylemesini de emrederdi: ‘Dikkat! Namazlarınızı yerlerinizde kılacaksınız!’[9]

Korku ve Hastalık

İbn ‘Abbâs t anlatıyor: “Rasûlüllâh r buyurdular ki: ‘Müezzini işiten bir kimseyi cemaate tabi olmaktan ancak bir özür engeller.” Sahâbeler: “(Ey Allah’ın Rasûlü!) meşru özür nedir?’ denildi. Rasûlüllâh r:Korku veya hastalıktır!’ buyurdu.”[10]

Yemeğin Hazır Olması

‘Â’işe z’dan: “Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Akşam yemeği konulduğu zaman ikamet okunmuşsa önce yemekle başlayın.’”[11]
İbn Ömer t‘dan: “Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Biriniz yemek yerken namaz kılınmış olsa bile acele etmesin, yeme ihtiyacını gidersin.’”[12]

İdrar veya Büyük Abdest Sıkışıklığı:

‘Â’işe z’dan: “Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Yemek hazır olduğu zaman ve abdest sıkışıklığında namaz yoktur.’”[13]

Cemaatin İstemediği Kimsenin İmamlığı

Ebu Umame radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Şu üç kişinin namazı başından yukarı çıkmaz: Kaçan köle sahibine dönünceye kadar, kocasını kızdırmış olarak geceleyen kadın ve kendisinden hoşlanmayan topluluğa imamlık yapan.”[14]

Safları Düzeltmek Farzdır ve Bunun Terki İhtilaf Sebebidir

Enes b. Mâlik t şöyle dedi: “Rasûlüllâh r şöyle buyurdu: ‘Saflarınızı düzeltiniz. Çünkü saffın düzgünlüğü namazın tamamındandır.[15]
Nu’mân b. Beşîr t dedi ki: “Rasûlüllâh r‘i şöyle buyururken işittim: ‘Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah kalplerinize (veya: ‘yüzlerinize’ dedi) muhalefet atar.’”[16]
Nu’mân b. Beşîr t‘den: “Rasûlüllâh r saflarımızı, bir okçu yaptığı okları nasıl dümdüz ederse öylece dümdüz bir hale getirirdi. Bunu ta biz anlayıp layıkıyla öğreninceye kadar yaptı durdu. Nihayet günün birinde yine namaz kıldıracağında tam tekbir getirecekti ki göğsü saftan dışarıya çıkmış birini gördü. Bunun üzerine: ‘Ey Allah’ın kulları! Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah I‘nın yüzlerinizi ayrı ayrı şekillere çevireceğini biliniz’ buyurdu.”[17]
Nu’mân b. Beşîr t (bu ikazdan sonra insanların) omuzunu, arkadaşının omuzuna, dizini arkadaşının dizine, topuğunu arkadaşının topuğuna yapıştırdığını gördüm’ dedi[18]
Enes t şöyle dedi: “Namaz için kamet getirilmişti, Rasûlüllâh r yüzünü bize döndü: ‘Saflarınızı dosdoğru ve sımsıkı tutunuz. Hakikat ben sizi, arkamdan da görüyorum’ buyurdu.” (Enes t şöyle dedi): ‘Her birimiz omuzunu, yanındakinin omuzuna, ayağını yanındakinin ayağına yapıştırırdı.[19]
Nâfi’’den şöyle dedi: ‘Ömer t (namaza durmadan önce) safların tesviyesini emrederdi. Kendisine safların düzeltildiğini gelip haber verdikleri zaman tekbir alır namaza dururdu.’[20]

Müslümanların Halifesinin Tayin Ettiği Fasık İmamın Arkasında Namaz Kılmak

“Bir şahıs bir cemaate imam oldu ve kıbleye karşı tükürdü. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de bakıyordu. İmam namazı bitirince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cemaate şöyle buyurdu: “Şu şahıs size namaz kıldırmasın.” Bu defadan sonra aynı şahıs o cemaate imam olmak istedi, cemaat ona mani oldu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sözünü ona haber verdiler. O kimse Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Öyle mi buyurdunuz?” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evet” buyurdu. Zannediyorum ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Çünkü sen Allah’a ve Resulüne eza ettin” buyurdu.[21]
İbn Ömer t Haccâc’ın arkasında namaz kılmıştır.[22]
İbn Mesud ve başka sahabeler de (radıyallahu anhum) el-Velid b. Ebi Muayt’ın arkasında namaz kılmışlardır. El-Velid bir gün onlara sabah namazını iki rekat kıldırmış sonra da: “Sizin için artırayım mı?” demiştir. İki kişi Osman radıyallahu anh’e onun hakkında şahitlik etmiş ve ona had cezası olarak kırk sopa vurulmuştu.”[23]
Hasen el-Basri: ‘Namazı kıl, onun bid’ati kendisinedir’ demiştir.[24]
İbn Hazm şöyle demiştir: “Sahabelerden (radıyallahu anhum) birinin el-Muhtar (es-Sekafi), Abdullah b. Ziyad, el-Haccac ve bunlardan daha fasık olanlarının arkasında namazı terk ettiklerini bilmiyoruz. Nitekim Allah Azze ve Celle: “İyilik ve takva üzere yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın” (Maide 2) buyurmuştur. Namazları mescidlerde cemaatle kılmaktan güzel iyilik yoktur. Kim buna davet ederse, bu davete icabet ederek iyilik ve takvada yardımlaşmak farzdır. Beş vakit namazın mescidlerde cemaatle kılınmasını iptal etmekten büyük küfür ve günah yoktur. Bu konuda yardımlaşmamız haramdır. Aynı şekilde oruc, hac, cihad da böyledir. Kim bunları yaparsa, onunla beraber yaparız. Kim de günaha çağırırsa ona icabet etmeyiz ve yardım etmeyiz. Bütün bunlar aynı zamanda Ebu Hanife, Şafii ve Ebu Suleyman’ın da görüşüdür.”[25]
Nevevi şöyle demiştir: “Fasığın arkasında namaz sahihtir, haram olmasa da mekruhtur. Yine şayet imam bidatçi ise ve bidatinden dolayı tekfir edilen biri değilse onun arkasında namaz sahih olsa da mekruhtur. Eğer bidatinden dolayı tekfir edilen biriyse namaz sahih değildir.”[26]
Kâfir olduğu bilinen kimsenin arkasında ise namaz sahih olmaz. Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye ? der ki: ‘Başkasının ardında kılma imkânı varken, bidatçilerin ve heva ehlinin ardında namaz sahih olmaz. Bu konuda Müslümanların halifesi ile başka imamların hükmü farklıdır. Müslümanların halifesinin ardında namazı -halife bidatçi de olsa- ancak bid’at ehli terk eder. Eğer bid’atinden dolayı tekfir ediliyorsa ardında namaz kılınmaz.’[27]

Müslümanların Halifesi ve Cemaati Bulunmadığında, Bidatçi ve Zalimlerin İşgal Ettikleri Camilerde Namaz

Huzeyfe radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müslümanların cemâatinden ve imamlarından (halifelerinden) ayrılma” buyurdu. “Eğer onların cemâati ve imamı yoksa (ne yapayım)?” dedim. Bir ağaç kökü dişlemek zorunda kalsan bile, sana bu halde iken ölüm gelinceye kadar o fırkaların hepsinden ayrıl” buyurdu.[28]
Müslümanların Kureyş’ten bir halife etrafında toplanan cemaati yoksa ve müslümanlar cemaatle namaz şiarını kendi aralarında mescid kurarak ikame edemiyorlarsa; zalim, fasık, kafir veya bidatçi yöneticiler tarafından işgal edilip, fasık imamların atandığı mescidlerde cemaatle namaza katılmaları, yukarıda zikrettiğimiz açıklamalarda görüldüğü gibi meşrudur.
İmam, cemaatin bilmediği bir hata işlerse veya cemaatin bilmediği şekilde bir rüknü terk ederse, cemaatin namazı sahihtir: Ebû Hureyre t anlatıyor: “Rasûlullah r buyurdular ki: ‘(İmamlar) sizin için kılarlar. Doğru kılarlarsa (sevabı) sizedir. Hatalı kılarlarsa (sizin namazınızın sevabı) sizedir, hata onların aleyhlerinedir.’[29]
Ömer radıyallahu anh unutarak cünüp şekilde insanlara namaz kıldırdı. Sonra bu namazı iade etti. Cemaat ise iade etmedi.[30]
Ancak bu durumda, namazın sıhhatiyle ilgili olarak şu hususlara dikkat edilir:

* Namazı vaktinde kılmazlarsa, onlara uyulmaz, namaz vaktinde kılınır.  Onların cemaatine gitmek ise farz değil, nafiledir

A- Muslim’in Sahih’inde 648 No’lu Rivayetinin Lafızları
Ebû Zerr radıyallahu anh şöyle dedi: “Bana Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sana namazı vaktinden geri bırakan yahut vaktinden (çıkararak) na­mazı öldüren emirler, âmir olunca acaba hâlin nice olacak?” buyurdu­. Ben: “Bana ne emir buyurursun?” dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Namazı vaktinde kıl! Eğer ona o emirlerle birlikte yetişirsen tekrar kıl. Çünkü bu senin için nafile olur” buyurdu.
Ebû Zerr radıyallahu anh şöyle dedi: “Bana Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yâ Ebâ Zerr! Hiç şüphe yok ki benden sonra namazı öldüren bir ta­kım emirler gelecekdir. Ama sen namazı vaktinde kıl! Eğer vakti içinde o namazı (tekrar) kılarsan bu senin için nafile olmuş olur; tekrar kılamazsan sen namazını ihraz etmiş (korumuş) olursun.” buyurdu.
Ebû Zerr radıyallahu anh şöyle dedi: “Habibim, bana (başımdaki âmirim) elleri ayakları kesilmiş bir köle de olsa (onu) dinleyip, kendisine itaat etmemi ve namazı vaktinde kılmamı tav­siye buyurdu. (Şunu da ilâve etti): “Eğer cemaate namazlarını kıldıkdan sonra yetişirsen, sen namazını ihraz etmiş olursun. Böyle olmaz da onların namazına yetişirsen bu, senin için bir nafile olur.
Ebû Zerr radıyallahu anh şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem uyluğuma vurarak: “Namazı vaktinden geri bırakan bir kavmin içinde kaldığın zaman acep hâlin nasıl olacak?” buyurdu. Ebû Zerr radıyallahu anh: “Sen ne buyurursun?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Namazı vaktinde kıl! Sonra işine git! Şayet sen mescidde iken nama­za ikamet getirilirse, sen de kıl!”   buyurdu.
Ebû'l-Aliye, El-Berrâ'dan, dedi ki: “İbni Ziyâd namazı te'hir etti. Bunun üzerine Abdul­lah b. Sâmit bana geldi. Kendisine bir sandalye takdim ettim. Üzerine oturdu. Müteakiben İbn Ziyâd'ın yaptığını ona anlattım. Dudağını ısı­rarak uyluğuma vurdu ve şunları söyledi: “Senin bana sorduğun gibi, ben de Ebû Zerr'e sordum. Senin uyluğuna vurduğum gibi, o da benim uyluğuma vurdu ve: “Senin bana sorduğun gibi, ben de Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e sordum, o da senin uyluğuna vurduğum gibi benim uy­luğuma vurdu ve: “Namazı vaktinde kıl! Eğer sen cemaatle beraberken namaz vakti gelirse yine kıl! Ben bu namazı kıldım tekrar kılmam deme!” buyurdu.
Ebû Zerr radıyallahu anh şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Namazı vaktinden te'hîr eden bir kavmin içinde kaldığın vakit acep hâlin (yahut acep hâliniz) ne olacak? Ama sen namazı vaktinde kıl! Son­ra o namaza (tekrar) ikamet getirilirse cemaatle beraber yine kıl. Çünkü namaz hayır ziyâdesidir.” buyurdu.
Ebû'l-Âliye el-Berrâ şöyle de­di: “Abdullah b. Sâmit'e: “Biz cum'a günü namazı bir takım emirlerin arkasında kılıyoruz. Onlar da namazı te'hîr ediyorlar” dedim. Abdullah uyluğuma öyle bir vurdu ki canımı yaktı ve: “Ben bu mes'eleyi Ebû Zerr'e sordum, o da benim uyluğuma vura­rak: Ben bu mes'eleyi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e sordum da: “Namazı vaktinde kılın! Cemaatle beraber kılacağınız namazı da na­file yapın!” buyurdu” dedi. Abdullah da: “Bana anlatıldığına göre Nebiyyullâh sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Zerr'in uyluğuna vurmuş.” dedi.
B- İbn Mes’ud radıyallahu anh Rivayeti
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Belki namazı vakti dışında kılacak olan topluluklara yetişirsiniz. Eğer onlara yetişirseniz namazı evlerinizde, bildiğiniz vaktinde kılın, sonra onlarla beraber kılın ve bunu nafile yapın.”[31]
C- Ubade b. Samit Radıyallahu anh Rivayeti
Ubade b. es-Samit radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Muhakkak ki üzerinize emirler gelecek ve bazı şeyler onları namazdan alıkoyacak ve namazı vaktinden erteleyecekler. Siz namazı vaktinde kılın.” Bir adam dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Onlara da yetişirsem kılayım mı?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evet istersen kıl” buyurdu.[32]
Onlarla kılınan namazın nafile olduğunun belirtilmesi, böyle cemaate katılmanın farz olmadığını göstermektedir. Yine onlarla beraber kılınan namaz farz niyetiyle de kılınamaz:
Meymune’nin azatlısı Süleyman’dan: “İbn Ömer radıyallahu anhuma namaz kılmakta olan bir kavme geldi. “Onlarla beraber namaz kılmayacak mısın?” dedim. “Ben namazı kıldım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Bir namazı aynı günde iki defa kılmayın.[33]

* Namazın ta’dili erkanına uymadıkları takdirde namaz geçersizdir. İade etmek gerekir.

Ebû Hureyre t şöyle dedi: “Rasûlüllâh r mescide girdi derken bir kişi mescide girip namaz kıldı. Sonra Rasûlüllâh r‘e gelip selâm verdi. Rasûlüllâh r selâmını aldıktan sonra Adama: ‘Dön de namazını yeniden kıl. Çünkü sen namaz kılmadın’ buyurdu. O kimse namazını yeniden kılıp Rasûlüllâh r‘in yanına gelip selâm verdi. Rasûlüllâh r selâmını aldıktan sonra tekrar adama: ‘Namazını yeniden kıl çünkü sen namaz kılmadın’ buyurdu. (Bunu üç kere tekrar etti.) Nihayet o kimse: ‘Seni hak ile yollayan Allah’a yemin ederim ki, bunun başka türlüsünü bilmiyorum. Bana (doğrusunu) öğret’ dedi. Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Namaza durduğun vakit ihram tekbirini al ve sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur’ân oku. Sonra rükûa varıp ta mutmain oluncaya kadar dur. Sonra başını kaldırıp ayakta doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye var ve mutmain oluncaya kadar kal. Sonra başını kaldırıp ta mutmain oluncaya kadar otur. Sonra tekrar secdeye var ve tâ mutmain oluncaya kadar kal. Sonra bunu namazının hepsinde (böyle) yap.”[34]
Ebû ‘Abdullah el-Eş’ârî t şöyle dedi: “Rasûlüllâh r rükûsunu tam yapmayan ve secdelerini tavuğun mısır tanelemesi gibi yapan birini gördü. Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Eğer bu adam şu hali (yâni namaz kılışı) üzere ölseydi, Milleti-Muhammed’den gayrı bir millet üzere ölürdü.’ Sonra şöyle dedi: ‘Rükûsunu tam yapmayan, secdelerini tavuğun mısır tanelemesi gibi yapanın misali, aç birisinin bir veya iki tane hurma yemesi nasıl açlığını gidermez ise (rükûsunu ve secdelerini tam yapmayan da namaz kılmamıştır.)
Ravi Ebû Sâlih dedi ki: ‘Ebû ‘Abdullah’a bu hadisi Rasûlüllâh r‘den kendisine kimin rivayet ettiğini sordum. Dedi ki: ‘Umerâ’u’l-Ecnâd (yani: Filistin, Ürdün, Humus, Kınnesrin, Şam) vilâyetlerinin emirleri olan ‘Amr İbnu’l-Ãs, Hâlid İbnu’l-Velîd, Şurahbil İbn Hasene y, Rasûlüllâh r‘den işitmişler dedi.”[35]
Müslümanlar, sapıkların işgal ettikleri mescidlerde cemaate katılmak zorunda olmasalar da, önemli bir şiar olan cemaatle namazı ikame için kendi mescidlerini oluşturup Cuma , bayram ve cemaat namazlarını ikame etmelidirle
Allah rasulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:  Ümmetimden iki taife helak olur: Ehli Kitap ve Ehli liben! Ehli kitap: Allahın kitabını Allahın indirdiğinden (sünnetten) başkasıyla tevil ederek müslümanların alimleriyle mücadele edecekler. Ehli liben ise Cuma ve cemaatleri terk edecekler, bedevileşeceklerdir."[36]

Mescidler

Câbir t’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: ‘Yeryüzü bana tertemiz, temizlenme aracı ve mescit kılındı. Herkim bir namaz vaktine erişirse, neredeyse orada namazını kılar...[37]
Allah Y şöyle buyurmaktadır: ‘Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe imân eden... kimseler imar eder.’ (Tevbe, 9/18)

Mescid Yapmanın Fazileti:

Osman t anlatıyor: “Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Kim Allah’ın rızasını talep ederek bir mescid inşa ederse, Allah ona Cennette bir ev inşa eder.’ Bir diğer rivayette: ‘…Allah, onun için, Cennet’te bir mislini inşa eder’ buyrulmuştur.”[38]

Hamam ve Kabirler Dışında Yeryüzü Mesciddir

Ebu Said radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Hamam ve kabirler dışında yeryüzünün tamamı mesciddir.”[39]

Mescidlerin Temizlenmesi

Semura b. Cundub radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize yurdumuzda mescid bina etmemizi ve temiz tutmamızı emretti.”[40]

Ayakkabılarla Namazın Sünnet Olmasından Dolayı Mescidlerde Halı Olmaması Daha Uygundur:

Şeddad b. Evs radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yahudi ve Hristiyanlara muhalefet edin. Şüphesiz onlar mestleri ve ayakkabılarıyla namaz kılmazlar.”[41]
Ebu Davud, Hâkim ve Beyhaki’nin rivayetlerinde “Yahudilere muhalefet edin” şeklinde gelmiştir. Taberani’nin rivayetinde ise lafzı şöyledir: “Ayakkabılarınızla namaz kılın, Yahudilere benzemeyin.”[42]
İmam Suyuti, mescidlere halıları ilk sokan kişinin Zalim Haccac olduğunu zikretmiştir.

Eziyet Verici Kokularla Mescide Gelmemek

Cabir radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Soğan, sarımsak ve pırasa yiyen mescidimize yanaşmasın. Zira melekler de ademoğullarının rahatsız oldukları şeylerden rahatsız olurlar.”[43]
İkrime ? anlatıyor: “Iraklılardan bir grup kimse İbn Abbâs t‘ya gelerek: ‘Cuma günü gusletmek vacib midir ne dersin’ diye sordu. İbn Abbâs t şu açıklamayı yaptı: ‘(Farz değil), ancak temizliğe çok uygundur ve gusleden için pek hayırlıdır. Yıkanmayan üzerine de vacib değildir. Ben size guslün nasıl başladığını anlatayım: İnsanlar meşakkatli işler yapıyorlar ve yünlü elbiseler giyiyorlardı. Çalışmaları çoğunlukla sırtlarında yük taşımak şeklinde oluyordu. Mescitleri dardı ve tavan alçaktı, yani arîş (denen üzeri hurma dallarıyla örtülmüş çardak) şeklindeydi. Sıcak bir günde Rasûlüllâh r (minbere) çıktı. Cemaat yün elbiselerin içinde terlemişti. (Terleri sebebiyle) onlardan çıkan kokular ortalığı sardı ve herkesi rahatsız etti. Koku Rasûlüllâh r‘e de uzanınca: ‘Ey insanlar, bu gün gelince yıkanın. Ayrıca herkes, bulabildiği en güzel kokuyu sürünsün!’ buyurdular. Bilahare Allah’ın lütfu yetişti (bolluk arttı), herkes yünlüden başka elbiseler giydiler, çalışmaları hafifledi, mescitleri genişletildi. Birbirlerini rahatsız eden terlerin bir kısmı ortadan kalktı.”[44]

Mescidlerde Yasak Olan Şeyler

Mescidleri Süslemek

İbn ‘Abbâs t anlatıyor: “Rasûlüllâh r buyurdular ki: ‘Ben mescidlerin yükseltilmesiyle/sıvanmasıyla emrolunmadım!’” İbn ‘Abbas t der ki: ‘Yemin olsun! Sizler mescidlerinizi Yahûdî ve Hristiyanlar gibi süsleyeceksiniz!’[45]
Enes t’dan: “Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘İnsanlar mescidler hususunda birbirlerine karşı övünmedikçe kıyamet kopmaz.’”[46]
Ömer radıyallahu anh, mescid yapılırken ustaya şöyle emretmiştir: “İnsanları yağmurdan korusun yeter. Seni kırmızı ve sarı boyalar kullanmaktan sakındırırım. Aksi halde insanları fitneye düşürürsün.”[47]
Muslim el-Batin şöyle demiştir: “Ali radıyallahu anh, Teym kabilesinin süslenmiş olan bir mescidine uğrayınca şöyle dedi: “İşte bu, Teym’in kilisesidir.”[48]

Mescidlerde Mihrap Yapmak

İbn Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Şu mezbahalardan yani mihraplardan sakının[49]
İbn Mesud radıyallahu anh, mihrapta namaz kılmayı caiz görmez ve şöyle derdi: “Bu ancak kiliselerde olur. Ehl-i Kitab’a benzemeyin!” Yani o kemerlerde (mihrapta) namaz kılmayı çirkin görüyordu.”[50]
 Abdullah b. Mesud radıyallahu anh şöyle dedi:  “Şu mihraplardan sakınınız” İbrahim (en-Nehaî) de mihraplarda namaz kılmazdı.”[51]

İmamın Yüksekte Durması

Ebû Mes’ûd el-Ensârî t’dan: ‘Rasûlüllâh r, imamın arkasındaki cemaatten yüksekte bir yerde namaz kıldırmasını yasakladı.’[52]

Mescidde Yitik Aramak

Bureyde t anlatıyor: “Bir adam mescidde yitiğini ilan etti ve: ‘Kim kızıl deveyi gördü?’ dedi. Bunu işiten Rasûlüllâh r: ‘Bulamaz ol! Mescidler neye yarayacaksa onun için inşa edilmiştir, (gayesinden başka maksadla kullanılamaz)!’ buyurdular.”[53]

Alışveriş Yapmak

Ebû Hureyre t’den; Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Mescidde alışveriş yapan birini gördüğünüz zaman: Allah ticaretine kazanç vermesin’ deyiniz.’”[54]

Had Cezalarını Mescidde Uygulamak

Hakim b. Hizam radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Mescidlerde had cezaları uygulanmaz[55]

Mescidde Elleri Kenetlemek

Ka’b b. Ucre t anlatıyor: “Rasûlüllâh r buyurdular ki: ‘Biriniz mescide gidince orada ellerini kenetlemesin. Çünkü o namazdadır.’”[56]

Mescidde Dünyalık Konuşmak

İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, mescidlerde halka halka oturacaklar, bütün gayeleri dünya olacaktır. Onlarla oturmayın. Allah için onlara ihtiyaç yoktur.”[57] Şecerî’nin rivayetinde lafzı şöyledir: “Ahir zamanda bir topluluk olacak, meclislerde halka halka oturacaklar, önlerinde de dünya olacak…”
Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, mescidlerinde halka olacaklar, dünyadan başka düşünceleri olmayacak. Allah için onlara bir ihtiyaç yoktur. Onlarla oturmayın.”[58]
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den: “Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanettir. Dinden son kalan şey ise namaz olacak, dini olmayan bir topluluk namaz kılacaktır.”[59] Diğer rivayette: “İmanları olmayan bir topluluk namaz kılacaktır” şeklindedir.[60]
Huzeyfe radıyallahu anh şöyle demiştir: “İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, şayet Cuma günü bir ok atsan, ancak bir kâfire veya münafığa isabet edecektir.”[61]
İbn Amr radıyallahu anhuma şöyle demiştir: “İnsanlar mescidlerde oturdukları halde aralarında mümin bulunmayacaktır. Konuşmaları dünya hakkındadır.”[62]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: “İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, onlardan bin kişi ve daha fazlası mescidde namaz kılacak fakat aralarında mümin bulunmayacak.”[63]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: “İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, mescidlerinde toplanacak, Kur’an okuyacaklar, aralarında mümin bulunmayacak.”[64]
Zehebi bu hadisin açıklamasında şöyle demiştir: “Bunun anlamı imanı kâmil mümin bulunmayacak demektir. Kastedilen; nifak hasletlerinden olan; yalan, hıyanet, sözden dönme, günah ve benzeri fiilleri işlemeyen, nifaktan selamette olan mümin aralarında bulunmayacak demektir… Bu konu geniştir. Kişinin Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ümmetine rıfk ile davranması, Kıble ehlini tekfir eden Harici ve Mutezile’nin yaptığı gibi onlardan iman ve İslam sıfatını kaldırmaması gerekir. Yine Mürcie’nin yaptığı gibi onları kâmil iman ile de vasıflayamayız. Müslüman, Müslümanları elinden ve dilinden selamette kılan kimsedir.”[65]

Mescidlerde Yapılması Caiz Olanlar

Mescidde Yemek Yemek

 ‘Abdullah b. Haris t dedi ki: ‘Biz Rasûlüllâh r zamanında mescitte ekmek ve et yerdik.’[66]

Mescidde Uyumak

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: “Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında gençler olarak mescidde yatar ve kaylule yapardık.”[67]

Mescidde Ayak Ayak Üstüne Koyarak Sırtüstü Yatmak

Abbad b. Temim, amcasından naklediyor; “O Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidde bir ayağını diğer ayağı üzerine atmış olarak uzanarak yattığını görmüştür.”[68]

Mescidde İlim Meclisi Kurmak

Ebû Hureyre t’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasûlüllâh r buyurdu ki: ‘Her kim bizim bu mescidimize ya bir hayır öğrenmek yahut öğretmek için girerse, Allah yolunda cihad eden kimse gibi olur ve her kim başka bir maksatla girerse, kendisine ait olmayan bir şeye bakıp duran bir kimseye benzer.[69]
Rasûlüllâh r mescidde, ilim meclislerinde hazır bulunmaya teşvikte bulunarak şöyle buyurmaktadır: ‘...Bir topluluk Allah’ın evlerinden birisinde, Allah’ın Kitâbı’nı okumak, kendi aralarında onu incelemek üzere toplanacak olurlarsa mutlaka (ilâhî) huzur ve sükûn üzerlerine iner, rahmet onları kaplar, melekler etraflarını çevirir ve Allah kendi nezdinde bulunanlar arasında onları anar...’[70]

Mescidde Şiir Okumak

Cabir b. Semura radıyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının mescidde şiir ve cahiliyye döneminden hatıralarını zikrettiklerine yüzden fazla şahit oldum. Bazen Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de onlarla beraber tebessüm ederdi.”[71]
Ebû Seleme b. ‘Abdu’r-Rahman b. ‘Avf’dan rivayete göre o Ensar’dan Hassân b. Sâbit t’ın Ebû Hureyre t’yi şöylece şahit tuttuğunu rivayet etmektedir: “Allah için söyle! Rasûlüllâh r’i: ‘Ey Hassan! Rasûlüllâh r adına cevap ver! Ey Allah’ım, sen onu Ruhu’l-Kudus ile destekle’ dediğini duydun mu? Ebû Hureyre t: ‘Evet’ diye cevap verdi.”[72]

Bayramda Mescidde Eğlence

Peygamber r ‘Â’işe z arkasında bulunduğu halde, Peygamber Mescidi’nde bir bayram gününde ellerindeki harbelerle Habeşli’lerin oynadıkları oyunları görmesine izin vermiştir. ‘Â’işe z dedi ki: ‘Bir gün Rasûlüllâh r’i odamın kapısında gördüm. Habeşliler ise mescidde oyun oynuyorlardı. Rasûlüllâh r ridasıyla beni örterken, ben de onların oyunlarını seyrediyordum.’[73]
Enes radıyallahu anh’den: “Habeş’liler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in önünde sıçrayarak oynuyor, raksediyor ve şöyle diyorlardı: “Muhammed salih bir kuldur” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ne diyorlar?” diye sordu. “Muhammed salih bir kuldur diyorlar” dediler.”[74]

Mescidde Yaralıların Tedavi Edilmesi

Âişe z’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Sa’d, Hendek günü el-Ekhal (diye bilinen kalbe giden kalın damarına) isabet almıştı. Peygamber r sık sık onu ziyaret edebilmek için mescidde ona bir çadır kurmuştu.”[75]

Kafirin Mescide Girmesi

Ebû Hureyre t’dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Peygamber r Necid taraflarına bir grub atlı gönderdi. Bunlar Hanife oğullarından bir adamı yakalayıp getirdiler. Adı Sumame b. Ussal idi. Onu mescidin direklerinden birisine bağladılar. Peygamber r yanına çıkıp, ‘Sumame’yi serbest bırakınız’ dedi. Mescide yakın bir hurmalığa gitti. Orada guslettikten sonra gelip mescide girdi ve: ‘Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına, Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet ederim’ dedi.”[76]

Mescidlerde Değiştirmeye Güç Yetmeyen Bid’at ve Münkerler Bulunduğunda Bir Yeri Mescid Edinmenin Meşru Oluşu

‘Itbân b. Mâlik t anlatıyor: “‘Ey Allah’ın Rasûlü’ dedim. ‘Seller benimle kabilemin mescidi arasına engel çıkarıyor. İstiyorum ki evime kadar şeref verip bir yerde namaz kılsanız da orayı mescit yapsam!’ Rasûlüllâh r: ‘(İnşâ’allâh bir ara) geleyim!’ buyurdular. Beraberinde Ebû Bekr olduğu halde huzuruyla evimizi şereflendirip (izin isteyerek içeri girdiği) zaman ilk iş olarak: ‘Nerede namaz kılmamı istersin?’ diye sordu. Evin bir köşesini işaret ederek (yer gösterdim. Orada) namaza durdu. Biz de arkasından saf yaptık. Bize iki rekât namaz kıldırdı.”[77]
Şeyh Mukbil b. Hadi rahimehullah’a şöyle soruldu: “Bir yerleşim yerinde aralarında birkaç metre uzaklık bulunan iki ayrı mescidde iki hutbe okunması caiz midir?
Cevap: el-Cum’a kelimesi tecemmu’ (toplanmak) kelimesinden alınmadır. Meşru olan; sahih bir gaye bulunmadıkca Müslümanların tek bir mescidde toplanmasıdır. (Bu sahih gaye); mesela Cuma namazı kılınacak mescidde değiştirmeye güç yetmeyen bidatler bulunması, ya da imamın fasık veya bidatçi olmasıdır.  Böyle bir durumda sünneti ikame etmek için başka bir yerde Cuma ikame etmekte sakınca yoktur.”[78]




[1] Sahih mevkuf. El-Lâlekâî, Usûlu İtikadi Ehl-i’s-Sunne (1/108). İbn Asâkir Tarihu Dımeşk’te (46/409); Ebû Şâme el-Makdisî, el-Bâis’te (s.22); Mizzî, Tehzibu’l-Kemal’de (22/264)
[2] Sahih mevkuf. Hatîb el-Bagdadî, el-Fakîh ve’l-Mutefakkih’te (1171)
[3] Beyhaki el-Medhal (s.15) İbn Asakir (46/409)
[4] Ebû Nuaym, Hilyetu’l-Evliya (9/239). Bu eseri ayrıca Şatibî, el-İ’tisam’da (2/28) zikreder. İsnadı sahihtir.
[5] Sahih. Buhari (658) Muslim, (674).
[6] Hasen. Ahmed (5/140) Ebu Davud (554) Nesai (843)
[7] Sahih. Ahmed (3/85)
[8] Sahih. Muslim, (653).
[9] Sahih. Buhârî, (666) Muslim (697) Mâlik (1/73) Ebû Dâvud (1060-64) Nesâî, (2/15).
[10] Hasen. İbn Mace, (793); Ebû Dâvud, (551).
[11] Sahih. Buhârî, (671) Muslim, (558).
[12] Sahih. Buhârî, (674).
[13] Sahih. Muslim, (560).
[14] Hasen. Tirmizi (360) el-Elbani Sahihu’t-Tergib (486)
[15] Sahih. Buhârî, (723); Muslim, (433); Ebû Dâvud, (668) İbn Mâce, (993).
[16] Sahih. Muslim, (436).
[17] Sahih. Muslim, (436).
[18] Sahih. Ebû Dâvud, (662).
[19] Sahih. Buhârî, (719, 725).
[20] Sahih. Mâlik, (1/158).
[21] Sahih. Ebû Dâvud (481) İbn Hibbân (4/515) Taberanî Evsat (6/215) Ahmed (4/56)
[22] Sahih. İbn Ebî Şeybe, (2/84) el-İrvâ’, (525)
[23] Sahih. Muslim (1707)
[24] Sahih maktu. Buhârî, (Ezan, 56); Fethu’l-Bârî, (2/158).
[25] El-Muhalla (4/214) bkz.: Şafii, er-Risale (no:88) Fethu’r-Rabbani Min Fetava’ş-Şevkanî (6/2927-2932)
[26] El-Mecmu (4/150)
[27] Tecridu’l-İhtiyarât, (s.17).
[28] Sahih. Buharî (3411); Muslim (1847).
[29] Sahih. Buhârî, (694).
[30] Sahih mevkuf. Darekutni (1/364)
[31] Sahih. Ahmed (1/379) İbn Huzeyme (1640) İbnu’l-Carud, el-Munteka (331) İbn Mace (1255)
[32] Sahih. Ebu Davud (433) İbn Ebi Şeybe (2/274) Mervezi Tazimu Kadri’s-Salat (1018)
[33] Hasen. Nesai (2/114) Ebu Davud (2/286) Şeyh Mukbil, Camiu’s-Sahih (1011)
[34] Sahih. Buhârî, (793); Muslim, (397).
[35] Hasen. İbn Huzeyme (665) Ebu Ya’lâ (13/139) Taberani (4/115) Beyhakî (2/89)
[36] Sahih. Taberani (17/297) Hakim (2/374) Ahmed (4/155) Ebu Ya’la (1746) Buhari Halku Ef’ali’l-İbad (615) Herevi Zemmu’l-Kelam (2/28) Elbani Sahiha (2778)
[37] Sahih. Muslim, (521).
[38] Sahih. Buhârî, (450) Muslim, (533) Tirmizî, (318).
[39] Sahih. Ahmed (3/96) İbn Hibban (Mevarid – 104) Hakim (1/251) Beyhaki (2/435) Ebu Davud (2/158) Şeyh Mukbil b. Hadi, Camiu’s-Sahih (831)
[40] Sahih ligayrihi. Ahmed (5/17) Ebu Davud (456)
[41] Sahih. İbn Hibban (5/561) Hakim (1/391) Ebu Davud (652) Beyhaki (2/432) Bezzar (8/406) Dulabi el-Kuna (1/409)
[42] Hasen. Taberani (7/290)
[43] Sahih. Buhari (854) Muslim (564)
[44] Sahih. Ebû Dâvud, (353).
[45] Sahih. Ebû Dâvud, (448); İbn Hibban (1615) Buhârî (1/539 muallâk olarak).
[46] Sahih. Ebû Dâvud (449) Nesai (2/32) İbn Mace (739) İbn Huzeyme (1322-23) İbn Hibban (1614, 2760) Taberani (752).
[47] Buhari (1/448) muallak olarak rivayet etmiştir.
[48] Sahih maktu. Ahmed el-Vera (s.183) Abdurrazzak Musannef (3/152) İbn Hazm el-Muhalla (4/248) Muhammed b. Hasen eş-Şeybani, el-İktisab (s.81)
[49] Hasen. Beyhaki (2/439) Taberani (13/540) el-Elbani Sahihu’l-Cami (120)
[50] Hasen mevkuf. Bezzar (5/21)
[51] Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (1/408) Tahavi (1/133), İbn Sad Tabakat (6/272) Ebu Zür’a Tarihu Dımeşk (121/2).
[52] Hasen. Darekutnî, (2/88 no:197); Beyhakî (3/108); Hâkim (1/329); Elbânî, Temâmu’l-Minne (s. 282)
[53] Sahih. Muslim, (569).
[54] Sahih. İbn Huzeyme, (1305) Tirmizi (1321) Hakim (2/56).
[55] Sahih. Ebu Davud (4490) Ahmed (3/434) Darekutni (3/85) Hakim (4/378)
[56] Sahih. Ebû Dâvud, (562); Tirmizî, (386).
[57] Hasen. Ebu İshak el-Muzekki, El-Muzekkiyyat (51) İbn Hibban (15/162) Taberani (10/198) Şeceri Emali (1/119 no:459) Ebu Nuaym Hilye (4/109) İbn Batta el-İbane (342) Ebu Ahmed Hakim el-Esami ve’l-Kuna (4/329) Hatib Cami Ahlaki’r-Rabi (1285) İbn Ebi Asım Zühd (284) Deylemi (3445) Mecmau’z-Zevaid (2/24) isnadında Buzey’ Ebu Halil metruktür. Ancak mutabileri vardır. İbn Hibban başka bir yoldan rivayet etmiştir. Bkz.: el-Elbani es-Sahiha (1163)
* Hasen el-Basri rahimehullah’dan Mürsel olarak: Beyhaki Şuab (3/86) İbn Batta el-İbane (344) Ahmed el-Vera (s.59) Semerkani Tenbihu’l-Gafilin (432)
[58] Hasen ligayrihi. Hâkim (4/359) Ebu Abdillah el-Felaki Fevaid (1/88) el-Elbani es-Sahiha (1163)
[59] Hasen mevkuf. Taberani (9/312) İbn Ebi’d-Dunya Mekarimu’l-Ahlak (267)
[60] Hasen mevkuf. Taberani (9/141)
[61] Hasen mevkuf. İbn Batta el-İbane (9)
[62] Sahih mevkuf. İbn Batta el-İbane (343) Hakim (4/489) Hallal es-Sunne (1308)
[63] Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (6/163) Deylemi (3447)
[64] Sahih mevkuf. Veki Zühd (271) İbn Ebi Şeybe (7/505) Hallal es-Sunne (1609) Firyabi Sıfatu’l-Munafık (101-103) Acurri eş-Şeria (236-238)
[65] Zehebi Mizanu’l-İtidal (3/39)
[66] Sahih. İbn Mâce (3300) İbn Hibban (1657).
[67] Sahih. Muslim (2479) Bkz.: Buhari (440)
[68] Sahih. Buhari (475) Muslim (2100)
[69] Hasen. Ahmed (2/350); Hâkim (1/91)
[70] Sahih. Muslim, (2699).
[71] Hasen. Ahmed (5/91)
[72] Sahih. Buhârî, (3212).
[73] Sahih. Buhârî, (454).
[74] Hasen. Ahmed (3/90) Şeyh Mukbil, Camiu’s-Sahih (1113)
[75] Sahih. Buhârî, (463).
[76] Sahih. Buhârî, (462).
[77] Sahih. Buhârî, (667) Muslim (33) Mâlik (1/172) Nesâî (2/80).
[78] Mukbil b. Hadi el-Vadii, İcabetu’s-Sail (s.688, fetva no: 419)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)