Ehl-i Sünnet’in Bi’d’at Ehline Uyguladığı Hecr ile,
Bid’at Ehlinin Sünnet Ehlinden Bağları Koparması Arasında
(Şeyh el-Elbani rahimehullah ve öğrencilerinin
yayınladıkları el-Asalet Dergisi 15 Rebiu’s-Sani 1413 Tarihli 1. Sayısında
yayınlanan bir yazının tercümesidir.)
Hecr (dargınlık), selefe tabi olan Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat ve
Ehl-i Hadis’in; muhalifleri yıkma, bid’atçileri caydırma, onların bâtıllarını
önleme ve saptırmalarını reddetme için uyguladıkları temel bir menhecdir.[1]
Bu menhec, temel bir rükün ve sağlam bir esas olan; mü’minlere velâ
(yakınlık göstermek) ve sapıklardan berâ (uzaklaşmak) esası üzerine kurulu
olduğu için, olması gereken yere konulması ve buna sebep olan şeylerin
karıştırılmaması gerekir.
Müslümanların hayatında şu son zamanlarda islamî çalışma alanında
hecr ve bağları koparma konusunda garip, selefin menhecinden uzak bir düşünce
ortaya çıktı. Bu; hizipleşme, odaklaşma ve parçalanmadır. Bu tuhaf menhecin
sahipleri, kendi şekillerini ve varlıklarını muhafaza, mensuplarını bağlama ve
gruplarına girecek fikirlerden korumak için özel bir takım kurallar koymaya
başladılar.
Onların, mensuplarını ilim talebeleriyle oturmaktan men ettiklerini
görürsünüz. Buna müsaade etseler bile sağlam kayıtlarla şart koşarlar.
Mensuplarının fikirlerinde bir değişme görürlerse onları bu uyarıcıların
meclislerine katılmaktan yasaklarlar. Eğer ısrar ederlerse onlarla bağların
kesilmesine dair emirler çıkarırlar.
Biz bu kelimenin (hecr’in) münakaşasını hizipçilik esasına göre
yapacak değiliz. Zira bu konuya özel telif edilmiş eserler vardır.[2] Lakin
biz bu kimselerin; hecr hususundaki sahih menhec ile kendilerinin bağları
koparma terörüni birbirine karıştırdıklarına işaret etmek istiyoruz.
Evet, buna terör diyoruz, çünkü bu, düşünce terörüdür. Zira onların
katında büyük sayılan şahıslardan birine dokunulmasına/eleştirilmesine en ufak
bir müsamaha göstermezler. Onları eleştiren kişinin apaçık bir hak ile mi
eleştirdiği yoksa çirkin bir hata ile mi eleştirdiğini de ayırt etmeyip, fark
gözetmezler.
Bâtıl biçimde bağları koparmanın şekilleri:
Şayet birisi, bir fikri tenkid eden, hatayı açıklayan veya menheci
düzelten bir makale veya kitap yazsa, hak ile tenkidde bulunan o kimseyle, bu
kimse Ehl-i sünnetten ve sünnetin davetçilerinden olsa dahi, onunla bağların
koparılması için mücadele kapısını açarlar.
* Ona kapılar açılmaz
* Bilakis onun hakkında iftira içeren sözler yayılır.
* Hatta onun göğsüne tuzak ve suçlama okları atılır.
* Hatta kitapları ve makaleleri yasaklanır.
* Hatta davetçi kardeşlerinden ve ilim talebelerinden engellenir.
* Hatta insanları ondan sakındırır ve uzaklaştırırlar.
İşte bu menhec, İslam kardeşliğinin temizliğinden, meşru sevgideki
samimiyetin saflığından uzaktır. Hatta bu, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in
şu hadisine bir darbedir: “İmanın en sağlam kulpu Allah için sevmek ve Allah
için buğz etmektir.” Zira onların bu yapmacık sevgileri şahıslar içindir ve
buğuzları da sırf fikirler içindir!
Ümmetin seçkinleri olan davetçiler ne zamana kadar hizipçi sevgi ve
hizipçi nefretin esiri olarak kalacaklar?!
Bu davetçiler kaydırıldıkları bu uçurumdan ne zaman çıkacaklar?
Müslümanlar, şahısları tazim ve takdis boyunduruğundan ne zaman
kurtulacak ve böylece kendilerini hidayetin yüceliğine ne zaman çıkaracaklar?
Sanırız bid’atçilerin kınanmış bağ koparma şekilleri, re’y ehlinin
ileri gelenlerinin hadis ehline karşı, nesillere miras kalan mücadelelerini
hatırlatmıştır. Yine bizi orta çağlarda Eş’arilerin, Hanbeli’lere kurdukları
tuzak arenalarına döndürmektedir.
Umulur ki bu yazı, bu konuda güzel bir son, ıslah yolu ve öne geçme
vesilesi olur.
[1]
Ayrıntılı delilleri için bkz.: Bekr Ebu Zeyd, Hecru’l-Mubtedi, Meşhur Hasen;
el-Hecr Fi Dav’il-Kitab ve’s-Sunne.
[2]
Bkz.: Bekr Ebu Zeyd, Hukmu’l-İntima, Safiyurrahman el-Mubarekfuri, el-Ahzabu’s-Siyasiyye
Fi’l-İslam, Ali Hasen el-Halebi, ed-Da’vetu İlallah Beyne’t-Tecemmui’l-Hizbî ve’t-Teâvuni’ş-Şer’î